Hangisi kötü? Ebu Suud Efendi’nin Yunus Emre’nin şiirleri küfürdür fetvası

Bu nasıl bir tezattır? Ebu Suud Efendiye adeta tapanlar veya övenler ve Bektaşi Gül Baba´nin Budapeşte'de heykenin arkasında onun ismini yazanlar hakkında acaba zamanında Şeyhülislam olan Ebu Suud' un Bektaşi Yunus Emre ve onu okuyanlara katli vaciptir fetvaları çıkardığını biliyorlar mı? Hem Bektaşi Yunus Emre ve Bektaşi Gül Baba'nın humanist Bektaşi İslam inanışını kendine mal ederek siyaset yap ve sanki kendi görüşlerin ve yolunmuş gibi hareket et hem de Bektaşilere ve Alevilere katli vacip diye fetvalara imza atan Şeyhülislam Ebu Suud'u baştacı yap. Bu nasıl bir tezattır?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Yunus Emre sansürü Kanuni’den miras olduğunu biliyor muydunuz ?

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın sansür uyguladığı Yunus Emre şiirinin yaklaşık 500 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman döneminde de fetva çıkarılarak sansürlendiği ortaya çıkarıldı.

“KIZILBAŞLARIN  ALEVİLERİN CANLARI HELALDİR”

Kanuni döneminde, Osmanlı yasalarına yaptığı katkılara rağmen Ebussuud Efendi, Anadolu’da Kızılbaş olarak nitelendirilen Türkmen Alevileri için verdiği acımasız fetvalarıyla bilinir.

Ebu Suud: “Kızılbaşların canları, malları helâldir, onlarla savaşırken ölmek şehitliğin en yücesidir”

Verdiği fetvalar arasında “Kızılbaşların canları, malları helâldir, onlarla savaşırken ölmek şehitliğin en yücesidir” ve “Kızılbaşların kestiği hayvanın eti mundardır, yenmez” gibi, günümüzde de bilinen fetvaları yer alır. Kanunu Sultan Süleyman´ın el üstünde tuttuğu Şeyhülislam Ebu Suud, verdiği fetvalar arasında “Kızılbaşların katlinin helal olduğu, Kızılbaş katledenin gazi olacağı, Kızılbaşlarca öldürülenlerin şehit sayılacağı, Kızılbaşların mallarının ve ırzlarının( Karı, kızlanının) helal olduğu” biçimindeki İslam ve insanlık dışı fetvaları günümüze kadar ulaşmış durumda.

Ebu Suud  Türkmen Alevi Bektaşi Yunus  Emre düşmanı ve fetvaları var

Yunus Emre:

„Ete kemiğe büründüm …. Yunus diye göründüm.

Sıyırın eti kemiği, işte onun sesi, işte onun kendisi.
Ol kadiri kün feye kün, lutfedici sübhan benem.
Kesmeden rızkı veren cümlelere sultan benem.
Nutfeden Adem yaradan, yumurtadan kuş türeten.
Kudret dilini söyleten, zikreyleten sübhan benem.
Hem batinem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem.
Bu cümlesini yaratıp tertib eden Yezdan benem.
Yoktur anda tercüman, andaki iş bana ayan..
Bin bir adı vardır bir adı da Yunus, ol sahibi Kur’an benem.“
(Yunus Emre; Kültür Bakanlığı, 1275 Kültür eserleri 161, sayfa 361)

 

Yukarıda geçen Yunus Emre’nin şiiri olmak üzere neredeyse Osmanlı’da Yunus’un bütün şiirleri yasaktı.

Ebu Suud Efendi,  batıni inanç ve davranışların yanı sıra vahdet-i vucud (varlık birliği) inancına dayalı bir tasavvuf (gizemcilik) anlayışını bile zındıklık (dinsizlik) ve ilhad (dinden çıkma) saymış, bu inanç sahiplerinin şer’an öldürülmelerinin gerektiği yolunda fetvalar vermiştir.

Ebu’s Suud Efendi, Oğlanşeyhi diye anılan İsmail Mâşuki’nin katli için  Yavuz Sultan Selim´in  Şeyhülislam’ı
İbn Kemal’in verdiği fetvayı desteklediği gibi, Şeyhulislam iken kendisi de Melâmi Bayrami tarikatından şeyh Husameddin Ankaravî’nin halifesi Bosnalı şeyh Hamza Bali’nin ve Halvetiye tarikatının Gülşeni kolundan şeyh Karamani’nin öldürülmeleri yolunda fetva vermiştir.

Bunda o kadar ileri gitmiş ki Yunus Emre’nin kimi şiirlerini  Ebu Suud resmen açıkça dinden çıkma (kufr-i sarih) saymış, okuyanların öldürülmelerinin şer’an mubah olduğu yolunda fetva vermiştir. 

İstanbul Millet Kütüphanesi şeriye no. 80’de kayıtlı Fetâvâ-yi Ebu’s Suud adlı esrin 217a ve 217 b’de kayıtlı bulunan bu fetvanın metni şudur : 

Mesele: “Bir zaviyenin mescidinde eşhâs-ı muhtelife ile oğlanlar muhtelit olup envâı teganniyat ile tevhid ederler iken kelime-i tehvidi tağyir edip gâh dil men, gâh canmen ve gâh
Sen bir ulu sultansın
Canlar içinde cansın
çün âyan gördüm seni
Pinhan kayusu değil
Deyüp ve gâh
Cennet cennet dedikleri
Bir ev ile birkaç hûri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni
Deyü göğüslerini döğüp evzâ-ı garibe ettiklerinde ahâli-i mahalleden bazı kimesneler zâviye-i mezbûrede şeyh olan Zeyd’e;

– Bu makule evzâa niçün râzı olursun? Dediklerinde, Zeyd:

– Ne lazım gelir? Ve mâ haleket-el cinne vel inse illa liyabudün demekle cevap verse şer’an Zeyd’e ne lazım gelir?

Eu Suud El cevap: „Evza ve akval-i mezbure kemal mertebe fuhuş olduğundan gayri, Yunus´ un cennet hakkında söyledikleri kelime-i şenia küfr-i sarihtir. Katilleri mubahtır, şeyhleri olan bi-din hikâyet olan ef’al ve akvâl men’e mubaşeret olunmazsa dahi ne lazım gelür demekle kâfir olduğundan gayrı o kabayihi ibadet kabilinden addedüb âyet-i kerimeyi ana delil getirmekle tekrar kâfir olur. Ve bu itikattan rücu etmezse katilleri vâcib olur.”

KAYNAK : İstanbul Millet Kütüphanesi şeriye no. 80’de kayıtlı Fetâvâ-yi Ebussuud adlı esrin 217a ve 217b’de kayıtlı bulunan bu fetva. Kayserihaber. Mana ilmindeki sözlerle tasavvuf ehlinin meydana getirdiği eserler ve şiirler, düz bir mantık kullanan ve kelimelerin açık manalarına alışık olan şeriat ehlince her zaman cahilce din dışı sayılmıştır. Bugün dahi seslerini pek çıkarmaz gibi gözükseler de Yunus Emre, Mevlana, Muhiddin-i Arabi, Mevlevi tarikatının birçok önderini din dışı görür ve eserlerine hürmet etmezler. Açık ya da gizli bu böyledir.

 

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner