
Bir kampanya rezaletinin Viyana’dan anatomisi
“Biliyor muydunuz? Avusturya’da üç kişiden ikisi Müslümanlarla birlikte yaşamayı zor buluyor” başlığıyla, ÖVP’li Avusturya Uyum Bakanı bir araştırma şirketine yaptırdığı bin kişilik “Integrationsbarometer” anketinin sonuçlarını kullanarak kendi partisinin resmî internet sitesinde bir kampanya başlattı.
Birol Kılıç Viyana’dan gözlem ve analizler, 23.12.2025
Avusturya’da ÖVP–SPÖ–NEOS koalisyonunda başbakanlık ile ekonomi, uyum, içişleri ve savunma bakanlıklarını elinde bulunduran, Almanya’daki CDU’nun kardeş partisi ÖVP, resmî internet sitesinde yayımladığı bir anketi “bilimsel araştırma” olarak sunarak tarihsel bir eşiği aşmıştır. Telefonla aranan 1000 kişiye yöneltilen çanak soruların sonucu, “Avusturya’da üç kişiden ikisi Müslümanlarla birlikte yaşamayı zor buluyor” başlığıyla sosyal medya ve basın üzerinden geniş bir kampanyaya dönüştürülmüş olması normal değildir ve endişe vericidir.

Bu kampanya, onlarca yıldır ayrımcılığa rağmen uyum içinde yaşayan ve adeta bir başarı hikâyesi yazan Müslümanlar — özellikle Türkiye’den göç etmiş insanlar— açısından ağır ve tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. Ancak en büyük zarar, orta ve uzun vadede Avusturya Cumhuriyeti’nin anayasal değerlerine ve bu ülkede yaşayan tüm insanlara yönelecektir. Bu nedenle gerekli tedbirlerin gecikmeden alınması zorunludur. Dost acı söyler.

ÖVP’nin bu adımı, ideolojik kökenlerini dayandırdığı Hristiyan Sosyalist geleneğin simge ismi Karl Lueger’in, bir asır önce Viyana’da Yahudi karşıtlığını salonlara ve afişlere taşıyan siyaset tarzını hatırlatmaktadır. Bugün aynı dışlayıcı dil bu kez Müslümanlara yöneltilmiştir. Tepkiler haklı olarak büyüktür.
Buna rağmen ÖVP geri adım atmamış, yönlendirici sorularla hazırlanan anketi İçişleri Bakanı Gerhard Karner “bilimsel” diye savunmuştur. Karner, sığınmacıların Suriye, Afganistan veya üçüncü ülkelere (Türkiye dâhil) geri gönderilmesi politikalarını anlatırken, farklı konuları bilinçli biçimde birbirine karıştıran bir savunma hattı kurmuştur.
Favoriten: Bir siyasi ve güvenlik laboratuvarı
Viyana’nın 250 bin nüfuslu en büyük ilçesi Favoriten, bugün adeta bir siyasi ve güvenlik laboratuvarı gibi kullanılmaktadır. İlçe aynı zamanda Avusturya’nın en yoğun Müslüman nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır.
ÖVP’nin kontrolündeki devlet polisi yıllardır bölgede fiilen geri çekilmiş durumdadır. Buna karşılık Müslümanlara yönelik düşmanlaştırıcı ve şeytanlaştırıcı propaganda artmaktadır. Suriye’den gelen bazı sığınmacı gruplar ve onlara eklemlenen diğer Arap ülkelerinden gelen uyuşturucu ve gasp çeteleri, Favoriten ve Viyana genelinde hırsızlık, gasp ve cinsel saldırılarla gündelik güvenliği tehdit etmektedir.
Bu suçlardan en fazla zarar görenler yine aynı bölgede yaşayan Müslümanlardır. Buna rağmen tablo, sanki tüm bu suçların sorumlusu Müslümanların tamamıymış gibi sunulmaktadır. Yeni Vatan Gazetesi olarak bu durumu Eylül 2025 sayımızda ayrıntılı biçimde haberleştirmiş ve üzerimize düşen kamuoyuna adına sorgulama ve eleştirel bakış açısıyla analiz etmiştik. Burada en büyük kurbanların Favoriten’de altmış yıldır yaşıyan Türkiye göçmeni inanlar


Asıl tehlike şudur: ÖVP, yıllardır yönettiği Uyum Bakanlığı üzerinden “Müslümanlarla Avusturyalılar birlikte yaşamak istemiyor” gibi bilimsel temelden yoksun sorularla hazırlanan anketleri kamuoyuna “bilimsel çalışma” olarak sunmakta ve bunu devlet vergileriyle finanse etmektedir. Bu, toplumu bilinçli biçimde kutuplaştıran açık bir kışkırtıcılıktır.
Sorulması gereken temel soru
Suriye ve bazı Arap ülkelerinden yeni gelmiş sığınmacılar arasındaki uyuşturucu çeteleri Favoriten’in merkezlerinde neredeyse bilinçli bir şekilde serbest dolaşırken, bu ilçede altmış yıldır yaşayan başta Türkiye kökenliler olmak üzere tüm Müslümanlar neden toptan hedefe konulmaktadır?
Viyana’nın en büyük ilçesinde yıllardır faaliyet gösteren çetelere karşı etkili bir güvenlik politikası uygulanmazken, İçişleri ve Uyum Bakanlıklarının kamuoyunu yönlendirilmiş anketlerle meşgul etmesi ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.
Avusturya’da bir dine mensup yaklaşık 800 bin insanı hedef alan bu yaklaşım demokratik bir toplumla bağdaşmamaktadır. Son olarak 70 yaşındaki bir Avusturyalının Favoriten’de ağır şekilde darbedilmesi, gerçek güvenlik sorunlarının sistematik biçimde görmezden gelindiğini bir kez daha göstermiştir.
Polis yetersizliği ve bilinçli boşluk
Favoriten’de Keplerplatz ve Reumannplatz gibi on binlerce insanın geçtiği alanlarda polis mevcudu olması gerekenin yalnızca yaklaşık yüzde yirmisidir. Bu durum yıllardır şikâyet edilmesine rağmen neden giderilmemektedir?
Çoğunluğu Suriye ve diğer Arap ülkelerinden gelen çeteler aylardır kamusal güvenliği tehdit ederken devletin refleksi suçla mücadele etmek değil, tüm Müslümanları hedef alan algı operasyonları yürütmek olmuştur. ÖVP’ye yakın Exxpress’in son haberi bunun çarpıcı bir örneğidir.
Yayınlanan haberin Türkçe tercümesini gelin. birlikte okuyalım.
Yüzü ve omzu kırıldı: “Satansbratan”ın babası acımasızca dövüldü
Viyana-Favoriten’de şok: Influencer Erik Seidl’in, kamuoyunda daha çok “Satansbratan” olarak bilinen, 70 yaşındaki babası bir grup genç tarafından acımasızca darbedildi. Saldırı sonucunda birçok kemiği kırılan yaşlı adam hastaneye kaldırıldı. Seidl, gözyaşları içinde yaşananları anlatarak tanıklar için çağrıda bulundu. Viyanalı influencer Erik Seidl (“Satansbratan”), alışılmadık derecede ciddi bir video paylaşarak babasına yönelik vahşi saldırıyı kamuoyuna duyurdu. 70 yaşındaki adam, geçtiğimiz cumartesi günü Viyana-Favoriten’de saat 19.00 ile 20.00 arasında birkaç genç tarafından saldırıya uğradı ve ağır şekilde darbedildi.
Seidl’in aktardığına göre babası, kaldırımda yolu kapatan üç gencin yanından geçmek istemiş ve bu nedenle kısa bir uyarıda bulunmuştu. Kısa süre içinde durumun tırmandığı ve saldırıya dönüştüğü belirtiliyor. Influencer’ın verdiği bilgilere göre, yaşlı adamın yüzünde birçok kemik kırığı, omzunda kırıklar oluştu ve ayrıca çok sayıda dişini kaybetti. Yaralının hastanede tedavisi sürüyor.
Ödül vaat edildi
Saldırının nedeni henüz bilinmiyor. Oğlunun ifadesine göre saldırı tamamen sebepsiz görünüyor. 70 yaşındaki adamın yanında cep telefonu bulunmadığı için olay sırasında yardım çağırma imkânı da olmadı. Erik Seidl, şimdi kamuoyuna ve takipçilerine seslenerek saldırganlar hakkında bilgi verilmesini istedi. Saldırganların tespit edilmesine yardımcı olacak somut bilgiler için ödül vaat etti.

Entegrasyon Barometresi: Bilim değil, ideolojik araç
ÖVP’nin emrindeki Uyum Fonu tarafından hazırlanan “Entegrasyon Barometresi” bilimsel bir araştırma değildir. Sugestif sorularla Müslümanları problemleştiren, kriminalize eden ve itibarsızlaştıran ideolojik bir araçtır. Bu tür uygulamalar Ceza Kanunu’nun 283. maddesinde düzenlenen “dini grupların aşağılanması ve nefrete teşvik” yasağıyla çelişmektedir.
Bu tablo, kendilerini Müslümanların temsilcisi olarak tanıtan kişi, kurum ve yapıların, Avusturya’daki Müslüman toplumunun geniş kesimlerini ne yeterince temsil edebildiğini ne de etkili biçimde koruyabildiğini düşündürüyor. Temsil sorumluluğu, birkaç basın açıklamasıyla yerine getirilebilecek bir görev değildir. Mevcut tutum ve yaklaşımlar, bu çevrelerin çözümün parçası olmak yerine istemeden de olsa sorunun bir boyutuna dönüşebildiğini göstermektedir. Bu durum, hepimiz açısından üzüntü verici ve ciddiyetle ele alınması gereken bir manzaradır.
Birleşmiş Milletler’in Avusturya’daki yapısal ayrımcılık ve ırkçılığa ilişkin tespitleri hâlâ ortadadır. Buna rağmen hükümetin bu uyarıları ciddiye almak yerine önyargıları besleyen araçları kullanmayı sürdürmesi demokratik sorumlulukla bağdaşmamaktadır.
Müslüman temsilcilerin sessizliği
Sokaklarda özellikle Suriye, Afgan ve Çeçen kökenli grupların karıştığı uyuşturucu ve gasp olaylarına karşı ilk tepkiyi Müslüman temsilcilerin göstermesi gerekirdi. Çünkü bu gençler, Keplerplatz ve Reumannplatz çevresinde Müslümanlara yönelik nefret üretmek için adeta araçsallaştırılmaktadır. Buna rağmen uzun süredir ciddi bir sessizlik hâkimdir.
Ülkedeki bir dini topluluğu hedef almak, bir ülkeyi yaralamaktır
Bir siyasi partinin, iç ve dış odakların beklentileriyle örtüşen bir çizgide hareket edip bunu “Avusturya Cumhuriyeti adına” yaptığını iddia etmesi başlı başına bir skandaldır. İlk kez tüm Müslümanlar toptan hedef alınmaktadır. Bu duruma karşı demokratik tepki bugün verilmezse yarın çok geç olacaktır.
Bu yaklaşım yalnızca Müslümanlara değil, Avusturya Cumhuriyeti’ne ve barış içinde birlikte yaşamak isteyen tüm vatandaşlara zarar vermektedir. Gerçek güvenlik veya adına „Siyasi İslam mı“ yoksa “ Salefi Vahabi İŞİD mi“ riski dersiniz kişi, kurum ve kuruluşları veya yapılar varsa bunlar tek tek ve somut biçimde isimlendirilmelidir; birbirinden farklı, çeşitli tüm bir inanç topluluğunu tekmiş gibi Kültürüe Irkçılık yaparak hedef haline getirilmesine derhal son verilmelidir



