Viyana Şehri ve ‚Kurumsal ırkçılık‘

Türkiye göçmenleri Yeni Vatan Gazetesi ile konuştuklarında en büyük sorun olarak dikkatimizi çeken, " Viyana Şehri içinde yaşanılan Kurumsal ırkçılık ve ayrımcılık" konusunda niye kimse konuşmaz ve sakin bir dille yazmaz. Yeni Vatan Gazetesi 21 yıldır bu konuda adeta uzmanlaştı. “Kurumsal  ırkçılık” veya “ Kurumsal ayrımcılık”  Türkiye göçmenlerin hepsinin Viyana’da yaşadığı bazen gururuna yediremediği veya utandığı için adını koyamadığı aşağılık bir vukuat ve duygu selidir...

Birol Kılıç/Analiz/Viyana

Bizler elçiyiz. Kamuoyu adına uyarmak zorundayız. Elçiye zeval olmaz.

Hiç “Kurumsal  ırkçılık” veya “ Kurumsal ayrımcılık”  nedir diye duydunuz mu?

Almanca dilinde bunun adı, “ Institutioneller Rassismus” dır.

Bilinmesinde ve sesli bir şekilde konuşulmasında yarar var. Yoksa hasta yapar! Viyana Şehri hasta yapan en güzel yaşanabilir şehir olmaması gerekir….Bir yerde yoksa kesin patlar!

Karşımda 27 yaşında Viyana Üniversitesinde Hukuk Fakültesi öğrencisi, pırıl pırıl aydın bir Türk genci Üniversite okumak için geldiği  Viyana’da başta oturma müsadesi ile birlikte yaşadığı birçok konuda yaşadığı kurumsal ırkçılığı ve yaşadığı özellikle manevi ve psikolojik sıkıntıları  20 Haziran tarihinde  anlatınca hüzünlenmemek elde değil. Bunun gibi birçok anlatımlar var.

Örneğin genç mühendis bir Türk adayının ise yaşadığı son yıllardaki travmaları bilmeden Viyana´da ki  resmin tamamını anlamak çok zor: “ Türkiye´den orta halli bir ailenin çocuğu olarak normal liseden mezun olduktan sonra Türkiye’de kazandığım Üniversitesi Fakültesine  Viyana Teknik’de okumak üzere legal bir şekilde geldim.  Ailemden yardım alıyorum. Burada legal olarak az saat hakkı ile çalışıyorum. Bundan dört beş yıl önce Viyana’da Erdoğan, Erdoğan diye  bağırarak sokaklara çıkan kendi verdikleri sayılara göre yirmi bine AK Parti taraftarları Westbahn’dan Heldenplatz’a  kadar AK Partisi lehine veya Referandum için salladıkları benim aziz vatanımın Türk bayrakları ile aslında kendileri  gibi düşünmeyen benim gibi çoğunluk olan Türkiye göçmenlerine büyük önyargı, nefret ve hatta tiksintinin Viyana’da betonlaşmasına neden oldular. İste o sıralar benim oturma müsadesini uzatmak için Viyana Belediyesi  Magistrat’ın da  terminlerim vardı. Memur banan bana o olayları Avusturya basınında okumuş.  Vücutlarına  kocaman Türk bayrakları sarmış, ellerine Bozkurt işareti yapıp sanki savaşa gidiyormuşlar gibi Türkiye’de ki bir Parti ve lideri  Allah’u Ekber diye Viyana sokaklarını inleten Türkiye göçmenlerini gördün mü  diye bağıran bu Viyana Şehri memuru bana  daha  sonra resmen köpek muammelesi yaptı. Ufacık bir nedenle oturma müsademi vermedi. Daha sonra birçok sorun bundan dolayı geldi. Büyük bir sıkıntı ve dert içine beni sokan Viyana Şehri memurları bunu yüzlerce Türk öğrencisine yaptıklarını biliyorum. Acaba Erdoğan taraftarlarının Avusturya’da Türkiye göçmenlerinin başına ateşin üzerine benzinle giderek açtıkları beladan haberleri var mı? Sesimizi çıkarsak tehdit ediyorlar. Bizi terörist ilan edip Türkiye’e polise ispiyonluyorlar diye korkularım var. Hiç bir tarikat, parti ve görüş ile ne benim ne ailemin alakası olmadı ve yok.  Ama kendimi Viyana’da kurumsal bir ayrımcılığın pençesinde hissederken keni ülkemden gelmiş olan AK Parti, MHP veya ona benzer görüşteki insanların baskı ve takibinde ve stresi ve onların açtıkları yaraların utancı içinde yaşıyorum. Korkunç bir girdabın içindeyim. Manen acı çekiyorum…Adımı lütfen yazmayın. Hem Avusturyalı memurlardan hem de AK Partili veya MHP’li taraftarlardan veya memurlarının karalama ve ispiyonlamarından korkuyorum…“ 

Bunların olmaması gerekir. Ama bilinmesi ve sakince tartışılması ve yaraların pansuman edilmesi gerekiyor….

Viyana Şehri’nin sorumlu kişileri bu bu şehirde namus ve şerefleri ile insan gibi yaşamak isteyen Türkiye göçmenlerinden haberleri var mı ? Yoksa müstahaklar mı diye mi düşüyorlar?

Sinsi hangi renkten olursak olalım Türkiye göçmenlerine karşı bir kurumsal ırkçılık ve ayrımcılık var!

Var olan bu kurumsal ayrımcılığın üzerine ateşle giden Türkiye’den gelmiş Türk siyasi partileri  ve taraftarları Türkiye göçmenlerini gerek Viyana’da gerek ise Avusturya’da adını dürüstçe koyalım ,“  Tatlı veya sert Köpek muammelesinin yapılmasını“ artırmış durumdalar.

Olanı yazıyoruz. Yazmak zorundayız…

Bunu yaşayan insanların seslerinin tercümanı olmak zorundayız.

Kurumsal ırkçılık, kurumsal ayrımcılık bir şehrin ve devletin memurları ve siyasetçileri eliyle sorumlu oldukları kurumlar üzerinden kültürel ırkçılığın ( Neorasismus, bkz.) güya kasıt olmadan doğa kanunuymuş gibi üretilmesi, göz yumulması,  herkesin bildiği, duyduğu ve gördüğü örtük bir şekilde farklı renkte, dinde, dilde mezhep ve milletlerden olan insanlara karşı sistematik olarak uygulanan ayrımcılıktır. Kurumsal ırkçılık yapan hiç bir memur ayrımcılık, eşit muamele etmeme suçlamasını kabul etmez, çünkü bu kültürel ırkçılığı ispatlayacak şahit, belge, ses ve kamera vs. kayıtları yoktur. Ortada bir hak tecavüzü vardır.

Sizden beklenen, “ Tecavüzden kaçış yok. Kurtulamazsınız. Zevk almanızdır” Türkiye menşeli çirkin insan-devlet ilişkisine sadık kalmanızdır. Çünkü siz değersiz bir Türkiye göçmenisinizdir..Size reva görülen budur!

Sizden beklenen, bu şehirde size yaşama müsaadesi verildiği ve özellikle geldiğiniz ülke olan Türkiye gibi hak, adalet, kanun devleti, kuvvetler ayrılığı olmadığı için hep bir köpeğin sahibine duyduğu sadakat gibi şükran duymanız ve sahibinize aşk ile bağlanmanızdır.

Bu duygu Türkiye göçmenlerinde, Osmanlı zamanında ve daha sonra özellikle 1980 -2020 yılları içinde siyasi görüş olarak gruplar değişse de, betonlaşmış duygulardır.

Bunun üzerine bir de Viyana’da Türkiye göçmenlerinin tepesine devamlı hala pişirilen birinci, ikinci Viyana kuşatması önyargısını koyun.  Türkiye göçmenlerinin çoğu başarılı esnaf, işadamı, bilim insanı, doktor veya memur olsalar bile hepsinde bu şehirde kendini, ”Garip” hissetme durumunu hissedersiniz… Kabul etmezler. Çok gururludurlar. Ama bu feodal bir gururdur. “Diklenmeden dik durma” diye sonradan üretilen terim aslında, “ Akıllı ol! Uslu ol! Sesini çıkarma, diklenme, yani demokratik itirazını yapma. Seni tokatlarken, dik dur. Tokat atılırken, zevk alalım” demekle eşdeğerdir.

Birçok Türkiye göçmeni ve yabancıya sorduğumuzda aldığımız cevap hayırdır. Tamam, Yeni Vatan Gazetesi olarak yıllardır Viyana Şehrini hizmetleri nedenleri SPÖ Viyana’yı takdir ettik ama Viyana Şehri Yönetiminde ki ‘Kurumsal Irkçılık ve Ayrımcılık’ konusunda kırmızı alarm demek zorundayız. Çünkü SPÖ içinde yukarıda anlattığımız kimin eli kimin cebinde sorunu vardır.

Bakın Viyana Üniversitelerinde okuyan Türk gençlerinin oturma sürelerinin uzatılmasında yaşadıkları, memur ve kanunların keyfi olarak sertleştirilerek ayrımcılık uygulanmasından birçok aydın gencimiz manevi sarsıntı içindedir. Bunu Üniversite gençlerinin kurduğu dernek temsilcileri sakin ve korkarak Yeni Vatan Gazetesi temsilcilerine anlattı. Bu aydın ve modern gençler, Viyana için bir kazanım aslında. Kim sorumlu? SPÖ Viyana’nın yönetiminde bulunan Viyana Şehir Belediyesi Yönetimi.

Viyana’da ilkokul, ortaokul ve lisede Türk çocuklarına,  Avusturyalı öğretmenlerin yaptıkları ayrımcılıkları duymaktan ve dinlemekten yorulduk. Kim sorumlu?  SPÖ Viyana’nın yönetiminde olan Viyana Şehir Belediyesi.

Viyana´da Magistart Memurlarının, Türk asıllı ister Avusturya ister Türkiye vatandaşlarına uygulanan kaba ve ayrımcı, kısaca kurumsal ırkçılık insanları bıktırmış. Yeni Vatan Gazetesi’nin bu konuda  telefonları susmuyor.

Entegrasyon Bakanı Raab’a göre Türk dernekleri Avusturya’da şiddetin üreme alanları! Kimse´den tık çıkmıyor. FPÖ Başkanı ve Avusturya Parlamentosu 3. Başkanı, “ Kuran Korona Virüsün’den daha tehlikelidir” demesi bu ülkede neredeyse normal karşılanacak sesimizi çıkarmasak.

Yahudiler hakkında böyle ifadeleri bu kişiler yapabilirler mi?  Hayır. Araştıralım. 100 yıl aynı ifadeleri Yahudiler için bu şehrin Hiristiyan Sosyal Demokrat Parti Başkanı ve 1897 ile 1910 yılları arasında Viyana Şehri’nin Belediye Başkanlığını yapmış Karl Lueger tarafından misli ile denmiştir.

İşte bu ruh halindeki insanlara Viyana’da ‘Kurumsal Irkçılık’ yapılması hem kolay hem de acı vericidir.

Bu manada Viyana Şehrinin  böyle kangren hale gelmiş bilerek karanlıkta bırakılan ve yapan memur ve siyasilerin adeta kırbaç şeklinde elinde özellikle Tür asıllı ister Avusturya ister Türk vatandaşı olsun, “Güç bende haddini bil. Devlet benim. Hayatını karartırım, sesini çıkartırsan, her yerde seni suçlu çıkartırım” mealinde davranışlarını yıllardır gözlemliyoruz.

Türkiye’de bu sorunlar vardır. Konuşulmaz.  Türkiye’nin durumu ortada. Kimse mutlu değil ve ülke param parça. Duygusal anlamda Türkiye’de kurumlara güven yok, ayrımcılık tepe yapmış ve birlik ve beraberlik sarsılmış durumda. Türkiye’de ki sorunlar başta Viyana şehrine ve tüm Avusturya ve AB sınırları için siyasiler ve bürokratlar eliyle  ithal ediliyor.

Viyana’da ve Avusturya’da bunu istemiyoruz. Diplomatik olarak dile getireceğimiz tecrübe ve uyarılarımızı ciddiye alınmasını tavsiye ederiz.

Viyana Şehri 11. Ekim 2020 tarihinde seçime gidiyor. Kısa adı SPÖ olan Avusturya Sosyal Demokrat Partisi, 70 yıldır Viyana Şehrini neredeyse tek başına yönetiyor, son sözü söylüyor. Son seçimlerde yüzde 39,6’dan daha fazla oy aldı. Bu seçimden özellikle parçalanan aşırı sağcı, popülist Türk ve Müslüman düşmanlığı ile son yirmi yılda oylarını artıran FPÖ partisinin zayıflığından yararlanmak istiyor.

Burada sizleri bir gerçek şaşırtmasın.

SPÖ Viyana, eski oylarının yüzde 50’sinden fazlasını ırkçı ve ayrımcılıkla oylarını artıran FPÖ Partisine kaptırmış durumda.

SPÖ Viyana bu oylarını İbiza Videosu ile Avusturya’yı dünyaya rezil edip parçalanan FPÖ’den geri almak istiyor. Bunun partinin sol kanadından SPÖ Avrupa Birliği Milletvekili Andreas Schieder itiraf etti.

Niye FPÖ’nün Türkler ve Müslümanlar siyasetini birebir şu anda yürüten ÖVP’ye oylar gitmesin? ÖVP´nin oylarının yüzde 20 ile yüzde 25 arasında olacağına kesin gözle bakılıyor

Sorulması gereken soru şu olmalı, nasıl oluyor da Sosyal Demokrat bir Partiyi seçen Viyana seçmenleri, aşırı sağcı, popülist, ırkçı, faşist ve Türk ve Müslüman düşmanlığı yaparak oylarını artıran FPÖ Partisini oy verir. SPÖ’de acaba ne kadar FPÖ’yü seçme potansiyeli olan vatandaş var. SPÖ’nün bu noktada açmazları nelerdir?

11 Ekim tarihinde aşırı sağa giden oylar tekrar Avusturya Sosyal Demokratlarına gelecek. Beklenti bu. Bu FPÖ’ye SPÖ’den giden seçmen nasıl bir seçmen ki kardeşlik, eşitlik, dayanışma, paylaşım, eşit şans diyen SPÖ’den kaçıyor, eşitlik demeyen hatta sağlık hizmetlerinin bile yabancı ve Türk vatandaşlarına eşit verilmemesinden tutun, yıllardır aşağılık her türlü Müslüman ve Türk düşmanlığı ve faşistlik yapan FPÖ Partisine gitsin ve şimdi tekrar SPÖ Partisine geri gelsin? SPÖ değerler partisi değil mi?

“ SPÖ Partisinin DNA’sında faşizme ve ırkçılığa karşı mücadele vardır”  diye geçtiğimiz günlerde Viyana’nın Favoriten’de vuku bulan kabul edilmez ve basına Kürt ve Ülkücü ve muhafazakar Türk gençlerinin çatışması diye geçen olaylardan sonra açıklama yapan Viyana Eyaleti ve Belediye Başkanı Michael  Ludwig´un sarsıcı ve olması gereken olumlu mesajının, samimiyetinin sorgulanmasına neden olan sesler yükseliyor. Neden acaba? Ludwig“ Fovoriten’de saldıran gençlerin derhal mahkemeye çıkarılması gerekiyor. Eğer hukuk devleti onları son kararda suçlu bulursa oturma müsaadeleri iptal edilip sınırdışı edilmesi gerekiyor,” mealinde bir açıklamayı bir kaç kez ifade etme zorunluluğunda kendini hissetti.

Burada Belediye Başkanı ve SPÖ Viyana Başkanı Ludwig’e, muhalefet ve önemli gazeteciler şu eleştiriyi getirdiler, “ Bu Türk çocuklarının çoğu Avusturya vatandaşı.  Burada doğmuşlar. Viyana anaokulu ve okullarında sosyalleşmişler, Sayın Başkan Ludwig. Aslında bu tartışma buz dağı gibi olan derin sorunların su üzerinde görülen kısmı.  İşi, aşı ve ev sorunu çözülmüş sözde uyum danışmanları bu sorunları dile getirmezler. Siz, bu çocukların niye bu hale geldiğinin hesabını SPÖ Viyana Başkanı ve Viyana Eyaleti ve Belediye Başkanı olarak verin. Nerede hatalar yapıldı.  Yıllardır bu kadar danışmanlara ve uyum projelerine on milyonlarca Euro akıttınız. Hesap vermesi gereken makamdasınız. Şikâyet makamında değilsiniz.”

Bu sarsıcı sözler Avusturya basınında yayımlanan Almanca haber ve yorumlardan alınmadır.

SPÖ Viyana son yıllarda artık Avusturya basınına yansıyan hatta SPÖ üyelerinin ve temsilcilerinin bile arka kapılarda rahatsız olduklarını dile getiren bir gerçek var. SPÖ Viyana son yirmi yılda Türkiye’de Milli Görüş ve MHP Ülkücü adlı siyasi akımının tüm parti ve türevlerinin yuvalandığı, geliştiği ve kurumsallaştığı Parti.  Şu anda Milli Görüş Avusturya’nın Başkanı eskiden SPÖ’nün 15. Viyana Belediye Meclis Üyesiydi. Demokratik bir şekilde seçilmiş bu kişi, daha sonra Milli Görüş’ün okumuş etmiş gençlere yer verilmesi siyaseti ile Avusturya 70’e yaklaşan Milli Görüş Camii ve teşkilata hizmet etmeye başladı. Hayırlı olsun.

Bu manada FPÖ Partisine giden SPÖ’de aşırı sağcı oyların tekrar gelmesiyle aslında SPÖ Viyana hem Türkiye aşırı sağ ve muhafazakâr hem de Avusturya yerli aşırı sağın buluştuğu parti olacak. SPÖ’de Türkiye’de solcu, laik, demokrat kesimle, işte bu Milli Görüş, MHP, AK Parti, Nizami Alem, Süleymancılar gibi gruplar aynı çatı altında buluşmuş ve yıllardır birbirlerini yiyorlar.

Yalan mı? Kapalı kapılar arkasında dönen dolapları kimse yazmıyor. Herkes birbirinden korkuyor ve çıkar ortaklığıyla şu ana kadar işi götürmüş durumda.

Ama büyük bir sorun var. ÖVP Yeşiller Hükümeti, “ Siyasi İslamcıları Takip Dokümantasyon” adlı ne olduğu belirsiz ama belli ki Müslüman Kardeşler, Milli Görüş, MHP, AK Partisi vs. gibi oluşumların Avusturya bacağını ülkeden atmak amaçlı devlete bağlı bilimsel araştırmalar yapacak bir kurum kurdu. Kısaca korkunç bir savaş var. Avusturya’da kimse, ne Müslüman Kardeşlerden, ne Milli Görüşten ne MHP’den olmak istiyor. Avusturya’da Bozkurt geçtiğimiz yıl tüm partilerin oylarını Parlamentoda aynı DEAŞ işaretleri gibi yasaklandı. Sokakta Bozkurt işareti yapan bir Türk direk sanki ’ DEAŞ’ işareti yapmış gibi ceza yiyor. Geçtiğimiz haftalarda Favoriten’de Ülkücü diye iddia edilen 12 yaş ile 20 yaş arasında gençler, Ülkücü işareti yaptı diye ciddi cezalar aldılar ve sorun bitmedi. Kurier Gazetesi’ne demeç veren MHP ile gönül bağı ile bağlı olan Avusturya’da yirmiye yakın Cami işleten resmi Facebook sayfasında gençlik yıllarından kalma MHP Kurucusu Alparslan Türkeş ile yan yana fotoğrafı olan Avusturya Türk Federasyonu Başkanı, “ Ben MHP Partisini hiç seçmedim. Aşırı sağ ile alakam yok. Biz bir cami teşkilatıyız” dedi.

SPÖ’nün içinde hem Türkiye solu hem Türkiye sağı ve muhafazakarları,  nereye kadar oy uğruna birlikte kurnazca götürülmeye çalışılacak.  Olan bu Türkiye’de ki siyasi Partiler ve gelişmeler ile alakası olan 400 bine yakın Türkiye göçmenlerine ve çocuklarına oluyor. Ama SPÖ’nün üyeleri ve çalışanları bu durumdan çok rahatsızlar. Bir yerde bu iş kopacak.

Viyana’da ve çevresinde sayıları 200 bine yaklaşan Türkiye göçmenlerine ve diğer Müslümanlara bu faşistlik kokan kurumsal ayrımcılık ve ırkçılık ilerde SPÖ Viyana’nın en büyük sorunu olacak.

Birlikte yaşam ( Zusammenleben) , Eşit Şans (Chanchengleicheit), Eşit Muamele (Gleichbehandlung), Dayanışma  ( Solidarität) sloganlarıyla oy toplayan SPÖ Viyana acaba Viyana Şehrini yönetirken bu değerleri uygulamasına dikkat ediyor mu?

Kusura bakmayın, sizleri hep pohpohlayamayız ve  sözde ne olduğu belli olmayan ne Türkçe ne Almanca iki cümleyi kâğıda doğru yazamayan haberci ve gazeteciler olamayız.

Daha güzel, daha eşitlikçi ve daha demokratik bir yaşam için uyarmak zorundayız.

Bunları aslında SPÖ Viyana teşkilatından aday olan milletvekili adaylarnın dile getirmesi gerekiyor. Çok az olan bu sayı yaşamın ve var olan nüfusun gerçeğini temsil etmiyor.

Artık SPÖ’nün Viyana da ayrım yapmadan tüm Viyanalılar için yüreği yanan ama icraatçı, aklı başında, bilgi ve tecrübesi olan insanların sesi olan daha fazla temsilcilere ihtiyacı var.  Arkadaşımın kızı, akrabam, soyadları farklı karı koca, anne ve sonra kızı veya sevgilim veya metresim milletvekili veya memur olsun dönemine artık son verilmesi gerekiyor. Köşeler kapılmış. Rahatlar yerinde. Sanki padişah gibiler, deniyor.  Ama uyarıyoruz: Millet kurumsal ırkçılıktan yaka silkiyor ve sokaklara çıkacaklar.

Kurumsal ırkçılığa çocukluktan itibaren veya daha sonran gelip Viyana’da kemiklerine kadar hisseden ferman padişahın ise dağlar ve demokratik protestolar bizimdir, dedirtmemek gerekiyor.  O yöne doğru gidiyor.

Ne yazık ki…

Kurumsal ırkçılığa Viyana Şehrin’de yaşamış insanlara söz hakkı verilmesi gerekiyor.

SPÖ Viyana kendi içinde, Türkiye göçmenleri arasındaki sorunları çözmelidir.

SPÖ Viyana  Viyana Şehrini yönetmesi nedeni ile  içindeki Kurumsal Irkçılık ve Ayrımcılık sorununu çözmelidir. Vatandaş çok rahatsız.

 

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner