Viyana’da antisemitizm ve anti Siyonizm zirvesinden notlar – „Köpekler ve Yahudiler giremez“den günümüze!

Nereden nerelere ? Başbakan Sebastian Kurz, geçtiğimiz Çarşamba günü, Viyana’da Başbakanlık makamında üst düzey temsilcilerin katılımıyla gerçekleştirilen Antisemitizm Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği devletlerine hitaben antisemitizmin standart bir tanımının benimsenmesi çağrısında bulundu. Kurz, Avusturya’nın AB Dönem Başkanlığı’nda gerçekleşmesini umduğunu söylediği bu girişimin, Yahudilerin Avrupa’da güvenle yaşayabilmeleri adına atılacak önemli bir adım olacağını ifade etti.

Birol Kılıç Gözlem Analiz/ Viyana

Avusturya Başbakanı ve AB Dönem Başkanlığını yapan Sebastian Kurz’un Viyana’da geçtigimiz hafta 21 Kasım tarihinde ev sahipliğini yaptığı „Antisemitizm (Yahudi düşmanlığı)“ ve “anti Siyonizm ( İsrail’i reddetmek)“  Konferansı’nda, Amerika ve Avrupa’dan Yahudi organizasyonlarının üst düzey temsilcileri ve AB Adalet Komiseri Vera Jourova gibi önemli AB politikacıları,  Axel Springer Grubunun CEO’su Matthias Döpfner, 2019 AB seçimlerinde AB Başkanı olması beklenen AB Hristiyan  Demokrat Partilerinin ortak adayı Almanya CDU AB Milletvekili Manfred Weber, Yahudilerin Avrupa’da yaşamlarını güvence altına almaya yönelik stratejileri, dilekleri ve sorunları münazara etti. Bu vesile herhalde Avrupa´nın  ve Amerika‘ nın tüm Yahudi asıllı kişileri ile görüşme ve fikir alışverişinde bulunma imkanım oldu. Tek Türk ve anladığım kadarı ile müslüman asıllı katılımcı benim olmam benim bile dikkatimi çekti.

Hedef Aralık 2018 ‚de AB’den karar çıkartmak

Aslında hedef Avusturya’nın AB dönem başkanlığının sonunda yani Aralık 2018 ortalarında AB Başkenti Brüksel’de hem İsrail’in istediği hemde bu konferansa katılan Avrupa ve Amerika’nın güçlü Yahudi STK’larının istekleri olan , ‚Antisemitizm ve Antisiyonizm eşittir Yahudi düşmanlığıdır‘  kararını AB‘ nin kabul etmesi.  Böylece Avrupa’da yaşayan tüm Yahudiler özellikle Hiristiyan Yahudi düşmanları ile „ithalat edilen Yahudi düşmanlığı“ kelimeleri  üzeri kapatılan ama yeni gelen müslüman Arap mültecilerine karşı korumak ve ayrıca İsrail’e Filistinliler karşı sert ve haksızca kabul edilen eleştirileri Yahudi düşmanlığı yapılıyor diye önünü kesmek.
Burada kaş yapayım derken AB’de yaşayan kanunlara uygun şekilde uyumlu bir şekilde yaşayan tüm müslümanlar ve  özellikle Türkiye göçmenleri zan altında bırakılıyor. Bunda tabii ki Türkiye Erdoğan hükümetinin yıllardır AB’de yaşayan Türkiye göçmenlerine yönelik esir alıcı ve kamplaştırıcı yanlış siyaseti ile Türkiye İsrail ilişkilerinde  zarar verici yükselen tansiyon diyen uzmanlara kulak vermek gerekiyor ; „Avrupa’da onyıllardır yaşayan müslümanlara ve Türklere karşı Erdoğan tepkisi nedeni ile ırkçılık ve ayrımcılık artmış durumda. AB hükümetleri başta Avusturya hükümeti olmak Erdoğan’ın yanlış siyasetleri nedeni ile İsrail’e yaklaşmış durumda. Unutulmaması gereken bir nokta AB kendi içinde din ve kültürlerinden gelen 2000 yıllık Yahudi düşmanlığını müslümanların üzerine yıkmalarının imkansız olduğudur. Her müslüman ve İslam karşıtlığının altında özünde Yahudilere denmek istenilen alçakca ırkcı sözler vardır. Not edelim. Bunu İsrail ‚de ve tüm Yahudiler’de bilir. Güneş balçıkla sıvanabilir mi“

Başbakan Kurz, Holokost’taki (Yahudi soykırımı)  suç ortaklığı nedeniyle Avusturya’nın bu konudaki “özel sorumluluğuna” işaret ederek, „Yahudiler, Avusturya’da, İsrail’de ve tüm dünyada barış ve özgürlük içinde yaşayabildikleri zamandan itibaren Avusturya olarak  işte ancak o zaman tarihsel sorumluluğumuzu gerçek anlamda yerine getirmiş olacağız.” dedi.  Bu sözler çok iddialı sözler ama böyle ifade edilmesi de normal. Viyana, hem siyasi Siyonizm’in temellerini atan Theoder Herzl’in yetiştiğ hem de Hitler’in gençliğinde ‚beynimin Yahudi düşmanlığı ile dolmasına sebep olan şehir‘ olarak tanımladığı bir şehir. Tarihte hem İsrail hem de Aşkenaz Yahudileri için önemli bir şehir. Viyana ve Avusturya ile İsrail aslında aşk ve nefret arasında gidip gelen duygusal bir ilişkiye sahip.  Adını koymak için son 500 yıllık tarihi iyi bilmek gerek. Bu tarihte Türklerin, Osmanlının ve Türkiye’nin de dikkat çekci bir payı var.

(c) BKA

Kurz: “Antisemitizmin varlığını hala sürdürüyor olması inanılır gibi değil.”

Konferansta antisemitizmin varlığını hala sürdürüyor olmasını “inanılmaz” olarak tanımlayan Kurz, öteden beri zaten var olan antisemitizmin, İslam ülkelerinden gelen göçmenleri ima ederek, üstüne üstlük bir de “ithal” edildiğini söyledi. Konferans öncesinde Kurz, Siyonizm karşıtlığının ilk defa açıkça ele alınacağının işaretini vermişti. Antisemitizm ve anti-Siyonizm’in bugün el ele yürüyen ve bir madalyonun iki yüzünü oluşturan kavramlar olduğunun ilk kez Dışişleri Bakanlığı zamanında farkına vardığını ve İsrail’in güvenliği için harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti. Hiristiyan Demokrat Partisi VP’nın Başkanı Başbakan Kurz belli kendi İncil’ini iyi okuyup inceden inceden düşünmemiş ama İncil okuyan herkes hala var olan İncil’de geçen ve Yahudi düşmanlığı içeren ayetler olca. Özellikle her yılın Aralık 24’ünde ve Nisan 4 ile 6. arası kiliseye gittiğinde İncil’den okunan ayetlere iyi kulak versin ve Yahudi düşmanlığının neden Hiristiyan dünyasında ortaya çıktığından bu yana devamlı canlılığını açık ve kapalı hala yaşadığını daha iyi anlıyabilir.

Konferansın bir amacının da, Yahudi düşmanlığı yani Antisemitizm  ile  Siyonizm düşmanlığının aslında bir olduğunu gerek Avusturya gerek Avrupa siyasetine, medyasına ve ileri gelenlerine anlatmak olarak ifade eden önemli bir konuşmacı bana,“İsrail eleştirisine karşı değilim ama çifte standart bizim istemediğimiz bir şey. İsrail eleştirilsin ama şeytanlaştırılmasın. İsrail eleştirilsin ama yok edilmesin( „Delegitimierung“)
edilmesin.“ dedi.

Toplantıya katılan tüm Yahudi cemiyetlerinin temsilcilerin mesajı özünde buydu. Bir tek fark ile. Siyonizm.  Aynı kişilerin Siyonizm’in bir ırkçılık olmadığını söylemeleri ve 3000 yıldır Yahudi dualarında var olan „Şmai İsrail “ (Duy İsrail) gibi „Sion adlı  İsrail bölgesinde buluşmak ve geri dönmek için adeta bir ant yemin gibidir“ şeklinde anlatmaları dikkat çekti.

(c) BKA

Netanyahu’dan Avusturya’ya övgüler

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un konuşması öncesinde bir video mesajı ile toplantıya katılarak Avusturya’nın AB Dönem Başkanlığı inisiyatifine „dostum Başbakan Sebastian“  diye övgüde bulundu. “Holokost, Auschwitz’in gaz odalarında başlamadı.” diyen Netanyahu sözlerini, “Kötü şeylerin daha da kötüye gitmesini önleyebilirsiniz” şeklinde sürdürerek nefrete karşı vaktinde harekete geçme çağrısında bulundu.

“Ortak geleceğimiz için mücadele ediyoruz”

İsrail’deki mevcut hükümet krizi nedeniyle Viyana’da gerçekleştirilen konferansa katılımını iptal etmek zorunda kalan Netanyahu,  video mesajı ile tüm Avrupa hükümetlerini, Avusturya’nın da aralarında bulunduğu yedi Avrupa devleti tarafından hâlihazırda kabul edilmiş olan uluslararası antisemitizm tanımını benimsemeye çağırdı ve “Ortak geleceğimiz, ortak medeniyetimiz için mücadele ediyoruz ve kazanacağız.” dedi. Bu ortak antisemitizm tanımı bildirisine göre antisemtizm ile anti Siyonizm’in hemen hemen eşdeğer bir şekilde ele alınması isteniyor.  Avrupa’da buna karşı çıkan partilerin olması, Viyana’da yapılan bu toplantıyı değerli kılıyor.

34 İsrail asıllı bilim adamı „antisemitizm ile anti Siyonizm’i karıştırmayın“ dedi 

Bu konferansı İsrail’den takip eden İsrail asıllı 34 bilim insanı, tarihçi, filozof, gazeteci ve yazar, die Presse Gazetesi aracılığyla ‚antisemitizm ile anti Siyonizm’i karıştırmayın‘ şeklinde Avrupa’yı aydınlatmak adına bir deklarasyon yayınladılar. AçıklamanınTel Aviv Üniversitesi’nden    Jose Brunner,  Sosyolog Eva Illouz ve Tarihçi Moshe Zimmermann ve diğer 31 aydın insan tarafından imzalanmış olması dikkat çekti. Açıklamada Viyana konferansını eleştiren 34 Yahudi aydın şunları ifade etti : „Yahudi düşmanlığı yani antisemitizm ile İsrail’i reddetmek yani anti Siyonizm aynı şeyler değildir. Birisi ırkçılıktır diğeri fikir özgürlüğüdür. İsrail Başbakanı yıllardır bu iki kavramı eşitleyerek İsrail Hükümeti’nin Filistin üzerindeki yanlış politikasını yani işgal kuvveti olduğunun üzerini kapatmak ve insanları ‚Yahudi düşmanlığı yapıyorsun‘ diye susturmak istiyor. Biz buna karşıyız.“  Bu açıklamanın Türkçe tercümesini haber analizinin sonunda bulabilirsiniz.

“Antisemitizme karşı savaşın”

Konferans’da Brüksel’in antisemitizmle mücadele konusundaki “yükümlülüklerine” vurgu yapan AB Adalet Komiseri Çek asıllı Vera Jourova, sivil toplumun da sorumlulukları olduğunu ve antisemitizme karşı “güçlü bir mesaj” göndermeleri ve bunu “sessizce kabul etmemeleri” gerektiğini söyledi. Bu olguya karşı durmanın toplumsal önemine dikkat çeken Avrupa Yahudi Kongresi (EJC) Başkanı Moshe Kantor ise şunları söyledi: “Lütfen antisemitizme karşı savaşın, Yahudiler için değil, hepimiz için.

Ukrayna Dışişleri Bakanı: “İsrail’den yanayız”

Daha önce bir başka panelde de açıkça İsrail’i desteklemiş olan ve bugün de “İsrail’in güvenliği konusunda taviz verilmemeli.” diyen Ukrayna Dışişleri Bakanı Pawlo Klimkin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ya birlikte özgürce yaşarız ya da esaretle. Tercihimiz net, İsrail’den ve özgürlükten yanayız ve antisemitizme karşıyız. Ukrayne’nin yüzde ellisi Yahudi asıllıdır”.  Klimkin ayrıca , İsrail’i Ortadoğu’da “demokrasinin karakolu” olarak tanımladı.

Muzicant: “Zaman hızla tükeniyor”

(c) : BKA

Eğilim tersine dönmediği sürece Yahudilerin Avrupa’daki geleceği konusunda kötümser olan Avrupa Yahudi Kongresi (EJC) Başkan Yardımcısı ve eski Avusturya Yahudi Cemiyeti Başkanı Ariel Muzicant ise şöyle konuştu: “Vakit yok, zaman hızla tükeniyor.” Muzicant’ın halefi olarak Viyana’daki Yahudi Cemaati (IKG) Başkanlığı görevini yürütmekte olan Oskar Deutsch, karşılama konuşmasında Yahudilerin korunması adına kararlı önlemlerin alınması konusunda ısrarcıydı. Deutsch, “Hemen harekete geçme mecburiyeti ve somut tedbirlerin alınması aciliyeti, devamlı apaçık gözümüzün önünde. Hala bir şey yapılmamış olması kabul edilemez.” dedi.

Schneier : „Köpekler ve Yahudiler giremez „

BKA

Konferansın son konuşmacısı 1930 Viyana doğumlu Amerika vatandaşı Yahudi Din Adamı Haham  Arthur Schneier şu sözleri ile dikkat çekti :‚Çocukluğumda, 1938 yılında, Naziler  Viyana’da güçlenip şehri ilhak edince tüm kahvelere şu yazıyı astılar. ‚Bu dükkana, bu kahveye köpekler ve Yahudiler giremez.‘ İnsanlık dışı şiddetlere maruz kaldık. Bin yıldır yaşadığımız topraklarda bize Filistin’e defolun gidin dendi. Şimdi İsrail’de bize dışarıdan defolun Avrupa’ya deniyor. Biz Siyon kelimesini dualarımızdan öğrendik. 3000 yıllık atalarımızın topraklarına geri dönüş. Nefret kötü bir şey. Aşırılıklara karşı , nefrete karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Hangi dinden olursak olalım.“

Türkiye’den kimse yok, konferansı takip eden veya etmesi gereken müslüman niye yok?

Viyana’da bu konferansa  Türkiye’den, Türk Yahudi Cemiyeti’nden kimsenin katılmamış olması ve hiçbir Türk basın mensubunun ve/veya ilgilinin burada yer almamış olması da dikkatimi çekti.

Manfred Weber ve yeni günah keçileri kimler ? 

Burada tüm Yahudi dünyasının en önemli temsilcilerinin, yabancı düşmanlığı ve Yahudi düşmanlığının paralel bir şekilde yükselmesi hakkında ne dedikleri ve ne düşündükleri tüm Avusturya ve AB’de yaşayan Türkiye göçmenlerini direkt ilgilendiriyor. Birçok kişinin fikir alışverişinde bulunduğu toplantıda, ‚AB Başkanı olursam Türkiye ile AB tam üyelik görüşmelerini durduracağım‘ şeklindeki artık bayatlamış olan bir konu  ile AB’deki Türkleri istemeyerek günah keçisi durumuna düşürerek oy avcılığı yapan Manfred Weber ile oldukça uzun süren ayaküstü bir konuşmada önemli konulara değinme imkanı bulduk.

AB Başkanlığına aday Manfred Weber ve Birol Kılıç AB, Türkiye ve AB’de ayrımcılık, yeni Günah Keçileri ve ırkçılık konusunda fikir alışverişinde bulundular.
Konferans süresince dağıtılan antisemitizme karşı Günah Keçisi resimli katalog kitapçık dikkat çekti.

İsrail’den 34 aydının Die Presse’de Almanca yayınlanan açıklamasının Türkçe tercümesi  şöyle:

Avrupa’ya diyoruz ki: İsrail’e yönelik eleştirileri antisemitizm ile karıştırmayın.

Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı bağlamında Avusturya Hükümeti, 21 Kasım’da “Antisemitizm ve anti Siyonizm’in ötesindeki Avrupa – Avrupa’da Yahudi hayatının güvenliği” başlıklı üst düzey bir konferans düzenliyor.

AB’nin antisemitizme karşı tavizsiz mücadelesini tamamen destekliyoruz. Antisemitizmin güçlenmesi bizi endişelendiriyor. Bunun, tüm insanlık için çoğu zaman bir felakete işaret ettiğini tarihten biliyoruz. Antisemitizmin güçlenmesi, gerçek bir tehlikedir ve mevcut Avrupa siyasetini endişelendirmelidir.

AB, insan hakları konusunda da sorumluluk sahibidir ve insan haklarını da antisemitizmle mücadelesinde olduğu gibi azimle savunmalıdır. Antisemitizmle mücadele, İsrail işgal kuvvetlerine ve Filistinlilerin insan haklarının ciddi şekilde ihlal edilmesine yönelik meşru eleştirilerin bastırılmasına alet edilmemelidir.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanjahu, hükümetini istikrara kavuşturmak adına seyahatini iptal etmek yerine Avusturya’daki konferansta konuşmalıydı. Netanjahu, İsrail Devleti’ne yönelik eleştirileri antisemitizmle karıştırmak için sıkı çalıştı.

Derin kaygılarımıza binaen, Avusturya Hükümeti tarafından düzenlenen konferansın resmi tebliğinde de bu iki olgunun birbirine karıştırıldığını görüyoruz. Tebliğde şöyle diyor: “Çoğu zaman antisemitizm, İsrail Devleti’ne yönelik abartılı ve orantısız eleştirilerde ifadesini ortaya koyar.”

Bu sözler, Uluslararası Holokost’u Anma İttifakı’nın (IHRA) antisemitizm tanımının yansımasıdır. İsrail Devleti hakkındaki kaba eleştirilerle ilişkilendirilen tanımı yapılmış modern antisemitizme yönelik birçok örnek mevcut.  Sonuç olarak tehlikeli bir şekilde bu tanım,  insan hakları ve uluslararası hukukun ciddi ve kapsamlı ihlallerine yönelik eleştirilere – başka ülkeler söz konusu olduğunda meşru kabul edilen eleştiriler – karşı İsrail’i dokunulmaz kılmak için kullanılabilir. Bu, İsrail’e yönelik her türlü eleştiri için gözdağı vermektir.

Ayrıca söz konusu tebliğ, anti Siyonizm’i antisemitizmle aynı kefeye koyuyor. 20. yüzyılın tüm modern Yahudi hareketlerinde görüleceği üzere pek çok Yahudi de, antisemitizmden uzak Yahudi olmayanlar kadar Siyonizm’e sert bir şekilde karşı çıktı. Birçok Holokost kurbanı da Siyonizm’e karşıydı. Anti Siyonizm’i antisemitizmle ile aynı kefeye koymak saçma ve yakışıksızdır.

İsrail Devleti’nin 50 yıldan fazla süredir bir işgal kuvveti olduğunu da unutmamalıyız. İşgal altındaki milyonlarca Filistinli, temel hak, özgürlük ve değerden yoksundur. Özellikle İsrail işgalinin ilhak haline dönüştüğü dönemde Avrupa’nın, antisemitizmle ilgili yanlış tanımlamalarla ifade özgürlüğünü hedef alan saldırıları hasıraltı edecek ya da İsrail’e yönelik eleştirileri susturacak girişimlere kararlılıkla karşı çıkması her zamankinden daha elzemdir.

Avrupa, bunu kendi güvenilirliği ve antisemitizmle mücadelesinin etkinliği için de yapmak zorunda. Bu mücadelenin, İsrail Devleti’ni eleştirilerden korumak adına genişletilmesi, Yahudilerin İsrail Devleti ile aynı kefeye konulması ve bu nedenle de devletin eylemlerinden sorumlu tutulmaları şeklindeki yanlış algılamaların yolunu açıyor.

Çoğu, Yahudi tarihini araştıran ve öğreten İsrailli aydınlar olarak Avrupa’ya diyoruz ki: Avrupa’da Yahudi yaşamını korumak ve canlanmasını sağlamak için kararlılıkla antisemitizme karşı savaşın. Lakin ne kadar sert olursa olsun İsrail Devleti’ne yönelik eleştirilerle antisemitizmi birbirinden net bir şekilde ayırın. Anti Siyonizm’i antisemitizmle karıştırmayın. İsrail işgaline karşı çıkanların ve bunun sona ermesini isteyenlerin düşünce ve ifade özgürlüklerini savunun. ( yenivatan.at, 28. 11. 2018, Birol Kılıç Gözlem)

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner