
Başta Suudi veliaht prensi olmak üzere Körfez ülkeleri kendilerini vazgeçilmez kılıyor
Die Presse´den Thomas Seibert dikkat çeken analizinde, „Suudi Veliaht Prensi MBS kendisini bir dışlanmışlıktan dünya çapında aranan bir arabulucuya dönüştürüyor. ABD ve Rusya arasındaki görüşmelerde arabuluculuk yapmak için çalıştı.“ ifadeleri dikkat çekti.
Die Presse´den Thomas Seibert´in analizini Yeni Vatan Gazetesi sizler için Türkçeye çevirdi.
Muhammed bin Selman sadece birkaç yıl önce uluslararası bir parya iken bugün dünya güçlerinin ev sahibi konumunda. Rejim muhalifi Cemal Kaşıkçı ‚yı öldürttüğü için Batı’nın yıllarca dışladığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Salı günü ABD ve Rusya dışişleri bakanlarıyla Ukrayna savaşını görüşmek üzere başkent Riyad’da bir araya geldi. Suudi tahtının 39 yaşındaki varisi, ülkesini ustalıkla bir arabulucu olarak konumlandırdı. Basra Körfezi’ndeki diğer yöneticiler de benzer bir yolu başarıyla izliyor: Körfez Arapları kendilerini dünya siyasetinde vazgeçilmez kılıyor.
MBS olarak bilinen Muhammed bin Selman, sekiz yıl önce babası Kral Selman tarafından veliaht prens olarak atanıp Suudi Arabistan’ın hükümdarı ilan edildiğinde, ülkesinin geleneksel iç ve dış politikasından koptu. Suudi Arabistan onlarca yıldır aşırı muhafazakâr ve dinamik olmayan bir devletti. MBS petrolden elde ettiği milyarları Suudi Arabistan’ı geleceğe hazırlamak için kullanıyor. Buna büyük spor ve müzik etkinlikleri ile siyasi girişimler de dahil. Ukrayna ihtilafında arabuluculuk için bilinçli bir şekilde çalışması dikkat çekiyor.
Şans ve beceri
Prens’e şans ve siyasi beceri ayrıca yardımcı oldu. Suudi Arabistan Ukrayna savaşında arabulucu olarak düşünülen devlet olması, çatışmanın her iki tarafıyla da iyi ilişkileri var olmasından. 2022 yılında İstanbul Tahıl Anlaşması’nı müzakere eden ülke Türkiye’ydi. O zamandan beri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin bir Ukrayna zirvesine ev sahipliği yapması için kampanya yürütüyor. Bu arada Suudiler Türkiye’de Erdoğan’ı geride bıraktı. Türkiye’nin aksine Suudi Arabistan NATO üyesi değil ve bu nedenle Rusya açısından daha güvenilir. Ayrıca Riyad’ın Moskova ile Ankara’ya kıyasla daha fazla ortak çıkarı var. Opec-Plus petrol üreticileri grubunda olan MBS, petrol fiyatlarını yüksek tutmak için Vladimir Putin ile birlikte çalışıyor.
Batı bu durumdan hoşlanmadı ama veliaht prens MBS resmen ABD ile güvenlik ittifakını tehlikeye atmamaya özen gösterdi. MBS, ABD Başkanı’nın görevdeki ilk döneminde Donald Trump ile zaten iyi anlaşıyordu; Trump’ın damadı Jared Kushner ile de ayrıca arkadaş. Demokratik değerler Trump’ın “işlemsel” dış politikasında hiçbir rol oynamıyor. Bu da Suudi veliahtının işine geliyor. MBS’nin Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlallerinden üzüntü duyan Joe Biden ile soğuk bir ilişkisi vardı.
Rusya yaptırımlarına hayır
İkinci Trump döneminde Arap rejimlerinin karanlık tarafları arka plana çekiliyor. MBS ülke içinde hiçbir siyasi muhalefete müsamaha göstermiyor ve insan hakları aktivistlerine göre geçen yıl 330 kişiyi idam ederek son on yılların en yüksek rakamına ulaştı. Veliaht Prens, savunma bakanı olarak 2015 yılında Yemen’de Husilere karşı 150.000’den fazla insanın hayatına mal olan bir savaş başlattı. Diğer Arap devletleri de kendi sınırları dışındaki çatışmalara müdahale ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Libya ve Sudan’daki silahlı grupları destekliyor.
Ukrayna’daki çatışmada Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Katar ve BAE başlangıçta perde arkasında hareket etti. Savaş esirlerinin değişiminde arabuluculuk yapmayı teklif ettiler ve bu da özellikle BAE’ye büyük bir itibar kazandırdı. Bunun dışında Körfez Arapları tüm kapıları açık tuttu.
Friedrich-Alexander-Universität Erlangen-Nürnberg’den Orta Doğu uzmanı Thomas Demmelhuber, “Bu nedenle Suudilerin, diğer Körfez ülkeleri gibi, Ukrayna savaşıyla ilgili tüm BM oylamalarında çoğunlukla çekimser kalmaları şaşırtıcı değil” dedi. Die Presse’ye konuşan Demmelhuber şu ifadeleri önemli: “Körfez ülkeleri Batı tarafından Rusya’ya karşı başlatılan yaptırım paketini kategorik olarak reddediyor. Ne de olsa Körfez ülkeleri yaptırımların sonuçlarından faydalanıyor. BAE, özellikle emlak sektöründe “Rus sermayesi için güvenli bir liman” haline gelmiş‚ durumda“
Daha fazla uçuş
Bu politika şimdi küresel siyasette karşılığını veriyor: Amerika ve Rusya Riyad’da Avrupa’daki savaş ve barış hakkında konuştu – Avrupalıların aksine Arapların orada bulunmasına izin verildi. Bu arada Katar, Gazze çatışmasında arabulucu olarak adından söz ettiriyor. Avrupa ülkeleri Arap devletleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Salı günü İngiltere, Suudi Arabistan’a uçuş sayısının arttırılacağını ve Suudi vatandaşlarına vize verilmesinin kolaylaştırılacağını açıkladı.
Ancak Arapların küresel bir siyasi rol oynama istekleri sadece büyük güçlere yaranmak anlamına gelmiyor. “Bunun da sınırları var” diyor Demmelhuber. Örneğin Suudi Arabistan, Rusya’nın Brics örgütüne katılma davetini kabul etmekte tereddüt ediyor.
MBS Putin’i oyalıyor. Bu durum “jeopolitik önem kazanan ve bunu bölgesel ve uluslararası düzeyde özgüvenle kullanmak isteyen bölgesel bir gücün kendini algılayışını” yansıtıyor. ABD ve Rusya dışişleri bakanları arasındaki görüşme bu politikanın ilk vurgusuydu, ancak sonuç değildi: Riyad, Trump ve Putin arasında bir zirve için mekan olarak tartışılıyor.
Kişi hakkında
Muhammed bin Selman (39) 2017’den beri Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve 2022’den beri de Başbakan. Kendisini eleştirenleri acımasızca bastırıyor ve 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi dehşete neden oldu. İçeride ise sosyal ve ekonomik reformlarla puan topluyor. MBS ülke içinde hiçbir siyasi muhalefete müsamaha göstermiyor ve insan hakları aktivistlerine göre geçen yıl 330 kişiyi idam ederek son on yılların en yüksek rakamına ulaştı. Veliaht Prens, savunma bakanı olarak 2015 yılında Yemen’de Husilere karşı 150.000’den fazla insanın hayatına mal olan bir savaş başlattı.