Yeni kitap: Arnavut ulusunun inşası: Osmanlılardan İliryalılara

Arnavut tarihçi Dr. Olsi Jazexhiu bugün “çift başlı kartal” altında kendisini Arnavut kabul eden halkın 19.yüzyılın sonları ile 20.yüzyılın ilk yarısına rastlayan dönüşüm sürecini mercek altına alarak, tarihin nasıl yeniden yazılabildiğini ve bununla bağlantılı olarak bir toplumun nasıl yeniden inşa edilebildiğini, „Arnavut ulusunun inşası: Osmanlılardan İliryalılara“  gösteriyor. Osmanlılardan İliryalıların torunları Arnavutlara dönüşen bir halkın serüveni, bu halkın hem Balkanlarda nispeten büyük bir nüfusa sahip olması hem de Türkiye dahil olmak üzere pek çok ülkeye dağılmış bir diasporasının bulunması sebebiyle dikkatle incelenmeyi hak ediyor. Hatta bu serüvenin doğru anlaşılması Balkanların Arnavutlarından daha ziyade, bölgeyi anlayabilmek ve doğru politikalar belirleyebilmek için Türkiye’yi ilgilendiriyor.

 

YAZARIN TÜRKÇE BASKIYA TAKDİMİ

Dr. Olsi Jazexhiu

20. yüzyılın başına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan Müslüman çoğunluklu ulusların en çok tahrif edilen ve yanlış yorumlanan tarihlerinden biri Arnavutların tarihidir. Yaklaşık 600 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan Arnavutlar, Osmanlı’nın ve diğer Avrupa güçlerinin Balkanlarda yürüttüğü İslamlaştırma, göç, savaş ve barış süreçleri ile başka bazı politikalar sonucunda bir halk olarak şekillenmiştir.

Bugün kendilerini “Şiptar” olarak tanımlayan ve tek bir halk olduklarını düşünen Arnavutlar, Osmanlı döneminde Arnavut, Türk, Latin, Orumci (Bizanslı Rumlar), Geg, Tosk, Lab, Çam, Ulah vs. olarak tanımlanıyordu. Arnavutça konuşanların çoğunluğunu oluşturan Müslüman Arnavutlar, Balkanlardaki Türk İslam hakimiyetinin en önemli dayanaklarından biriydi. Müslüman Arnavutların çoğunluğu kendilerini büyük ölçüde Osmanlılarla özdeşleştirmişti. Müslüman Arnavutlar Osmanlı devleti için çok sayıda vezir, komutan, ulema ve memur yetiştirmiştir. Arnavutça konuşanların Sultan I. Murad döneminden Türkiye Cumhuriyeti günlerine kadar Osmanlı devletinde önemli roller üstlendiklerini görüyoruz.

Günümüzde Balkanlarda Arnavutça konuşanların yaşadığı bölgeler olan Makedonya, Yunanistan, Karadağ, Kosova ve Arnavutluk Osmanlı İmparatorluğu’nun ayrılmaz parçalarıydı. Müslüman Arnavutlar kendilerini Osmanlılarla özdeşleştirirken, Ortodoks Kilisesi’nin Helenleştirme politikaları, Millet Sistemi ve Yunanistan sebebiyle, Ortodoks Arnavutların çoğu kendilerini Yunan ya da Rum olarak tanımlamıştır.

Arnavutların Osmanlılarla bir arada yaşaması Birinci Balkan Savaşı döneminde sona ermiştir. Osmanlıları 1912’de yenilgiye uğratan Balkan Ortodoks Birliği, milyonlarca Müslüman’ı Güneydoğu Avrupa’da yeni kurulan Hıristiyan devletlerin ikinci sınıf vatandaşları haline getirmiştir. Yunanistan’da ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı’nda (daha sonra Yugoslavya olarak bilinecek) yaşayan Arnavut Müslümanlar ikinci sınıf vatandaş haline gelirken, Arnavutça konuşan Hıristiyanlar, Yunanlar, Makedonlar ve Sırplar arasında asimile edilmiştir.

Arnavutluk’taki Müslüman ve Hıristiyanların durumu Yugoslavya ve Yunanistan’da yaşayanlardan farklıydı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan Arnavutluk devleti, Müslüman ve Hıristiyan milletlerini bir ulusa dönüştürmek için Müslüman ve Hıristiyan nüfusa yönelik sekülerist politikalar benimsemek ve seküler, Arnavutçu bir kimlik geliştirmek zorunda kaldı.

Arnavutluk’ta 20. yüzyıl boyunca uygulanan sekülerleşme ve uluslaşma süreçleri, Arnavutları kimlikleri hakkında bir dizi miti benimsemeye zorladı. Bu mitler Arnavutları Osmanlı geçmişlerinden ayırmayı amaçlıyordu. Arnavutlara okullarında Müslüman ya da Hıristiyan, Osmanlı yahut Bizanslı olmadıkları, İliryalı oldukları öğretildi. İslam dünyasından ve Türkiye’den, Ortodoks Patrikhanesi’nden ve Yunanistan’dan tecrit edildiler. Onlara okulları ve devlet kurumları aracılığıyla Türk ve Yunan karşıtı bir nefret aşılandı. Arnavutların tarihi Avusturyalılar, İtalyanlar, Evanjelik Hıristiyanlar ve daha sonra Osmanlı geçmişlerini bir gericilik ve şiddetli İslamlaştırma dönemi olarak tasvir eden komünist tarihçiler tarafından yazıldı.

Bu kitabın yazarı olarak, Floransa’daki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü’nde doktora çalışmalarıma başladığım 2006 yılına kadar bu fikirlerin çoğuna inanıyordum. Doktora araştırmam sırasında Londra, Roma, Vatikan ve Tiran arşivlerini ziyaret etme şansına sahip oldum ve sayısız diplomatik rapor ve siyasi belgeyi okuduktan sonra Arnavutların bugün Arnavut devlet kurumlarının onlara öğrettiğinden farklı insanlar olduğunu anlamaya başladım.

Bu çalışmada, Arnavutların Osmanlılardan İliryalılara nasıl “dönüştürüldüğünü” göstermeye çalıştım. Osmanlı ve Osmanlı sonrası dönemlere ait hatıraları, diplomatik belgeleri, çeşitli seyyahların eserlerini, Balkanlardaki Avrupa kurumlarının faaliyetlerini ve Arnavutların kendi aralarındaki çatışmaları analiz ederek, Arnavutların Osmanlı Müslümanları ve Hıristiyanlarından seküler bir ulusa dönüşme sürecini ayrıntılarıyla ele aldım.

Bu çalışma Arnavut kimliği olgusuna ışık tutmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, İslam ve Ortodoks Hıristiyanlık ile Türkiye ve Osmanlıların Arnavutların modern kimliğinden neden ve nasıl çıkarıldığını göstermektedir.

Son olarak, bu yayının gerçekleşmesini sağlayan Türkiye’deki İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Vakfı Mütevelli Heyeti ile Yönetim Kurulu’na Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gürkan Biçen’in şahsında teşekkür ederim. Yine tercüme etmek suretiyle bu yayını mümkün kılan Dr. Hüseyin Erkan Bedirhanoğlu ve doktora öğrencisi Özgür Göndiken’e derin şükranlarımı sunarım.

Dr. Olsi Jazexhiu

Şubat, 2024
Kuala Lumpur, Malezya

https://onsozyayincilik.com.tr/urun?product_id=3991

 

ESERİN TAKDİMİ

 

Avrupa tarihi anlatımları sıklıkla Fransız İhtilali’nin milliyetçilik akımlarını tetiklediğini vurgular ancak milliyetçiliklerin yaratılış sürecinden aynı sıklıkla bahsedilmez. Bir bakıma, bugün bir ulus olduklarını kabul ettiğimiz ve bir devlete sahip olarak gördüğümüz toplumlar sanki tarihin kadim çağlarından beri hep böyleymiş gibi davranılır. Sürekli tekrar, okullaşma ve medya bu algıyı kanıksatır ve güçlendirir. Bu, siyasal düzenlerin inşası açısından izlenilmesi doğal bir yol olabilir. Ne var ki akademinin vazifesi siyasi tercihleri tahkim etmek değil, saf gerçekliği tespit etmek ve bu yolla toplumun hakikate ilişkin algısını şekillendirmektir.

Bu zihni ameliyede akademi, her bir veriyi menfaatler dengesi ile değil, hakikat terazisi ile tartar, ölçer ve yerli yerinde kullanırsa bilime ve topluma sadakat borcunu ifa etmiş olur. Aksi halde akademik bilgi ve çalışma siyaset endüstrisinin ham maddesine dönüşür ve bu da hem bilimin hem akademisyenin hem de bir bütün halinde toplumun nesneleşmesi sonucunu doğurur. Bu anlamıyla akademisyen, nesneleşmenin karşısında mücadele eden ve hakikate sadakati ancak ifa edildiğinde hitama eren bir borç kabul eden kişidir. Takdirlerinize sunduğumuz bu kitabın yazarı Arnavut tarihçi Dr. Olsi Jazexhiu bu borcunu Arnavut milliyetçiliğini incelediği doktora tezi ile ifa ediyor.

 

İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Vakfı olarak, akademik hayata katkı sağlamak amacıyla gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında yapılmış akademik çalışmaları Türkçeye ve Türkçe okur-yazar kitleye kazandırmanın önemini teyit ediyoruz. Bu cümleden olmak üzere, tarihçilerin toplumların inşasında üstlendiği rolü vurguluyoruz. Arnavut tarihçi Dr. Olsi Jazexhiu bugün “çift başlı kartal” altında kendisini Arnavut kabul eden halkın 19.yüzyılın sonları ile 20.yüzyılın ilk yarısına rastlayan dönüşüm sürecini mercek altına alarak, tarihin nasıl yeniden yazılabildiğini ve bununla bağlantılı olarak bir toplumun nasıl yeniden inşa edilebildiğini gösteriyor. Osmanlılardan İliryalıların torunları Arnavutlara dönüşen bir halkın serüveni, bu halkın hem Balkanlarda nispeten büyük bir nüfusa sahip olması hem de Türkiye dahil olmak üzere pek çok ülkeye dağılmış bir diasporasının bulunması sebebiyle dikkatle incelenmeyi hak ediyor. Hatta bu serüvenin doğru anlaşılması Balkanların Arnavutlarından daha ziyade, bölgeyi anlayabilmek ve doğru politikalar belirleyebilmek için Türkiye’yi ilgilendiriyor.
Bu kitabı Türkiye’de yaşayan ve burayı vatan kabul eden, Türk ve Arnavut arasında bir fark görmeyen, ancak Arnavutluk Arnavutlarının düşünce dünyası ile tanıştığında şaşkınlığa uğrayan Arnavut asıllı insanlarımızın hassaten okumalarının faydalı olacağına inanıyorum. Böylece romantik ve nostaljik ama çoklukla temelsiz söylemlerden, vakıanın gerçekliğine adım atılmış olunur ve kendisini Arnavut olarak tanımlayan ancak farklı tarihi süreçlerden geçen aynı halkın iki toplumunun/kolunun yeni bir zeminde tanışması sağlanabilir. Ancak bu şekilde Arnavut halkına Sultan Murad’ı hediye etmiş Türkler ile Türk halkına Mehmet Akif’i hediye etmiş Arnavutların müşterek tarihi yeniden ve doğru bir şekilde yazılabilir.
Dr. Olsi Jazexhiu’nun tezi hazırlama sürecini en başından itibaren yakından takip etmiş birisi olarak, kıt imkanlara rağmen sarf edilen büyük bir zihni ve bedeni emek ve gayretin mahsulü olan bu tezin Türkçe tercümesinin tarih okumalarına büyük katkı sağlayacağını umuyorum.
Tercüme ve metnin karşılaştırılması için birlikte göz nuru döken Dr. Hüseyin Erkan Bedirhanoğlu ile doktora öğrencisi Özgür Göndiken’e ve yine tezin kitaplaştırılması safhasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı
Av. Dr. Gürkan BİÇEN
Üsküdar
Şubat 2024

Relevante Artikel

Noch dazu:
Close
Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner