
2002’den, hem de Yeni Şafak Gazetesi’ne haber olmuş bir Atatürk büstü dolandırıcılığı anısı!
Avrupa’da Hürriyet Avrupa üzerinden gerçekleşen “Atatürk Büstü” sahtekârlığı. Hürriyet ismi neden artık güven vermiyor ve "Hürriyet Avrupa" de facto neden çöktü? 2002 yılında yaşadıklarım, Avrupa’da Atatürk Büstü sahtekârlığı ve Hürriyet’in çöküşünün anatomisini gösteren, tarihe not düşülmüş küçük ama anlamlı bir örnektir
Birol Kılıç, Viyana’dan gözlem ve analizler, 15.11.2020
Gazete, gazetecilik ve habercilik işinin en büyük kapitalı, sermayesi ve olmaz ise olmazı güvendir.
Gazeteciliğin en büyük sermayesi paradır diyenler yanılır. Gerçek sermaye, güvendir. Bu güven yıllarla inşa edilir; tek bir yanlış, tek bir suskunluk, tek bir çıkar ilişkisiyle yerle bir olur. Bugün 2020 yılının sonunda Hürriyet ve Hürriyet Avrupa ismi artık güven vermiyor kimse tarafından Almanya, Avusturya başta bayilerden satın alınmıyorsa bunun nedeni bu gazeteye güven duyulmamasıdır. Avrupa’da bir zamanlar günlük 150 bin bayi satışıyla gurur duyan “Hürriyet Avrupa” fiilen çökmüşse, bunun nedeni o güvenin sistematik biçimde tüketilmesidir.
Atatürk’ün ismini ve laiklik kavramını sürekli vitrine taşıyan bu çevreler, aslında o değerlere en çok zarar verenler oldu. Çünkü samimi değillerdi. Çünkü Atatürk’ün mirası; rant, reklam ve medya gücüyle değil, doğruluk, adalet ve sorumlulukla taşınır.
Avrupa’da bugün bin adet bayi satışı var mı Hürriyet Avrupa’nın…Nedenleri aslında Türkiye’de Hürriyet Merkezi’nin yanlış kararları yatıyor.
Bu çöküşün nedenleri araştırırken vereceğim önemli bir örnek aslında buz dağının su üstünde görülen ufak bir kısmı olmasına rağmen tarihe not düşmek açısından yaşadığım için önemli bir belge.
Hürriyet şu anda Yandaş Medya ..O ayrı bir konu ama önceden zaten bir çöküş vardı.
27 Nisan 2002 Cumartesi tarihinde Yeni Şafak Gazetesi‘ nde yayınlanan bu haber internette zor bulunuyor. Kaybolma ihtimaline karşılık ve şahsımı da ilgilendirdiği için arjivlemek ve tarihe not düşmek açısından Yeni Vatan Gazetesin’de yayınlamayı uygun buluyorum.
O dönem Hürriyet Avrupa’nın Frankfurt merkezine yolladığım uyarı yazıları utanç verici sorumsuzluğu anlatması açısından ilerde bu konuda araştırma yapacak kişiler için önem arz edebilir.( Birçok mektupları yayınlamıyorum. (Diplomatik, samimi ve gerçekten utanç verici.)
Logosuna Atatürk Türk Bayrağı ile 2002 yılında yayınlanan Hürriyet kendi Avrupa sayısında, „Her Eve Atatürk Büstü“ ilan reklamlarına tüm uyarılarımıza rağmen „para için“ Atatürk suistimaline ve dolandırıcılığına bakın nasıl bilerek alet oldu. İlanları veren kişiyi o zaman buldum ve defalarca konuştum. Adam tam bir „Selçuk Parsadanvari“ bir dolandırıcıydı.
Daha sonra dolandırıcılık ortaya çıkınca, Hürriyet Avrupa Gazetesi hiçbir özür dilemeden, sanki o ilanlar kendi sayfalarında yayınlanmamış gibi “Skandal! Her Eve Atatürk Büstü Kampanyası ile Avrupa’da Büyük Dolandırıcılık” manşetleriyle günlerce haber yaptı. Halbuki aylar önce defalarca uyarmıştım. Küstah ve kendini beğenmişlik hastalıklı bir durum. Sonradan bunu yapanlara işlerinden Türkiye’de atılınca yine sahip çıktım. Bu Atatürk büstündeki rezaleti hatırlatarak tabii.
Bu tutum, gazetenin o dönemki müdüründen haber sorumlusuna kadar Hürriyet logosu altında ne kadar pişkin ve sorumsuz bir yayıncılık anlayışına sahip olduklarını açıkça gösteriyordu. O an, bu insanların etik sınırları ne kadar kolay aşabildiğini görüp gerçekten bana güya yakın olan bu insanlardan hem tiksinmiş hem de ürkmüştüm. Üstelik bu dolandırıcılık, Hürriyet’in logosunda hâlâ Atatürk’ün bulunduğu bir dönemde yaşanmıştı. Daha da ironik olan, gazetenin bugünkü sahibi Demirören Holding’in 11 Şubat 2020’de bu Atatürk logosunu kaldırmasıdır. Peki o halde, o yıllarda yani 2002 yılında logosunda Atatürk’ü taşıyan Hürriyet için bu sembolün gerçek anlamı neydi?
Türkiye’nin En Büyük Sorunu: “Allah ve Atatürk ile Kandıranlar”
Bu olayın yaşandığı 2002 yılında, Hürriyet Avrupa’nın logosunda hâlâ Atatürk bulunuyordu. Ancak tam da o dönemde bu “Atatürk Büstü sahtekârlığı” ilan skandalı yaşandı. Haftalarca bu ilan Hürriyet Avrupa’da Atatürk büstü evlere yolluyoruz. Yollayın parayı evinize yollayayım ilanları Hürriyet Avrupa’da bu kişiden para alınarak yayınlandı. Tarihe not düşmek gerekir: Gazetenin patronu Aydın Doğan’dı, arkasında ise Doğan Holding vardı.
Türkiye’nin en büyük ve en derin sorunu, “Allah ile kandıranlar” kadar, 1923’ten sonra ortaya çıkan “Atatürk ile kandıranlar”ın da varlığıdır. Bundan kesinlikle eminim. Dinin ve Cumhuriyet’in kutsal değerlerinin birer araç haline getirilmesi, toplumsal vicdanı çürütür, ahlaki temelleri aşındırır.
Kur’an’da Lokman Suresi 33. ayet, bu tür sahtekârlıklara karşı özellikle Allah adına aldatmaya yönelik açık bir uyarı getirir: “Aman, o yaman aldatıcı seni Allah diye kandırmasın.” (Lokman, 33). Bu, samimi inananlar için bir ilahi uyarıdır — inancın istismarına karşı zihinsel ve vicdani bir direniş çağrısıdır.
Gerçekten inançlı insanlar için sığınılacak en güvenli liman, Kelamullah’ın kendisidir. Ne din, ne de Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet; hiçbiri çıkar ya da iktidar hırslarının oyuncağı olmamalıdır
Sormam gerekiyor. Peki laik ve Atatürkçü kesim için benzer bir uyanış çağrısı var mı? Atatürk’ün adını, ilkesini, düşüncesini kendi menfaati için kullananlara karşı aynı bilinçle bir savunma refleksi geliştirilmiş midir? Gerçek Atatürkçülük, onu bir ikon ya da ticari sembol olarak değil; aklın, bilimin ve vicdanın rehberi olarak anlamaktan geçer.
Türkiye ancak bu iki sahtekârlığın — “Allah ile” ve “Atatürk ile” kandırmanın — farkına vardığı gün gerçekten özgürleşecektir. Çünkü kurtuluş, ne şekilcilikte ne de sloganda gizlidir; hakikati ve adaleti samimiyetle arayan erdemli insanların vicdanındadır.
Bizi birleştirecek olan da işte bu erdemli ve ahlaklı insanlardır. Önce aramamız gereken, inanç ya da ideolojiden önce ahlaklı, liyakatli ve vicdan sahibi insanlardır. Onların Atatürk’e ya da Allah’a yakın olup olmadıkları, özelde elbette dikkat çekebilir; ancak bu bir ölçüt değil, sadece bir ayrıntı olmalıdır.
Gerçek kutup yıldızlarımız, inandığını yaşayan, adaletten sapmayan, insan onuruna saygılı erdemli insanlardır. Peygamber’in bir sıfatı vardı. „Emin insan“..Sıfatı budur. Emin ve erdemli insan. Unutmayın. Onları bulalım, değerlerini bilelim — hatta aynı fikirde olmasak bile, onların varlığına saygı duyalım.

Bu nedenle, 2002 yılında beni gerçekten sarsan “Atatürk ile aldatan” ilanlar üzerine yapılan Yeni Şafak haberi, aslında Hürriyet’in Avrupa’da 1980’li yıllarda günde 150 bine yaklaşan bayi satışlarından sonra yaşadığı çöküşün sembolüdür. Gazete, bundan tam dokuz ay önce, 11 Şubat 2020’de Atatürk logosunu kaldırarak kendi tarihî kimliğini de silmiş, erdemsizlik yolunda de facto olarak yok oluş sürecine girmiştir.
Bu olay, yalnızca bir basın skandalı değildir; logosunda yıllarca Atatürk’ün adını taşıyan Hürriyet’in eski patronaj yapısının, Türkiye’nin bugünkü hale gelmesinde oynadığı ikiyüzlü rolü de gözler önüne sermektedir. Atatürk’ün adını bir ticari marka gibi kullanıp, onun ilke ve ahlakını görmezden gelen bu anlayış, Cumhuriyet’in ve onan inanlarını vicdanını zedeleyen en ibretlik örneklerden biridir
Bugün Hürriyet Avrupa’nın bayi satışı binin altına düştüyse, bunun ardında sadece “yandaşlaşma” değil, daha önce başlamış olan ahlaki çöküş vardır. O çöküşü en çıplak haliyle gösteren örneklerden biri, 27 Nisan 2002’de Yeni Şafak Gazetesi’nde çıkan “Avrupa’da Atatürk Büstü Sahtekârlığı” haberidir.
O dönem Hürriyet Avrupa’da “Her Eve Atatürk Büstü” adlı bir kampanya ilanı yayınlanmıştı. Atatürk’ün 120. doğum yılı bahanesiyle “3 boyutlu puzzle büstler”, “Mercedes çekilişleri” ve “vakıflara bağış” vaatleriyle binlerce gurbetçiden toplamda 100 bin Euro toplandı. Kampanyayı düzenleyen kişi ortadan kayboldu; ne büst vardı, ne Mercedes.
Ben o dönemde Uluslararası Avusturya-Türkiye Basın Cemiyeti Başkanı olarak Frankfurt’taki Hürriyet Avrupa merkezine defalarca uyarı gönderdim. “Bu işte sahtecilik var, Atatürk suistimal ediliyor, önlem alın” dedim. Fakat Hürriyet’in yöneticileri, bu ilanlardan para kazandıkları için sessiz kaldılar. Ta ki dolandırıcılık patlayana kadar.
Ve ne yaptılar biliyor musunuz? Kendi yayınladıkları ilanları görmezden gelip, birkaç gün sonra utanmadan şu manşetleri attılar:
“ATA’yla YAP BOZ!”, “Ya paramı ya büstü!”, “Ata’nın adıyla kandırdılar!”
Sanki kendi gazetelerinde o sahte ilanları yayınlayanlar onlar değilmiş gibi. Bu, gazeteciliğin dibe vurduğu andı.
Atatürk’ün adını bir ticari araca dönüştürmek, en büyük saygısızlıktır. Bu olay, sadece bir dolandırıcılık vakası değil, ahlaki iflasın resmidir. Çünkü bir gazete, hem logosunda Atatürk’ün imzasını taşıyıp hem de onun adını böyle bir istismara alet edemez.
Hürriyet’in Avrupa’daki çöküşü işte o gün başlamıştır. Çünkü orada sadece gazetecilik değil, erdem kaybolmuştur. O günden bugüne Hürriyet logosu bile değişti ama ruhu bir daha geri gelmedi.
Bugün medyada “yandaşlık” eleştirileri elbette haklıdır. Fakat o yandaşlık, 2020’lerde değil; 2000’lerin başında, gerçeklerin yerine reklamın, vicdanın yerine çıkarın geçtiği gün başlamıştır.
Atatürk’ün en çok tekrarlanan ama en az anlaşılan cümlelerinden biri şudur:
“Basın hür olmalıdır, çünkü basın milletin müşterek sesidir.”
Basın, iktidarın, patronun ya da sermayenin sesi değil; halkın vicdanı olmalıdır.
Eğer bu vicdan bir kez satılırsa, o gazetenin sayfaları ne kadar beyaz olursa olsun, artık karanlıktır.
27 Nisan 2002 tarihli Yeni Şafak haberi bugün belki arşivlerin tozlu köşelerinde kaldı, ama o haberin taşıdığı mesaj hâlâ güncel:
Gazetecilikte güven bir kere kayboldu mu, bir daha asla geri gelmez.
Ve bu ülkede, hâlâ birileri Atatürk’ün adını kendi menfaatine kullanmaya devam ediyorsa, en büyük sahtekârlık hâlâ bitmemiş demektir.
Buyrun 27. Nisan.2002 yılından bundan 18 yıl önce yayınlan Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanan haber
27 Nisan 2002 , Yeni Şafak Gazetesi ,Cumartesi
https://www.yenisafak.com/arsiv/2002/nisan/27/g4.html
Avrupa’da Atatürk Büstü sahtekarlığı
Hürriyet’in Avrupa baskısında Hayati İpek’in verdiği „Her Eve Atatürk Büstü“ kampanyasına ilişkin reklamlara aldanan gurbetçiler dolandırıldıklarını ancak iki ay sonra öğrenebildiler. Uluslararası Avusturya Türkiye Basın Cemiyeti Başkanı Birol Kılıç, defalarca Hürriyet yetkililerini uyarmasına rağmen önlem alınmadığı ve ilanın para alınarak basıldığı öğrenildi.
Frankfurt/İstanbul Hürriyet’in Avrupa baskısında yayınlanan ilanlar nedeniyle sahtekarlığa çanak tutulduğu öne sürüldü. Atatürk büstü karşılığında para ödülü ve seyahat ödülü vaadiyle bir kampanya düzenleyen Hayati İpek isimli kişi, 100 bin Euro topladıktan sonra ortadan kayboldu. Atatürk’ün istismar edildiği gerekçesiyle Hürriyet Avrupa’ya tepki gösteren Uluslararası Avusturya Türkiye Basın Cemiyeti Başkanı Birol Kılıç, defalarca Hürriyet yetkililerini uyardığını, ancak herhangi bir sonuç alamadığını ifade etti. Hürriyet okurları ise yargıya gitmeye hazırlanıyorlar.
Her eve Atatürk büstü
Hürriyet Avrupa’da geçen ocak ayında ‚Her eve Atatürk Büstü“ kampanyasıyla ilgili olarak yayınlanan ilanlarda vaadler şöyle sıralandı:
„Atatürk’ün doğumunun 120. yılında 3 boyutlu Puzzle Büstünü görülmemiş bir fiyatla 49 Euro satışa sunuyoruz. Amacımız her Türk ailesini bir büst sahibi yapmaktır. Satın alacağınız her Atatürk büstü için Türkiye devletine 3 Euro teberrü etmiş olacaksınız. Satın alacağınız büst size 500.000 Euro kazanma şansı veriyor. Gazete ilanını keserek hesabımızın bulunduğu bankaya veya bir postaneye giderek 49 euro ödemenizi yapınız. Size bol şanslar diliyoruz. ilk para yatırana 1 Mercedes C180+seyahat. Her 1000.nci para yatırana bir seyahat. Her 10.000.nci yatırana
1 Mercedes c220cdi+Seyahat.. 40.000.nci para yatırana 100.000 Euro para“
Hürriyet sorumluluğunu gizledi
Aynı kampanyada Hayati İpek, her büst başına Türkiye’deki Mehmetçik Vakfı, Lösemili Çocuklar Vakfı, Sokak Çocuklarını Koruma Vakfı ile Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na büst başına 3’er euro verileceğini vaat etti. Hayati İpek tarafından gösterilen hesaba para yatıran Türk işçiler, kampanya süresi bittikten sonra dolandırıldıklarını anladılar. Topladığı paralarla sırra kadem basan Hayati İpek’in hiçbir kimseye büst göndermediği ortaya çıktı.
Hürriyet, okurlarından gelen tepkiler üzerine sahtekarlığı duyurmak zorunda kaldı. Hürriyet, ilanlarını yayınladığı Hayati İpek’in gerçekleştirdiği sahtekarlık olayı için, 21 Nisan 2002 günü, „ATA’yla YAP BOZ“, 22 Nisan’da „Ya paramı, ya büstü“, 23 Nisan’da „Ata’nın adıyla kandırdılar“ başlıklarını kullandı. Hürriyet Avrupa’nın, İpek’in düzenlediği ilanları neden yayınladıklarına ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmaması dikkat çekti.
27 Nisan 2002
Yeni Şafak Gazetesi ,Cumartesi
https://www.yenisafak.com/arsiv/2002/nisan/27/g4.html




