„Sırbistan’da demokrasi için ölümcül sonuçları olan tek kişilik gösteri“

VİYANA. Avusturya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde (OIIP) kıdemli araştırmacısı ve Viyana Üniversitesi’nde ders veren Sırp asıllı siyaset bilimci Vedran Dzihic, Standard adlı gazetenin konuk yorumunda Sırbistan’daki seçimlerin sonucunu ve sonucun AB politikasını nasıl etkileyebileceğin yazdı.

Vedran Dzihic’in analizinde Sırbistan’ın tam bir despotik yönetimle korku toplumu olduğunu altını çizerek buna Sırbistan Cumhurbaşkanı Alexander Vucic ve takımın neden olduğunu ifade ederken, kendisini tüm dünyada sadece tebrik eden  liderden birisinin Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macaristan Başbakanı Orban ve Azerbaycan’ın Başkanı Aliyev’in ve diğer ikisininde Rus ve Çin liderler olduğunu yazması dikkat çekti.

Vedran Dzihic analizinin sonunda  sanki Türkiye’yi andıran şu ifadeleri kullandı: „Sırbistan’daki seçimler tam bir maskaralıktı. Avrupa Birliği şimdiye kadar pragmatik ve sevecen bir yaklaşımı tercih etti. Ancak bu artık sona ermiş olabilir. Daha sert bir tutum takınmanın da tam zamanı. Sırbistan son yıllarda bir korku toplumu haline geldi. Korku ve güvensizlik on yıldır rejim ve medyanın köreltme, sersemletme ve korku makineleri tarafından üretiliyor. Bu duyguları ve düşman imajlarını beslemek rejimin temelini oluşturuyor. Öte yandan, rejime duyulan öfke ve hiddet, genellikle güçsüzlük duygusuyla karışık olarak hüküm sürmektedir – bu, bugün öteki, saygın Sırbistan’ın hissiyatıdır. Bu öteki Sırbistan artık despotundan duyduğu korkuyu tamamen yitirdi mi? Belki de Belgrad’daki protestolara katılan gençler geleceğin demokratik Sırbistan’ının habercileridir. Vučić ve rejimi, görünüşte demokratik yollarla demokrasiyi sürekli olarak baltalama ve inkâr etme oyununu mükemmelleştirdi.“

Analizin tümünü Yeni Vatan Gazetesi sizler için Türkçe diline çevirdi:

Sırbistan’da demokrasi için ölümcül sonuçları olan tek kişilik gösteri

Vedran Džihić. Der Standard,22.12.2023

Sırbistan’daki seçimler tam bir maskaralıktı. Avrupa Birliği şimdiye kadar pragmatik ve sevecen bir yaklaşımı tercih etti. Ancak bu artık sona ermiş olabilir. Daha sert bir tutum takınmanın da tam zamanı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić topluluk önünde konuşma sanatında eşi benzeri olmayan bir ustalığa sahip. Geçtiğimiz Pazar günü Vucic başkanı olduğu Sırp İlerleme Partisi’nin (SNS) seçim zaferinin ardından, partisinin büyük zaferinin şarkısını okudu ve kendisini alkışlattı.  Ancak bir noktada, dinleyicilerden birini bir yorumundan dolayı sert bir şekilde azarladığında içindeki kini farklı fikirlerdeki insanlara kusmuş oldu. İşte yine o baskın ve agresif Aleksandar Vučić, 1990’ların sonunda Slobodan Milošević’in enformasyon bakanı ve savaş suçlusu üvey babası Vojislav Šešelj’in öğrencisi olduğu dönemden hatırladığımız Aleksandar Vučić. Pazar günü yaşanan bu kısa süreli  Alexander Vucic patlaması, bütün bir ülkeyi adeta babasının bostanı yani kendi ülkesi haline getiren, kendine güvenen despotun şeytani bir jestidir.

SNS geçtiğimiz Pazar günü yapılan erken seçimlerde mutlak bir zafer kazandı ve önümüzdeki birkaç yıl boyunca ülkeyi tek başına yönetebilir. Vučić ve destekçileri bu zaferi layıkıyla kutladılar. Ancak şimdi önemli sorular ortaya çıkıyor: Kim tam olarak neyi kutluyor? Siyasi rekabeti, tesadüfen seçimlerde aday bile olmayan Vučić’in medyada yer alma oranının yüzde 90’ından fazlasını kendisine mal edebilecek kadar önceden kısıtlama becerilerini mi kutluyorlar? SNS’nin Bosna Hersek’teki Sırp Cumhuriyeti’nden kitleleri Belgrad’daki seçim sandıklarına getirme konusundaki lojistik becerilerini mi kutluyoruz? Seçim listelerini manipüle etme becerilerini mi kutluyorlar? Yoksa 750.000 üyesiyle nüfus bakımından dünyanın en büyük partilerinden biri olan rejim ve SNS’nin seçim öncesinde bu kadar çok insanı iş ve doğrudan nakit ödemelerle satın alma becerisini mi?

Ne adil ne de özgür

Cevap basitçe: evet! Seçim manipülasyonu, sahtekarlık ve oy satın almanın ince dengeli sistemi rakipsizdir. Sirbistan’da geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimler ne adil ne de özgürdü. Muhalefetin, özellikle de muhalif „Şiddete Karşı Sırbistan“ ittifakının hiçbir şansı yoktu. Vučić ve rejimi, görünüşte demokratik yollarla demokrasiyi sürekli olarak baltalama ve inkâr etme oyununu mükemmelleştirdi.

Vučić bu kez çok mu ileri gitti? Son yıllarda Batı -AB ve ABD- Vučić rejimine yönelik muamelesi nedeniyle ağır eleştirilere maruz kaldı. Batı’nın mantığı, Sırbistan’ın bölgenin istikrarı için önemli olduğu ve bu nedenle ihtiyatlı davranılması gerektiği varsayımına dayanıyordu. Bu da, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in birkaç ay önce Belgrad’da Vučić’i överken ve hukukun üstünlüğü konusunda kaydedilen büyük ilerlemeyi vurgularken yaptığı gibi, otoriter rejimin çok görünür olan yönlerini retorik olarak renklendirmek için baş döndürücü çarpıtmalara yol açmaktadır. Ursula von der Leyen yanlış kişi ve partiyi övdü. Bu durum ters tepmiştir ve sadece geri tepebilir. İster Aleksandar Vučić ister Viktor Orbán olarak adlandırılsın, Avrupalı otokrat ve despotlara pragmatik yakınlaşmalar her zaman geri teper. Örneğin Vučić’in Kosova politikası, bu sonbaharda neredeyse tüm bölgeyi yeni bir savaşa sürüklüyordu.

Bu seçimden sonra Batı’dan esen rüzgar en azından şimdilik değişiyor gibi görünüyor. AGİT Seçim Gözlem Komisyonu’nun „kamu fonlarının kötüye kullanılması, seçmenlerin sindirilmesi ve oy satın alma vakaları“ raporunun ardından Alman Dışişleri Bakanlığı net bir açıklama yapan ilk kurum oldu: „AB adayı statüsündeki bir ülke için bu kabul edilemez.“ ABD gibi AB de ilk açıklamalarında çok temkinli davrandı. „Dost Aleksandar „ı tebrik eden olmadı; şu ana kadar sadece Macaristan, Çin, Rusya, Türkiye ve Azerbaycan tebriklerini sundu. Batı’nın stabilitokratik politikalarında gecikmiş bir düzeltmeye mi gidiyoruz?

Ülkede şu anda pek çok vatandaş seçimlerin çalınmasını artık kabul etmek istemiyor gibi görünüyor. Seçimden bu yana her akşam Belgrad’daki seçim komisyonu merkezinin önünde kitlesel protestolar düzenleniyor. Bu kez yüzlerinden rejime karşı öfke ve kızgınlık okunan çok sayıda genç dikkat çekiyor. Rejim de bu kez tepki vermekte gecikmedi; muhalif siyasetçilere ve sokaktaki insanlara yönelik medya ajitasyonu çok büyük. Kardeş Rusya da Moskova’dan uyarıyor ve burada Batı ve ABD’nin desteğiyle bir Sırp Euromaidan’ı hazırlandığı uyarısında bulunuyor.

Sırbistan son yıllarda bir korku toplumu haline geldi. Korku ve güvensizlik on yıldır rejim ve medyanın köreltme, sersemletme ve korku makineleri tarafından üretiliyor. Bu duyguları ve düşman imajlarını beslemek rejimin temelini oluşturuyor. Öte yandan, rejime duyulan öfke ve hiddet, genellikle güçsüzlük duygusuyla karışık olarak hüküm sürmektedir – bu, bugün öteki, saygın Sırbistan’ın hissiyatıdır. Bu öteki Sırbistan artık despotundan duyduğu korkuyu tamamen yitirdi mi? Belki de Belgrad’daki protestolara katılan gençler geleceğin demokratik Sırbistan’ının habercileridir. (Vedran Džihić,  22.12.2023)

Vedran Džihić Avusturya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde (OIIP) kıdemli araştırmacıdır ve Viyana Üniversitesi’nde ders vermektedir.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner