TKG’den AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin modernizasyonu talebi

Avusturya Türk Kültür Cemiyeti (TKG), Avusturya Basın Ajansı APA OTS üzerinden yaptığı basın açıklamasında “Avusturya Cumhuriyeti’ne ve değerli Avusturya hükümetine, başarılı bir Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı diliyoruz.” dedi.

Viyana- Yayıncı ve kısa adı TKG olan Avusturya Türk Kültür Cemiyeti adlı sivil toplum düşünce kuruluşu, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’ın, Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanı ve Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’u Viyana’daki ziyaretine istinaden yaptığı APA OTS açıklamasında; AB’nin, komşu ülkelere ve AB üyeliğine aday ülkelere “istikrar”  mı yoksa çıkarlar doğrultusunda  “istikrarsızlık” mı ihraç ettiğini ortaya koyan bir meseleye değinmek istediğini ifade etti.

Yayıncı ve Avusturya Türk Kültür Cemiyeti (TKG) Başkanı Birol Kılıç, Juncker ve Kurz’a şu sözlerle seslendi:

“1.1.1996 tarihinde yürürlüğe giren AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması, bugün 2018 yılında, AB ve Avusturyalı girişimciler için Türk girişimciler için olduğu gibi “yamyamca” bir ilişkiye dönüşmüştür. Bu sert ifade için özür dilerim ama ‘karşılıklı birbirine zarar veren yamyamca ve koloniyal’ bir ilişki sürecine neden müsaade ediliyor? AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması modernizasyonunun, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği ile bir ilgisi yoktur. Bu nedenle bu mesele, AB Komisyonu ve AB Konsey Başkanlığınca ayrı olarak ele alınmalıdır. Avusturya ve AB ekonomisinin refahı ve barışa katkı için.”

Avusturya Türk Kültür Cemiyeti (TKG) tarafından yayınlanan açıklamadan satır başları şu şekilde:

Avusturya Ticaret Odası (WKÖ), Avusturyalı şirketlerin Türkiye’de konumlanan şubeleri arasında yürütülen bir anket çalışması çerçevesinde Türkiye’ye ilişkin bir indeks yayınladı. Avusturya Ticaret Odası’nın yurt dışı ofisi Advantage Austria tarafından yürütülen ve yayınlanan anket çalışmasına göre AB-Türkiye Gümrük Birliği’ne yönelik bir açılımın şirketlere bir fayda sağlayıp sağlamayacağı (örneğin tarife dışı ticari engellerin azaltılması, hizmetlerin ve zirai ürünlerin sözleşmeye dâhil edilmesi) sorusuna katılımcı Avusturya şirketlerinin yüzde 76’sı “evet” yanıtını verdi.

AB ile Türkiye arasındaki ticaret genel olarak sınırlı, çünkü AB’nin serbest ticaret anlaşmalarındaki çok sayıdaki değişiklikte Türkiye yeterince dikkate alınmamıştır.

AB’nin şu anda 40 ülke ile “AB Serbest Ticaret Anlaşması” vardır ve bu anlaşma 40 ülkenin, AB’ye üye ülkelerin ve de ileride üye olacak ülkelerin çıkarları garanti altına alınacak şekilde yapılmıştır. Bir anlaşmazlık çıktığında, AB Serbest Ticaret Anlaşmasının modernizasyonu ile devam edilmektedir. Burada köle-efendi ya da bir müstemleke (koloni) ilişkisi yoktur.

“AB Serbest Ticaret Anlaşması” ve Türkiye ile yapılan “Gümrük Birliği Anlaşması” bir değildir.  Gümrük Birliği Anlaşması, sadece AB’ye tam üye olacak ülkeler ile yapılır ve tam üyelik başladığında diğer tüm hak ve hukuklar ile geçerli olmaya başlar. Üye ülkelerin Brüksel’de AB komiserleri, müdürleri ve kendi çıkarlarını koruyan temsilcileri vardır. Türkiye’nin ise AB merkezi Brüksel’de bir gözlemcisi dahi yoktur. Türkiye ise AB’ye tam üye adayıdır ve 1.1.1996’dan bu yana “garabet” bir şekle dönüşen AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması’nı yapmıştır. AB’nin tam üye olacak ülkeler arasında tek bir ülke ile imzalamış olduğu bu Gümrük Birliği Anlaşması, Türkiye’nin gümrüklerinden geçen mallara ilişkin Türkiye’ye sorulmadan tek başına Brüksel’den karar verilmesini sağlayan ve milli ekonomiye zarar veren bir hilkat garibesine(!) dönüşmüştür. Bu “AB Gümrük Birliği” garabetinin Avrupa Birliği’ni arsızca koloniyal (müstemleke) bir pozisyona sokmasından sonra önlem alınmadığı gibi “modernleştirilmesine izin vermiyoruz” denilmektedir. “Türkiye’yi baskı altında tutacağız ve belki bir şeyler koparırız” mantığına artık son verilmesini rica ediyoruz. AB, Türkiye ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşmasından, “Serbest Ticaret Anlaşması” yapmadığı ülkeler üzerinden menşei (Ursprungszeugnis) belli olmayan ürünler nedeniyle zarar görmeye başlamıştır. Avusturya Türk Kültür Cemiyeti olarak burada AB’den, tam üye ülkelerin ulusal çıkarları ve Türkiye Cumhuriyeti’ne “istikrarsızlık” ihracatına son vermek için, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin modernleştirmesini talep ediyoruz.

Dikkat: Yasal boşluklar var

AB ve Türkiye arasında ortak bir ticaret politikası yok ancak modernleştirilmesi gereken, aksi takdirde asimetrik ve antidemokratik tarifelerin mevzu bahis olduğu ortak bir gümrük birliği var. Bundan her iki taraf da muzdarip. Türkiye ile olan Gümrük Birliği’nin modernleştirilmemesi nedeniyle koruyucu tedbirler yeterince iyi kontrol edilemiyor. Sonuç olarak mallar, muhtemelen yasa dışı ithal ediliyor ve yasa dışı iş ilişkileri kuruluyor. Yani kontrol edilemez “yasal bir boşluk” (Grauzone) ortaya çıkıyor. Bu da AB ekonomisinin ve elbette Avusturya’nın çıkarlarına ters düşüyor.

Avusturya, AB Dönem Başkanlığı ile birlikte bu problemi mercek altına alabilir ve hükümetin kati bir şekilde reddettiği tam üyelikten bağımsız olarak AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin modernizasyonunu üstlenebilir. Bu daha inandırıcı, dürüst ve güvenilir ilişkilerin inşasına kapı aralar. Bu durum ayrıca Avusturyalı ve AB’li girişimcilerin ve iş dünyasının yararı içindir.

Bu nedenle gerek AB gerekse Türk girişimcilerin Gümrük Birliği’ndeki çıkarları bağlamında AB’nin Türkiye ile eşit seviyeye taşınması (Türkiye’de kim iktidarda olursa olsun) çok daha mantıklıdır. Esas itibariyle böylece, otomatik olarak öngörülemeyen sorunları da beraberinde getiren istikrasızlık da meydana gelmez.

Diğer taraftan AB, AB-Türkiye Gümrük Birliği üzerinden bu modernleşme gerçekleşmediği takdirde Türkiye’ye kayıtsızca istikrasızlık ihraç etmeye devam edecektir. Bu adil değildir. Konu barış olduğunda bunun AB değerleri ile de hiçbir ilgisi yoktur. Bunun sonucu istikrarsız Türkiye’den AB’ye ve özellikle de Avusturya’ya aynı şekilde istikrarsızlık ithal edilmesidir. Bunu istemiyoruz. Bu konuda dostça uyarmak zorundayız.

 

 

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner