Hiristiyan Çam ağacı kültürü „Narduğan“ Türk geleneği midir?

Avusturya´da başta olmak Almanya ve diğer AB ülkerinde 24 Nisan tarihinde Çam ağaçları süslendi. Çam ağaçlarının altlarına tüm aile hediyelerini koydu ve o akşam tüm aile bireyleri uzakta bile olsalar bir araya geldiler ve yemek yediler. 25 Aralık sabahı herkes „Christelkind“ in doğumunu yani kendi Hiristiyan Katolik inançları gereği Hz. İsa´nın doğumunu kutladı.

Peki Çam ağacı geleneği nereden geliyor ? Şu anda İsrail ve Filistin toprakları olarak çöl bölgesinde bundan iki bin yıl önce Çam ağacı yetişiyor  muydu? Hayır!

Bir ileri gidersek Hz. İsa ´nın doğum anını resim ve maketler ile tüm Avusturya´da yıllarca gördük.  Hepsi Orta Doğu asıllı insanların arasında Hz. İsa  annesi Hz. Meryem ´ın kucağında bu resimlere dikkat ettiniz  mi? Hz.Yusuf ve Hz. Meryem başka yer bulamadıklarından bir ahırda konaklamışlar ve Hz. İsa orada, eşeklerin ve diğer hayvanların bulunduğu yerde doğuyor. Hz. Meryem onu kundağa sarıyor ve yemliğe yatırıyor vs.  Ortam bu. Çam ağacı ortalıkta yok. Peki bu Çam ağacı kültürü nereden geliyor?

Kısaca yeni yılda pek çok ülkede Noel Ağacı gelenek olarak süslenir. Bu geleneğin kökeninde hediye getiren Noel baba inancı bulunmaktadır. Yeni yıl yaklaşırken bir çam ağacı süslenir ve altına hediyeler yerleştirilir. Bu geleneğin kökeninde İslamiyet öncesi Asya Türklerine ait Hayat Ağacı inancı bulunmaktadır. Asya halkının süslemek için seçtiği akçam, kısın dahi yapraklarını dökmeyen ve daima yeşil kalan özelliğinden dolayı “hayat ağacı” olarak isimlendirilmişti. Halen ülkemizde istek ve beklentilerini bir kağıda yazıp yatır olduğu inanılan kişilerin mezarlarındaki ağaçlara takmak geleneği devam etmektedir.

Bu konuda Bilim kadını Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ , „Çam ağacı süslemek, yeni yıl bayramı ‚Narduğan’dan gelen Türk geleneği!“ açıklaması aslında dikkate değer. 

Bakın kendi kitabında Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Türklerin tarih boyunca çam ağacıyla olan bağını şöyle anlatıyor:

XVIII. yüzyıldan itibaren Tatarlar Julian takvimini kullanmaya başlarlar ve bu tarihten sonra Yılbaşı kutlamalarının ismi Narduğan olarak değişiyor. Aslında bu bayramı sadece Julian takvimine bağlamak pek doğru olmaz. Tatar bilim adamı İlbarıs Nadirov’un verdiği bilgilere göre, bu sözün etimolojisi Moğolca “nar”(güneş) kelimesi ile “duğan” (doğan) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Yani o, Yeni Güneş, Yeni Yılın doğduğu gün, anlamına gelir. Gerçekten de gün, 24–25 Aralık’tan uzamaya başlar. Demek ki doğaya çok dikkatli olan kadim insanlar, kutsal güneşe adayıp bayram yapmayı uygun görmüşler. http://www.biligbitig.com/2014/12/tatar-turklerinin-mevsimlerle-ilgili.html

 

“Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu hayat ağacı. Sümerlerde de var. Bir ucunda göktanrısı duruyor. Türklerde güneş kutsal ama tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık’ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlayacak. Günler uzamaya başlayacak. Türklerin göktanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık’ta gün geceyi yeniyor. Bunu “Yeniden doğuş bayramı” Türkler kutluyorlarmış. Türkistan’da bir ağaç varmış, akçam, ve bu akçam başka yerde yetişmiyormuş. Akçam getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene Tanrı onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı’ya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için Tanrı’dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdela koyuyorlar. O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor. Bu adet Türkler yoluyla Avrupa’ya geçti. Konunun Noel’le alakası yok. İznik Konsili’nde pagan adeti görülen bu adeti İsa’nın doğuşu olarak kabul edelim diyorlar ve bu adet Hristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süsleme pek yok, 16. yy’da Almanya’da başlıyor, daha sonra Fransa’ya geçiyor ve dünyaya
yayılıyor.”

ÇAM BAYRAMI

Altay’daki çamlar, her zaman, şaşılacak kadar güzeldiler. Oklar gibi düzgün. Çam, eskiden Türklerde mukaddes ağaç sayılırdı. Onu eve “alırlardı”. Onun şerefine, daha üç-dört bin yıl önce, insanların putlara tapındıkları zamanlarda, bayramlar düzenlediler.

Bayram, ilkin Dünyâ’nın merkezinde, tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayan Yer-su’ya adanırdı.

Yer-su’nun yanında, gür beyaz sakallı bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu. İnsanlar, onu dâimâ, zengin kırmızı kaftan içinde gördüler. Ülgen, aydınlık ruhların reisi idi. O, altın kapıları olan altın yer-altı sarayında, altın bir taht üzerinde oturmaktaydı. Güneş ve ay, ona itaat ederlerdi.

Çam bayramı, kışın en soğuk zamanında, karakışta, 25 Aralık’ta yapılırdı. O zaman, gün geceye gâlip gelirdi. Ve güneş, toprak üzerinde biraz daha uzun süre kalırdı. İnsanlar, Ülgen’e duâ ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi. Duâların işitilmesi için Ülgen’in sevgili ağacı olan çam süslerlerdi. Onu eve getirirler, dallarına parlak kurdelalar bağlarlar, yanına hediyeler yığarlardı.

Bütün gece, güneşin karanlığa gâlibiyeti hâdisesi dolayısıyla eğlenirlerdi. Bütün gece “Koraçun, Koraçun” diye bağırırlardı. Böylece bayramı “Koraçun” diye adlandırdılar; bu söz, eski Türklerin dilinde, “azalsın” mânâsına geliyordu…

Yâni, gece azalsın, gündüz artsın.

Çamın etrâfında sabaha kadar “inderbay” adı verilen bir halka (dâirevî) oyunu oynarlardı: insanlar, güneşi sembolize eden dâireye katılırlardı. Böylece, semâvî ışık vereni (güneşi) geri dönmeye çağırırlardı. Herkes, en mahrem dileğin, esrârengiz bu gecede, değişmeden gerçekleşeceğine inanırdı.

Gerçekten de, Ülgen, bir kere olsun red cevâbı vermedi, hayatta bir kere olsun mahcup etmedi: Bayramdan sonra gece dâimâ kısaldı; kızıl güneş ise, hep, gökyüzünde daha uzun, daha uzun süre kaldı.

Çam, “Ülgen’in ağacı” diye adlandırıldı. O, tanrıların ve ruhların yer-altı dünyâsı ile insanların dünyâsını birbirine bağlardı. Çam, ok gibi, yukarıya, gökyüzüne çıkan yolu gösteriyordu… Rusça’daki “daroga”(yol), “put’ (yol) mânâsına gelen Türkçe “yol” kelimesi buradan (çamın adından= yol’-yolka) geliyor. İşte ağacın adının geldiği yer!

Bunca yüzyıl geçti, ama eski bir bayram unutulmadı. Yeni yıl ağacı (çam) bayramı, bugün herkesin mâlumu! Ülgen, gerçekten, yeni bir ad –Ayaz Ata– aldı; fakat onun bayramdaki rolü ve kıyâfeti aynen kaldı.

Eskiden olduğu gibi, çamların çevresinde halka oyunu oynuyorlar. Kimse, konunun farkında değil…

Bu arada, kaftan, şapka, kuşak, deri çizme yâni Ayaz Ata’nın kıyâfeti de eski Türklerin gardırobundan. Onlar, tıpatıp böyle bir kıyâfet içinde dolaşıyorlardı. Arkeologlar, bunun doğruluğunu mükemmel bir şekilde ispat ettiler.

Ülgen, efsânelerin söyledikleri gibi, bâzan kılık değiştirirdi. O zaman Erlik adını alırdı. Bununla birlikte, Erlik’in Ülgen’in kardeşi olması mümkündür…

Şimdi gerçeklerin iç yüzünü öğrenmek güç; bunca yüz yıl geçti. Gâlibâ, bu o kadar da mühim değil.

Çok daha mühim başka bir şey var…

Eski Türklerde Ülgen ve Erlik, iyiliği ve kötülüğü, ışığı ve karanlığı temsil ediyorlardı. Onun için, 25 Aralık’ta, bütün insanlar, hattâ en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktaydılar. Bu târihte, Erlik, kötülük sembolüdür. O, bu gün torba içinde hediyeler getirirdi. Çocuklar da onu ararlardı. Onlar, şarkılarla dolaşırlar, tekerlemeler söylerlerdi. (Türkçe “kolyad” sözü, kelimesi kelimesine şöyle çevriliyor: “mutluluk, saadet dileme”.)

Kaynaklar :

  1. Noel ve Nardugan
    https://mrasar.wordpress.com/2015/12/21/noel-ve-nardugan/2- Tatar Türklerinin Mevsimlerle İlgili Geleneklerini Narduğan (Yılbaşını Kutlama)

 

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner