„Büyük Savaş Sırasında Viyana’da Türk Askerlerine ve Yaralılarına Gösterilen İhtimam“

Viyana merkezli yayınevimiz „Neue Welt Verlag“ ve Yeni Vatan Gazetesi’nin birlikte yayınladığı Kırmızı Beyaz Kırmızı adlı eserin yazarı İsmail Tosun Saral’ın, Büyük Savaş Sırasında  Viyana’da Türk Askerlerine ve  Yaralılarına  Gösterilen İhtimam başlığıyla toparladığı önemli makale şöyle:

İsmail Tosun Saral

Büyük Savaş Sırasında  Viyana’da Türk Askerlerine ve  Yaralılarına  Gösterilen İhtimam

Viyanalı hayırsever kadınlar cephelerde çarpışan Avusturyalı askerlere biraz olsun evlerini hatırlatmak  için “Liebesgaben”  (İçten Gelen Bağışlar) adını verdikleri bağışlar topluyorlar, bağışları paketleyip  birliklere yolluyorlardı. Paketlerde  cephedeki askerin ihtiyacını giderecek çeşitli gıda maddeleri, çikolata ve şekerlemeler ile yün kazaklar, atkılar, çoraplar, eldivenler bulunuyordu.

Bu hayırlı davranıştan etkilenen Viyana’daki Türk Büyükelçisi Hüseyin Hilmi Paşa’nın eşi Hanımefendi ve Büyükelçilik Müşteşarı Dr. Reşad Blacque Bey’in eşi Hanımefendi himayelerinde  Osmanlı Orduları için de “İçten Gelen Bağışlar” adı altında tüm Avusturya Macaristan’da bir kampanya düzenlendi.  Kısa zamanda toplanan  aynî ve maddî hediyeler (Liebesgaben) 1915 yılı son aylarında Sırbistan yolu açılınca  dört büyük tren katarı ile İstanbul’a gönderildi.

Türkiye’ye hediye edilen bu çok pratik sevgi armağanları, Osmanlı ordusuna Avusturya hususunda  etkiliyeci bir  olumlu genel bakış  sağladı, büyük savaşın bu en kızışık zamanında Avusturya  sanayinin önemli üretkenliğinin etkileyici bir resmini verdi.  Bu nedenle, bu hediyeler aynı zamanda Avusturya endüstrisi için de bir övgüydü. Çünkü  Avusturya malları için çok önemli satış pazarı olan Orient için daha iyi bir reklam bulunamazdı.

Ayrıca sevgi hediyeleri Avusturya komuta sahaları olan Galiçya ve Romanya’daki  Türk birliklerine,  siperlerdeki Türklere başarılar dilemek için de yollandı. [1]

Avusturya-Macaristan orduları ile  Galiçya’da yan yana, fedakarca ve cesaretle çarpışan Türk askerlerine destek olmak için “Galiçya’daki Türk Birlikleri için Savaş Sosyal Yardım Komitesi” (Komitee der Kriegsfürsorge  für die türkischen Truppen in Galizien) 1916 yılı sonbahar aylarında  Viyana sefirimiz Hüseyin Hilmi Paşa himayesinde Viyana’da kuruldu. Komite Başkanı eski Mısır Maliye Vekili ve Suveyş Valilerinden  Türk asıllı  Mısırlı Mouheb Paşa [2] ve üyelerin yorulmak bilmeyen çalışmaları sayesinde Komite  büyük başarılara imza attı. [3] Galiçya Cephesi’nde çarpışan Türk askerleri için kurulan Sosyal Yardım Komitesi’ne  (Komitee der Kriegsfürsorge  für die türkischen Truppen in Galizien) Avusturya Macaristan Savaş Bakanlığı tarafından  Viyana’nın 1. Bezirk Bölgesinde  bulunan Kolowratring’deki  14 numaralı evin  3. katında bir büro ve  6407, 8039 ve 8043 numaralı telefonlar tahsis edildi. [4]

İlk hızla 260.000 Kron tutarında bağış toplandı. Bu bağışı aralarında  Viyana’da yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarımızın da bulunduğu bir çok Avusturyalı gerçek kişinin bağışları takip etti. Bankalar ve  şirketler de bağışta bulundular. Toplanan bağış  374.500 Krona ulaştı. [5]

Cephede savaş bütün şiddeti ile devam ederken  monarşi ülkelerinde de   otomobil yarışları, at yarışları, kayak, atletizm  gibi spor müsabakaları bütün heyecanı ile oynanıyor, opera, tiyatro, konser, sinema  gibi etkinlikler aralıksız sürüyordu. Avusturya ile Macaristan arasındaki en önemli spor rekabeti futboldu. 1918 yılına gelene  kadar her iki takım 41  futbol maçı oynamış, Avusturyalılar 12, Macarlar ise 22 defa kazanmıştı, 7 maç ise berabere bitmişti.[6] 12.6.1917 tarihli  Fremden-Blatt Gazetesinde  Galiçya’da çarpışan  Türk askerleri yararına  Viyana’da Avusturya Macaristan futbol takımları arasında  bir futbol maçı düzenlemesi hususunda bir  öneri yayınlandı. Bu öneriye bir çok resmî ve sivil kuruluşlar destek çıktılar.[7]

Çalışmalar tamamlandıktan sonra 15 Temmuz 1917  Pazar günü, güzel bir yaz günü Prater Oyun sahasında Avusturya ile  Macaristan arasında olağanüstü  bir millî futbol maçı oynandı. Millî Maça, yüksek kesimlerden,   diplomatik ve askerî çevrelerden çok sayıda temsilci geldiği için  iyi bir propaganda  oldu. Galiçya’daki  15’nci Türk Kolordusunun  komutanı Mirliva Cevad  (Çobanlı) Paşa [8] da maçı izlemek için Viyana’ya geldi.

Avusturya Macaristan futbol karşılaşması 4:1 Macarların galibiyeti ile sona erdi. Bu yenilgi Viyana’da çok tartışmalara neden oldu: [9]

19 Eylül 1915  akşamı, Kaymakam Servet Bey ve Binbaşı Risar Bey komutasında 18 subay ve 32 astsubaydan oluşan bir Türk yaralı kafilesi  tedavi görecekleri Wiesbaden’e gitmek üzere trenle Viyana’ya  geldiler.  Bunlar Çanakkale Muharebesinde yaralanan askerlerimizdi. Astsubaylar 20 Eylül günü sabah Wiesbaden’e gitmek üzere ayrıldılar. Subaylar ise şehri gezmek için bir gün daha Viyana’da kaldılar.

Subaylar sabah  Schwarzenbergplatz’da bulunan „Wehrmann in Eisen“ diye bilinen anıtı  ziyaret ettiler. Obje’ye çivi çaktıktan ve sonra Viyana Belediyesi tarafından sağlanan bir sedan araba ile şehir turu attılar. [10]

Ağaçlara,  tahta objelere, kütüklere, heykellere metal çiviler çakmak çok  eski bir Germen adetiydi. Gezgin ustalar, özellikle de demirciler, nalbantlar, gittikleri yollarda, arkalarından gelen başka ustalara hem yolu göstermek, hem de iyi ve hayatta olduklarını haber vermek için yol üstündeki ağaçlara veya birtakım tahta objelere kendi yaptıkları metal çivileri çakarlardı. Çakılan çiviler nedeniyle  bu nesneler  zaman içinde tamamen metalle kaplanır, objeyi sanki metalden yapılmış gibi gösterirdi. Subaylarımızın ziyaret ettikleri Wehrmann in Eisen’de bu tür nesnelerden biri idi.  Çiviler zamanla bakır, gümüş, altın gibi kıymetli  madenlerden üretilmeye başlandı. Tahta nesneye çivi çakma geleneği büyük savaşın hüküm sürdüğü 1914-1918 yılları arasında çok farklı bir amaca hizmet  etmeye başladı.  Çeşitli  Alman yardım kurumları, bağış karşılığı çivi çakılması için  çeşitli şehirlerde tahta objeler diktiler. Nesneye çakılması için satılan çivilerden toplanan para Alman Kızıl Haçına teslim ediliyor, bu kurum da gazilere ve savaş dullarına yardım ediyordu.  Bu adet Türkiye’ye de uygulanmaya başlandı. 1916 yılında başlayan “Kütüğe Çivi Çakma” geleneği bu gün  saflarında hizmet etmekten büyük gurur duyduğumuz kahraman ordumuzda mezuniyet  ve yemin törenlerinde hâlâ uygulanmaktadır.[11]

20 Eylül günü öğleden sonra Viyana Belediyesi, Park Hotel’de  Türk subaylar onununa bir çay partisi düzenledi. Bu davete Türkiye Büyükelçiliği Müşteşarı Blaque Bey, Büyükelçilik Birinci Katibi Fuad Bey ve Türk Büyükelçisinin   oğlu Ömer Bey,  Askeri Ataşe Hayati Bey, Viyana Merkez Komutanlığından Yarbay Hubert ve Binbaşı Steinbach, Türk Konsolos Muavini Marko Efendi ve Türk Kızılayı  Delegesi Profesör Doktor Hikmet Bey katıldılar. Sulh hakimi  Jiresch’in refakatinde gelen Viyana Belediye Başkan Yardımcısı Heinrich Hierhammer, davetlileri belediye başkanı adına selamlayarak mütevazı sofraya davet etti. Ardından şu konuşmayı yaptı:

“Savaş alanında yaralanan müttefik Türk ordusu subaylarının Viyana’dan geçeceği haberini alınca onları en içten şekilde selamlamak doğal görevimizdir diye düşündük. Adına konuştuğum Viyana şehrinin temsilcileri olarak bizler, sizi burada görmekten büyük bir zevk almakla kalmayıp, aynı zamanda şânı tüm dünyayı saran, yiğitliği ile bizlere mutlu saatler yaşatan kahraman Türk ordusunun subayları olarak sizleri aramızda görmekten de büyük bir onur duyduğumuzu söylemek isterim. Ayrıca, sağlığınıza bir an önce kavuşmanız temennimi ekliyorum. Biz Avusturyalılar, birliklerimizin sizin yanınızda savaşmasını ve kazanmasını sağlayabileceğimiz anı özlüyoruz. (Alkışlar) Özlüyoruz  çünkü;  tek bir şey için savaşıyoruz, halklarımızın özgürlüğü için, sizin ve bizim ülkemizin özgürlüğü ve onuru için savaşıyoruz. Ortak amacımız, bize alçakça tecavüz eden ve Avrupa’nın huzurunu bozan düşmandan kesin olarak intikam almak ve savaştan galip çıkmaktır. Bu, müttefik Türk, Alman ve ordularımızın yiğitliği ile garanti edilmektedir. Böyle orduların savaştığı, böyle kalplerin çarptığı, böyle yiğitlik gösterildiği yerde zafer kaçınılmazdır. Beyefendilerin bir an önce iyileşerek evlerine sağlıkla dönmelerini diliyorum ve kadehimi iki devletin geleceğine kaldırıyorum!”

Konuşma canlı alkışlarla sona erdi.

Belediye Başkan Yardımcısı Hierhammer konuklara hitap ettiği  konuşmasında Viyana gazetelerinde yer alan haberlere göre  bir Avusturya-Macaristan Ordusu birliğinin  Çanakkale Muharebesine katılacağını ve cesur Türk askerlerinin yanında savaşacağı anın çok uzak olmadığını da  bildirdi.[12] Nitekim 1915 yılı Ekim ayından itibaren Çanakkale cephesine bir 9 Numaralı Motorlu Havan Bataryası ve  bir adet de 36 Numaralı  15’lik  Obüs Bataryası  ulaştılar ve İngilizlerin başına çok işler açarak onların yarımadadan def olup gitmelerine katkı sağladılar.

Belediye başkan yardımcısının konuşmasına Müşteşar Blaque Bey yanıt verdi:
“Viyana’da Türk subaylarına gösterilen nazik karşılama ve sözler için Size en içten teşekkürlerimizi sunarım. Burada bulunan subayların hepsi ortak iyi amacımız için hayatlarını riske attılar. Nihai zaferi müttefik orduların şanlı sancaklarına sağlamak için kanlarıyla katkıda bulundular, ve aynı şekilde, Avusturya-Macaristan’ın kahraman orduları gibi Alman orduları da, Osmanlı orduları yanında aylarca kol kola sadık kardeşler olarak çetin  muharebelerde cesurca savaştılar ve defalarca düşmanın kafasına vurdular. Osmanlı Orduları düşman yenilene kadar savaşacak ve nihai  zaferin güneşi müttefik devletlerin üzerinde parlayacak. Haydi Hepimiz “Yaşasın şanlı müttefik orduları!” diye hep beraber haykıralım. (Alkışlar)

Aynı akşam Çanakkale muharebelerinde  yaralanan  subaylar ki içlerinde birisi Kanal Harekatında yaralanmıştı, Wiesbaden’e gitmek üzere trenle Viyana’dan ayrıldılar.

Batı cephesini ziyeret eden Harbiye Nazırı ve  Osmanlı-Türk Ordularının Başkomutan Vekili Enver Paşa Berlin’e 25 Mart 1917 günü gelmiş, Kayser II.Wilhelm’i ve Alman Genel karargahında  Mareşal von Hindenburg’u ziyaret etmiş [13] ve Viyana’ya gitmek üzere  Berlin’den ayrılmıştı. [14]

30 Mart 1917 günü  sabahı Almanya’dan  Enver Paşayı getiren  ekspres Viyana’nın  Kuzeybatı istasyonuna 38 dakika gecikmeyle saat 08.38 de geldi. Enver Paşa üzerinde Türk subay üniforması giymiş olarak trenden idi.  Paşa’nın refakatinde  Başyaver Kurmay Yarbay Kazım  (İnanç) Bey, yaver Binbaşı Saffet Bey, Yüzbaşı Ali Haydar Efendi, Prof. Dr. Süleyman Numan Paşa ve Genel Kurmay Harekat Dairesi Başkanı Alman Yarbay Feldmann Bey, Harekat Dairesi kurmaylarından Kurmay Binbaşı Tahsin Bey ve  Kurmay Yüzbaşı Ali Haydar Bey  bulunuyordu. İstasyonda resmî törenle karşılandı.[15]

31.3.1917 günü  öğleden sonra saat 15:00’de,  Enver Paşa ve maiyeti, Nauseagasse 40 numaralı binada bulunan       “ Ordu-yu Osmani için Viyana’da tesis olunan Avusturya Macaristan Nekahathanesi“sinde  bakılan hasta ve yaralılarımızı ziyaret etti. Nekahathane Başhekimi Dr. Albay Fritz Euler, Üsteğmen Mehmed Dursun Efendi, Teğmen  Franz,   49’ncu Piyade Alay Komutanı Yarbay Hugo Salzer ve  Tabib Yüzbaşı Hulusi Fuad (Tugay) Bey tarafından karşılandı.  Ayakta tedavi gören  hasta ve yaralı 1000 askeri Nakahathane avlusunda ona “Yaşa! Var Ol”” nidalarıyla tezahürat yaptılar.  Enver Paşa onların aralarında dolaşarak tek tek hatırlarını sordu, sağlık durumları hakkında bilgi aldı. Sonra koğuşları, ortopedi bölümünü ve Vibro inhalatoryumu [16] gezdi.

Büyük savaşın başında hastanelerden taburcu edilen  askerlerin birliklerine veya nekahat dönemini geçirmek için evlerine gidinceye kadar geçen kısa süre içinde kalacakları yer hususu devamlı sorun olmuştur.

Bu nedenle hastanelerin bulunduğu şehirlerde veya cephe gerilerinde “Rekovalesztenheim” adı verilen (iyileşme yurdu) veya  Macarca “Labadoza Otthona “(nekahathane) denilen barınma evleri tesis edilmiştir. Güçsüz, çürük, yardıma muhtaç ve parasız askerler bu yurtlarda hiçbir ücret ödemeden geceleme olanağı bulmuşlardır. Sıkı askerî disiplin olmayan yurtlarda askerlere sohbet edebilecekleri, dinlenebilecekleri, yıkanıp temizlenebilecekleri rahat bir ev ortamı sunuluyordu. Burası sanki kalbleri sevgi ve ana şevkati ile dolu hanımlar tarafından komuta edilen bir askerî birlikti. Tüm bu yurtların fikir babası ve kurucusu Macaristan Başbakanı Kont Teleki idi. Teleki takdire değer bir adanmışlık ve dikkatle, adeta tırnağı ile kazıyarak acımasız savaş ortamında bu yurtları kurdu. Yurtlarda hiç bir şey eksik değildi. Masraftan kaçınılmamıştı. Misafirlere temiz yataklar, sivil elbiseler, ayakkabılar, sigaralar sunuluyordu. Hayata bağlılığı artırmak için müzik aletleri bile vardı. Teleki hasta asker misafirler için Macaristan’da bir binbirgece dünyası yaratmıştı. Çok dilli, değişik halk topluluklarından kurulu monarşinin bir askeri örneğin bir Macar Bosna’da, veya bir Bosnalı Galiçya’da Taburcu edilince ne yapacaktı? Bu nedenle yurtlar monarşinin bütün cephe gerilerinde Isonzo’da, Galiçya’da, Romanya’da de kuruldu. Sonra dilleri, dinleri, örf ve adetleri, değişik alışkanlıklarıyla Galiçya’da çarpışmak için Türkler geldiler. Kont Teleki onlar için de bir yurt tesis etti. Budapeşte’nin merkezinde bir Müslüman mahallesi doğdu. Türk misafirlere de sivil elbiseler verildi. Başlarında ki fesler ve “Enveriye”ler sayesinde Türk oldukları anlaşılıyordu. Türk gibi yerde bağdaş kurup oturmuyorlar, masada yemek yiyorlardı. Yağız yüzleri, ciddi tavırlarından pek Avrupalıya benzemiyorlardı. Sadece yurt komutanı Yarbay Mehmet Asım Bey üniformalıydı. Çanakkale Muharebesinde tek kolunu kaybetmiş bir gazi idi. Öte yandan yurdun tek sahibesi olan bayan Berta Dorogi’ye Türkler “Madam Paşa” diyorlardı. Bu çalışmalarla ilgili olarak Suriye cephesinde bulunan  Ayn Kerim’de, bir Rekonvaleszentenheim Nekahathane hizmete açıldı.

Avusturya Macaristan Geri Hastahâneleri Müfettişi Tabip Yüzbaşı Hulusi Fuat (Tugay) Bey’in  Viyana’da kurulmuş olan  “Galiçya’daki Asâkiri Osmaniye’ye Muavenet Cemiyeti Riyâseti Âlîsi” nden Kabalak ve Dolak isteği ile ilgili tarihi bir belge sayesinde tedavileri süren yaralılarımızın sosyal faaliyetleri de öğreniyoruz.

“Gerek Viyana ve gerek Peşte nekâhethânelerinde bulunan efrâdın yalnız maddi ihtiyâcâtı kâle alınmayıp bu gibi büyük şehirlerde bulundukları müddetce manevi istifadelerini dahi teyid etmek faydadan hâlî olmayacağından şehrin muhtelif mahallerini, müze ve fabrika ziyaret ettirildiği gibi tiyatro ve sinemalara dahi gönderilmektedir. Lâkin ecnebî memlekette bulunmak hasebiyle bunların kıyafeti askeriyelerine dahi itina etmek lüzumu fevkalade hissedilmektedir. Nekâhethâneye dâhil olanların elbise, fotin gibi levâzımı mümkün mertebe nekâhethânenin mensub oldukları alaylardan alınıyor ise de bunların kabalak ve dolak gibi levâzımı aynı mahalden temin olunmuyor. Kabalakları eski olması hasebiyle gezmeye çıktıklarında hakikaten garip bir manzara teşkil etmekte. Buna binâendir ki her iki nekâhethâne için yalnız efrâd gezmeye çıkarıldığı zaman giydirilmek üzere beşer yüzer kabalak ve dolağın tedâriki riyâseti âlîlerinden müsterhamdır.”

Enver Paşa yine büyük tezahürat ve sevgi gösterileri  altında nekahathaneden ayrıldı, [17] doğruca, Osmanlı  Ordusu Sağlık Hizmetleri Başkanı Prof. Dr.   Süleyman Numan Paşa ve Pertev Paşa ile birlikte Osmanlı Kızılayı Kadın Derneğinin Schwarzenbergplatz’daki Genel Merkezine gitti.  Viyanalı Osmanlı Kadınların bu vatanseverliği karşısında çok mutlu oldu ve onlara duyduğu memnuniyeti dile getirdi. [18]

Sadrazam Mehmet Talât Paşa  da 1 Mayıs 1917 günü sabahı Viyana’ya geldi. Bir çok  resmî toplantılara katıldı. Sadrazam Talat Paşa 2 Mayıs 1917 günü  Reşad Hikmet Bey, Profesör Dr. Akil Muhtar Bey ve kendisine tahsis edilen rehberi Freiherr Mittag v. Lenkheym ile birlikte Viyana Engelliler Hastanesi ve Yetimler Okulunu ziyaret etti. Hastanede Başhekim tarafından karşılandı ve selamlandı. Ziyaretin esas amacı hastanede tedavi gören Türk Askerlerine geçmiş olsun demek ve ikincisi ise tetkik amaçlarıydı. Talat Paşa, Viyana’daki engelliler okullarını örnek alarak, dünya savaşının sakatları için İstanbul’da benzer kurumlar kurmayı düşünüyordu.  [19]

Talat Paşa’nın bu arzusu Çanakkale Cephesinden dönen 9 Numaralı Motorlu Havan Bataryası Baş Tabibi  Dr. Siegfried Romisch (Viyana, 3.12.1882-Viyana, 30.12.1943) tarafından karşılandı.  Slovak asıllı ünlü bir hekim  ailesinden gelen Viyanalı ObArzt i. d. R. Romisch bir ortopedi uzmanı idi. İstanbul’da bir ortopedi Müfrezesinin başına geçerek Viyana ekolü sistemlerini uyguladığı Şişli Ortopedi Hastanesini, Malüller Okulunu, Ortopedi Aletleri İmalathanesi’ni kurdu. Mondros Mütarekesinin imzalanmasının ardından 1919 da Avusturya’ya dönerek tıbbî çalışmalarını Viyana’da sürdürdü. Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesinde de dersler verdi.

Umudumuz Türk Avusturya işbirliğinin Büyük Savaşta olduğu gibi  sevgi ile sürmesidir.

Kaynaklar: 

[1] Reichspost – 22.8.1916,s.7, Liebesgaben für die türkischen Truppen in Galizien.

[2] Paşa hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşılamamıştır..

[3] Neues Wiener Tagblatt (Tages-Ausgabe), 22.2.1917,s.13

[4] Wiener Zeitung, 15.5.1917,s.8

[5] Neue Freie Presse, 17.12.1916,s.39  Komitee der Kriegsfürsorge für die türkischen Truppen in Galizien.

[6] Macar takımı 4 Temmuz 1918 günü Viyana’da oynanan maçta 2-0 galip geldi. 5 Eylül 1918 günü Viyana’da oynanan maçta Viyana Budapeşte’yi 6-1 yendi.   6 Ekim 1918 günü Viyana’da oynanan maçta Macaristan Avusturya’yı bir defa daha 3-0 yendi.

[7] Fremden-Blatt, 14.6.1917,s.16

[8] Yakup Şevki (Subaşı) Paşa’dan görevi 10 Kasım 1916 da devraldı.

[9] llustriertes (Österreichisches) Sportblatt – 4.8.1917,s.3  Länderkampf Österreich—Ungarn. Ungarn siegt 4:1.

[10] Deutsches Volksblatt, 21.9.1915,s.7, Türkische Offiziere in Wien.

[11] İsmail Tosun Saral, Hatıra-ı Celadet Topu (Kahramanlık Hatırası), Muharip Gaziler, Yıl: 33, sayı: 147, 2018,s.22

[12] Freie Stimmen, 24.9.1915, s.7

[13] Allgemeiner Tiroler Anzeiger, 27.3.1917,s.2, Unser Außenminister in  Berlin, 26.März.

[14] Ordu Hayat Gazetesi, 20.8.2021, sayı: 4514,  s.1

[15] Reichspost, 30.3.1917,s.17, Enver Pascha in Wien. Die Ankunft.

[16] Hastaların inhalasyon (yapay solunum) yöntemi ile tedavi gördükleri yer.

[17]Fremden-Blatt, 4.4.1917,s.6

[18] Fremden-Blatt, 2.4.1917,s.4

[19] Deutsches Volksblatt,3.5.1917,s.6 Der Bürgermeister beim Großwezir.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner