Schmid: „Eski Başbakan Kurz hakkında ‘parlamentoya yalan söylediği gerekçesiyle hazırlanan savcılık iddianamesi’ demokrasimiz için önemli“

Avusturya'da hala demokrasi işliyor! Eski Başbakan hakkında “Avusturya Parlamentosu'na yalan söylediği iddiası” ile Avusturya Ekonomi ve Rüşvet Savcılığı'nın bir iddianame hazırlayarak dava açacağı uzun aylardan sonra belli oldu.

Türkiye’de ülkeyi yöneten siyasilerin son yıllarda TBMM’de halka yalan söylemesinin videoları yapılıyor. Hiç utanma yok ve Türkiye’de hiç bir savcı bunu incelemeye almıyor. Bu TBMM’de oluşturulan soruşturma ve araştırma komisyonları için de geçerli. Eskiden Türkiye’de başbakanlar ve bakanlar yüksek yargıya yollanırdı. “Bugün ise Türkiye adeta bir kabile çadır devleti gibi yönetiliyor” eleştirilerini her yerde duyuyor ve okuyoruz. Avusturya’da hala demokrasi işliyor ve eski Başbakan hakkında “Avusturya Parlamentosu’na yalan söylediği iddiası” ile Avusturya Ekonomi ve Rüşvet Savcılığı’nın bir iddianame hazırlayarak dava açacağı uzun aylardan sonra belli oldu.

Araştırmacı Gazeteci Fabian Schmid’in Der Standard’da 18 Ağustos 2023 tarihinde kaleme aldığı, „Kurz iddianamesi demokrasimiz için önemli“ başlıklı analizi şöyle:

 

Yalan beyanda bulunma suçlaması kulağa pek hoş gelmeyebilir, ancak siyasi açıdan son derece önemlidir – bunun şimdi mahkemede duyulması iyi bir şeydir.

Sebastian Kurz hakkındaki iddianame burada. Bu hem iyi hem de kötü bir haber: Avusturya yargısının kişiye bakmadan hareket etmesi ve şüphe uyandıracak bir durum görürse eski bir Federal Şansölye Başbakan hakkında soruşturma açmaya cesaret etmesi iyi bir şey. Kötü haber ise elbette bir zamanların en güçlü siyasetçisinin bu şekilde davranmış olabileceğine dair suçlamaların olması.

Kurz’a isnat edilen suç ilk bakışta önemsiz gibi görünebilir. Kurz’un, Avusturya Parlamentosu’nda Araştırma ve Soruşturma Komisyonu olan kısaca „U Komisyonu’na“ yalan beyanda bulunmasını büyüteç altına alırsak önemli bir iddianame olduğunu anlarız. Doğru! Rüşvet parası akmadı, kimse fiziksel olarak yaralanmadı ya da çalınmadı. Ancak Avusturya’da yasa koyucu, bu tür  Avusturya Parlamentosu’nda yalan beyanda bulunma suçlarının neden üç yıla kadar hapisle cezalandırıldığını çoktan düşünmüştür.  Çünkü konu demokrasinin ana arterlerinden biriyle ilgilidir. Çünkü yalan beyanda bulunmak, siyasi sorumluluk sahibi insanların Avusturya demokrasine karşı işlediği bir suçtur.

Bir yalan ciddi bir faul olurdu

Tüm partilerden milletvekilleri, Avusturya Parlamentosu’nda Araştırma ve Soruşturma U-Komisyonu’nda yer alırlar ve birlikte bizleri, Avusturya halkını temsil ederler. Parlamento sadece yasaları geçirmekle kalmaz, aynı zamanda hükümeti de kontrol etmekle yükümlüdür. Ciddi vakalarda soruşturma komisyonları bunun için vardır.

Eğer bakanlar, başbakanlar ve üst düzey yetkililer orada bulunmak zorundaysa, eylemlerini ifşa etmek ve açıklamak zorundadırlar.  Onların keyiflerine kalmış bir durum değildir. Dolayısıyla bir yalan, bir ihmal ya da eksik bir ifade demokrasiye karşı ciddi bir fauldür yani saldırıdır.

Genel için bu kadar yeter, şimdi özele gelelim. Sebastian Kurz. Thomas Schmid’in Avusturya Özelleştirme Başkanlığı gibi Avusturya’da devlete ait tüm önemli şirketin ortağı ve sahibi olan kısa adıyla ÖBAG’ı elinde tutan devletin başına geçme şeklinin son derece utanç verici olduğu çok açık. Maliye Bakanlığı’nın o dönemki en üst düzey yetkilisi Thomas Schmid, ÖBAG yasasını bizzat kaleme aldı, daha sonra almak istediği iş için ihaleyi yeniden kendisi yazdı, düzenledi ve daha sonra kendisini seçecek olan denetim kurulu üyeleriyle bir araya geldi ve kendisini seçtirdi. Ondan daha iyi insanlar vardı.  Bu, Avusturya Cumhuriyet makamlarının tahsis edilmesi gereken usulün tam tersidir.

Siyasi açıdan hassas bir atama

Kurz bunların bir kısmına kulak misafiri olmuş olabilir, Schmid ile daha sonraki görevleri hakkında şakalaştı ve ayrıca ekibiyle birlikte ÖBAG denetim kurulunun atanmasıyla ilgilendi. Tüm bunları U-komitesinde açıkça anlatabilirdi Sebastian Kurz, bunların hiçbiriyle muhtemelen cezalandırılamazdı, en fazla siyasi olarak hassas bir konuydu.

Ancak Kurz, sadece kesinlikle gerekli olanları açıklamaya ve ÖBAG Denetim Kurulu’nu kendisi Başbakan olarak değil Maliye Bakanı’nın ataması gibi formalitelerde ısrar etmeye karar verdi. Kurz, Schmid ve diğerleri arasında geçen ve daha sonra kamuoyuna yansıyan utanç verici ( Schmid resmen biz zenginlerin oros…suyuz diye yazmış. Kendisi istifa etti ve başka bir ülkeye rezil olarak gitti. Şimdi baş şahit) konuşmalar göz önünde bulundurulduğunda, ortada kesinlikle bir yorumlama alanı olduğu söylenebilir.

Tüm bunların, kasıtlı olarak yalan beyanda bulunmayı gerektiren bir mahkumiyet için yeterli olup olmadığı sorusu, şimdi bir Bölge Ceza Mahkemesi hakimi tarafından ele alınmalıdır.

Şimdi sıra sadece mahkemelerde, başka kimsede değil. Kurz’un kendisi kasıtlı olarak yalan ifade verdiğini şiddetle reddediyor. Dava ona bunu mahkemede kanıtlama şansı sunuyor.

Ancak davanın sonucu ne olursa olsun siyasi hasar çoktan verildi. (Fabian Schmid, 18.8.2023) 

https://www.krone.at/3089092

Bilgi

Avusturya Parlamentos´unda bir soruşturma komitesinin kurulması

https://www.parlament.gv.at/verstehen/nationalrat/u-ausschuesse/

„Avusturya Ulusal Konsey“  diye adlandırılan Avusturya Parlamentosu’un da  araştırma komisyonları kurabilir ve resmi parlamento sitesinde şöyle açıklanıyor:

„Avusturya Ulusal Konsey“  diye adlandırılan Avusturya Parlamentosu’un da  araştırma komisyonları kurabilir. Bu hak, parlamenter denetimin temel bir unsurudur. Araştırma komisyonları iki şekilde harekete geçirilebilir:

Azınlık kararı: Milletvekillerinin dörtte biri – yani 46 milletvekili – kurulmasını talep edebilir.
Beş milletvekili kurulmasını talep edebilir. Ulusal Konsey daha sonra bu önergeyi oylar.
Soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önerge veya talepte, soruşturmanın konusu kesin olarak belirtilmelidir. Nelerin soruşturulabileceği kanunla sınırlandırılmıştır: Federal hükümetin yürütme alanında belirli, tamamlanmış bir olay hakkında olmalıdır. Belirli gelişmeler ya da alınan kararlar incelenebilir ve siyasi sorumluluk tespit edilebilir.

Soruşturma komitesinde usul
Soruşturma komisyonuna Ulusal Konsey Başkanı ( Parlamento Başkanı) başkanlık eder. Kendisine bir usul hakimi yardımcı olur. Her davalıya, avukatla aynı statüye sahip olmayan, güvenilir bir kişi eşlik edebilir. Örneğin, konuşma hakkına sahip değildirler. Davalıların temel haklarını ve kişisel haklarını korumak amacıyla, her prosedürde bir usul avukatı görevlendirilir.

„ACIL DURUM TANIKLIĞI“

Sebastian Kurz’un U-komisyonunda yanlış ifade vermesine istisnai olarak izin verildi mi?

Kısa adı  WKStA olan „Avusturya Ekonomik İşler ve Yolsuzluk Savcılığı“, eski  Başbakan Şansölye Kurz’un  „acil tanıklık yani soruları cevap vermemesi“ yapmasını reddediyor. Bu muhtemelen gerçek mahkemedeki belirleyici sorulardan biri olacak.

İki yıl süren soruşturmaların ardından artık kesin: Ekonomik İşler ve Yolsuzluk Savcılığı (WKStA) Sebastian Kurz hakkında suç duyurusunda bulunacak. Eski Şansölye’nin (ÖVP) İbiza U Komitesi’nde yalan ifade verdiği ve  devletin üst düzey bürokratik görevlerin doldurulmasındaki rolünü küçümsediği iddia ediliyor. Kurz suçlamaları reddediyor ve tabii burada masumiyet karinesi geçerli. 18 Ekim 2023’den itibaren Viyana Ceza Mahkemesi dava hakkında en son kararı verecek.

Viyana’daki üst düzey savcılığın başındaki Johann Fuchs da benzer bir davadan geçmişti. Fuchs da U-komisyonunda yalan ifade vermekle suçlanmıştı. Ancak Innsbruck Bölge Mahkemesi hakimleri Fuchs’un beraatine karar verdi: Fuchs’un soruşturma altında olduğu ve bu nedenle mazur görüldüğü için yalan ifade vermesine izin verilmişti. Sözde acil bir tanıklık durumu söz konusuydu. Peki Kurz da benzer bir iddiada bulunabilir mi? Yani Fuchs gibi paçayı kurtarabilir mi?

İstisnalarla birlikte yasaklama

Genel bir kural olarak, hem polis sorgularında, hem mahkemede hem de parlamentodaki araştırma komisyonları sırasında yalan beyanda bulunmak yasaktır. En kötü durumda, yalan söylemek üç yıla kadar hapis cezasıyla sonuçlanabilir.

Bununla birlikte, istisnalar da vardır: Doğru cevap vermeleri halinde cezai sonuçlardan korkmak zorunda olanlar çekimser kalabilir ve ifade vermek zorunda kalmazlar. Bu, „kendini suçlama yasağı “ olarak adlandırılan durumla gerekçelendirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre hiç kimse kendini suçlu göstermeye zorlanamaz. Bu nedenle, aşırı durumlarda insanların yalan söylemesine bile izin verilir. Sorgulama sırasında hiçbir şey söylemeyen ve kendini suçlamama hakkına güvenen bir kişi, belirli koşullar altında şüphe uyandırabilir. Hukukçular bu durumu, ceza kanununda açıkça düzenlenmiş olan acil bir durum olarak adlandırmaktadır. Bu gibi durumlarda yalan tanıklık için bir ceza öngörülmemiştir.

„Cömert“ düzenleme

1998 yılından bu yana, U-komitelerindeki tanıklık çıkmazı Ceza Kanununda bile açıkça düzenlenmiştir. Yapılan bir değişiklikle, „komisyonun soruşturması kendisine karşı yöneltilmişse ve cezai kovuşturma tehlikesini bertaraf etmek için yalan ifade vermişse“ failin cezalandırılamayacağı belirtilmiştir.

Söz konusu düzenleme geçmişte ÖVP ve SPÖ arasında kurulan büyük koalisyon hükümeti tarafından kabul edilmişti. Yasa ile ilgili bir raporda, o dönemde kendi kendini suçlama yasağı nedeniyle düzenlemenin gerekli olduğu belirtilmişti. İfade vermeyi reddetmek U-komitesi tarafından „suçun kabulü“ olarak yorumlanabilirdi.

Ceza hukukçusu Richard Soyer’in bakış açısına göre, U-komitelerinde ifade vermeyi reddetme kuralı „özellikle cömerttir“. Komitenin aleyhinde çalıştığı kamu görevlileri, parti görevlileri ya da iş dünyasının patronları, eğer tek niyetleri cezai kovuşturma tehlikesini bertaraf etmekse, zaten cezai kovuşturmadan muaf tutulmaktadır. Bu durum siyasi karar alıcılara ayrıcalık tanımaktadır.

Peki ya Kurz’un durumu?

WKStA tarafından yapılan suç duyurusuna göre, Kurz acil bir ifade verme talebinde bulunmadı. Ancak teorik olarak buna gerek bile yok: Mahkeme koşulların yerine getirilip getirilmediğini resen, yani kendi inisiyatifiyle incelemeli. Belirleyici faktör, komitedeki soruşturmanın kendisine yönelik olup olmadığı ve Kurz’un cezai kovuşturmadan kaçınmak istediği için yalan ifade verip vermediğidir.

İlk ön koşul yerine getirilmiş gibi görünüyor: İbiza U Komitesi resmi olarak „ÖVP-FPÖ“  federal hükümetinin iddia edilen yolsuzluklarına“ adanmıştı. Soruşturmanın konusu, diğer şeylerin yanı sıra, „ilgili organların atanması da dahil olmak üzere Öbib’in Öbag olarak yeniden yapılandırılması“ idi – başka bir deyişle, WKStA’ya göre Kurz’un yalan ifade verdiği iddia edilen konu tam olarak buydu.

İkinci nokta Kurz’un savunması açısından daha zor: Eski başbakan Kurz’un cezai kovuşturma tehlikesini gerçekten önlemek isteyip istemediği tartışmalı. WKStA’ya göre durum böyle değildi. Suç duyurusunda Kurz’un „tamamen siyasi ve optik nedenlerle“ yalan ifade verdiği vurgulanıyor.

Dahası, „nesnel düzeyde“ bile ön kovuşturmanın başlatılması için „somut bir tehlike“ söz konusu değildi.

Savcılar, Kurz atamalar konusunda doğru ifade vermiş olsaydı bile, bunun ceza hukuku açısından bir önemi olmayacağını savunuyor. WKStA’nın atamalarla ilgili bir soruşturma başlatmamış olması da bunu gösteriyor – sadece iddia edilen yalan beyanlarla ilgili. Suç duyurusu ve ifade vermenin durdurulmasına ilişkin karar artık ceza mahkemesine ait. Duruşma 18 Ekim’de başlayacak.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner