Türkiye Cumhuriyeti 100. yılına girerken büyük sorun: Avrupa’da çakma gazeteci-habercilere ve bunları kullananlara dikkat!

29 Ekim 2023 tarihine 10 gün kaldı. Yurt dışındaki Türk gazetecilerin sorunlarından bir tanesini yazmak farz. Türkiye’deki bayağılıklar ve meslek sorunları Avrupa ülkelerine adeta normalmiş gibi ihraç ediliyor. Bu kalitesizlikler ve bayağılıklar hem Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun aydınlanmasını, gelişmesini ve yaşadığı topluma entegre olmasını engelliyor hem de yerli vatandaşlar tarafından küçük görülmesine neden oluyor.

Bela geliyor

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı olan 2023’te 29 Ekim tarihine çok az kaldı, ama özgüveni ve yurt dışındaki saygınlığı zamanında dikkat çeken Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığının bizzat son yıllarda Türkiye’de bozulduğuna şahit oluyor ve bunun yansımalarını Avrupa başkentlerinde yaşıyoruz. Bunları yazma, çizme, eleştirme ve aydınlatma görevi olan Avrupa’da yaşayan gerçek Türk gazetecilerinin baş belası “ çakma Türkiye göçmeni gazeteciler.“ Kendileri aslında haberlik olan kişiler Türk gazetecisi kimliğiyle Avrupa şehirlerinde cirit atıyor. Eğer bir araba gibi bunların arkasına bir plaka takılması gerekseydi herhalde şu yazılırdı : „Bela geliyor.“

Nerede 4. Kuvvet 

Avrupa başkentlerinde gazeteci ve haberci kimliğini suistimal eden „çakma ve sahtekar gazetecilerin“ yanlışları yüzünden, sade vatandaşların ve o şehirdeki önemli kişi, kurum ve kuruluşların bu işi ciddi ve namusuyla icra eden gazetecilik ve habercilik mesleğini yapanlara toptan „aşağılama, küçük görme ve güvenmeme“ sorunu ile karşı karşıyayız. 4. Kuvvet olarak yanlışları yazma ve araştırma görevi olan ve güven veren ciddi habercilik ve gazetecilik temeli ve karakteri zayıf kişilerin  „ben gazeteciyim veya gazeteciyim“ diyerek elli yüz avro için yalakaca sosyal medya üzerinden yayın yaparak bu mesleği rezil etmesine dur denmesi gerekiyor. İşini ciddi ve güvenilir bir şekilde yapanları tenzih ediyorum. Ama onlarda bu durumdan şikayetçi. Bunun Viyana merkezli bir bir Türk Avusturya cemiyeti 1999 yılında kuruldu ve canlandırılması gerekiyor. Böyle bir meslek derneği Türk dönerciler arasında kurulmalı ve adın “ Dönerci Polisi“ denmeli . Çünkü Avusturya basınında son dönemlerde döner işini sevmeden, insanların sağlığını ciddiye almayan çakma dönerciler manşetlere girmeye ve tüm dönercilerin başını belaya sokmaya başladı. „Döner yedi zehirlendi“ artı ismi Türk mutfağında geçen bu sektöre büyük bir darbe vuruluyor. Bunun altında kültürel ırkçılık yapan Avustutya basını, siyasiler ve bürokratlar var. Bunun için işini hakkıyla yapan Türk dönerciler bir dönerciler derneği kurmalı ve sektörde bu işi ahlaksızca pis yapanları ifşa etmeli, hatta yerel sağlık makamları ve Avusturya Sağlık Bakanlığıyla bu işe el atmalıdır. Köpeksiz köyde değensiz gezenler adeta mafya gibi çalışmaktır. Bizden uyarması. Yeteri kadar bu konuda haber analiz yaptık. Dönelim kendi meslek alanımız olan medya ve gazeteciliğin sorunlarına.

Dalga geçiyorlar

Gazetecilerin veya medya mensuplarının en büyük sermayesi güvendir. Güven ancak icraatlar ve dürüst, ciddi, güvenilir habercilikle zamanla kazanılır. Ciddi haberci ve gazetecilerin yarı cahil, küstah ve mesleğini kötüye kullanan yerel siyasetçiler tarafından satın alınması, siyasetçi şıracının şahidi bozacı „çakma gazeteci“ misali bu ikilinin siyam ikizi gibi yan yana dolaşmasına neden oluyor. Kamuoyunun gözü boyanıyor. Bunu Avrupa’da yerli siyasetçiler ve gazeteciler görüyor ve Türk medyası ve siyasetçileriyle dalga geçiyor. Türkiye’de nitelik dolandırıcılık ve siyaset-medya-bürokrat-tarikat ve ticaret mafyasının küçük versiyonları Avrupa başkentleri ve büyük şehirlerde yaka silkilmesine neden oluyor.

Tehdit eden çakma gazeteciler

Gazetecilik ve habercilik mesleğini gazeteci kisvesi altında ilan almak için tehdit amaçlı kullanmayan, siyasilerin ve bürokratların etkisinde „etki ajanlığı artı istihbaratçılık yapmayan“  ve sadece mesleğini icra eden kişilerin ise bu duruma ses çıkarmaması onların da daha kendi sektöründe başlarına bela olan kişileri ayyuka çıkarmadıkları, sorunlar konusunda kamuoyunu aydınlatmadıkları için ,“ Korkak, sünepe ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın‘ ve çıkarcı“ kişilikle olduklarını adeta gösteriyor şikayetlerine neden oluyor. Buna dur diyecek ciddi haberciler, fotoğrafçılar ve gazeteciler.

Çakma gazetecilerin Avrupa başkentlerinde özellikle basa basa ,“ Ben gazeteciyim“ diye lafa başlamaları veya aslında para ve makam için siyasi aktivistlik kokan bir yazı altında “ Gazeteci isim soyadı“ yazmaları dikkat çekiyor. Gerçek bir gazeteci kendisine gazeteci unvanını vermez.

Toplum ona zamanla, haberleri ve duruşu ile güvenir ve ona “ Gazeteci“ der.Bu bir güvenin dışa vurumudur. Boş gürültüler, toplantılarda afra tafra kendi “ egosunu tatmin eden“ konuşmalar ile daha çok hiç bir mesleği öğrenmemiş bu mesleksiz bu çakma gazetecileri tanımak çok kolay. Bu satırın yazarıda her gün , her saat ve her saniye dikkat etmelidir, doğruların  merkezi değildir ve elinde  ahlak kantarı yoktur. Bunlar son 35 yıldır bu mesleğin içinde yayıncı olarak takip ettiklerimi tarihe not düşmek, ders çıkarmak amacıyla düşmek  boynumun borcu. Bu konuda tecrübeli olan insanların ses çıkarmaması onların ayıbı, korkaklığı, hesapçılığı, herkesle işini götürme kaypaklığı ve düşmüşlüğüdür. Aslında onların kalkıp 30 ve 40 yıllık tecrübeleriyle bu konularda zaman zaman uyarma ve tecrübelerini kamuoyuyla paylaşmaları gerekiyor. Tam tersi….

Bu  tür uyarıları yapmak zorundayız. Çok bildiğimizden değil. Midemiz bulandığından. 

Bu nedenle özellikle ciddi Türk Gazeteciler STK’larının, gazetecilerin, habercilerin ve bu alanda kalem oynatanları bu sorunu ciddiye almalarını ve mesleklerine bir saldırı  olarak görerek birinci gündem maddesi yapmalarını dostça tavsiye ediyorum.

Türk gazetecilere olan güven bu çakma gazeteci ve haberciler yüzünden yok oluyor

Gazeteci-Haberci kisvesi altında gönüllü veya „maddi ve manevi“ destek alarak „etki ajanlığı“ ve “nüfus casusluğu” yapanlar, toplum için kutsal olan bir mesleği icra eden gerçek gazeteci ve habercilere zarar verirken, öte yandan bu mesleğe ve Türk asıllı gazetecilere olan „ güveni“ Avrupa‘da sarsmaya hatta yok etmeye devam ediyor…

Bir örnek! Çakma gazeteci devlet temsilcisinden nasıl para dilendi ?

Viyana‘da bir gazeteci(!), geçtiğimiz aylarda Türkiye’den gelen devlet bürokratından, “Çektiğimiz filmin parasının yarısı ödendi. Diğer yarısı niye ödenmiyor ?“ diyerek fütursuzca tüm orada olanlar arasında söz alıyor…Buna müsade eden yine çakma ve meslekten  gelmeyen ve geldikleri ülkelerde Türkler ve aslında tüm Türkiye göçmenleri arasında karalama, alçaklık ve çakma gazetecileri kullanarak insanları birbirine düşüren devletin atadığı  ağzı boş laf yapan liyakatsız  ve devletin gücünü ve parasını kendi  siyasi ikbalı ve PR’ciliği için kullanan soytarı kişiler var.

Burada aslında sorulması gereken nasıl bu duruma müsaade ediliyor? Türk Devleti, çakma projeler ile birilerine Türk vatandaşlarının vergilerini peşkeş mi çekiyor? Siyasi nüfus casusluğu ve dediklerini yapsın diye para mı akıtıyor?

Gerçek bir haberci ve gazeteci, yurt dışında en başta yumruk kadar mesafede olması gereken hangi pozisyonda olursa olsun 4. Kuvvet olarak gözetlemesi, kontrol etmesi  ve gerektiğinde eleştirmesi gereken devletin bürokratından ve siyasetçilerden  söz alarak böyle bir istekte bulunabilir mi? Hayır…

Almanca diline vakıf olmamayan gazeteciler neyi takip ediyor ?

Çakma bir film projesi ile belli ki çakma gazeteciyi kanlandırmak için para hortumlamak amaçlı yapılan bu projenin çoğu cep telefonu ile çekilmiş, kesilmiş ve hatta gala bile yapılmış! Minare çalınıyor ya kılıfı da bu!

Hiç utanmadan ayağa kalkan bu çakma gazetecinin künyesi neredeyse boş belli değil!  Viyana veya Avusturya‘da künye olmaması suç ve hemen ceza kesiliyor!

Maliye Bakanlığı ve siyasi artı etki casusluğuna bakan Avusturya’nın yetkili emniyet masaları olaya el koyuyorlar! Para aldıkları reklamlara fatura kesmeyen, her yerden para almak için yalakalık ve köpeklik yapan bu çakma gazeteci-habercilerin ortak özellikleri: Laf kalabalığı, alavere dalavere, din ve Atatürk bezirgânlığı ve hiçbirinin yaşadığı ülke olan Avusturya‘da hava, su ve ekmek gibi ihtiyacımız olan Almanca diline vakıf olmamaları!

Düşünebiliyor musunuz güya Avusturya‘da yaşayan ve Türk toplumunu aydınlatacak olan bu çakma gazeteci ve haberciler, Almanca yazılı ve sözlü haberleri ne okuyabiliyorlar ne de anlayabiliyorlar!  İşleri güçleri çete şeklinde kendileri gibi çakma gazeteci ve haberciler ile Türkiye göçmenleri arasında partizanlık, laf taşıma, şantaj, nüfus casusluğu ve fotoğraf ve film servisleri…

Kol kırılsın yen içinde kalsın siyasetinden vazgeçilsin

Hala kol kırılsın yen içinde kalsın deniyor! Millet korkuyor! Şantajlardan…Laf taşıma ve dedikodulardan…Bunlara destek veren resmen devletin temsilcileri ve bu kişileri silah gibi kullanma peşindeler…

Çünkü arkalarında bunlara yol verenler devletin makam ve isimlerini kullananlar!

Türkiye’deki halkın vergilerini, yurt dışında ajanlık, nüfus casusluğu yaparak dürüst gazetecilerin ve STK temsilcilerinin ayaklarını kaydırmak için çakma, sahte basın medya temsilcilerine peşkeş çekenlerin ve bu maddi manevi desteği alan çakma gazeteci ve sahte habercilerin tüm gelirleri büyüteç altına alınmalı.

Bunlar gazeteci ve haberci değil, resmen ajan, provokatör ve nüfus casusları ve insanların şeref ve namuslarıyla oynamak için maddiyat, unvan ve protokol için her şeyi her kesim ile yapabilecek tıynette, her renge giren kişiler. Olan gazetecilik ve habercilik mesleğine oluyor. Buna karşı çıkmak da bu mesleği alın teri ve namusu ile yapan ve yapmak isteyen Türk gazeteci, haberci, karikatürcü ve yayıncılara düşüyor.

Gittikçe fakirleşen Türk halkının alın teri vergilerini, yurtdışında kendilerinin veya bağlı oldukları siyasi kurumların (güçlerin) propagandasını yaptırmak amacıyla “ajanlık”, “gönüllü ajanlık”, “etki ajanlığı”, “nüfus casusluğu” yapanlara peşkeş çekmek suçtur. Avusturya ve Almanya kanunlarına göre de suçtur. Meraklanmayın.

Özellikle eline bir fotoğraf makinesi, kamera veya cep telefonu almış, künyesi hiç olmayan, eksik ve yanlış olan, ister sosyal medya veya internette isterse yazılı medyada aktif olan bu sözde gazeteci-haberci kılıklı insanları kullananlar da suç işlemektedir!

Gazeteci kisvesi altında yaşadıkları ülkede girdikleri toplantılarda veya ilişkilerde neler olup bittiğini resimli, yazılı ve sözlü olarak gizli ve açık (Of the record/ On the record) not almak ve casusluk ruhuyla maddi ve manevi destek almak amaçlı hareket etmek suçtur…

Avusturya kamuoyu, siyaseti, medyası ve Avusturya‘da yaşayan Türk toplumu bu saydam olması gereken ilişkiler zincirini bilmek zorundadır!

“Güven“ üzerine kurulu olan ve 4. Kuvvet unvanı ile demokrasinin ve hukuk devletinin işlemesi için tüm güçleri kamu adına kontrol eden, eleştiren, düzeltilmesini isteyen gazetecilik ve habercilik gibi bir mesleği icra eden kişilerin içinde çakmalarını fark edebilmek ve kendileri manşetlik olan ve gerçek gazetecilik ile alakası olmayan bu insanların ister kravatlısı isterse kravatsızını tanımak vatandaşın en doğal hakkıdır!

Halkın vergilerini, yurtdışında çakma gazeteci habercilere hortumlamak veya bir partinin gizli veya açık siyasi propagandasını ve lobisini yapmak ve yaptırmak “nitelikli dolandırıcılığa ve nüfus casusluğuna“ girer!

Bu halkın vergileri ile toplanmış paraları alanlar, çocuklarına ve ailelerine haram para götürdüklerini bilsinler ve ortada gazeteci ve haberci kisvesi altında dolaşarak onun bunun hakkında gizli ve açık ajanlık, casusluk ve fırıldaklık yapmayı bırakıp toplum önünde öz eleştiri yapsınlar! Ortada büyük bir zalimlik vardır. Gazetecilik mesleğine ve gerçek gazeteci ve habercilere karşı zalimlik yapılıyor.

Yarın toptan tüm gazetecilere güven sıfırlanacak…Yazıktır,  günahtır ve ayıptır!

19.10.2022,  Birol Kılıç, Viyana’dan gözlem ve analizler

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner