Lüksemburg’ta AB Sığınma Zirvesi:AB ülkeleri daha sert iltica kuralları üzerinde anlaştı! Ya Türkiye?

Geçtiğimiz perşembe günü bir araya gelen AB'nin içişleri bakanlarının, sığınmacı anlaşmasında Türkiye'nin daha doğrusu vatandaşlarının aleyhine AB’nin ise lehine orta yolda birleşmeleri ne anlama geliyor? AB iktidarları haklı olarak kendi yerli halkını ve devletini düşünüyor. Ya Türkiye'deki iktidar?

Birol Kılıç, Viyana’dan analiz ve gözlemler, 9.06.2023

AB’nin dış sınırlarında toplama kampları gibi „sığınma merkezleri“, „daha sert ve sıkı kontroller“,  Avrupa Birliği üye ülkeler arasında sığınmacıların daha eşit dağılımı. Bu başlıklarla Lüksemburg’da vuku bulan zirvede, AB daha sert bir iltica politikası üzerinde anlaşmış durumda.  Haziran 2023’de Lüksemburg’da  AB sığınmacı zirvesini  izleyen Türk uzmanlar, „AB’ye güya tam üyelik müzakereleri devam eden Türkiye’nin ve yerli halkının çıkarlarının dikkate bile alınmamasının nedeni, son yirmi yıldır ve özellikle 2015 yılından bu yana Türkiye’deki iktidarın para karşılığında adeta Türkiye’yi bir sığınmacı cehennemine çevirmesidir. AB, ‘Türkiye’ye para veririz, sığınmacıları ekonomik sorunu olan Türkiye’ye yollarız’ kafasında. Türkiye’yi kabuslu yıllar bekliyor.“ dedi.

Avrupa Birliği başkanı başta olmak üzere Almanya, Avusturya başbakanları ve dışişleri bakanlarının 28 Mayı 2023’te AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı ardı ardına acil kodları yan cümle kurmaksızın kutlamalarının nedeni bir daha belli oldu. AB’nin adeta AB üyeliğinden atmak istediği Macaristan‘ın Başbakanı Orban, Erdoğan’ın kazanması için tüm hükümetin kiliseye gidip dua ettiğini açıklamıştı. Hedef Türkiye üzerinden AB’ye sığınmak isteyen Suriye, Afgan ve Afrika asıllı vatandaşların Erdoğan hükümetine para ödeyerek Türkiye’de kalması. Alkışların nedeni bu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çektiği eziyet kimsenin umurunda değil.

Avrupa Birliği, en başta Türkiye’den gelecek sığınmacılara ve sonunda tüm AB sınırlarından gelecek sığınmacılara karşı adeta demirden yüksek kale ve örgüler kurduktan sonra şimdi de yakalananları sınırlarda tutma, toplama kamplarında toplama ve eğer sığınmak için şartlar yeterli değilse geldikleri ülkelere geri yollama konusunda anlaştı.

Konu aslında çok basit, Türkiye ve diğer Akdeniz ülkelerinden özellikle Afrika’dan İtalya, İspanya başta olmak üzere AB ülkelerini kapsıyor. Yıllar süren çekişmelerin ardından AB ülkelerinin, AB iltica kurallarının sıkılaştırılması konusunda anlaşmaya varmasının nedeni aslında Türkiye’de Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanlığına seçilmesi. Geçtiğimiz perşembe günü Lüksemburg’da bir araya gelen AB içişleri bakanları, somut olarak sığınmacıların AB içindeki dağılımının yanı sıra Avrupa dış sınırında bulunan başta Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan sınırları ve kalma hakkı kazanma ihtimali düşük olan kişilerin iltica başvurularının ön incelemeye tabi tutulmasını ele aldı.

Başta Suriye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Afrika ülkelerinden gelen sığınmacılar veya Amerika lideri Biden’ın Erdoğan ile girdiği at pazarlığı sonucunda Taliban’dan kaçan erkek sığınmacıları Türkiye’ye yollaması ile başlayan trajediden sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve vatandaşlarının “sığınma” adı altında korkunç bir istila ile karşılaştığını ifade eden Türkiye’deki muhalefet partilerinin “AB’nin hafta sonu aldığı bu kararlar karşısında ne diyecekleri” merak ediliyor.

Yasanın nihai metni için AB devletlerinin şimdi AB Parlamentosu ile müzakerelere başlaması gerekiyor.  Avusturya İçişleri Bakanı Gerhard Karner (ÖVP) halka açık bir toplantıda sonucu „ileriye doğru atılmış iyi bir adım“ olarak nitelendirdi. Avusturya Başbakanı Nehammer ve Dışişleri Bakanı Schallenberg’in 28 Mayıs’ta Erdoğan’ı ilk kutlayan AB liderlerinden olmaları dikkat çekti. ABD Başkanı Biden ve Taliban liderlerinden sonra.

İçişleri Bakanı Karner’ın „Mevcut sistem çalışmıyor. Ancak daha ileri adımlar da atmalıyız. Onu iyileştirmenin gerekli olduğuna inanıyoruz.“ sözleri aslında başta Türkiye’den gelecek sığınmacıların daha da azaltılması için “öncelikle sınırlarda ne yapılacağının belirlenmesi ve geri yollamak için kesenin ağzının Türkiye için açılması” olarak yorumlandı. Kısaca gerek ekonomik gerekse iklim nedeniyle bir sığınmacı hapishanesine dönen Türkiye’de, yerli halkın hayatını cehenneme dönüştürüp hatta seçimlerde Türkiye’de vatandaşlık bilincine ulaşmamış insanlara vatandaşlık verilerek seçimleri manipüle etme oyunlarının olmasına yol açmaya devam edecek. AB liderlerinin kendi vatandaşlarını ve vatanlarını korumaya almasına kimse şaşırmış değil. Ama Türkiye’nin iktidarının “Suriye Şam’da cuma namazı kılacağız” diye çıktığı İhvan Müslüman Kardeşler siyaseti ve Türkiye Cumhuriyeti ve halkının düşürüldüğü pozisyonun, uzmanlar ve muhalefet tarafından “adeta yerli halka ve Cumhuriyete açılmış bir savaş ve istila olarak” yorumlanması da şaşırtıcı değil.

Kitabın ortasından özetini yazalım

Kitabın ortasından izninizle  özetini yazmak gerekirse.

Lüksemburg’da  Haziran 2023’de yapılan  AB sığınmacı zirvesinin bir amacı var. Türkiye ve Türk halkı  için hayra alamet hiç değil. 2023 Aralık ayında AB’nin merkezi Brüksel’de parlamentosunda bağlayıcı önümüzde AB’nin elli yıl mülteci ve sığınmacı siyasetini etkileyecek kanunları çıkartmak ve var olan kanunları revize etmek. AB lehine ve üçüncü ülkelere aleyhine. Mesela AB tarafından güvenilir ülke ilan edilen Türkiye….

Okuduğumuz raporlar artı konuştuğumuz AB siyasileriyle çıkardığımız özetleri çok açık yazmak gerekirse.  Uzun vadete özellikle Suriye ve Afganistan´dan başta Almanya, Avusturya ve diğer AB ülkelerine düzensiz dedikleri ama özünde kaçak olarak Türkiye üzerinden gelen sığınmacıları insan başı 10 bin 30 bin avro arası para vererek (rüşvet vererek) başta Türkiye’ye geri yollamak.  Bu Suriye ve Afgan mültecileri sorunu AB’nin arka kapılarında başlarına Ankara iktidarının kendi İhvan siyasetinin ve batı düşmanlığının artı ABD’nin kabul edilmez emperyal egoist siyasetinin getirdiğini ifade edenler çok.

Bu manada bu Lüksemburg’da imzalanan ve Brüksel’de finalize edilecek hepsi yaldızlı sözler arkasına saklanarak yapılan bu anlaşmalar içinde saklanmış ifadeler lokomotif ülke başta Avusturya’nın ÖVP iktidarı ve Almanya’da SPD iktidarı doğruldusunda kendi ülke çıkarları doğrultusunda gitmesi tesadüf değildir. Nedeni çok basit;  Avusturya yakın doğu sınırlarında Almanya ile insan haklarının yüksek olduğu demokratik bir ülke olarak sığınmacı ve mültecilere maddi ve manevi daha yüksek bir gelir ve yaşam olanağı sunduğu için AB’de etkilenen ilk iki ülkedir.

Sığınmacılar kendilerine adeta „köpek muammelesi“ yapan az gelir alacakları, yaşam standardı düşük bir olan Macaristan veya Yunanistan gibi ülkelerde kalmak istemiyor. Öbür tarafdan  Avusturya ve Almanya ülkelerinde 2015’den sonra  bu düzensiz göçle yaşadıkları sorunların müsebbiplerini ülkesinde istemiyor. Kesin bu işi halletmek istiyor ve ülkesinde sıfır ve sıfıra yakın  kaçak düzensiz göçmen ve olanları başta Yunanistana ama özünde Türkiye’ye geri yollamak istiyor.

Açık konuşalım. Bunun için aslında rüşvet olan binlerce avro parayı kişi başı sığınmacı için ödemek için AB kanunlarını değiştirmek için Lüksembur’da buluştular. Bu parayı aslında rüşvet ve dolandıcılıklara yatkın başta Yunanistan ve Türkiye’deki düzene ve rejime akıtarak korkunç bir bataklığa su taşıdıklarını bilmeleri gerek diyenlere AB siyasilerinin kulakları tıkalı. Eski dönem bitti.  AB ülkeleri kendi yerel halkı tarafından haklı olarak korkunç bir baskı içinde , vatan haini değiller ve vatanlarını para, mal ve makam için satmıyorlar ve kanunlar artı muhalefet ve işleyen özgür basın buna müsade etmez.. Türkiye iktidarı sınırlarını korumuyor ve Suriye’de korkunç bir bataklığın içine hem Türk milletini hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin sokmuş durumda. Almanya ve Avusturya bundan sonra Schengen vizesinde haklı olarak AB’de zorluk çıkaracak iki ülke. Çünkü Türkiye’den Schengen vizesi ile gelenler sığınmacı olarak başta Almanya ve Avusturya’da şu anda kalma ihtimalleri yüksek değil. Kalanların oranı artıyor. Artı başta  Suriye ve Afgan asıllı sığınmacılara  Türk vatandaşlığı verilmiş durumda. Bunların Türk vatandaşı olarak Şengen vizesi ile geldiklerinde yaptıkları yine Almanya ve Avusturya’da sığınmacı olarak başvurmaları.

Almanya ve Avusturya’da Türkiye’de ekonomik sıkıntı ve demokrasi düzenin bozulması ve adalet devletinin yok edilmiş olması nedeniyle Türk vatandaşları resmen Afgan ve Suriye vatandaşlarıyla  sığınma ve mültecilik sıralamasında birincilikte yarışıyorlar. Utanılacak bir durum.

Türkiye güvenli ülke olarak AB tarafından bilinçli bir şekilde tanındığı için ilk etapta işte bu  ekonomik sığınmacı adı verilen Türk vatandaşlarını AB’den başta Almanya ve Avusturya’dan resmi yollarla geri yollayacak. Daha sonra sıra parayla kafa başı Suriye ve Afgan vatandaşları gelecek. 2023 sonunda işte bu anlaşmanın bu önemli noktası Lüksemburg’da pişirildikten sonra  Aralık 2023’de AB merkezi Brüksel’de parlamentosu tarafından karar bağlanacak. 2024 ve 2025’de icraatları okuyacağız. Çünkü 2025’de Almanya’da seçim var. Not edelim.

 

Avusturya’nın ÖVP’li AB Milletvekili Karas: „Ancak yol hala uzun“.

İçişleri Bakanı ÖVP’li Karner’in partisinden meslektaşı Avrupa Parlamentosu Üyesi Othmar Karas ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada „Avrupa Birliği Konseyi’nin nihayet AB Parlamentosu ile müzakere masasına oturmasını“ memnuniyetle karşıladığını ifade etti.

Karas yolun hala uzun olduğunu söyledikten sonra “Aynı zamanda dış sınırların korunmasının AB’nin bir yetkisi haline gelmesine ve dış sınırda tek tip sığınma prosedürlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Dayanışmaya dayalı bir dağıtım anahtarı ve sahada daha koordineli bir yardım gerekmektedir.“ dedi. Bu ifadeleri Türkiye’deki siyasilerin nasıl anlaması gerekiyor ?

Kesin olan birçok AB ülkesinin hızlı çözüm için bastırıyor olması.

AB´ye yönelik yüksek sayıdaki sığınmacı ve iltica başvuruları ve Haziran 2024’te yapılacak AB seçimleri göz önüne alındığında, birçok AB ülkesinin hızlı bir çözüm için baskı yapmasına şaşırmamak gerekiyor, çünkü başta Avusturya ve Almanya’da olmak üzere yerli halk, sadece erkeklerden oluşan ve çoğunluğu medeni olmayan bir dünyandan gelen ve yerli halkı rahatsız eden sığınmacılardan rahatsız. Bundan dolayı Avusturya ve Almanya’da aşırı ve popülist sağ birinci parti olma yolunda ilerliyor. Buna rağmen yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre, AB içişleri bakanlarının müzakereleri çok zorlu geçmiş. Özellikle Avusturya, İtalya ve Almanya gibi ülkeler çeşitli noktalarda iyileştirmeler talep etmiş durumda.

Peki uzlaşma ne diyor ?

AB içişleri bakanlarının uzlaşması, esas olarak kalma ihtimali olmayan sığınmacı ve göçmenlere çok daha katı bir muamele yapılmasını öngörüyor.

Gelecekte, güvenli kabul edilen başta Türkiye gibi ülkelerden gelen insanlar sınırı geçtikten sonra gözaltı benzeri koşullar altında sıkı bir şekilde kontrol edilen  toplama kampları gibi kabul merkezlerine gönderilecekler.

Burada normal şartlarda altı ay içerisinde iltica etme şanslarının olup olmadığı incelenecek. Eğer şansları yoksa derhal geri geldikleri ülkeye mesela Türkiye’ye geri gönderileceklerdir.

Roberta Metsola, Avrupa Parlamentosu Başkanı’nın ifadelerine dikkat , “AB dış sınırında ağır yük altındaki üye ülkelerle daha fazla dayanışma iyidir.  Daha katı iltica prosedürlerinin yanı sıra, AB’nin dış sınırlarında ağır yük altında bulunan Üye Devletlerle daha fazla dayanışma içinde olunmalıdır. Gelecekte bu artık gönüllü değil, zorunlu olmalıdır. Mültecileri kabul etmek istemeyen ülkeler tazminat ödemek zorunda kalacaktır.“

 

Bu ücretin sığınmacı başına takribi 22 bin avro olduğu öğrenildi.

Bu durumdan pek memnun olmayan kendi ülkesine özellikle Türkiye’den gelen sığınmacıları başta Avusturya’ya yollayan Macaristan gibi ülkelerin bu nedenle plana karşı oy kullanması dikkat çekti.

Avusturya’nın muaf tutulup tutulmayacağı sorusuna karşılık İçişleri Bakanı Karner’in „Geçen yıl yani 2023 Avusturya 110.000’den fazla sığınma başvurusu aldı. Örneğin Macaristan-Sırbistan sınırında polis memurlarımız var. Başka dayanışma önlemleri de alındı ve diğer ülkelerden de giderek daha fazla dayanışma bekliyoruz.“ ifadelerini not alalım. Kimden bekleniyor dayanışma? Elbette başta Macaristan ve Sırbistan’dan.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser de bu konudaki bir soru üzerine Avusturya hakkında olumlu anlama gelecek şu yorumu yaptı: „Avusturya da bunun bir parçası, o ölçüde bu AB ülkeleri arasında dayanışmaya kendilerini adadılar. Örneğin İtalya gibi ülkeler dayanışma görevinden faydalanabilir. BM Mülteci Ajansı’na göre İtalya bu yıl Akdeniz’i geçen 50,000’den fazla göçmeni kayıt altına aldı. Bunların çoğu Tunus, Mısır ve Bangladeş’ten geliyordu ve bu nedenle yasal olarak kalma ihtimalleri neredeyse hiç yoktu.“

Peki Avusturya’nın iktidara yürüyen sağcı Partisi FPÖ ne diyor

„ÖVP’li İçişleri Bakanı Karner, sığınmacıların yeniden dağıtılmasını önlemeye yönelik temel vaadinden vazgeçti. Avusturyalıları sırtından bıçaklıyor“ diyen FPÖ lideri Herbert Kickl ve FPÖ güvenlik sözcüsü Hannes Amesbauer hayal kırıklığı içinde olduklarını ifade ediyor, bu da kanunların sertleşeceği anlamına geliyor.

AB Parlamentosu ile bir anlaşmaya varılması halinde FPÖ, Avusturya’da bu iltica paketi konusunda bir referandum yapılmasını talep etti. Kickl, ülkeye gelen sığınmacılara sağlanan sosyal yardım sistemlerinin çok farklı olması nedeniyle planlanan yeniden dağıtım modelinin de işe yaramayacağı konusuna dikkat çekti.

FPÖ’nün AB Parlamentosu’ndaki delegasyon başkanı Harald Vilimsky anlaşmayı „Doğru yönde atılmış bir adım, ancak çok geç ve yeterli değil. Yeni sınır prosedürünün göçmenlerin en azından bir kısmını dış sınırda durdurma ve daha hızlı bir karara tabi tutma girişimi olması, Avusturya gibi Birlik içindeki ana etkilenen ülkeler üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilir. Ancak uygulamanın gerçekten işe yarayıp yaramayacağı belli değil. Emin değildi. AB’de son derece düşük olan sınır dışı etme oranlarının nasıl arttırılacağı da tamamen belirsiz.“ şeklinde değerlendirdi.

Bilinmesi gereken bir dıger nokta bu sığınmacı reform toplantısında Polonya, Macaristan, Malta, Slovakya ve Bulgaristan tarafından desteklenmemiş olması. Çek Cumhuriyeti anlaşmanın ardından dayanışma mekanizmasına katılmak istemediğini açıkça ifade etti. Polonya ve Macaristan da geçmişte benzer görüşleri dile getirdi.

Anlaşmanın ardından AB Parlamentosu ile müzakereler başlayabilir. Bu nedenle de hala değişiklikler olabilir. Çeşitli düzenlemeler öngören iltica ve göç anlaşmasının tamamı için 2024’teki Avrupa seçimlerinden önce bir uzlaşmaya varılması gerekiyor.

Türkiye’nin adının geçmediğine bakmayın ana konu aslında Türkiye. Çünkü Türkiye iktidar sayesinde AB’nin resmen paralı mülteci hapishanesi haline gelmiş durumda. O yüzden Erdoğan tekrar seçilmesi AB ülkelerini çok mutlu etmiş durumda.  Bu anlaşmanın ardından AB Parlamentosu ile müzakereler başlayacak. Çeşitli düzenlemeler öngören iltica ve göç anlaşmasının tamamı için 2024’teki Avrupa seçimlerinden önce bir uzlaşmaya varılması hedefleniyor.

AB için bu sığınmacılar kendi halkları ve devletinin geleceği için sınırsız aşırı yük ve AB göç konusunda ne yapacağını şaşırmış durumda. Türkiye’nin bu manada ileride iklim sorunları çoğalacak, bunun da ötesinde AB’nin resmen para verip yollayacağı ve almayacağı sığınmacıların istilası ile bir merkez hapishanesi olması muhtemel.

Biliyor muydunuz?, „Türkiye´ye iltica eden veya başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’den ikamet izni talep eden münferit yabancılar ile topluca sığınma amacıyla Türkiye sınırlarında  gelen yabancılara ve olabilecek nüfus hareketlerine uygulanacak usul ve esaslar hakkında  Türk hükümeti yönetmelikler çıkarmış.“  Bu yönetmenlikler AB’nin izni ve kontrolü dışında yapılabilir mi? Türk ekonomisini 70 cente muhtaç durumdan beter eden iktidar AB´nin pençesine oyuncak edilmiştir diyenler haksız mı ?

https://www.multeci.org.tr/wp-content/uploads/2016/12/1994-Yonetmeligi.pdf

Relevante Artikel

Back to top button