VİYANA. Yeni Vatan Gazetesi geçen 2024 Kasım ayında , „Avusturya kaynıyor. 30 yaşında Türkiye göçmeni bir kadının yirmi sekiz yaşında evlilik dışı ilişkiden doğan bir haftalık bebeği Viyana’da hastanenin çöplüğünde öldürülmüş olarak bulundu.“ şeklinde Melek adlı bebeğin öldürülmesi haberine geniş yer vermişti.
Bir yatak örtüsü, bir kağıt torba ve siyah bir plastik torbaya sarılmış halde – küçük Melek’in cesedi, Favoriten kliniğinin yanındaki bir çöp takribi 7 ay önce konteynırında bulundu. Mahkemesi bugündü Henüz yedi günlük olan bebek, kendi annesi tarafından psikolojik sorunlardan dolayı öldürüldü. “Ben bir canavarım, biliyorum” diyen Türkiye göçmeni 30 yaşındaki kadın, Landl’deki cinayet mahkemesi duruşmasında kendini acıma duygusuna kapılıyor. 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karar kesin değil.
Aradan takribi yedi ay geçmiş durumda. Tarih 7 Temmuz 2025. Viyana Eyalet Mahkemesi’ndeki jüri üyelerinden neredeyse hiçbiri, Türkiye göçmeni bir annenin psikolojik sorunlar nedeniyle annesini öldürüp bir çöp bidonuna attığı küçük Melek’in korkunç olayını medyadan duymamış değil. Yine de, savcı açılış konuşmasına başladığında jüri üyelerinin yüzlerinde dehşet beliriyor. “Sanık, doğumhanede bile bebeği nasıl kurtaracağını düşünmüş. Bunlar polise verdiği ifadesinde söylediği sözler.”
30 yaşındaki kadın “ailenin kara lekesi”
Melek adlı kız çocuğu geçen yıl 14 Kasım 2024’de öğleden sonra Viyana’nın Favoriten semtindeki bir hastanede doğdu. “O ailenin kara lekesi” diyor savunma avukatı Astrid Wagner. Çünkü 30 yaşındaki kadının ailesi, yurtdışında hapis yattığı için kızlarının babasıyla ilişkisine şiddetle karşı çıkıyordu. Üstüne üstlük plansız ve evlilik dışı bir hamilelik de eklendi.
Kürtaj için çok geçti – hamilelik testi pozitif çıktığında Melek ismi verilecek kız çocuğu 19 haftalıktı. Katil anne için “Kız bunu sadece saklamakla kalmadı, hatta tamamen unuttu” diyen savunma avukatı Wagner, „Hesaplanan doğum tarihinden bir ay önce sancılar başladı ve bebek prematüre olarak dünyaya geldi.“ dedi. Sanık, „Onu göğsüme koyduklarında, onun bir melek olduğunu anladım” diyor.
“Onu nereye bırakacağımı bilmiyordum”
„Perşembe günü hastanede bana taburcu olacağımı söylediler. O anda her şey karardı. Onu nereye götüreceğimi bilmiyordum“ diye hatırlıyor Türkiye göçmeni Avusturyalı kadın. Evlatlık vermek ya da bebek kutusuna bırakmak. 30 yaşındaki kadının sonunda aldığı kararın dışında her şey daha iyi olurdu. Oysa pek çok seçenek vardı: Bebeğin babası, bebeği sabırsızlıkla bekliyordu ve hatta beşiğini bile kurmuştu.
Sanık, “Onu giydirdim, hazırladım ve yorganın üzerine koydum.“ Melek’i hastaneden bir kağıt torba içinde taşıdım, elinde siyah bir çöp torbası vardı – bebeğin üşümemesi için. Onu bir yere bırakmak istedim, öldürmek değil.” dedi.
Sonra küçük kız ağlamaya başladı. “Onu boğmaya çalıştım ama başaramadım.” Sonra ne oldu? “Sonra onu yere attım.” “Yere ne?” diye sordu yargıç. ‘Attım’ diye fısıldadı kadın. “Kaç kez?” – “Üç kez.” Melek ağlamayı kesene kadar… Yani Melek adlı bebek üç kez yere sert bir şekilde öldürüldü.
Mahkemede kendine acıma ve gözyaşları
Krone Gazetesi mahkeme haberini çılgın kaçırma hikayeleri, büyük bir polis operasyonu ve bir günlük arama sonunda, bebeğin cesedi bir çöp konteynırında bulundu diye verdi. “Şimdi zamanı geri alabilseydim, her şeyi farklı yapardım. Melek hala hayatta olurdu,” diyen 30 yaşındaki sanık kadın kendine acıyarak, “Ben bir canavarım, biliyorum.” dedi.
Jüri üyeleri, genç kadını cinayetten suçlu bulmak için uzun süre düşünmez. 20 yıl hapis cezası uygun görülür. Karar daha kesinleşmedi. Sanığın itiraz etme hakkı var.
Kaynaklar:
Dehşetin itirafı: “Bebeğimi seviyordum, ama onu öldürmek zorundaydım”
-
-
-
-
