AB’nin SAFE güvenlik programında Türkiye’ye ret kilidi: Nedeni 1995 kararı

Avrupa Birliği, kendi ülkelerinde yaşayan ve başta Suriye, Afganistan ile Somali kökenli olup suç işlemiş veya kimlik beyan etmeyen sığınmacıları Türkiye’ye yönlendirme girişiminde bulunurken, Türkiye’ye SAFE programı üzerinden diplomatik bir dışlama uyguladı. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ahmet Süha Umar, Yunanistan ve GKRY’nin Türkiye’nin AB’nin SAFE programına katılımı için 1995’teki “12 mil savaş nedeni” kararını kaldırma şartı koyduğunu, Türkiye reddedince dışlandığını ve bunun Avrupa’daki etkisinin azaldığını gösterdiğini yazdı.

Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Tolga Sakman, AB’nin SAFE Projesi’nin stratejik önemini ve Türkiye’nin bu proje açısından neden kritik bir rol oynadığını AA Analiz için kaleme aldığı 31 Ekim 2025’da tarihli analizinde, şunları yazmıştı :
    “ Avrupa Birliği’nin (AB) yeniden silahlanma yolunda attığı son adım olan SAFE (Security Action for Europe), yeni savunma ve güvenlik mekanizması olarak gündeme gelen bir yatırım-finansman aracıdır.Türkiye’nin SAFE programına dahil olma olasılığı, Avrupa savunma mimarisi açısından sadece teknik bir ortaklık değil, aynı zamanda jeopolitik bir test niteliği taşıyor. Programın en önemli teknik özelliklerinden biri, AB Komisyonu kaynaklarının piyasadan borçlanmayla elde edeceği fonları kullanarak projelere destek verilmesidir. Bu çerçevede SAFE, kalıcı bir araç değil, Avrupa’nın kendini savunma kabiliyetini önemli ölçüde artırma ihtiyacına „istisnai ve geçici bir yanıt“ niteliğindedir. Kredilerin 2030 yılı sonuna kadar dağıtılması ve 45 yıl içinde geri ödenmesi planlanıyor. SAFE, aynı zamanda Avrupa savunma harcamalarını karakterize eden bazı israfçı uygulamalardan kaçınmasını sağlamayı amaçlayan „Hazırlık 2030“ stratejisi (ReArm Europe / Readiness 2030) kapsamındaki daha kapsamlı bir önlem paketinin de parçasıdır. Son yıllarda savunma harcamalarındaki artışa rağmen Avrupa savunma pazarı parçalı yapısını koruyor ve ülkeler genellikle nispeten küçük miktarlarda silahı yüksek maliyetle üretmek zorunda kalıyor. Bu durum, Avrupa savunma sistemlerinde verimsiz harcamalara ve birlikte çalışamama sorunlarına yol açıyor. Bu noktada „Avrupa tercihi“ (European preference) mekanizması devreye giriyor. Alınacak silah-teçhizatın en az yüzde 65’inin AB üyesi ülkelerde veya Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA)/ Avrupa Ekonomi Alanı (EEA) bölgesinde üretilmiş olması şartı, geri kalan yüzde 35’lik kısmı üçüncü ülkelerden tedarik edilen bileşenlerden oluşabilmesine imkan veriyor. Uygulama olarak SAFE teknik düzeyde bir mekanizma olmanın ötesine geçmeye çalışıyor, seçimleri, dış ortaklarla işbirliğini, etik/siyasi kriterleri, teknolojik güvenliği ve AB’nin stratejik yönelimini de belirleyecek nitelikte bir araç olarak görülüyor.“

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ahmet Süha Umar, bugün kaleme aldığı „Casus belli*“ başlıklı yazısında, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin AB’nin “SAFE” güvenlik programına katılımı için TBMM’nin 1995’te aldığı “Yunanistan karasularını 12 mile çıkarırsa bu savaş nedenidir (casus belli)” kararını kaldırması şartını koştuğunu, Türkiye’nin de bunu reddettiği için programa alınmadığını yazdı. Bu kararın Yunanistan ve GKRY’nin baskısıyla alındığını ve Türkiye’nin Avrupa’daki etkisinin azaldığını gösterdiğini belirten Umar, şunları yazdı:

„Yunanistan ve GKRY, Türkiye’nin, AB-Avrupa için Güvenlik Girişimi (SAFE) Programı’na katılmak istiyorsa Yunanistan’ın Ege Denizi’nde karasularını 12 mile çıkarmasını “savaş nedeni-casus belli” sayacağı kararını kaldırmasını şart koştu.

TÜRKİYE’YE AB TOKADI

AB, bu şartı kabul etmeyen Türkiye’yi programın dışında bıraktı. Bu karar, savunma sanayisindeki başarılarıyla övünen, Avrupa’nın güvenliğinin Türkiyesiz olmayacağını söyleyen ve SAFE Programı’na katılmaya çok hevesli olduğunu saklamayan Türkiye’ye ağır bir darbedir. AB kararının, Yunanistan ve GKRY’nin talebi ve baskısıyla alınması Türkiye’nin Avrupa’daki ağırlığı ve itibarı hakkında fazlasıyla fikir vermektedir ve bir züldür. AB bu kararıyla, en temel haklarını dahi dikkate almadığı Türkiye’yi her an gözden çıkarabileceğini, her koşulda Yunanistan’ın ve GKRY’nin yanında duracağını bir kez daha göstermiştir.

12 MİL SORUNU

Türkiye’nin taraf olmadığı Deniz Hukuku Sözleşmesi, devletlerin, bazı koşullarla, karasularını en çok 12 mile kadar çıkarabileceklerini hükme bağlamıştır. Yunanistan sözleşmeyi onaylamış ve Ege Denizi’nde karasularını 12 mile çıkarmak için harekete geçmiştir. TBMM de, 8 Haziran 1995 tarihinde, Yunanistan’ın Ege’de karasularını 6 milin üzerine (12 mile değil) çıkarmasını “savaş nedeni-casus belli” sayacağını açıklamıştır.

Antlaşmalarla Yunanistan’a bırakılmış olan 12 Ada ve bunlara bağlı adacık ve kayalıklar dışında kalan, çoğunun aidiyeti belirsiz yaklaşık 3000 ada, adacık ve kayalık nedeniyle, Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarması halinde Ege Denizi bir Yunan denizi haline gelecektir. Türkiye bunu kabul edemez. O nedenle de TBMM’nin kararı ve Ege sorunlarının Türkiye ile Yunanistan arasında görüşmeler yoluyla çözülmesi politikamız doğrudur.

HEP AYNI OYUN

Türkiye engelini, Ege Denizi’ndeki ada ve adacıkları, kayalıkları işgal ederek ve bağımsızlığını kazanırken olduğu gibi, güçlü devletleri arkasına alarak aşmaya çalışan Yunanistan, AKP-Erdoğan iktidarında bu yolda epey mesafe aldı. Başta Anadolu’nun dibindeki Eşek (Agathonisi) ve Bulamaç (Farmakonisi) olmak üzere çok sayıda adayı işgal etti. Bir yandan da Lozan’da askersizleştirilmiş, silahsızlandırılmış olması koşuluyla kendisine bırakılmış adalara asker ve silah yığdı.

SON GELİŞMELER

Ege anlaşmazlığını yakından ilgilendiren ve Yunanistan’ın tarih boyunca başvurduğu yöntemleri tekrarladığını gösteren yeni gelişmeler de var.

Dedeağaç üssüne yerleşen ABD, askerlerini ve ağır silahlarını 12 Adalar’a da göndererek Yunanistan’ı destekliyor.

Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve ABD Enerji bakanları, 6-7 Kasım’da Atina’da, Transatlantik Enerji İşbirliği için Ortaklık Toplantısı’nda buluştular. Başbakan Miçotakis toplantıda, Türkiye’yi Rus gazına arka kapı olmakla suçlayarak Yunanistan’ı Avrupa’nın yeni enerji kapısı yapmayı hedeflediklerini açıkladı. Sıvılaştırılmış ABD doğalgazının (LNG), Dedeağaç ve Revithusa’da gaz haline getirilip Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna’ya aktaracak “Dikey Koridor” boru hattının yapımına bir an önce başlanması gerektiğini söyledi. ABD Enerji Bakanı Wright ile içişleri bakanı Burgum, Miçotakis’e destek verdiler. Enerji bakanlarının ortak açıklamasında Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridoru üzerinden Doğu Akdeniz’deki mevcut ve gelecekteki bağlantı projelerine de destek teyit edildi.

EGE VE DOĞU AKDENİZ’DE DENGELER BOZULUYOR

ABD’nin, müttefik ülkelere bedelsiz silah devretme programı (EDA) çerçevesinde Yunanistan’a vereceği gelişmiş kara ve hava silahları, Türkiye-Yunanistan silah dengesini etkileyebilecektir.

GKRY, Doğu Akdeniz’de hak iddia ettiği, büyük petrol ve doğalgaz rezervi bulunan Münhasır Ekonomik Bölge’de (MEB), Nemesis (İntikam Tanrıçası)-2025 tatbikatı düzenledi. Tatbikata ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, İtalya, Mısır, Yunanistan ve GKRY katıldı.

Norveç, 1959’dan beri GKRY’ye uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı. KKTC Dışişleri Bakanlığı, Norveç’in kararının bölgede kırılgan hale gelen dengeye zarar verdiğini açıkladı.

TÜRKİYE’NİN ELİ ZAYIFLIYOR

AKP-Erdoğan iktidarının, başta 12 Ada’ya asker ve silah yığılması; ada, adacık ve kayalıkların Yunanistan tarafından işgal edilmesi olmak üzere, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de bu tür gelişmelere sessiz kalması; 1976 Bern Mutabakatı ve 1996 Kardak Operasyonu’nu tekrarlayamaması; Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’ye ait MEB parsellerinde giriştiği araştırma etkinliklerinden ABD ve AB’nin baskısıyla vazgeçmesi, “casus belli” kararının inandırıcılığına ciddi gölge düşürüyor“

 

Diğer kaynaklar

Göçmen pazarlığı mı? Almanya’dan Türkiye’ye 500 bin kişilik „kelle başı“ teklif mi var?

Göçmen pazarlığı mı? Almanya’dan Türkiye’ye 500 bin kişilik „kelle başı“ teklif mi var?

 

Relevante Artikel

Back to top button