AUSSEEERLAND: Cennet Avusturya köşesinden kültür, turizm, gazetecilik ve siyasetteki değişimlerden notlar

Avusturya: Turizm cenneti Ausseerland´da kültür, turizm, gazetecilik ve siyasetteki değişimler tartışılırken Türkçe, Türkler ve göçmenler nasıl konu oldu? 

Sabırlı olursanız ve haberi sonuna kadar bir zahmet okursanız nasıl olduğunu iznizle anlatmak isterim. Atalarımız yedikleriniz içtikleriniz senin olsun, bana gördüklerini ve duyduklarını anlat demişler. Doğru demişler.

Farklı sektörlerden birçok temsilciyi bir araya getiren Medya Merkezi Ausseerland’ın (Medien. Mittelpunkt Ausseerland) 10-12. Haziran tarihleri arasında 7. etkinliğinde, her alandan değerli katılımcılar kültür, turizm, gazetecilik ve siyasetteki değişimler üzerine tartıştı. Organizasyonun sponsorlarından biri de yönetiminde olduğum Foreign Press Association in Vienna (Verband der Auslandspresse in Wien). İçerikteki uzman ve katılımcıların memnuniyet ve kişisel değişimlerinin açıkça fark edildiğini belirten Organizatörler ve tartışma platformunu yürüten Heidi Glück (GF spirit&support), Pamela Binder (GF TVB Ausseerland-Salzkammergut), Ivo Mijnssen (Präsident der Auslandspresse in Wien) ve Stefan Kröll’in (GF ProMedia Kommunikation) 2022’deki 8. etkinliği dört gözle beklediklerini dile getirmesine hak veriyorum.

 

Ana konuya gelmeden isterseniz kısaca Avusturya’nin bu cennet köşesi Ausseerland’da panellerde gördüklerimi ve duyduklarımı değerli okuyucularımızla paylaşmak isterim.

Avusturya’nın ve Avrupa´nın en güzel doğa harikası Salzkammergut üçgeninde Steiermak´da kalan Ausseeland´da, 10-12 Haziran tarihleri ​​arasında iş dünyası, toplum, başta Avusturya Yeşiller Partisi Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Werner Kogler olmak üzere çeşitli siyaset, uluslararası medya temsilcileri ve yerli medya temsilcileri ve turizmden uluslararası liderler ve uzmanlar korona krizinde çıkarılacak çözümleri ve kendi tecrübelerini , “Kültür, turizm, gazetecilik ve siyasetteki değişimler 7. Medya merkezi Ausseerland’da“ tartıştılar.

Üyesi ve yönetiminde olduğum „Foreign Presse Association in Vienna“  ile bir yayınevi  sahibi ve yayıncı olarak katıldığım bu iki günlük toplantıda, bir yandan korona sonrası ilk mini tatilimi yaparken öte yandan Avusturya´da siyaset, ekonomi ve medya dünyasının korona sonrası neler yaptıklarını, kar zarar analizlerini, geleceğe bakışlarını ve koronanın bir kriz değil bir değişime yani transformasyona neden olduğunu dinledim ve  önemli notlar aldım. Harika diyebileceğim Avusturyalı, Alman, İtalyan, Roman, İngiliz, Fransız ve diğer ülkelerden insanlarla tanıştım, ülkenin en önemli gazetelerinin ve medyasının zaten kibarca, mesafeli ilişkilerimin olduğu Genel Yayın Yönetmenleri olan temsilcileriyle, aynı masalarda buraya gelerek istifade etmenizi tavsiye ettiğim bölgenin haklı gururu olan mutfağından tatma olanağı buldum. Ausseeerland´ın güler yüzlü ve yöresel folklorik giysileriyle görev yaptığını sorarak öğrendim. Belediye Başkanı ile fotoğraf çektirdim.

 

 

Ekonomi, Turizm, Bölgeler, Bilim ve Araştırma alanında Steiermark Eyalet Konseyi Üyesi Barbara Eibinger-Miedl, Medien. Mittelpunkt Ausseerland’ın (Medya Merkezi Ausseerland) ikinci gününü „Avusturya’nın yeşil kalbi olmak istiyoruz“ sözleriyle açtı ve bölgedeki turizmin nihayet normal hayata dönmesinden oldukça memnun olduklarını vurguladı.

İkinci gün, AB Komiseri Johannes Hahn da Steiermark Eyalet Meclisi Üyesi Barbara Eibinger-Miedl, AB Milletvekili Hannes Heide ve de Turizm Uzmanı Petra Stolba gibi Medya Merkezi Ausseerland’ın 7. etkinliğine konuk oldu. Son olarak cumartesi günü, Avusturya’nın Macaristan’dan göç etmiş Musevi asıllı Avusturyalı Prof. Paul Lendvai Avrupa, Macaristan ve medyanın çalışmaları hakkında ilginç bakış açıları sundu.

“Biz Avrupalılar kendi kendimizi küçük görmeye meyilliyiz”

AB’nin Avusturya asıllı  Bütçe Komiseri Johannes Hahn, eski Handelsblatt Güney Doğu Temsilcisi Hans-Peter Siebenhaar ile dünya çapında zihinsel bir yolculuğa çıktı. Avrupa Birliği’nin kendisini gerçekte olduğundan daha küçük görmesini eleştiren Hahn, „Biz Avrupalılar kendi kendimizi küçük görmeye meyilliyiz, ancak kesinlikle ABD ve Çin ile eşit durumdayız. AB Komisyonu için Çin bir ortak ve sistemik rakiptir.“ dedi.

Geçmişte, Çin’in sadece işle ilgilenme hikayesine kendilerini fazla kaptırdıklarını itiraf eden Hahn, ayrıca Batı Balkanlar’ın AB’ye katılması lehinde konuştu ve Afrika’nın demografik gelişimini gelecek için bir meydan okuma olarak gördüğünü ifade etti. Türkiye konusuna hiç girmedi.

 

Harika bir kadın yönetici olan Petra Stolbe’nin sunumu: “Turizm için kriz fırsata dönebilir”

Öğleden sonra, HBLFA Raumberg-Gumpenstein öğrencileri Erich Deu, Johann Hörzer ve Manuel Schrempf, “Kriz- Geleceği Öğrenmek“ konulu açıklamalarıyla ve salgının gençleri nasıl etkilediğine dair performanslarıyla izleyenleri etkiledi. Hayatın devam ettiğine dair parıldayan iyimserlikleri ile büyük alkış toplayan gençler, geleceğe dair umut aşıladı.

 

Ardından Turizm Uzmanı Petra Stolba hanımefendi , “Turizmin geleceği” hakkında müthiş bir giriş konuşması ile korona öncesi ve sonrası Avusturya’nın Turizm durumuna dair dünyadan örneklerle bizleri aydınlattı.  Österreich Werbung’un eski Genel Müdürü sayın Stolba, geleceğe hazır olabilmek için turizmin hangi dönüşüm süreçlerinden geçmesi gerektigini „Birçoğu eski normale nasıl dönüleceğini soruyor? Yeni normale girmek görevimiz olacak!” sözleriyle açıkladı.  Bayan Stolba gerçekten harika bir insan ve Avusturya’yı yıllarca dünyaya tanıtan bir insan olarak çok tecrübeli, ayrıca üç dört cümle Türkçe biliyor ve İstanbul’da geçirdiği güzel anılarını severek herkese benim yanımda anlattı. Avusturya’nın kaliteli, kendilerine özgüveni olan ve oturmuş insanları -kadın veya erkek olsun- gerçekten müthiş. Onlardan son 30 yılda çok şeyler öğrendim. Onların her birine Türk asıllı bir Avusturya vatandaşı ve yayıncı olarak içtenlikle teşekkür ederim.

Sonraki panelde Stolba, Avusturya’nın ünlü Sacher Otel Grubu’nun CEO’su Matthias Winkler ve Lech’ten Otel ve Restoran İşletmecisi Johannes Pfefferkorn ile turizmde gerekli dönüşümler hakkında tartıştı. Winkler ve Pfefferkorn için geçen yıl çalkantıdan daha fazlasıydı. Winkler, „Şehir oteli işinde eksi %95 vardı“ sözleriyle üzüntüsünü dile getirirken, Pfefferkorn içinse kış sezonunun aniden sona ermesi faciaydı ve durumu “Gerçekten sessiz bir dönemdi. Fazla sakin. Göçmenlere ihtiyacımız var. Çalışanlarımızın çoğu yabancı ve göçmenler „ diyerek özetledi.

Bu kötü zamanları yeni şeyler denemek için kullanan ikili, iyimserliklerini kaybetmeden „Eğer işimize dönersek, o zaman kriz bir fırsat olacak“ konusunda hemfikir olduklarını vurguladı. Diğer katılımcıların da koronanın turizm için büyük bir fırsat olduğu konusunda hemfikir olduğu gözlendi.

Paul Lendvai’nin dünyasına heyecan verici bakış açısı

 

Paul Lendvai ve Martina Salomon ( Kurier Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)

7. Medien.Mittelpunkt Ausseerland, Altausseer See’deki pastoral göl çayırında sona erdi. Avusturya’nın önemli günlük gazetesi ve önceki akşam yemekte aynı masayı paylaştığım Kurier Genel Yayın Yönetmeni Dr. Martina Salomon, Prof. Paul Lendvai ile Rusya ve Çin ve Avrupa Birliği’nin zorlukları hakkında ilginç ve eğlenceli bir sohbet gerçekleştirdi. Macaristan Başbakanı Oran’ı, gerek kitapları ile gerekse Avusturya ORF’deki yorumları ile eleştiren Lendvai, Rusya’da dış politikanın ülkedeki ekonomik ve sosyal sorunlar için bir oyalama manevrası işlevi gördüğünü söyledi. Kısa bir Türkiye’den bahsetti ama daha çok AB’nin desteklenmeye değer bir proje olduğunu ve Rusya’nın baş düşman olduğunu tatlı sert anlattı.

“Elbette Rusya ile iş yapmalıyız. Ama ne pahasına olursa olsun değil!“ diyen doksan yaşının üzerinde hala yazan, çizen Macar Yahudisi Avusturya vatandaşı ünlü gazeteci Paul Lendvai’nin, Kurier´in başarılı ve ünlü Genel Yayın Yönetmeni Martina Salomon ile yaptığı panelde, kırmızı çizgileri tanımlayan ve yalnızca ekonomik kaygılara dayanmayan, değer temelli bir Avrupa dış politikasını savunması dikkat çekti. Lendvai, “’Değişimle ticaret“ ilkesinin yanlış olduğunu ve bu yanlışın kanıtlandığını ifade ettikten sonra Rusya’ya nasıl davranılması konusunda şu açık ve net görüşü savundu: „Rusya´ya yönelik ancak ekonomik yaptırımlar ve kredilerin dondurulması ile Rusya’nın dış politikası üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olunabilir.“

Lendvai : „Rusya AB için Çin’den daha tehlikeli ve acil bir sorundur“

Lendvai bir gün önce aynı yerde konuşan AB’nin en güçlü adamlarından Bütçe Komiseri Johannes Hahn’ın aksine, demokratik olarak yönetilen Avrupa Birliği ile otoriter Rusya arasındaki sistematik rekabetin, kültürel yakınlık nedeniyle Çin ile olan çatışmadan daha acil olduğunu düşünüyor. Ekonomik başarısı nedeniyle Çin´in, artık otoriter ve diktatör yöneticiler için daha iyi bir şablon sunduğunu iddia ederek alaycı bir üslup ile “Rusya’daki sistem, ekonomik ve sosyal bir iflas ilanıdır. Diktatörlük özlemi çeken herkes Çin’e bakmalıdır” diyor.

 

Paul Lendvai / (c) medienmittelpunktblog

Macaristan – (henüz) tam teşekküllü bir diktatörlük değil

Macaristan’ı “makyajlı bir diktatörlük” olarak tanımlayan  Lendvai, „Macaristan iktidarında  demokrasi makyajlı bir ekip iş başında. Hükümetin seçimlerle görevden alınabildiği ve hareket ve gösteri özgürlüğü verildiği sürece, tam teşekküllü bir diktatörlükten Macaristan’da söz edilemez.  Ama Başbakan Orban, tüm gücü elinde olursa ve iktidarın elinden gideceğine inanırsa bu güç ile  yumuşak beyaz  eldivenlerini kesinlikle çıkarabilir“ dedi.

Macaristan’daki medya özgürlüğünü, özellikle tarihsel karşılaştırmada olumsuz olarak değerlendiren Lendvai’nin şu sözleriyse oldukça dikkat çekti: “Macaristan´da bir bakıma, 1980’lerde diktatörlüğün son evresindeki sosyal atmosfer, bugünkü Macaristan’dan daha iyiydi. Televizyonda ve gazetelerde daha açık tartışmalar vardı. Bugün  Macaristan’da gazeteler ya durduruluyor ya da Orban’a yakın tuhaf iş adamları tarafından çeşitli oyunlar ile satın alınıyor. Artık genç gazetecilerin Macaristan’da  özgürce yazmaları pek mümkün değil. Bugün Macaristan’da kimseye bu işi yapmasını tavsiye etmem.“

Demokrasinin koşulu olarak bağımsız gazetecilik

Lendvai, Avusturya’da gazetecilik konusunda ise  iyimser. Lendvai 47 yaşında kurduğu ve parasızlıktan bu yıl kapatılan  “Europäische Rundschau”nun kurucusu olarak deneyimlerinden yola çıkarak şunları söylüyor: “Yazmaya ve aşağılanmaya devam edeceğiz. Ancak liberal demokrasi, sorumlu gazetecilik olmadan var olamaz. Bağımsızlık, gazeteciliğin merkezindedir. Her halükarda, Avusturya’daki medya ortamını baskı altında ve tehdit altında görmüyorum. Avusturya’da hala huzur içinde uyuyabilirim.“

Kriz medyayı nasıl değiştirdi paneli!

Avusturyalı Gazete Temsilcisi soru karşısında sahnede azarlıyor: „Die Presse gazetesi Türkçe haber yayınlayacak değil.“

Medya alanında da koronanın etkileri oldukça büyüktü; geçtiğimiz birkaç ayda medya sadece kriz hakkında haber yapmak zorunda kalmadı, aynı zamanda kendisi de krizden büyük ölçüde etkilendi.

„Aperatiflerim“ bu kadar, izninizle bizi ilgilendiren istemiyerek şahit olduğum sadede gelmek isterim!

Atalarımız yediklerin içtiklerin senin olsun, görüp duyduklarını anlat derler. Müsaadeniz ile Türkçe okuyanları ilgilendirecek ana konuya gelmeden kısa bir giriş yapmak isterim.

 

„Die Presse“ önemli Editörü Anna-Maria Wallner, günün programının son bölümünde bunun sık sık gerçekleşmediğini açıkladı ve medya endüstrisinde yedi değişim tezini 7 madde için toplayarak sundu. Bunlardan biri göçmenlerle ilgiliydi. Not aldım. Çünkü bu tez değil tam bir şeytanlaştırma girişimi idi. Daha sonra bir panel tartışmasında Anna Maria Wallner, APA’nın Genel Yayın Yönetmeni Johannes Bruckenberger, “Standard” Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Petra Stuiber, Datum Yazı İşleri Müdürü Elisalex Henckel Donnersmarck ve ARD Viyana Güney Avrupa Bürosu’nun Müdürü Clemens Verenkotte ile evden çalışma, gazetecilikte kısa çalışma modelleri ve aynı zamanda salgının getirdiği fırsatlar hakkında tartıştı. Paneli Gazeteci ve Yazar Helmut Spudich yönetti.

Die Presse Temsilcisi tarafından tez adı altında, genelde göçmenlere ama özelde Avusturya´da yaşayan 400 binden fazla Türkiye göçmenlerine karşı nasıl saygısızlık yapıldığına şahit olmasam bu iki günün harika geçtiğini yazabilirdim.

O tezi ile geldi. Ben ise şu anda karşı tezimi sunuyorum

Son otuz yılda katıldığım yurtiçi ve yurtdışı toplantıları, uyuyarak değil, gerçekten konsantre bir şekilde dinleyerek sessizce geçiririm ama mutlaka not alırım ve gerektiğinde ilgimi çeken bir konu varsa söz hakkı verildiğinde soru sorarak geçiririm ki sorduğum soruların hepsi çoğunlukla kamuoyunu ilgilendiren konulardır. Sormazsam, inanın içimde kalıyor.

Avusturya´da göçmenler parazit mi?

Ekonomi, siyaset, kültür ve medyanın önemli temsilcilerinin sahneye gelerek korona krizi zamanını -ki bu süreç hala devam ediyor- ve kurumlarında yaşadıkları zorlu tecrübeleri ve de kendi kurumlarındaki değişimleri ve dönüşümleri ( Transormasyon) konuştular. Güzel.

İşte bu toplantılardan bir tanesinde sıra medya temsilcilerine gelince, yine dikkatli bir şekilde dinlemeye başladım. Medya paneli başlıklı sahnede yer alan medya temsilcilerinin bu toplantıların sponsorları arasında, die Presse adına Sayın Anna Maria Wallner´in ayağa kalkarak herkesin sahnede oturduğu sırada ve seyircilerinin pür dikkat dinlediği konuşmasının başlığı şöyleydi:  “Medya branşı üzerinde değişimler ile ilgili 7 tez”( 7 Thesen über die Veränderung der Medienbranche)

Buraya kadar her şeyin hakkını verip güzel anlattım mı? Tamam. Bir bardak su içip devam edelim lütfen.

Sizi ve beni ilgilendiren nokta bu 7 büyük tezi sunan die Presse Gazetesi´nin temsilcisi ve önemli ismin 6.maddesinde saklı. Niye?

Hanımefendi yememiş içmemiz belli ki okuduğu ve die Presse yönetiminden izinli metnin 6. maddesinde işi gücü bırakmış, bu maddeyi sadece göçmenlere ayırmış.

Bu da güzel. Kaş ile göz arasında sahnede Avusturya’nın APA, der Standard, Datum  gibi ciddi kurum temsilcilerinin olduğu bu ortamda Anna Maria Wallner, mealen tüm göçmenleri -Türkler, Araplar, Sırplar, Romenler veya Hırvatları- Avusturya toplumunun paraziti yaptı dersem inanır mısınız?

Tekrar ediyorum. Hanımefendi „Keynot“ yani açılış konuşmasını yapıyor. Çünkü Die Presse sponsorlardan bir tanesi. Die Presse’nin temsilcisi hanımefendinin açılış konuşmasının teması “Medya branşı üzerinde değişimler ile ilgili 7 Tez“. Bu 7 tezi okuyan Sayın Anne-Maria Wallner’in 6. maddesinde, ipe sapa gelmez ifadelerle ama daha çok kışkırtıcı ve „medya değişiyor ve başımızın belası göçmenlerle başımız fena belada“ mealinde açıklamasız kısa bir bir tez sunduğunu fark edince şaşırdım. Hanımefendinin ifadeleri mealen şöyle: “Göçmenler konusunun bu korona salgını döneminde ne kadar önemli olduğunu tekrar gördük. Avusturya´da yaşıyorlar ama gazetelerimizi okumuyorlar, oy kullanmıyorlar, siyasi sürecin içinde yer almıyorlar ve Korona krizinde en fazla korona olan göçmenler.”

Düşünebiliyor musunuz? Bu genelleyici, toptan şeytanlaştırıcı ve oldukça ayrımcı ve kendini sanki üstün bir kültürün, ırkın temsilcisi gibi gören bir kişinin ağzından çıkacağını sanacağınız sözler aşırı sağcı ve ırkçı bir kişiden mi çıktı? Hayır efendim. Bu sözler Avusturya’nın önemli muhafazakâr Hristiyan kaliteli gazetesi diye geçinen Die Presse´nin temsilcisi hanım olan Sayın Anna Maria Wallner´in ağzından çıkıyor…

Kimseden tık çıkmamasına ve bu açılış konuşmasının 6. maddesindeki bu ifadelerin daha sonra tartışmalarda açılmamasına, pro ve contro şeklinde ele alınmamasına ayrıca şaşırdım. Toplantının sonunda soru haklarının verildiği bir ortamda, en son soru soran kişi olarak söz aldım ve o konuyu açmasını talep eden bir kaç soruyu karşı tezlerimle sordum.

Her şeyi bilirim edasıyla adeta bir sirkte elinde kırbaçla die Presse Gazetesi adına göçmenleri evcilleştirmeye çalışan sirk terbiyecisi gibi büyük bilgiçlik taslayan hanımefendinin, göçmenler hakkında genelleyici ve damgalayıcı artı şeytanlaştırıcı bu tuhaf tezlerini ve aşağılayan teşhislerini, tek bir soru ile bozduğum için çok çok üzgünüm. Ama sormasam olmazdı.

Peki sayın Wallner, die Presse Temsilcisi olarak açılış konuşmasında yer alan 6. tezi diyalektik tartışma kültürü içinde savunmanızı rica edeceğim. Tez diyor ama belge sunmuyor. Karşı tez ve sentez nasıl yapılacak. Ondan önce Turizm konusunda uzman ve Avusturya Cumhuriyeti’ni dünyaya tanıtan Ajans’ın Müdürü Petra Stolba sahnede tüm söylediklerini bilgisayarından duvara yansıyan grafikler ile inandırıcı bir şekilde sundu. Giyimi, oturuşu ve sahnede vücut dili ile tam bir Avusturya hanımefendisi olan Petra Stolba’dan hepimiz bir şeyler öğrendik ama Die Presse’nin Temsilcisi sayın Anne Maria Wallner’den hiç bir şey öğrenmediğimiz gibi bir de çirkin bir şekilde karalamalarını dinlemek zorunda kaldıktan sonra üstüne soru sorduğumuz için de neredeyse azarlanmaya maruz kaldık. Çok komik ve zavallı bir durum karşısında centilmenliğimizden tabii ki ödün vermedik.

Ama çok tartışmalı ve tezden çok her şeyi andıran ifadelerinize karşı tezlerimi hızlı bir şekilde müsaade ederseniz vermek isterim. Bu analiz haber Almanca dilinde ayrıca kendisine ve oraya katılanlara da gidecek.

Hedefimiz sentez; tez, antitez ve sentez diye bir kavram. Sizin benim de ait olduğum ve emeği bu ülkeye geçen ve geçecek göçmenleri genelleyici ifadeleri içeren tezlerinize karşı tezler şimdi ve anında söylenmez ise Avusturya için bence bir kayıptır.

Sayın Wallner, 6. maddeniz tez değil, bir tespittir. Tez diye niye kendi tek taraflı ve kesinlikle bilimsel olarak revize edilmeyecek ancak bir bira masasında konuşulabilecek düzeyde olan düşüncelerinizi, kalkıp da Avusturya’nın kaliteli gazetesi adına, burada insanların beyinlerine önyargı olarak işlemeye çalışıyorsunuz?

Çözüm önerileriniz nedir? Kısaca, die Presse olarak çözüm önerileriniz nedir?

Üzgünüm ama Avusturya´da tüm göçmenleri Medya´da değişimler ve tezlerimiz diye  “Schmarotzen der Nation( Tüm göçmenleri Avusturya Milleti´nin paraziti)“  yaptınız.

Koskoca die Presse 9 Milyonluk küçük Avusturya´da 2 milyondan fazla göçmeni nereye koymayı düşünüyor? Die Presse bir siyasi parti mi yoksa Vatikan´ın Avusturya´da temsilcisi olan Katolik Kilisesi´nin sadece Katolikleri temsil eden bir Vakfı mı? Kaldı ki Die Presse ne kadar bağımsızız, çok sesliyiz  vs dese de sahibi dikkatli bir şekilde incelendiğinde Avusturya’da Vatikan’a yakın Katolik bir Vakıƒ.

Sorun yok ama bizim bildiğimiz Katolik kilisesi göçmenlere bu kadar şaşı bakmıyor. Tam tersine düzgün aklı başında ama laiklik karşıtı bakışına şahidiz.

Bu manada aslında okuyucu sayısı az olan Die Presse okuyucu kazanmak isteyen kaliteli bir gazete olmayı, olaylara bağımsız, kompleksiz ve ülkesinde yaşayan değişik kültürlerden gelen insanları birbirine karşı kışkırtmadan ve diğerini ona buna daha değerli kılmadan gazetecilik mi yapmak istiyor, yoksa ülkede yaşayan farklı kültürlerden gelen göçmenleri saklı ve gizli kaliteli gazetecilik adı altında kalitesiz bir şekilde şeytanlaştırmak mı istiyor? En üst düzeyinde gazetecilik yapan Die Presse Gazetesi’nin temsilcisi böyle bakıyorsa göçmenlere, hele ki Türklere bu denli üstten aşağılayıcı bir tavır takınıyorsa, bu en başta kendisinin kompleksi,  sorunu ve dünyadan habersizliğidir. Kusura bakmasın.

Hanımefendi!

Ağzınıza aldığınız, Migrant yani göçmen kelimesini yanlış anlamlara gelecek şekilde ifade ediyorsunuz, bu değerlendirmeleri koskoca die Presse Gazetesi´nin temsilcisi olarak yapıyorsunuz, farkında değil misiniz?

Avusturya´da 20 bin Türkiye göçmeni esnaf ve işadamı ve 400 binden fazla Türkiye göçmeni var ve içlerinde 250 bine yaklaşan Avusturya vatandaşı insanı, siz hala göçmen mi görüyorsunuz? 250 bin Boşnak Müslüman, 90 bin Arnavut veya 150 bin Arap Müslümanı, sizler niye okuyucu olarak kazanmak için kafa yormuyorsunuz da hiç olumlu bir söz kullanmadan, „Göçmenler parazitlerimiz“ mealinde bir tez ile bu yüksek düzeyde toplantıda Yabancı Basın Cemiyeti´nin olduğu ortamda, ön yargı oluşturabilecek değerlendirmeler yapıyorsunuz.

Bu göçmen insanlar arasında çok iyi Almanca bilen insanlar da var ve bunlar arasında, die Presse Gazetesi´nin okuyucu kitlesi olabilecek olanlar da vardır.

Bu Göçmenlerin içinde Almanca diline benim gibi vakıf on binlerce insan var. Sizin de kendine „Kaliteli“ Gazete diyen die Presse olarak okuyucuya ihtiyacı var. Size reklam veren Viyana Belediyesi başta olmak üzere tüm diğer 8 eyalet, bu çoğu Avusturya vatandaşı veya yabancı ülke vatandaşına ulaşmak istiyor. Aynısı REWE, Spar, Hofer veya bankalar ve sigorta şirketleri için de geçerli. Bu kurum ve şirketler bu migrant yani göçmenlere müşteri olarak ulaşmak veya kampanyalarını duyurmak istiyor. Die Presse ayrıca milyonlarca Euro Presseförderung´u ( Basın destek) migranten yani göçmenlerin de ödediği vergilerden alıyor. Hatta 2019’da Die Presse, tüm günlük gazeteler arasında, Avusturya Devleti’nde Avusturyalılar gibi tüm göçmenlerin de ödediği vergilerden gelen en fazla karşılıksız basın desteğini 1, 2 Milyon Euro yüksekliğinde almıştır. Bu miktar içinden 1 Milyon Euro çok sesliliği desteklemek amaçlı. Nerede çok seslilik Hanımefendi?

Göçmenler -ister Avusturya ister Türk vatandaşı olsun insanlarımızdan biliyorum- korona döneminde kendilerine çok dikkat ettiler. Bu insanlar hem Türkiye´de yakınlarını hem de Avusturya´da dostlarını akrabalarını kaybettiler. Viyana sokaklarında Avusturya Sağlık Bakanlığı tavsiye ettiği halde Nisan 2020´den sonra hiç kimse maske takmazken, Türk basınının da etkisiyle, başörtülü veya örtüsüz kadınların ve beylerin sokaklarda maske taktıklarını gördüm. Yanlarına gidip, selamünaleyküm diyerek sohbet ettim, “Niye maske takıyorsunuz. Kimse takmıyor?“  diye tatlı provoke eden sorular sordum. Hepsi, “Sağlığımıza dikkat etmek zorundayız“ dediler. Bu kanunlara riayet eden Türkiye göçmenlerine genelleştirici şekilde haksızlık edilmesine müsaade edemem.

Peki die Presse Gazetesi Temsilcisi Wallner ne cevap verdi?

Evet, tezine karşı hem soru hem de karşı tezimi mecburen ayağa kalkıp, kibarca dile getirince hanımefendi sinirlendi, kendini ve kurumunu küçük düşürmeye devam etti. Bana küstahça, “Die Presse Gazetesi´ne Türkçe veya Sırpça veya Arapça dilinde haberler yaparak okuyucu kazanmak istemiyoruz. Beş on yıl evvel, göçmenleri ilgilendiren Almanca sayısı göçmenler tarafından tutulmadı. Sadece akademik göçmenler kazandık.“ dedi ve konunun bu olmadığını, ayrıca 1 milyon göçmeni, die Presse Gazetesi için okuyucu olarak kazanma derdinin de olmadığını söyledi. Tabii sinirlenmiş bir şekilde ve bağırarak cevap verdi.

Bünyesinde bir Türkçe ve Almanca aylık gazetenin günlük yayınları olduğu Viyana merkezli küçük ama ciddi, güvenilir ve etkili yayınevi sahibi olarak, Die Presse´de tartışma sayfalarının müdürü Sayın Anna Maria Wallner´e şunu söylemeden geçemeyeceğim. Sayın Wallner´in bu cevabı aslında evlere şenliktir ve Avusturya´da nelere kaliteli gazete dendiğini göstermesi açısından tarihe not düşülmesi gereken bir anıdır.

Hanımefendi unutmuş olabilir ama göçmenler ile ilgili sayfa, haftada bir olarak o zamanın Genel Yayın Yönetmeni Michael Fleischecker tarafından kurulmuş ve izin verilirken bir yandan da Türkleri kafaya takmış ve aşağılayan haberler manşetten veriliyordu. Bunlardan bir tanesinde, 16, Brunnnengasse´de hizmet veren Ankara Market isimli pırıl pırıl bir Türk kasabının iki sahibinin manşetten at hırsızı gibi resmini vermiş ve bunların elli yıldır Avusturya´da yaşadığını ve hala entegre olmadığını die Presse´nin muhabirlerine yazdırarak, bu biri Türk Boşnak olan diğeri Ankara Haymana´dan Kürt Türkiye göçmenini Ekim 2011 tarihinde die Presse manşetten resimleri ile rezil edercesine şeytanlaştırmıştı.

Die Presse Gazetesi, bu iki kasabın resminin üstüne “Türk Paralel Dünyası” diye yazdıktan sonra altına da yarım sayfa manşetten tam bir karalama yazısını “Teslim olmayacağız!” ( Wir kapitulieren nicht) başlığı ile haber yapmıştı.

Bir yandan haftada bir göçmen sayfası hazırlarken, öte yandan böylesine bir şeytanlaştırmanın aslında bir oyun olduğunu ve bunun adeta stratejik olarak nefret ettikleri göçmenleri yanlarına alıp, daha rahat küfür edip, üstüne de bol bol karalama yapmak olduğunu Almanca EINSPRUCH dergisinde ( Yeni Vatan Gazetesi-Neue Heimat Zeitung eki) yazdığımı Sayın die Presse Gazetesi temsilcisi Wallner bilmiyor…

Die Presse Gazetesi muhabirleri, bu iki Türkiye göçmeni insanın yanına gelip yiyip, içip normal mülakat yapmışlar. Mülakatta, bu iki insan her sabah üçte kalkıp, nasıl hale gidip taze et aldıklarını ve müşterilerinin Viyana asıllı, Türk ve diğer etnik kökenlerden olduğunu, müşterilerine hizmette kusur etmediklerini anlattıklarını söylediler. Fakat ertesi gün bu iki örnek pırıl pırıl kasap, die Presse Gazetesi’nde  “Türk Paralel Dünyası,” başlığı ile fotoğraflarıyla olumsuz haber verildiğini gördüklerini bizzat bana ağlayarak anlatmışlardı.

Başlık, Yeni Vatan Gazetesi aynı yayınevinden yayımlanan Almanca Einspruch dergisinde, die Presse Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve die Presse Gazetesi´ni eleştiren haber analiz şeklinde , “Sind wir im Krieg Herr General“ ( Savaşta mıyız sayın General?)

https://einspruch.at/einspruch_04/

 

 

Aynı hafta EINSPRUCH´un inanılmaz sert eleştirisinden sonra die Presse Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Christian Fleischeckker, bu iki Türkiye göçmeni kasaptan özür diledi. Biraz kendimizi övmek olacak, özünde “Bela adam” mealinde bir yazı yazmış… Türkleri korumak bela adam olmaksa, başımız gözümüz üstüne…
https://www.diepresse.com/518639/blattlinie-haben-wir-das-verdient

İşte bu bayan kalkmış 11.-12. Haziran tarihleri arasında Medya Paneli konuşmasında, korona sonrası değişimleri 7 tez ile anlatırken 6. maddesinde böyle bir şeytanlaştırma yapıp, bir de cevap olarak yine gaflet içinde çokbilmişçesine göçmenleri şeytanlaştırıyor.

Biz de tarihe not düştük

Sahnede bağıran Die Presse Gazetesi’nin Avusturya asıllı gazetecisi, göçmenlere yönelik toptan saldırısında, „Avusturya’da korona krizi zamanında şunu gördük; göçmenler Avusturya’da sorunlu grup ve korona’ya en fazla yakalanan insanlar artı demokratik „prozes“ içinde değiller ve oy kullanmıyorlar“ mealinde bir tez ortaya atınca toplantıyı izleyen bir Türk asıllı yayıncı olarak sordum. „Efendim! 9 milyonluk Avusturya’da 2 Milyon göçmen yaşıyor; bunları okuyucu olarak kazanmak ve bu sayede Koronayı engellemek veya oy kulllanmasına vesile olmak için gazeteniz neler yapmayı düşünüyor?“ Hanımefendi soruma oldukça kızıp,  „Zamanımız yok ama kesinlikle Die Presse Türkçe dilinde haber yapmayacak. Bizim için göçmenler 1 milyon bile olsa önemli bir okuyucu kitlesi değil.“ dedi. Şaka yapmıyorum!

 

 

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner