LİNZ. Yukarı Avusturya’nın başkenti Linz şehrinde, 2024 Aralık ayının ikinci haftasına denk gelen günde yaşanan olaylar ve Linz Bölge Mahkemesi’nde görülen dava Krone Gazetesi’ne „Sanki gangster filmindeyiz“ başlığıyla haber oldu. Linz mahkemesinde 4 Suriye ve bir Alman asıllı dört erkek ve bir kadın hakkında gasp yoluyla adam kaçırma, ağır bedensel zarar verme ve Silah Yasası’nı ihlal etme suçlamalarıyla açılan dava başladı. Bu kişilerin Türk asıllı kurbanın serbest bırakılması için kardeşinden 175.000 Euro talep ettikleri mahkeme kayıtlarına ifade olarak geçti. Kaçırılan Türk asıllı Avusturya vatandaşı adam bir tanığın ihbarı sayesinde Viyana’da serbest bırakılmıştı.
Çetenin lideri kısa süre önce tutuklandı
Davanın başlamasından birkaç gün öncesine kadar sadece üç Suriyeli erkek ve bir Alman kadın suçlanmıştı. Suçun beyni olduğu iddia edilen beşinci bir Suriye asıllı şüpheli ise kısa bir süre önce Almanya’da tutuklanarak Avusturya’ya iade edildi.
Kaçırıldı, dövüldü ve Viyana’ya götürüldü
Yaşları 26 ile 43 arasında değişen çoğu Suriye asıllı sanıklar, savcı tarafından 1 Nisan 2024’de Yukarı Avusturya’nın Linz şehrinde bir barın önünde Türk asıllı Avusturya vatandaşına pusu kurmak ve onu bir minibüse zorla iterek alma ve kaçırma ile suçlanıyor. Mahkeme süresinde, „Alman kadın minibüsü Viyana’ya götürürken, mağdur Türk sanık olan Suriye asıllı ikisi tarafından acımasızca dövülmüş ve tekmelenmiştir. Bunun sonucunda Türk asıllı mağdurun birkaç kaburgası kırılmış ve vücudunda çürükler oluşmuştur. Ayrıca ağzına bir tabanca sokulduğu da iddia edilmiştir. Diğer Suriye asıllı sanıklar ikinci bir araçla minibüse Viyana’ya kadar eşlik etmişlerdir.“ ifadeleri dikkat çekti.
İhbar fidyecileri ele verdi
Kaçırılan Türk asıllı Avusturya vatandaşı adamın bir arkadaşı, Alman kadının arabanın sahibi olarak tanımlanabilmesi ve cep telefonunun bulunabilmesi için polise çok önemli bilgiler verdi. Araç daha sonra Viyana’da ele geçirildi, kurban serbest bırakıldı ve beş şüpheliden bunlardan 3 Suriye asıllı ve bir Alman vatandaşın dördü yakalanarak gözaltına alındı. Bir Suriye asıllı ele başı Almanya’ya kaçtı ama daha sonra Almanya’da tutuklandı ve Avusturya’ya iade edildi.
“Bunu sadece bir gangster filminde gördünüz”
Avusturyalı Savcı Linz bölge mahkemesinde olayla ilgili olarak , “Bunu ancak bir gangster filminde görebilirsiniz” dedikten sonra jüriye dönerek, “ Şantajla adam kaçırmanın acımasız, mafyavari bir zorlama biçimi“ dedi. Mahkeme sırasında 4 Suriye asıllı sanık olayı “küçümsüyordu” diye yazan Krone Gazetesi, mahkeme savcısının ağzından şunları yazdı: „Mağdur Türk, zaten Mart 2024 ayından beri bu 4 Suriye asıllı tarafından Linz’de takip ediliyordu ve bulunduğu yer gözetleniyordu. Suçun işlendiği gün bir toplantı yapılmıştı. Savcı, gerekçe olarak beş sanığın kardeşinin, mağdurun kardeşiyle birlikte Türkiye’de altın işlemleri yaparak borçlandığını belirtti. Bu 175.000 avro kaçırma eylemi yoluyla gasp edilecekti.“
Sadece borçları tahsil etmek için
Suriye asıllı birinci sanığın savunma avukatı, daha önce üç mahkumiyeti bulunan Suriye asıllı müvekkilinin suçunu kabul etmesine rağmen, “hukuki değerlendirmenin yanlış olduğunu” söyledikten sonra, „Çünkü ortada “gasp amaçlı adam kaçırma” yoktur. Aksine, müvekkiline verilen emir, inkar etmiyoruz “yasadışı yöntemler” kullanarak da olsa “borçları tahsil etmekti. 26 yaşındaki Suriye asıllı müvekkilim bunu kabul etmiştir ve bu nedenle de “yıllarca hapis yatacaktır”. dedi.
Gangster filmi gibi olayda 41 yaşındaki Alman asıllı şoför kadın, „Sadece üçüncü sanığa bir iyilik yapmak istedim ve bu nedenle minibüsle Viyana’ya gitmeyi kabul ettim, ama daha fazlası değil“ diyerek kendini savundu ve savunma avukatı beraat talep etti. 3 Suriyeli tarafından bu kadar patırtılı, gürültülü ve itmeli minibüse atarak kaçırma, dövme ve sesleri duymadığını ifade eden Alman asıllı kadının ifadeleri inandırıcı gelmedi.
Kurban üzerinde baskı kurmak istedi
37 yaşındaki Suriyeli sanık avukatı da müvekkilinin “kesinlikle yalnız olmadığını”, ancak aklı başında ikiz kardeşinin kendisini ikna etmesine izin verdiğini söyledikten sonra, “ Elbette amaç Türk asıllı mağdur üzerinde baskı kurmaktı, bu nedenle müvekkilimin “tehlikeli tehditler, zorlama ve özgürlükten yoksun bırakma” suçlarını kabul ediyoruz.“ dedi.
