Merhum Mehmet Küpeli’nin ardından…

Şefkatle gülen insan Mehmet Küpeli Allah'dan rahmet sevdiklerine sabırlar dilerim. Mekanı firdevsi cennet olsun. 

Hayatımızın belirli dönemlerinde  bazı insanlar iz bırakırlar. Onlar ile çok görüşmüş olmanız gerekmez. Onlar izlerini oumlu veya olumsuz bırakır ve yaşadığınız sürece bu insanlar aklınıza gelir.

Kabul edelim insanız …Bazılarını pek sevinmiyerek bazılarını ise özlem ile hatırlarsınız hakkında her şeyin daha iyi olmasını niyaz edersiniz.

Merhum Mehmt Küpeli ile çok sık görüşmesek de  hayatımızda iz bırakmış insanlardan birisi olmasa vefatını öğrenince yüreğim acı bir şekilde yanmaz ve gözlerimden durduramadığım sıcak yaşlar akmazdı herhalde. Bu sabah ögrendim….

Sert bir mizacı vardı…

Çok sığara içiyordu…Çok keyifli sığara içiyordu…

Kolay bir ortamdan gelmiyordu. Ama dostlarına ve sevdiklerine karşı çok şefkatli ve sıcakkanlıydı. Basitliği sevmiyordu. Oturmasına, kalkmasına ve giyimine titizlikle dikkat ediyordu. Farklı bir insandı. Viyana‘da muhafazakâr kesimin 1990 yılları içinde  en zarif, kibar, ağzından çıkana bir diplomat kadar dikkat eden, siyaseti bilen ama içine girmeyen dost canlısı bir insandı desem onu o zamanlar tanıyan herkes ‘evet’ der herhalde.

1990 yıllarında Viyana Teknik üniversitesinde öğrenciydim, öğrenciliğim döneminde toplumsal sorumluluk bilinciyle kısa adı EATA olan ‘Avrupa Türk Akademisyenler Birliği’ Halkla İlişkiler temsilcisi olarak da çalışmalar yürütüyordum, merhum Mehmet Küpeli ile tanışmam o sıralara rastlar.

Merhum Mehmet Bey toptan sucuk gibi alanlarda iş insanıydı. Yanına çalışanlardan bir kişi de  şu anda Ankara’da Başbakanlık Müşaviri olarak işe başlatılan daha sonra Yurt Dışı Türkleri ve daha sonra değişik görevlerde bulunan Gürsel Dönmez çalışıyordu. Hatılıyorum. Bir kere ziyaret ettim onları. Sucuk sıyırıyorlardı ve paketliyorlardı.  Bir kişi daha vardı yanlarında adını unuttum. Almanya’ya kaçtı diye duydum… O gün sıcak bir çay  ile  kardeşhane sohpet farklı fikirlerde olsak bile hoşuma gitmişti.  Daha sonra diğer alanlarda ticaret alanını geliştirdi merhum.

„Vizyon“ Özal zamanında Özal’ın çok kullandığı çok popüler bir kelimeydi. Bizim kısa adı EATA adli derneğin kurulmasında Özal’ın sadece manevi emeği  vardı ama maddi desteği yoktu…Ankara’da EATAcılara bir Vizyon’dan bahsediyordu…24 Ocak kararları ile Amerika’nın bir numaralı icracıydı…Daha sonra öğrendik. Ama yumuşak kucaklayan babacan bir yapısı vardı.

İçişlerimize Berlin merkezli bu derneğin ne dönemin ANAP’ı ne de başka partiler karışmıyordu. Herkes farklı görüşten gelip üye olabiliyordu.  O zamanlar ANAP tek başına iktidardı. Ama hala demokrasi Türkiye’de kör topla vardı. Kabul edelim…

Avrupa‘da  EATA adı altında yedi sekiz ülkede ayrı ayrı dernekler olarak kurulmuştu. İlk Avusturya‘da yönetiminde sonra Avrupa Merkezi Berlin Yönetimi’nde yer aldım. Dernek birçok projeye Avrupa çapında imza atıyordu. Avusturya‘da çok ciddi projeler geliştirdik. Aksiyonlar ve protestolarımız ses getirdi.

Gençtik ama eğitim yanında Sivil Toplum Örgütü EATA ile topluma hizmet ediyorduk. Kimsenin elini taşın altına koymadığı dönemlerdi.

Rahmetli Özal‘ın  muhafazakar Başdanışmanı Viyana‘da Türkiye Vizyonu  adlı toplantı yapmak istiyormuş.

“Güzel bir yer olsun ve Türkler ’in güzel yerlere gelmesini istiyorum.” diyen Mehmet Küpeli adli Milli Görüş’e yakın bir işadamı “Bu işi ancak Birol Kılıç düzenler. Takip ediyorum. Harika çalışmalar  yapıyor bu gençler ”  diyerek ve  tanışmak istemiş. Yaşımız yirminin başları.

Projeleri getiriyor, arkadaşları motive ediyor ve bir yerinden ben ancak tutabilirim hep birlikte diyerek projelerin çok ses getirmesini sağlıyordum. Bir yandan ağır bir Viyana Teknik Üniversitesi Elektronik Haberleşme  ve Tıp Mühendisi Fakültesi öğrencisiydim. Arkadamda 5 Semester İstanbul Tıp Fakültesi eğitimi vardı.

Tüm EATA’da görev almış arkadaşların hepsi masum, dürüst, pırıl pırıl ve hepsi gönülden çalışıyordu.
“ Başka Hicranlar olmasın” diye başlayan bir başörtülü evli hanımına yapılan saldırı ve haksızlık Avusturya‘da ve Türk basınında ses getirmişti. Viyana Ekonomi Üniversitesin’ de Türk vatandaşı öğrencilerin Irak Halepçe katliamından dolayı muaf oldukları öğrenci harçlarının kaldırılmasını isteyen bir Profesöre çok sert, medeni ve diplomatik bir metni,“ asıl Alman öğrencilere Almanya’nın Halepçe katliamında kullanılan zehirli  gazi Iraklı Saddam‘a satmasından dolayı muaf olma durumunu kaldırın.”

Mektubumuzu binlerce basmış ve her yerde dağıtmıştık. Çok ses getirdi. Hem Üniversite Öğrenci Gazetesi hem Avusturya hem Türk basını yazmış ve geri adım atılmıştı. Bunun  gibi onlarca proje ile yolumuza devam ediyorduk. Hepsi fahri ve inanarak yaptığımız STK projeleriydi.

Viyana’da EATA’nın ‘modern Türkiye’nin kurucusu ve Kurtuluş Savaşı Önderi Atatürk’ konulu toplantılarımıza Avrupa’nın her yerinden katılım büyüktü.

Genç yaşta başladığımız yayıncılık ve ticari alanda başarılarımızın içimizde  modern muhafazakâr ve laik genç Türk Üniversite öğrencileri vardı.

İşte böyle hızlı  fahri çalıştığımız bir ortamda merhum Mehmet Küpeli ile beni tanıştırdılar. Farklı bir insandı. Çok okuyamamış ama kendini, belli çok okuyarak yetiştirmişti. Ağzından çıkan  her kelimeye dikkat eden, basitliği sevmeyen, sıcak, dostça ve şefkatli bir dili vardı. Çalışmalarımızı ve bizi uzun zamandır takdir ile  takip ettiği belli oluyordu.

Sempatisi ve takdir ettiği insanlara başından itibaren hayranlıkla konuşması ve genç yaşımıza rağmen bu kadar sıcak davranarak,“ Birol kardeşim” diye başlayan konuşması ve ,“ bu organizasyonu mutlaka desteklemeni istiyorum. Sen bu işi yaparsın” diye bizi motive etmesi hoşuma gitmişti. Gözleri yalan söylemeyen, şefkatli babacan tavrı ve kendine güveni çok hoşuma gitmişti. Yapmacık değildi. Doğaldı. Tersi olsa itici gelirdi. Merhum Mehmet Küpeli sevdiği ve takdir ettiği insanlara çok şefkatli davranıyor ve kıymet veriyordu. Ondan bunu öğrenmek bile aslında benim için çok önemli kazançtı. Hatta bir ara onun o zamanlar salam sucuk atölyesini ziyaret ettik.  Hoşuma gitmişti ortam. Çalışmak, üretmek, sohbet ve güzel projeler. Kimse kimseyi değiştirmek istemiyordu. Gürsel Dönmez’in yanındaki diğer genç Almanya’ya genç bir kızı kaçırmadan dolayı kaçmıştı…

Gürsel Dönmez ise daha sonra Viyana din öğretmeni ve Türkiye’de AK Partisi için kariyer yapan Gürsel Dönmez’i 1990 yıllarında Viyana Teknik Üniversitesi eğitimin sırasında sucuklar arasında tanışmıştım. Daha sonra Viyana’da din öğretmeni olarak kendisiyle selamlaşıyor eskiye olan ahe vefadan ötürü kısa sohbetlerimiz oluyordu . Dönmez daha sonra AK Partisi ile önemli mevkilere atandı.  Onunla Türkiye’ye gitmeden 16.Viyana’da ETAP lokantasında en son görüştüm. Heyecanlıydı.

 

O dönem Avusturya şubesinin başkanı değerli ve örnek genç olarak tanıdığım Vedat Kurnaz arkadaşımızdı. Viyana Teknik Üniversitesi bir üst dönemde okuyordu ve sevdiğim, saydığım ve çok dürüst ve değer verdiğim bir insandı. Babası ATIB‘in üçüncü Viyana‘da  Keinergasse ATIB’in yönetimindeydi. Vedat da yapılmasını isteyince, tamam dedik.

Toplantıyı dünyanın en güzel otellerinden biri olan Hotel Imperial‘da derhal en güzel salonunda bir yer ayırt ederek ve tarihleri karşı taraf ile teyit ederek başladık.

Davetiye ve dağıtımını yaptık ve  Hotel Imperial‘in en güzel salonunda güzel bir toplantı yaptık. Mehmet Küpeli‘yi en önde selamladık ve teşekkür ettik. Toplantıya takribi 200 kişi katıldı. Küpeli gelip bana sarıldı,“  teşekkür ederim ufak bir ricada bulundum, müthiş bir toplantı çıkardınız”  dedi.

Bizim açımızdan da prestijli bir yerde 1990 yıllarında dile kolay takribi 30 yıl önce böyle bir toplantı yaparak 20 yaşlarında  Avusturya Türk Toplumuna hizmet etmek büyük bir mutluluk idi. Bu tür toplantıların Viyana’da ilk de defa şaka yapmıyorum 1990 başlarında Imperial otelde yapılması özgüven ve örnek teşkil etmesi açısından önemli idi.

Küpeli bu projenin sponsorlarından biriydi. Benim de kendi işim olduğu için bir kısmını kendim üstlendim. Prestijli toplantıyı borçsuz harçsız hallettik.

Yoksa derneğin bu  işi yapacak parası yoktu. Zaten bu işler böyle olur. Eller cebe atılması gerekiyor. Tüm projelerimiz içi ilk başta kendimiz elimizi cebimize atmamız gerekiyor. Ona buna yalvararak bu işler olmaz. STK üzerinden proje adı altında para kazananları görünce insan şaşırıyor.

Güvenilir dernek bu işleri üstlenir ve sponsorları dışardan  bulur ve derneğin temsilcileri ve yönetimi bu işten para kazanmaz. Önemli kural.

Merhum Mehmet Küpeli ile yollarımız hep kesişti. Bazen Cuma namazlarında bazen de başka toplantılarda. Mesafeli dostça abi kardeş ilişkilerimizde onun içten gülüşü ve benim koluma girişi ve samimiyeti gerçekti. Sahte değildi. Farklı siyasi kulvarların insani olsak da birbirimize hep saygı, sevgi ile yaklaştık.  Merhumun kalbimin hep sıcak bir yerinde yeri vardı. Aklıma gelince hayır duasını içimden eksik etmezdim. Bazı insanlar iz bırakır. İşte Küpeli öyle bir insandı.  Sohbetlerinde duygusaldı.  Derinliği vardı ama hep bir yön vardı. Daha sonra Viyana‘da açtığı süpermarketleri ve toptancılık işini bir anda bırakıp Türkiye‘ye gitmeden önce bir ara görüştük. Bir toplantıda görüşmüş eve giderken özel araba ile ayni yönde gideceğimizden eve giderken yine güzel bir sohbete koyulmuştuk. Mesajları önemli idi. Onun yanında geçen zamanda insan isterse çok şey öğrenebilirdi. Onun dinlemeyi de seviyordum. Bu kadar zor ortamlardan gelip kendini yetiştirmesini önemli buluyordum.

Sevdiği ve takdir ettiği insanlara bunu belli ediyordu. Ben de onun bu halini hep sevdim ve saydım.

İş ilişkimiz hiç olmadı. Beni kazanmak istedi ama ben ticari ve yayıncılık alanlarında çalışıyordum, alanlarımız farklıydı. Onun dostluğu, sohbetleri ve arada sırada görüştüğümüzde şefkatli gülüşü  aslında rahmetli babamı hatırlatıyordu. Babam gibi sığara içiyordu…

Türkiye’ye gitti hiç görüşemedik. Sıkı bir AK Partili ve Erdoğan dostu idi..

Farklı fikirlerde olmamız birbirimize olan saygı ve sevgimize etkisi hiç olmamıştı. Tam tersine. Farklı bir insandı…

Hep sordum onu. En son bundan bir yıl önce yazın Gumpendorfer Caddesi‘nde bir terzi dükkânının önünde sığara içerken gördüm. Sarıldık, kucaklaştık. Sanki niye son yıllarda hiç görüşmedik gibi sitemde bulundu. Sarsılmış bir hali vardı ve, „…senin gibi insanlara ihtiyacımız var Türkiye’de. Hatalar yaptık.“ dedi.
Detayına giremedik….

Konuşmaya başlamadan özlem ile dostça telefon numaralarımızı değiştik. Sanki otuz yıl öncesi gibi samimi ve içtendi.

Kucaklaştık. “Mutlaka görüşelim. Seni Türkiye’de bekliyorum dostum” dedi.

Kısa süre sonra vefatını öğrendim…

Bilmiyorum…
Yüreğim yandı…
Gözlerim yaşlandı….
Sanki çok yakın bir dostumu kaybetmiş gibi kederliyim Viyana’da…

Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı dilerim. Mekanın firdevsi cennet olsun değerli dostum…

Birol Kılıç, Viyana, 23. Mart. 2020

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner