“Bizler Alevi olmak gibi büyük bir şansı yakalamış olan insanlarız“

Cem Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan Cem TV ekranlarından Alevilerin uzun yıllar verdiği mücadelenin süreçlerini anlattı. Doğan, Alevilerin AİHM’den kazandığı kararların uygulanmamasını, hükümetin samimiyetsizliğini eleştirdi.

Cem Vakfı ve Alevi Vakıflar Federasyonu Onursal Başkanı Prof. Dr. Doğan, Cem Vakfı 24. Olağan Mali Genel Kurulu’nda konuştu.

Doğan’ın konuşmalarının satırbaşları;

Alevilerin vermiş olduğu mücadelerle ilgili olarak,  yıllardır  Alevi vatandaşlar kendi çabaları ile yaşamaya devam etmeye çalıştı. Biz 20-25 senedir Alevilerin eşit haklara sahip olması için hukuk mücadelesi veriyoruz. Baktığınız zaman hala Alevi kökenli vali, kaymakam ve emniyet müdürü yok.  Devletin karar mercilerinde Aleviler yer almıyor. Neden Aleviler bu hukuki statüden yararlanamıyor? Neden 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyor?

Bizler Alevi olmak gibi büyük bir şansı yakalamış olan insanlarız

Türkiye’de ve dünyada büyük bir kitlenin temel hak ve özgürlüklerinin anası sayılan inanç özgürlüğünü barış içinde kimsenin burnunu kanatmadan 25 30 milyona varan Alevilerin temel haklarını gözeten, demokratik bir düzen içerisinde neticeye gitmeye çalışan bir hareketi başlattık.

Hergün 2 saatte bir cami yapılıyor

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi resmi ifadesinde olduğu gibi her 2 saatte bir cami yapılıyor. Üstelik bu marifet sayılıyor. Ne yazık ki camiler büyük oranda boş. Cuma’dan Cuma’ya birazcık cemaat bulunabiliyor. Bunu o kurumun başında olan başkanlarla da görüştüm ve politiklarının yanlış olduğunu söyledim. “Siz durmadan cami yapıyorsunuz  ama eğer camiler boşsa o ülke halkının o dine karşı yani ibadet yeri olan camilere karşı bu ilgisizliği farklı yorumlanır ve din duyguları gittikçe gücünü yitirir dedim.

Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’dı. Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel  Yılmaz’a nedir bu alevi sünni sorunu,  Hocayla (Doğan) konuşun ve  bu sorunu çözün demiş.

Doğan: Bahçeli ile görüştüm

Koalisyon Hükümeti üyeleri olan Ecevit ve Yılmaz ; Biz bir koalisyon hükümetiyiz , Bahçeli ile görüşsen iyi olur dedi. Bunu ilk kez anlatıyorum. Sayın Devlet Bahçeli’yle görüştüm ve Bahçeli’den alevi kesimin koalisyonun diğer iki ortağı tarafından kabul edeceği tüm şeylere gözümüz kapalı kabul ediyoruz“ yanıtını aldım.

Sonrasında bende Ecevit’e ve Mesut  Beyfendiye sizin böyle düşündüğünüzü söyleyebilir miyim diye sordum. Bahçeli de tabiki söyleyebilirsiniz dedi.
Bahçeli’nin yanından ayrıldıktan sonra MHP acaba karşı çıkar mı diye düşünüyordunuz ve Bahçeli bana böyle söyledi dedim ve ikisi de şaşırdı.

Daha sonrasında Mesut Bey bana telefon etti ve üçlü koalisyon olarak karar verdik dedi

Yılmaz; 16 Ağustos’ta Hacı Bektaş’ta buluşmayı teklif etti. Cumhuriyet tarihinde ilk defa hükümet toplantımızı Ankara dışında yapacağız  ve o kararımızı orada açıklayacağız dedi. Bende çok iyi olur dedim. 1 gün sonra 15 Ağustos’ta tekrar arandım; ilköğretim 8 yıla çıkacak ve biz Meclis’te olmazsak bu kanun çıkmaz denildi ve  benden de halkı 1 gün daha tutabilir misiniz talebinde bulundu. Gerekli hazırlıklar ve koşullar hazırlandı.

1997 yılı, ilk defa aleviler için  değişimin gerçekleştiği tarih

Demirel’in de Cumhurbaşkanı olduğu ve başbakanlardan oluşan koalisyon hükümetinin üyelerinin bulunduğu bir ortamda karar açıklandı.

“Cami de bizimdir Cemevi de bizimdir. Devlet bütçesinden inançlar için bir pay ayrılacaksa bu pay hakça bölüştürülecektir“ denildi.  Sembolik olarak da 2-3 gün öncesi rahmetli Ecevit’le konuştuğumda Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’e verdiği görevle  Cem Vakfı’na kendilerine cemevi yapacakları bir yer tahsis edilecek ve temelini de ben atacağım dedi. Sayın Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit’in varlığıyla temel atıldı. Bundan böyle Türkiye’de cemevlerinin temelleri atıldığında hiçbir şekilde ne savcı ne de adli yada idari makam halkı rahatsız etmedi.

Bunu anlatıyorum  çünkü bütün bu gelişmelere rağmen Türkiye’de önemli bir noksanlık var ve bugünde bu noksanlık devam ediyor

25 – 30 milyon olan insanın temel ihtiyacı olarak kabul ettikleri özellikle alevilerin köylerden kentlere gelmesi, aleviler için büyük problem doğuruyordu. Çocuklarının kontrol altında tutulması, eğitimlerinin yapılması, zor şartlarda büyük şehir koşullarına intibak etmesi kolay iş değildi.

Anaysamızın 10. maddesi ‚ırkı,dini, dili ve rengine bakmaksızın herkes eşittir‘ diyor bizde bundan farklı bir şey söylemiyoruz. Ama bu kadar hukuki bir talep görmezden geliniyor. Bu taleplerin siyasi partiler tarafından görmezden gelinmesinin sebebi oy meselesi.

„SÜNNİ OYLARI KAYBEDERİZ“

Açıklamasının başında, dava açılmasından önceki süreci anlatan Doğan şöyle devam etti:“Kendi içimizde Mevleviliği, Caferiliği, Bektaşiliği ve kendilerini buna yakın kabul eden başka düşünce ekollerini de Aleviliğin birer parçası olarak kabul ettik ve Alevi olarak bütün bu gruplara inanç özgürlüğünün, vicdan özgürlüğünün diğer kesimlere, özellikle Sünni kesime tanındığı gibi ve tanındığı kadar tanınmasını istedik. Koalisyon hükümetleri döneminde önemli adımlar atılmasına rağmen, sonuca bir türlü varmaya cesaret edemediler. Ve her seferinde de siyasi parti liderleri, başbakan düzeyinde, cumhurbaşkanı düzeyinde, ’Hocam biz bu adımları atarsak Sünni oyları kaybederiz dediler’ ve sadece Sünni oylarını kaybetme kaygısı Türkiye’de büyük haksızlıkların yapılmasına ve yıllar yılı, aşağı yukarı 90 yıllık Cumhuriyet döneminin her safhasında bu kesime büyük haksızlıklar yapılmaya devam edildi. Bunun böyle devam etmesi halinde yargı yoluna başvurmaktan başka çaremiz kalmıyordu. Birince derecedeki isteğimiz genel bütçeden pay almaktı. İkinci derecedeki isteğimiz Alevi İslam anlayışının okul kitaplarında yer almasıydı. Üçüncüsü, cemevlerinin hukuki statüye kavuşturulmasıydı.“

AİHM’den önemli bir karar çıktı ve  bu karar için henüz adım atılmıyor olmasına değinen Doğan,

Türkiye de hukuk yolları bitince AİHM’e gittik 47 devlette hukuki güce sahip bunların içersinde Türkiyede var. Biz bunu kendi içimizde çözelim sitedik baktık ki iktidarların kapasitesi buna yetmiyor. Biz bir ekiple davayı açtık. Devletin temsilcisi davada şöyle ceveplar verdi, ‚Biz ayrımcı değiliz aleviliğin bir belirginliği yok biz hangi yöntemin uygun olacağını bilemiyoruz dediler. Yani Alevilerin kendi aralarında anlaşmazlıklar mevcut‘ dediler ama divan ‚demokratik bir toplumda fikir ayrılıkları olur bu buna engel bir durum teşkil etmiyor‘ dedi. Divan, ‚Alevilik hakkında konuşa bilme yetkisinin yine alevilerin kendisindir inanç önderleridir‘ dedi

Alevilere verilen hizmetin kamu hizmeti olarak kabul edilmesi, ibadetlerini yapmalarını sağlayacak o mekanları kamil halde tutacak olan imkanları sağlamak devletin yapması gereken kam u hizmeti olmalı kararı çıktı. Cemevleri belirli kadrolarla tahsis edilmeli güçlendirilmeli.Dedelerin babaların alevi, bektaşi ve mevlerinin  inanç ibadetlerini yaptıkları yerler onların ibadethaneleridir. Onaların ibadethanelerine gereken saygı ve maddi imkan sağlanmalıdır.

Çünkü Divan şöyle diyor; her grubun kendi inançlarını ilerideki nesillere aktarmaları temel haklarıdır. Köylerden büyük şehirlere göçen çoğu yoksul aleviler bunu nasıl sağlayacaktı.

Karar sonrası Hükümet yetkilileri ile görüşmelerimiz oldu

Prof. Dr. Doğan, Davutoğlu ile görüşmelerinin olduğunu bu görüşmede AİHM kararının bağlayıcılığını hatırlatarak Davutoğlunun ‚yardımcı olun biz bunu halledelim‘ dediğini belirtti. Bunun üzerine resmi davet istediğini söyleyen Doğan sözlerine şöyle devam etti:

’12 kişilik bir heyet istediler Ankaraya davet edildik orada Mahkeme kararını uygulaycağız dediler. Cemevlerine hukuki statüyü kabul ettik, cemevlerine kadro tahsisi yapmayı kabul ettik ama o kadro tahsisi konusunda tıkanıyoruz bazı dede okullarının yapılmasınıda kabul ettik dedi hükümet yetkilileri. Dede Okulları talebimiz var Çünkü AİHM İmama hatiplere binayen Aleviler için dede okulu açılması lazım kararına vardı. Biz bu konuda mutabık kaldık gerekli okulların yapılacağını bir tane Halkalı’da bir tanesinde İzmit’te arsa tahsis edildi ve şu an bir tanesi inşaat halinde. Vergi veren askere giden Alevilere genel bütçeden hiç bir şey verilmiyor hepsi sünni islama gidiyor bu adaletsizlik bu bir ayıp dedik ve bunu da kabul ettik dediler ve gerekli tahissat genel bütçeden alevilere verilcek dediler. Ama  bizim bir sorunumuz var bu parayı kime verceğiz bu parayı kim kullanacak diye soru sordu Davutoğlu. Bende bu soruya; toplumun inanç önderlerin bu paranın nereye harcanması gerektiğini tayin etmesini söyledim. Biz bu sorunu çözeriz bunun cevabını biz vereceğiz dedim. Bakın 5 tane inanç önderleri toplantısı yaptık bu zamana kadar bir çok devletten temsilciler geldi ve Hükümet’de iştirak etti. En son toplantıda Cumhurbaşkanı bende katılmak istiyorum istiyorum dedi, sonra tekrar arayıp başka bir programının olduğunu ama İstanbul valisi ve Belediye Başkanı’nın kenidisini temsilen orada olacağını belirtti. Bu toplantılar sonunda bir temsilciler heyeti olacak ve bu heyet harcamaları ve denetimini onlar yapacak dedim bu konuda da mutabık kaldık sayın Davutoğlu ile..

Ama bir kaç gün sonra Ankara Katliamı oldu sonra GenelKurmay Başkanlığı önünde patlama yaşandı ve Alevi önderlerin toplanmasını erteledik. Bekliyoruz hala Cumhurbaşkanı ile görüşmemizde halledeceğiz dedi o halledeceğiz dedikten sonra bir kaç seçim geçti. Artık bu vaatlere ihtiyacı yok toplulumun ve toplum gereğinin yapılmasını istiyor.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner