„Avrupa ABD’ye bel bağlarsa mahvolur“
ABD Başkan Yardımcısı Vance Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa'yı halktan ve demokrasiden korkmakla suçlaması ve AfD ile ortak çalışılmasını isim vermeden talep etmesi konferansa katılan Alman siyasiler tarafından sert bir şekilde eleştirildi. ABD Başkan Yardımcısı Vance Avrupalıları demokrasi anlayışından yoksun olmakla suçladı ve bunu şüpheli örneklerle destekledi. Die Presse'de hemen ertesi yayınlanan, "Avrupa ABD'ye bel bağlarsa mahvolur" başlıklı analiz dikkat çekti.
„Avrupa ABD’ye bel bağlarsa mahvolur“. Bu başlık Avusturya’nın muhafazakar liberal ciddi gazetelerinden Die Presse Dış Haberler Müdürü Christina Ultsch‘ a ait.
Ultsch analizine, „ABD Başkanı Trump’ın Rusya ile bir ateşkes anlaşması yapması umulmaktadır. Ancak Putin’in bir müttefiki gibi davranıyor ve karşılığında hiçbir şey almadan peşinen tavizler veriyor, sonrasında da Ukrayna ve Avrupa’yı kendi kaderlerine terk ediyor.“ diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:
“ Donald Trump yönetimindeki ABD’ye güvenilemez. ABD Başkanı’nın görevdeki ikinci döneminin başlangıcında bu gerçek artık Avrupa için bir sürpriz olamaz. Bununla birlikte, hala ayıltıcıdır. Trump için AB bir ortak değil, aksine her düzeyde zayıflatmak, bölmek ve kovmak istediği önemsiz bir varlıktır – ekonomik olarak gümrük vergilerini arttırarak, siyasi olarak Almanya için Alternatif(AfD) gibi Avrupa karşıtı güçleri destekleyerek, askeri olarak ABD güvenlik şemsiyesini art arda geri çekerek ve diplomatik olarak marjinalleştirerek.“
Almnaca analizin Türkçe çevirisini Yeni Vatan Gazetesi sizler için çevirdi:
Avrupalıların bu senaryoya hazırlanmak için yeterli uyarı süreleri vardı. Ancak sızlanmayı, tartışmayı ve kafalarını kuma gömmeyi tercih ettiler. Şimdi Avrupa harekete geçmeli ve batmak istemiyorsa kendi ayakları üzerinde kararlılıkla durmalıdır. Birliğin, başta savunma olmak üzere dış politikada da yıldırım hızıyla hareket edebilecek hale gelmekten başka seçeneği neredeyse kalmamıştır. Gelecekteki bir Avrupa ordusunun çekirdeği olarak NATO içindeki Avrupa ayağının güçlendirilmesi günün emridir. Nükleer güç Büyük Britanya ile yakın koordinasyon şart olacaktır.
Trump daha sonra kaçmak istiyor
Donald Trump Ukrayna ve Avrupa’yı er ya da geç kendi kaderlerine terk etmeye kararlı görünüyor. Çarşamba günü Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin de gösterdiği üzere, Ukrayna’da ateşkesi doğrudan Rusya Devlet Başkanı ile müzakere etmek ve ardından çekip gitmek istiyor. Açılış hamlesinin, Ukraynalıların ve Avrupalıların kafalarının üzerinden, 19. yüzyıl emperyal büyük güç siyaseti tarzında yapıldığı ortaya çıktı. Bu yıkıcı savaşı tamamen gereksiz yere başlatan Kremlin’deki yönetici bundan kesinlikle memnundu. Ve daha müzakereler başlamadan önce ABD hükümetinin kendisine bir hediye sepeti dolusu taviz sunması onu muhtemelen daha da memnun etmiştir. Putin’in bir milimetre bile kıpırdamasına gerek kalmadan Trump, savaş suçlusu olarak suçlanan kişiye uluslararası izolasyonuna son verme sözü verdi: bir dizi zirve toplantısı ve G8’e yeniden kabul. Ve hemen öncesinde ABD Savunma Bakanı Peter Hegseth, Ukrayna’nın NATO’ya kabul edilmesinin ve 2014 sınırlarına geri dönülmesinin hayali olduğunu açıkça ilan etti. Daha sonra ABD hükümet temsilcileri tekrar geri adım attı. Ancak şansına inanmakta güçlük çeken Rus yönetimi, ilk müzakere oturumu öncesinde temel taleplerinden ikisinin herhangi bir karşılık olmaksızın fiilen karşılandığını biliyor. Trump ve Pentagon’daki hayranı Rusya’nın en iyi dostları gibi davranıyor.
Anlaşma Ukrayna için güvenlik garantileri içermelidir
Kendini tüm zamanların en büyük anlaşma yapıcısı ilan eden Trump, amatörce bir başlangıç yaptı. Ama belki de Trump gerçekten bir ateşkes sağlamayı başarabilir. Üç yıl süren savaşın ardından hem Rusya hem de Ukrayna bununla ilgilenebilir. Toplu ölümler sona erecektir. Ateşkesi kim istemez ki? Ancak böyle bir anlaşma Ukrayna için güvenlik garantileri de içermelidir. Aksi takdirde Rusya, Kırım’ın ilhakından sonra yaptığı gibi kısa süre içinde yeniden saldıracaktır. Ancak Trump’ın dikkati ateşkesin ötesine pek geçmeyecektir, tabii eğer gerçekleşirse. Savunma Bakanı Hegseth, ABD’nin Ukrayna’ya barış gücü askerleri göndermeyeceğini çoktan açıkladı. Avrupa’nın tek başına sorumluluk alması gerekecek. Bunu başaramazsa, Putin Büyük Rusya emellerini Moldova, Gürcistan ve Baltık ülkelerinin AB üyesi devletlerine kadar genişletecektir.
Trumpçılar devrimlerini ihraç etmek istiyor
Şu ana kadar Trump’ın müzakere taktikleri daha çok Nobel Barış Ödülü’nü kazanmasına yardımcı olmak, Ukrayna’nın kaynaklarını ABD için güvence altına almak ve riskli kirli işleri Avrupa’ya yüklemek üzere tasarlanmış bir pazarlama konseptine benziyor. Münih Güvenlik Konferansı ’nda ABD Başkan Yardımcısı Vance’den daha fazla netlik bekleyenler büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Açık bir iletişimsizlikle Rusya’yı değil, sözde halktan ve demokrasiden korktuğu için Avrupa’yı azarladı. Trumpçılar kendi popülist devrimlerini ihraç etmek istiyorlar. Kendisi de Amerikan karşıtı olan AfD’ye seçim kampanyası yardımı da tuhaftı çünkü aynı dönemde ABD’li savcılar, Adalet Bakanlığı’nın (ABD’li Demokrat) New York Belediye Başkanı Eric Adams’a yönelik yolsuzluk suçlamalarının düşürülmesi yönündeki şüpheli kararını istifalarla protesto ediyordu. ABD, Avrupalılara demokrasi dersi verirken hukukun üstünlüğünün altını oyuyor.
Avrupa, ABD’nin koruyucu ve destekleyici elinin olmadığı bir geleceğe hızla hazırlanmalıdır. Liberal bir transatlantik değerler topluluğu olarak bildiğimiz Batı, yakında artık var olmayabilir.
Kaynaklar



