Birol Kılıç, Viyana’dan analiz ve gözlemler, 23.05.2024
Almanya’da AfD’li siyasetçi Maximilian Krah kısa bir süre önce İtalyan “La Repubblica” gazetesine verdiği bir mülakatta Nazi SS’lerin tüm üyelerinden asla suçlu olarak bahsetmeyeceğini açıkça ifade ederek bir şeyi ispatladı: tecrübesizliği ve içinde tutamadığı haydutluğu. Krah röportajda, “900.000 SS mensubu arasında çok sayıda çiftçi de vardı: kesinlikle yüksek oranda suçlu vardı ama sadece suçlular değil” demiş. Krah’ın NAZİ SS üyeleriyle arasına kararlı bir mesafe koymak istememesi Fransız sağcı Marine Le Pen için bile çok fazla gelmiş olmalı ki Fransızlar bundan böyle partiyle işbirliği yapmayacağını açıkladı.
AB seçimleri kampanya yöneticisi Le Pen Partisi’nden Alexandre Loubet AFP haber ajansına yaptığı açıklamada, Rassemblement National (RN) Partisi’nin başkanı ve Avrupa seçimlerinin baş adayı Jordan Bardella’nın artık parlamentoda AfD ile “oturmama kararı” aldığını söyledi.
Bundan kısa bir süre önce bir analizimizde, “ Avusturya’da AfD’nin kardeş partisi FPÖ çok tecrübeli. Düştüler kalktılar ama yok olmadılar. 50 yıllık tecrübeleri var. Ama AfD tecrübesiz bir parti ve FPÖ’nün otuz yıl önce yaptığı hataları yapıyor ve bakın daha ne hatalar yapacak.“ diye not düşmüştük.
Bu yüzden Fransa’nın sağ popülistlerinin Avrupa Parlamentosu’nda AfD ile işbirliğini iptal edeceğini açıklamaları tesadüf değildir.
AfD ihraç edildi
23 Mayıs Perşembe günü dananın kuyruğu sembolik de olsa 9 Haziran AB seçimlerinden önce koptu. AfD’nin tüm milletvekilleri Avrupa Parlamentosu’ndaki sağcı grubu bir çatı altında toplayan ID grubundan ihraç edildi. Aşırı sağcı parti son aylarda casusluk suçlamaları ve Nazi söylemleri de dahil olmak üzere defalarca büyük skandalların merkezinde yer aldı. Boşuna değil. İhraç önergesinin arka planında son haftalarda AfD hakkında atılan çok sayıda olumsuz manşet yatıyor. Örneğin, parti yönetimi Çarşamba günü kendi üst düzey adayı Maximilian Krah’ın sahneye çıkmasını yasakladı. Bunun özel nedeni Krah’ın yukarıda verdiğim SS’ler hakkındaki tartışmalı yorumlarıydı. 47 yaşındaki Sakson aynı zamanda bir çalışanıyla ilgili casusluk olayı ve Rusya ile Çin’e yakınlığı nedeniyle de baskı altında. AfD’nin Avrupa listesinin iki numarası Petr Bystron da yolsuzluk soruşturmalarının ardından şimdilik kampanya yürütmeyecek.
Avusturya’dan FPÖ AB’de ID Grubunun bir parçası
Avrupa Parlamentosu’ndaki ID Grubu’nda İtalyan Lega’nın yanı sıra Marine Le Pen’in Fransız RN partisi ve FPÖ de yer almakta ve Geert Wilders’in Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) de ID üyesidir. Ancak parlamentoda bir temsilcisi bulunmuyor. FPÖ’nün Krah’ın parlamento grubundan ihraç edilmesi yönünde oy kullandığını ancak AfD delegasyonunun diğer üyelerinin ihraç edilmediğini söyledi. Nedeni “Ortada kolektif bir sorumluluk yok.” demiş FPÖ temsilcisi APA’ya. Deutsche Presse-Agentur’a göre, İtalyan Lega, Fransız Rassemblement National partisi, Flaman Vlaams Belang, Danimarka Halk Partisi ve Çek Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi partisi AfD delegelerinin dışlanması lehinde oy kullandı. Önerge parlamento grubu içinde yazılı bir usulle oylandı.
Avusturya’da bir anım
Avusturya’da bir anımı hemen kısa zamanda anlatmak isterim. Avusturya’nın FPÖ üyesi ve azılı sağcılarından bir tanesi bana eski Nazi subayı ve önemli bir isim olan çok yaşlı, şakacı ama sağcı babası hakkında şu anısını anlatmıştı: „Avrupa’da tüm sağ partilerin toplandığı bir akşam yemeğinde babamın yanına Romanya’nın en sağ partisinin lideri oturmuş. Babam sormuş,“ Hangi ülkedensiniz.“ Adam, „Romanya’dan“ deyince benim babam, “ Bu Romanyalılar aynı çingeneler gibi çok çocuk yapıyor Avusturya’da “ deyince ortalık karışmış. Romanyalı sağcı ayağa kalkıp salonu terk etmiş.“
Kısaca Avrupa’da aşırı sağın bir araya gelmesi çok zor. Belki Türkler, Müslümanlar veya İslam üzerinden bir araya gelebilirler ama bir yerde patlar. Çünkü bunların çoğu gizli veya açık Yahudi düşmanı ve Müslümanları kullanmak isterler. Bunun kullanılmaması için Avusturya’da ve Almanya’da din bezirganlığı yapan Müslümanları uyarmak lazım. Ama iki taraf da birbirinden yararlanıyor. Kazan kazandır iblisliği.
Avusturya’da FPÖ’nün AfD’den metot olarak farkı nedir
AfD’de Krah’ın yukarıda SS’ler hakkında verdiği ifadelerini FPÖ’nün eski lideri Jörg Haider 2000’li yıllarda söylemişti. Dünya basınına bile manşet oldu. Haider Valisi olduğu eyaleti resmen eyaletin bankası üzerinden soydu. Bu tür SS ve Nazi çıkışları Haider’den sonra lider olan Strache’den daha az geldi ama o da biliyordu nereden bataklıktan geldiğini ve ona rağmen çok saçmaladı. Strache en sonunda İsrail dostu olarak kendini kurtardı ama o da „adi görev suistimali ve ifadelerle“ gitti . Biliyorsunuz İbiza skandalı. Rezalet. Hükümet düştü. Davaları hala devam ediyor Viyana’da. Avusturya’da hukuk devleti işliyor. Bu güven veriyor. Ne kadar bu hukuk devleti bir takım sağcı siyasi partilerce yok edilmek istense de sağlam bir temele ve kuvvetler ayrılığına dayandığı için sulanmıyor ve yıkılmıyor.
İşte şimdi FPÖ’nün başındaki Kickl Haider ve Strache’ye hizmet etmiş bir beyin.
O bile inanılmaz hatalar yapıyor ama AfD’den Krah’nın bu ifadelerini Kickl hayatta kullanmaz.
Avusturya’da FPÖ partisine Avusturya’nın Anayasayı Koruma Teşkilatı bile popülist sağcı diyor ama aşırı sağcı denmiyor. Bunu bir not edelim. Avusturya’daki FPÖ tam bir İhvan kafasıyla çalışıyor. Devleti ele geçirmek istiyorlar. Bunun için her yol mübah.
Bunun bir örneğini 2018 yıllarında ÖVP FPÖ iktidarı zamanında o zaman partinin lideri olmayan ve İçişleri Bakanı olan Herbert Kickl resmen Avusturya’nın Milli İstihbarat Teşkilatı’na başka bir polis teşkilatıyla baskın düzenlemesiyle gördük ve korkunçtu. Dünyaya hem Avusturya’yı hem de İstihbarat teşkilatlarını küçük düşürmesini kimse unutmadı. Avusturya’da resmen Avusturya İstihbarat Teşkilatı olan Anayasayı Koruma Teşkilatı bu baskından sonra resmen kapatıldı ve yerine DSN diye daha farklı ama daha güçlü bir Avusturya Anayasası’nı Koruma teşkilatı olan Milli İstihbaratı kuruldu. Detaylarına girmiyoruz. Tabii Avusturya’yı Viyana’da yaşasa bile anlamayanların bunları alt alta yazıp anlaması ve analiz etmesi kolay değil. Ama FPÖ Avusturya’da yedi canlıdır.
Bu yedi canlı olmasında ateşe odun atılmasında, özellikle AKP’nin son on yılda Avrupa’daki Türkiye göçmenlerini sözde oy alacağım ve vatandaşları koruyacağım diye sokaklara salmasının artı düşmanca ifade ve tutumlarının sağ olsunlar (!) yeri büyüktür.
Hollanda’da Türkiye seçimleri nedeniyle hatırlıyorsunuz sokaklara çıkan Türkleri atlarla Hollanda polisi nasıl ezdi. O dönem başbakan olan Hollanda Başbakanı geçen hafta Ankara’da Erdoğan ile NATO sekreterliği için konuştu ve destek istedi. Aklımda kaldı. AKP Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan onu basın toplantısı sonunda alkışladı.
Avusturya’da ve Almanya’da Türkler atlar altında ezilmedi ama daha kötüsü 60 yıldır birinci neslin kurduğu ağır başlı çalışkan ve dürüst Türk resmi yerine haydutvari, kavga eden ve Türkiye’de siyaseti Avusturya’ya getiren ve Avusturya’ya sadık olmayan tehlikeli beşinci kol Türk resmi aldı. İşte FPÖ bunları hep alıp son yirmi yılda Avusturya iç siyasetinde Türkiye düşmanlığı başta olmak üzere Türk, Müslüman ve İslam düşmanlığı olarak kullandı ve oylarını arttırdı. Buna Hristiyan Demokrat partilerini de katmak gerek. Burada en büyük suç ama Türkiye’deki iktidarlardır. Sanki Türkiye’yi kurtardılar Avusturya kaldı. Hala küstahlık peşinde olup uyaran bizlerin başına bin türlü bela getirmek için neler yapıyorlar.
Die Presse Gazetesi’nde Michael Laczynski imzasıyla 23 Mayıs 2024 tarihinde yayınlanan tabiri caizse „Fransız ve İtalyan sağcılar Alman sağcı AfD ve Avusturya’dan FPÖ için fazla yetişkin mi?“ başlıklı analiz, 9 Haziran 2024 tarihinde yapılacak Avrupa Birliği seçimleri sonrası büyük oy artışı beklenen aşırı sağcı ve popülist milliyetçilerin yol ayrımında olduğu konusunda özellikle Türkiye göçmenlerini ilerisi için ilgilendiriyor.
„Nationalismus“ ve „Völkisch“ ifadeleri bizim anladığımız Milliyetçilik değil
Burada dikkat çekmemiz gereken nokta Türkçede milliyetçi diye tercüme edilen Almanca „Nationalist“ kelimesinin farklı anlamlara geliyor olması.
Almanya ve Avusturya’nın Hitler ile bir Nazi geçmişi olduğu için bu kelime daha çok „Irkçılık“ olarak karşımıza çıkıyor. Almanca konuşan insanlarda olumsuz bir konotasyon şeklinde „ırkçılık“ ( Rassismus) kelimesinin kötü şöhretinin ete kemiğe bulaşmış tüm çirkinliklerin uyandırdığı duygu ve düşünceler olduğunu „Milliyetçilik“ kelimesini tercüme ettiğimiz „Nationalismus “ ile geldiğini bilmemiz gerekiyor.
Aşağıda dikkatinize sunacağım İtalyan (Meloni) ve Fransız (Le Pen) sağcıların Almanca konuşan ülkelerde yükselen oyları 9 Haziran seçimleri sonrası AB’de fırtınalar estirmesi beklenen Alman AfD ve Avusturya´dan FPÖ arasında esen soğuk rüzgarların nedeninin aslında tespiti olan bu kısa analiz Türkçe okurlar bir küçük uyarı ve düşündürmek amaçlıdır.
Adolf Hitler Avusturya asıllı Almanca konuşan insanlığın yüz karası bir insan olarak Almanya’da NSDAP’yi ele geçirirken temelinde yatan ırkçılık belli ki İtalyan ve Fransız aşırı sağcılarını bile korkutuyor ve bunun izlerini AfD ve FPÖ’de görüyorlar. NSDAP’nın açılışına bakarsak yukarıdaki uyarımızın boşuna olmadığı anlaşılır. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi. Bu çok masum gibi gözüken partinin kısaltılmış hali Nazi Partisi şeklindedir. Burada Nasyonal kelimesinin Nationalist ( Milliyetçi) kelimesiyle akrabalığı konusunda dikkat çekmek gerek.
Bu analiz aslında bizim gibi on yıllarca Viyana’da yaşayan Türk asıllı Avusturyalıları ve Almanya’da yaşayan Türk asıllıları ne tür bir tehlikenin beklediğini göstermesi açısından önemli olsa gerek. Almanya’da AfD ve Avusturya’da FPÖ’nün son yıllarda başta Afrika, Afganistan, Pakistan ve Suriye olmak üzere başka ülkelerden gelen ve aslında ekonomik ilticacı ve sığınmacı olan yüz binlerce insana karşı haklı ve haksız eleştirilerde bulunmaları bir yana tüm bu gelişmelerin 60 yıldır Almanya’da ve Avusturya’da yaşayan Türkiye göçmeni tüm insanların aleyhine gelişmekte olduğunu anlamamak için oldukça gündemden uzak yaşamamız gerekiyor.
Tüm bu sığınmacıların yaptıkları rezillikler Türklerin hesabına eksik olarak ayrıca yazılıyor. Bu sığınmacılardan fazla ucuz oldukları için yararlanan Türk esnaflarının bu hareketi, yerli Alman ve Avusturyalılar tarafından Türk dükkanı diye girdiği dükkanlarda „Bunlar 60 yıldır burada Almanca bilmiyor. Bunlar nasıl Türkler“ diye Alman basınına şikayet şeklinde kendini gösteriyor.
Türkiye’de başta Almanya, Avusturya ve AB’ye ihracat edilen ihvancılık ile Atatürkçülük arasında ve dışında kalmış Türkiye göçmeni AB vatandaşları en başta kendi aralarında ( birbirini yeme, kuyu kazma, kendini beğenme ve diğerini aşağılama ve devamlı ayar verme ne hafifi) gerginlik ama öbür taraftan bu gerginlik nedeniyle aşırı sağa karşı bir araya gelememenin getirdiği cinnet ( evet cinnet), Türk ailelerinin çocuklarının önümüzdeki on ile yirmi yılda büyük belaların ve bataklıkların içinde olacağını gösteriyor. İstisnaları bir kenara bırakırsak çoğunluk bu bataklığın içinde ve bu bataklığa pis suyu sanki hortumla Türkiye’de siyaset, bürokrat, tarikatlar ve çakma aydınlar ithal ediyorlar.
Michael Laczynski’nin Die Presse’de analizi aynı konu. Bir kısmını dikkatinize sunmak isterim:
Fransız ve İtalyan sağcılar Alman sağcı AfD ve Avusturya’dan FPÖ için fazla yetişkin mi? Marine Le Pen ve Giorgia Meloni Avrupa’da saygınlıklarını fazla kaybetmeden oyun kuralları için „büyük tekerleğini döndürmek“ isterken, Almanca konuşan Almanya´dan AfD ve Avusturya´dan FPÖ popülistler milliyetçi kenarda kalmayı tercih ediyor. Belli ki tüm çabaları boşa gitmiş durumda. Daha birkaç hafta önce, FPÖ’nün Avrupa seçimlerindeki baş adayı Harald Vilimsky, Die Presse’ye verdiği bir röportajda Marine Le Pen ve Alice Weidel arasında bir uzlaşma sağlamak istediğinden bahsetti ve Fransız sağ popülistlerinin büyük hanımefendisi ile Almanya için Alternatif’in lideri arasındaki çatışmayı medya tarafından abartılan anlamsal bir yanlış anlama olarak değerlendirdi. Almanların zararsız “yeniden göç” olarak adlandırdıkları sınır dışı etme ve sınır dışı edilme fantezilerine Fransızların öfkelenmesiyle başlayan olay, görünüşe göre Avrupa Parlamentosu’ndaki sağcı ID grubunda Fransızlar ve AfD arasında bir skandala yol açtı.
Alman sağının giderek daha da pervasızlaşan tutumu göz önüne alındığında bu sürtüşme neredeyse kaçınılmazdı. Ne de olsa Le Pen’in partisinin adı „Rassemblement National“ yani Ulusal Toplantı veya “ Ressentiment National“ yani Ulusal Öfke ya da „L’Alternative pour la France“ yani Fransa İçin Alternativ değil. Fransız kadın Le Pen, kendi adını taşıyan “Ulusal Birlik ”i hedeflerken ve üç yıl sonraki Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Élysée Sarayı’nda Emmanuel Macron’un yerini almak isterken, Almanya’da AfD’den Alman kadın Weidel’in fırtına askerleri demokratik gelenekleri yok etmeye ve Almanya’daki siyasi iklimi zehirlemeye niyetli. AfD ve FPÖ, özelde “elitlere” ve “sistem medyasına”, genelde ise insan ahlakına yönelik acımasız saldırılarının kısa vadede kendi ülkelerinde başarılı olabileceğini, ancak AB merkezleri olan Brüksel ve Strazburg’da kendilerini kirli köşeye sıkıştıracağının farkında mı?
Le Pen ve Meloni’nin diğer zehirli Alman AfD ve Avusturya’da FPÖ cüceleriyle birlikte “AB çılgınlığı” hakkında yarı komik tekerlemeler uydurmak yerine Avrupa’daki büyük çarkı döndürmeyi tercih etmelerini mi yeğleyecek ?
