Nuray Mert’ten yine „Kandırıldık“ açıklaması

Nuray Mert bugünkü yazısında AKP’nin ilk iktidara geldiği dönemde söyledikleriyle şimdiki sözlerinin farklı olduğunu yazdı.

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert bugünkü “İslamcılık, çirkin itiraf” başlıklı yazısında, AKP’nin ilk iktidara geldiği dönemle bugünkü söylemlerini karşılaştırdı.

Mert yazısında “AK Parti kurulduğunda, biz ‘İslamcı’ değiliz, ‘muhafazakâr demokratız’ dediler. Buna karşı, ‘laik kesim’, ‘takıyye yapıyorlar’ dedi, ‘adamlar/kadınlar kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa esas olan odur, beyan esastır, zihin okuması yapmayın’ dedik. Doğru olan budur, insan için haysiyetli olan, sözüne sadık olmak ve buna karşılık, karşındakinin ‘sözüne inanmak’tır. Ama, şimdi kalkmışlar ‘Biz aslında başından beri İslamcıydık, birbirimizi biliyorduk, şartlar müsait olmadığı için düşündüklerimizi açıkça söylemedik’ diyorlar” diye yazdı.

“DEMEK Kİ KARŞINIZDAKİ ‘İSLAMCI’ İSE…”

Hükümete yakın yazarlardan alıntı yapan Mert şu ifadeleri kullandı:

“İslamcı Ahmet Taşgetiren, AK Parti kurucuları için, ‘Milli Görüş gömleğini çıkardıklarında… Kuran’ı referans almayacağız dedikten sonra da İslamcı idiler… Asla bize takıyye yaptıklarını inanmadım‘ diyor (Star 27 Nisan 2017). Yani, kendi aralarında takıyye yapmamışlar, ama kendilerine inanan herkese ‘maslahat’ diye ‘takıyye’ yapmışlar, söyledikleri bu. İslamcı ilahiyatçı Hayrettin Karaman; konuyu biraz daha açıyor; ‚Ülkenin resmi ve anayasal düzeni İslamcı bir partinin kurulmasına ve amacını gerçekleştirmek için çalışmasına izin vermiyor. Peki, bu durumda siyaseti ve partiyi amaçları için kullanmak isteyen İslamcılar ne yapacaklar? Makul, zamanında, yerinde, usulüne uygun adımlar, söylem ve eylemlerle amaçlarına hizmet etmeye çalışacaklar… İslamcı, parti dahil bütün araçları ve imkânları davası için kullanır, kullanışsız olanlara iltifat etmez‘ (Yeni Şafak, 30 Nisan 2017).

Bu şu demek; amaca ulaşmak için her yol mubahtır, yalan söylenebilir, sözlerine inanan insanlar aldatılabilir, kullanılabilir. Dost, düşman kimse, ‘Müslümanlık’ ile ‘İslamcılığın’ ne kadar birbirinden ayrı şeyler olduğunu bu denli açık izah edemezdi. Öyle bir ‘İslamcı’ tablosu çiziyorlar ki, bırakın Müslümanlığı ‘haysiyetli bir insan’ tanımından o kadar uzak ki, düşmanları bile bu kadar ileri gidemezdi. Zira, ‘İslamcı’ diye tanımlanan kişi veya çevre, yalanı mubah, aldatmayı zaruri, gizli niyet taşımayı meşru ve makul görüyor. Demek ki, karşınızdaki ‘İslamcı’ ise, sözüne güvenmeyeceksiniz, çünkü sözünün arkasında durmayacak. Yalan söyleyecek, çünkü onun için sizi, sistemi, hukuku, siyaseti amaçları için ‘kullanmak’, aldatmak meşru. Amacına ulaşmak için her yolu mubah saydıktan sonra, ‘atı alan Üsküdar’ı geçecek’ siz derdinize yanacaksınız.”

“BU DENLİ REZİL EDİLMEYİ HAK ETMİYOR”

“Böyle bir amaç, böyle bir dava nasıl bir amaç ve davadır?” diye soran Nuray Mert köşesini şöyle sürdürdü:

‘Müslümanlara yakışır düzen kurma’ iddiası, yalan söylememek, kimseyi aldatmamak, olduğu gibi görünmek gibi sıradan insan faziletlerini yok sayacak ama sonuçta kuracağı düzen ‘Müslümanca’ olacak! Bu nasıl bir mantıktır, bu nasıl bir ahlaktır?

Taşgetiren diyor ki, ‚Çıkarlarınız elverdiği ölçüde Batı ile de, başkaları ile de ilişki kurabilirdiniz‘ (27 Nisan 2017). Öncelikle Türkçesi bozuk, doğrusu ‘imkânlarınız elverdiği ölçüde’ veya ‘çıkarlarınız gereği’. Bunu geçelim, zira bırakın Osmanlı medeniyetini ihya etmeyi, pek çoğu düzgün Türkçe yazamıyor. Daha önemli olan cümlenin mahiyeti, kurnazlık, çıkarcılık ve yalancılığa ideolojik süs verme girişimi, nerden baksanız çirkin bir itiraf! Başkaları, yani Batılılar ve daha önemlisi, ‘demokrat’ oldukları için İslamcıların hak ve hukukunu savunanlar ile çıkar temelli ilişkiler kurulacak, siz demokrasi adına çaba gösterdiğinizi sanırken Ahmet Bey’in kafasında bin bir plan olacak, zamanı gelince karşınıza geçip bunları yüzünüze söyleyecek. Bana sorarsanız, İslamcılık dahil hiçbir ideoloji bu denli rezil edilmeyi hak etmiyor, içlerinde doğru bildikleri yolda sözünün arkasında duranlar, bedel ödemeyi göze alanlar var, olmalı.”

“HALİFEYİ KİM SEÇECEK”

Cumhuriyet yazarı Mert “İtiraf ettikleri tıynetle davrandıkları için İslamcılar ile tartışmak bile mümkün değil” diye yazdı ve şu ifadeleri kullandı:

“Öyle olmasa, hiç olmazsa İslamcılıktan ne kastettiklerini anlar, doğru, yanlış, iyi, adil veya değil tartışması yapabilirdik. Soruyoruz, cevap gelmiyor, Halifelik mi isterler, o halde halifeyi kim seçecek? İslamcı siyaset ve ilahiyatçılar arasında kimin ‘doğru yolu’ (sırat-ı müstakim) temsil ettiğine nasıl karar verilecek? Yok, halife değil, ‘liderlik’ esas ise, böyle bir tanım var mı, mahiyeti ne? En çok oyu almak mı, oysa İslamın çıkışı, belli değerler adına hareket eden bir azınlığın çoğunluğa isyanı değil miydi? Cevap yok, ama alsanız da yarın o cevabın arkasında durmalarının güvencesi yok, öyle değil mi?”

Mert daha önce kendisinin AKP’ye destek vermesi için „kandırıldı“ eleştirisi yapanlara, „Evet, belli ki kandırıldık, ama iyi ki kandık!“ yanıtını vermişti.

Nuray Mert hep „kandırıldık“ diyor?

 

Nuray Mert’ten HDP’ye kandırılma dersi

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, HDP’nin Dolmabahçe mutabakatı stratejisine „‚İktidar sizi kandırdı‘ demiyorum, siz kanmaya o kadar hevesli idiniz ki“ dedi.

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, HDP’nin Dolmabahçe mutabakatı stratejisini ile AKP ve PKK’nın savaş politikasını eleştirdiği yazısında „‚İktidar sizi kandırdı‘ demiyorum, siz kanmaya o kadar hevesli idiniz ki“ dedi. Mert daha önce kendisinin AKP’ye destek vermesi için „kandırıldı“ eleştirisi yapanlara „Evet, belli ki kandırıldık, ama iyi ki kandık!“ yanıtını vermişti.

„SİZ KANMAYA HEVESLİ İDİNİZ“

„Oysa sadece bir yıl önce, bu zamanlarda, Dolmabahçe’de İmralı’dan gelen bir mektup çerçevesinde güya bir ‘mutabakat’ sağlanmıştı. O nedenle, en iyisi filmi tekrar geri sarıp, ondan sonra neler olduğuna oradan bakmak. Sahi, neyin mutabakatıydı o, kim ile kim arasında idi, Parlamento dışında bir zeminde meşruiyeti ne idi? Gerçi hemen ardından, iktidar geri adım attı, ama anlamı neydi o fotoğrafın? Bu mutabakata fazlaca bel bağlayan Kürt siyasetçileri kusura bakmasınlar, ama olan biten bir tiyatro oyunundan farksızdı“ diyen Mert yazısında HDP’yi şu ifadelerle eleştirdi:

„Şimdi, hiç olmazsa hükmü bir hafta dahi sürmeyen (ve dahi süremeyecek olan)’Dolmabahçe mutabakatı’nın birinci yıldönümünde, yaşanan manzaraya bakın, bırakın ‚tarihi müzakere‘ güzellemesini! Artık kabul edin, ortada tarihi olan bir şey yoktu. ‚İktidar sizi kandırdı‘ demiyorum, siz kanmaya o kadar hevesli idiniz ki!“

„İYİ Kİ KANDIK“

Nuray Mert, daha önce kendisinin AKP’ye destek vererek kandırıldığına dair eleştirilerde bulunanlara „Evet, belli ki kandırıldık, ama iyi ki kandık! Kemalistler gibi darbeciliğe akıl yatırmayı, otoriterliğe savrulmayı reddettik. Hem kandırılmak, kandırmaktan tabii ki iyidir“ yanıtını vermiş, bu yanıt tartışma konusu olmuştu.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner