Azmi Ersoy: Viyana Brunnenmarkt pazarının peynir kralı

ÖVP Viyana Başkanı Karl Mahrer’in Brunnenmarkt pazarının göçmen sahipleriyle ilgili ifadeleri tartışıladursun, Der Standard gazetesinin pazarın peynir cenneti olan “Käseparadies”ın Türk asıllı sahibi Azmi Ersoy ile gerçekleştirdiği röportaj dikkat çekti.

Viyana. ÖVP Viyana Başkanı Mahrer’in “Araplar ve Afganlılar Avrupa’nın en uzun pazarını ele geçirerek tüm diğer yerlileri yok etti” ifadeleri sonrası son zamanlarda yükselen tartışmalar devam ediyor. Doğru olan Türk, Avusturyalılar son on yılda pazar yerlerini yüksek hava paralarıyla Araplara sattılar ve satmaya devam ediyorlar.

Der Standard gazetesi, pazar içinde son kalan Türk asıllı Azmi Ersoy’u büyüteç altına aldı. Aslında yerli Avusturyalıların işi olan kaşar peynir ve peynir çeşitleri işini yıllar önce satın alan Azmi Ersoy örnek bir Türk işletmeci. Ama az kalan Türkler arasında.

Der Standard “Viyana’nın Brunnenmarkt’ından Käseparadies’ın (Peynir Cenneti) koruyucusu” başlıklı haberi şöyle verdi :

“Azmi Ersoy, Brunnenmarkt’ta satıcılıktan girişimciliğe kadar yükselmiş. O artık kurumsal bir şirket sahibi, yedi tezgah işletiyor. Ve bunların yeterli olduğunu düşünüyor.

Ottakringer Brunnenmarkt’ta tüccarlık yapan Azmi Ersoy, şu sıralar özellikle bir soruyla sık sık karşılaşıyor. Şu anda başka türlü görünse de, bu soru sahip olduğu tezgâh sayısıyla ilgili değil. Daha ziyade bir hayvanla ilgili: Ersoy, tüm çocukların „Fare ne zaman geri dönecek?“ sorusunun cevabını öğrenmek istediğini söylüyor.

Söz konusu fare yaklaşık bir metre boyunda, plastikten yapılmış ve yaklaşık 30 yıldır Käseparadies (Peynir Cenneti) adlı standın alametifarikası. Kemirgenin geleneksel yeri, çatısında büyük delikleri olan büyük boy bir plastik peynir dilimi. Orijinal fare 2009 yılbaşı gecesi çalındı. Yerine konan modelin yaşı ilerlediği için Ersoy şimdi yeni bir figür sipariş etti ve „Fare kesinlikle geri dönecek.” dedi.

Ersoy, Brunnenmarkt’ta maskot kadar uzun süredir bulunmuyor. Yine de 68 yaşındaki Ersoy orada oldukça tanınan kurumsal bir şirket haline geldi. „Ah, Azmi’ye mi gidiyorsunuz? Onu zaten tanıyoruz,“ diyor tezgahlarda Schanigärten için bildiri dağıtan bir pazar ofisi çalışanı. Brunnenmarkt’ın düzenli müşterileriyle konuşurken de benzer tepkiler alınıyor. Dikkatli gazete okurları da Ersoy’u tanıyor olabilir: Kendisi sık sık röportaj veriyor.

Ersoy, Viyanalı Türklerin çoğu gibi Anadolu’nun Yozgat ilinden geliyor. 2002 yılında evlilikle göç etti ve Viyana’ya yeni gelen herkesin yaptığını yaptı: „Gelen herkes işe marketten başlar.“ diyen Ersoy, o zamanlar sahibiyle arkadaş olduğu Käseparadies’de iş buldu. Ersoy, 2005 yılında mallar da dahil olmak üzere tezgahı sahibinden 23.000 avroya satın aldı ve böylece bir girişimcilik başarı hikayesinin temelini attı.

Çeşitlilik sorunu

Schellhammergasse ve Friedmanngasse arasında Ersoy’un peynir cennetinin etrafında altı tezgahı daha var. 80 numarada yumurta, 82 numarada kuru meyve, 86 numarada ezme ve zeytin, 91 numarada fasulye, pirinç ve yoğurt, 93 numarada kahve ve şeker, 95 numarada baharat satıyor. Tezgâhların toplanmasının ardındaki düşünce stratejik bir düşünce: „Rekabet istemiyorum.“ diyor Ersoy. Peynir söz konusu olduğunda, bu stratejisinin yarı yarıya başarılı olduğu görülüyor. Peynir cennetinin karşısında Vorarlberg peynir standı var ama Brunnenmarkt’ta başka peynir satıcısı yok.

Ersoy, yakın zamanda Viyana’nın ÖVP lideri Karl Mahrer’i rahatsız eden bir sorun olan, hangi ülkenin kaç tezgahı olduğu ile ilgilenmiyor. Ersoy, „Her zaman farklıdır. Ruslar, Bulgarlar, Türkler ve Suriyeliler Viyana’ya geldi. Şimdi de Ukraynalılar. Sıradakinin kim olacağını kim bilebilir?“ diyor ve ekliyor “Ne de olsa ben de bir yabancıyım. Başkalarının da olması sorun değil.“

Ersoy, çok sayıda ürün olmasına rağmen pek çok tezgahta sunulanların aynı olmasını eleştiriyor. Eskiden olsa daha fazla meyve ve sebze satıcısı, daha fazla „çeşit“ olurdu. Ersoy bunu sadece bir işadamı olarak değil, aynı zamanda bir müşteri ve komşu olarak da söylüyor. Dört yetişkin çocuk babası olan Ersoy, yaklaşık bir kilometre ötede yaşıyor.

Seçim yapmak zor

Peynir çeşitliliği söz konusu olduğunda, tezgah sahibi kozlarını paylaşıyor: ürün yelpazesinde yeşil wasabi peyniri, mor lavanta keçi peyniri ve neredeyse çatıdaki peynir dilimi kadar büyük delikleri olan Vorarlberger Emmentaler dahil 400 çeşit var. Kişisel favorisi ise „Dokuz ay bekletilen Vorarlberger Bergkäse.“

Ancak Ersoy daha fazla büyümek istemiyor. Bugün her biri yaklaşık 50.000 avro değerinde olan yedi tezgahın yeterli olduğunu belirten Ersoy, „Yoruldum. Pazarda çalışmak çok zor. Her zaman dışarıdasınız, kışın soğuk, yazın sıcak.” diye açıklıyor durumu.

Ersoy, pazartesiden cumartesiye yediden akşam altıya kadar açık, sadece pazar günleri boş. Serbest meslek sahibi olduğundan beri her yıl sadece Ankara’daki annesini ziyaret etmek için üç gün izin alıyor. Hiç hastalık izni kullanmamış. Ersoy onu Brunnenmarkt’ta tutan şeyin ne olduğunu tam olarak kestiremiyor; ama “Peyniri seviyorum. Ve burada mutluyum.“ sözleriyle açıklıyor tutkusunu.

En küçük oğlu halefi olarak görev yapıyor, o zaten çalışıyor. Ancak oğlunun bu mesleğe ilgisinin devam edip etmeyeceğinden emin olmayan Ersoy, „Evlenirse ve eşi tatil için zaman olmadığını görürse, kim bilir?“ diyor. Ersoy’un durumunda, eşi ona ayak uydurdu. Ersoy piyasada çalıştığı sürece eşi de torunlarıyla meşguldü.“  (Der Standard, Stefanie Rachbauer) (yenivatan.at)

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner