Fidan’dan Suriye hükümetine Alevilerle ilgili önemli mesajlara nasıl bakmak gerek?

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani ile yapılan bir basın toplantısında HTŞ hükümetine "kardeşlerimiz" diyerek Suriye'deki Alevilerle ilgili konuştu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’de hâlâ katliama uğrayan, tecavüz edilen, aç ve susuz bırakılan Alevilerle ilgili ilk defa uyarıcı önemli açıklamalar yaptı.

Birol Kılıç, 13.08.2025, Viyana’dan gözlem ve analizler

Bugün (13.08.2025) canlı yayından izlediğim Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani ile birlikte Ankara’daki basın toplantısında, ilk defa Suriye’deki Arap Alevi toplumunun emniyetini doğrudan ilgilendiren ve HTŞ hükümetini acil tavsiye şeklinde yorumlanabilecek samimi bulduğum güçlü ifadelerini büyüteç altına alarak tarihe not düşmek gerekir.

Sayın Fidan, basın toplantısında Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani’nin de yanında, basının önünde, „Aleviler, geçmişte Esad döneminde yapılanların sorumlusu, müsebbibi gösterilmemeli; intikam hareketleri içinde bulunulmamalı. En büyük öncelik halkın can güvenliğinin sağlanması, güvenlikle ilgili bir problemin olmaması.“ dedi. Bu mesaj açık ve net. HTŞ hükümetine kardeşçe bir uyarı.

Türkiye’nin HTŞ hükümetinin ve çevresinin Alevi Arap katliamlarına göz yumması ve hatta içinde olmasından dolayı milli birliği ve beraberliği kesinlikle tehlike altındadır. Bu minvalde Sayın Fidan’ın bu ifadeleri aslında Türkiye’deki milli birlik ve beraberlik için atılmış ciddi bir adım ve geç kalmadan adımlar atılmalıdır. Çok geç kalındı. Çok geç bir konuşma ve kamuoyunun önünde bir tavsiye. Ona rağmen takdir edilmesi ve Sayın Fidan’ın desteklenmesi gerekiyor. Buyurun, Sayın Fidan’ın takribi toplam 26 dakika süren basın toplantısındaki ilgili kısımdaki ifadelerini okuyalım. Daha sonra arzuhalimizi dile getirelim.

Dışişleri Bakanı’nın Suriye’deki Alevi, Kürt, Dürzi ve
Hristiyanlar lehine konuşması

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fidan, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmet Al Şara ve HTŞ hükümetine „kardeşlerimiz“ diye hitap ederek, İsrail’i Suriye’nin güneyinde Suveyda ve kıyı bölgesi Lazkiye’de oluşan karışıklıklardan ve istikrarsızlıklardan sorumlu tutan sert eleştirilerde bulundu. Bundan sonra, özellikle ilk defa Alevilerin can güvenliğini de gündeme getirerek, adeta HTŞ hükümetine tavsiye ve ders niyetinde önemli açıklamalarda bulundu:

               „Kardeşlerimiz (Suriye geçici hükümeti demek istiyor), sadece Suriye’de Arapların (Sünnileri demek istiyor) kendilerini eşit şekilde hissedebileceği bir Suriye değil, herkesin eşit bir şekilde hissedebileceği bir Suriye oluşması için mücadele ediyor. Kardeşlerimiz, uluslararası toplumun tavsiyesine uyarak ki kendilerinin de anlayışı ve duruşu bu yönde, sadece Arapların (Sünnilerin demek istiyor) değil, diğer mezheplerin, inançların, azınlıkların da kendilerini eşit hissedebilecekleri bir Suriye’yi hayata geçirme vizyonu içindeler. Dediğim gibi, bu biraz zaman alacak bir süreç. Ama herkesin bu sürece destek vermesi gerekiyor. Elbirliğiyle herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Dürzilerin hakları, kimlikleri, canları ve malları korunmalı. Aleviler, geçmişte Esad döneminde yapılanların sorumlusu, müsebbibi gösterilmemeli; intikam hareketleri içinde bulunulmamalı. Kürtlerin tarihsel olarak men edilmeye çalışılan kimlikleri ve kültürleri aziz kabul edilerek onlara yönelik bir sıkıntı olmamalı. Yeni bir Suriye, bütün Suriye’yi oluşturan halkların, inanışların, kültürlerin muhafaza edildiği, bir arada yaşayabildiği, bütünlük ve birlik içinde bir Suriye olmalı. Biz Türkiye olarak bu yöndeki telkinleri ve tavsiyelerimizi yapıyoruz ve bu yönde çalışmalarımızı arkadaşlarımızla (eliyle Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani’yi gösteriyor) birlikte yapıyoruz. Memnuniyetle görüyoruz ki kardeşlerimizin görüşü ve duruşu o yönde ama dediğim gibi, realite (var olan gerçekler) içinde bir takım sıkıntılar olabiliyor. Bunların hayata geçilmesi zaman alabiliyor. Onun için belli hedefleri öncelemede fayda var. En büyük öncelik halkın can güvenliğinin sağlanması, güvenlikle ilgili bir problemin olmaması. Ülkenin toprak bütünlüğünün sıkıntı içinde olmaması. Ülkenin egemenliğinin sıkıntı içinde olmaması ve daha sonra siyasal kurumların ayağa kalkması ve paralelinde halka hizmet götüren, başta silahlı kuvvetler ve güvenlik kuvvetleri olmak üzere altyapı ve üst yapı alanında kurumlarda çalışanların da ayağa kalkması ve kaldırılması gerekiyor.“

HTŞ hükümetinin Fidan’ın tavsiyelerini çok ciddiye alması gerekiyor

Fidan, basın toplantısının önemli bir yerinde, Suriye’deki Dürzi, Kürt ve diğer inançtaki (Hristiyanlar) Suriye vatandaşlarıyla ilgili HTŞ hükümetine tavsiyeleri arasında özellikle Lazkiye ve tüm Suriye’de Aralık 2024’ten bu yana soykırımvari katliamlara maruz kalınmasının yanı sıra evli kadınların ve genç kızların tecavüz, kaçırma ve zorla Sunnilerle evlendirme olaylarının dünya basınına yansımasından sonra Alevilerle ilgili yapıcı tavsiyelerini ilk önce HTŞ hükümetinin çok ciddiye almasını tavsiye etmek gerekir.

Şu anda tüm Aleviler gerek Türkiye’de gerekse dünyanın her yerinde Suriye’deki Alevi katliamları nedeniyle HTŞ Ahmet Al Şara hükümetini sorumlu tutmaktadır ve bir adım ileri giderek bunun arkasında AKP-MHP iktidarının var olduğuna inanılmaktadır. Buna dur demek en başta yeni bir Alevi açılımı yapmak isteyen AKP-MHP hükümetine düşmektedir. Bu manada Sayın Fidan’ın bu ifadeleri Türkiye Cumhuriyeti milli birlik ve beraberlik için çok önemli olmasının yanında, zararın neresinden dönülürse kardır mantığıyla AKP-MHP iktidarı için en hayırlısıdır ve partilerüstü ama demeden desteklenmelidir.

Yayladağı Sınır Kapısı derhal insani yardım için açılmalı: Su ve ekmek

Fidan’ın basın toplantısındaki mesajları, özellikle Suriye’deki Lazkiye ve diğer bölgelerde her türlü katliam, aşağılama ve namuslarına saldırılardan sonra, içinde bulunduğumuz Ağustos 2025 ayında aç ve susuz bırakılan Suriye’deki  Arap Alevileri hemen yarayacak mı? Bilmiyorum. Aç ve susuz bırakılmış Suriye’de Aleviler un ve su istiyor. İnsan utanıyor.  Türkiye’den basit un ve bildiğimiz su gibi yaşam için en önemli gıdaların götürülmesine HTŞ hükümeti izin vermiyor. Türkiye, başta Suriye Yayladağı sınır kapısı olmak üzere, tüm Suriye sınır kapılarının HTŞ hükümetine teslim edildiği iddia ediliyor. Katliamlara ve zülümler seyrediliyor. Acilen dur denmeli bu zalimliğe.

Başta BM ve Hollanda’daki Lahey Uluslararası Mahkemesi’nde HTŞ hükümeti ve çevresiyle ilgili belgeli suç duyuruları bulunmaktadır. İnternete kısa bir araştırma ile bunlar okunabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (kısaca UCM), kuruluş belgesi Roma Statüsü olan, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkemedir. Tarihe notlar düşülmüştür. Türkiye’nin birlik ve beraberliği için Suriye’de, bu Ağustos ayında susuz ve aç bırakılan, yardımların gelmesi engellenen Suriye’de, başta Lazkiye ve kıyı bölgelerindeki Alevi Araplar için acil yardımlar  için (insan utanıyor yazarken .Bunlar „SU VE EKMEK“) Türkiye’nin Yayladağı’ndaki sınır kapısı derhal açılmalıdır. Su ve ekmek… Suriye’deki Alevi Araplara Alevi oldukları için katliam, tecavüzler, tehcir ve mala çökmelerden sonra „su ve ekmek“ yolları HTŞ hükümeti tarafından kapatılmıştır. Dikkat, tarihler Ağustos 2025’i gösteriyor. Susuz ve ekmeksiz, aç ve susuz bırakılan Suriye’de çocuk, kadın, erkek, fakir fukara insanlar bulunmaktadır.

Bu nasıl bir İslam anlayışı? 

Türkiye’deki Aleviler tarafından gönderilen yardımlar, aç bırakılan Alevi Araplara gitmiyor. El koyuluyor. Şam’a yollanıyor. Bu nasıl bir vahşilik? Arap Alevilere katliam, tecavüz, tehcir, mallarına el koyma ve her türlü çirkinliklerden sonra aç ve susuz bırakılıyor. Bu nasıl bir vicdansızlık? Bu nasıl bir İslam anlayışı?

Yukarıda geçmişi bir kenara bırakarak dikkatlice dinlediğim basın toplantısından Sayın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın samimi olduğuna inandığım bu mesajları, Suriye’de herkesi ama özellikle Suriye’de nüfusun yüzde yirmi beşini oluşturan Arap Alevileri ve Türkiye’de başta Hatay ve çevresinde yaşayan yakın akrabalarının yanı sıra milyonlarca Arap Alevisinin, Türkiye’de yaşayan sayıları sürekli az yazılan ama gerçekte 25 ile 30 milyondan fazla ama az olmayan Türk, Zaza ve Kürt  Alevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının iyi analiz etmesi gerekiyor.

Aleviler Türkiye´de Suriye’de ki gibi  katliama uğrayacak korkusu

Sayın Fidan’ın konuşmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan milyonlarca Alevi vatandaşının Suriye’deki Alevi katliam ve tecavüzlerinden sonra duydukları üzüntü, hayal kırıklığı, tiksinti, öfke ve nefretin biraz azalmasını dilerim.  Yurtdışında yaşayan, başta AB’de ve dünyada milyonlarca Suriye ve Türkiye’den göç etmiş Alevileri bunun içine koymak gerek.  Gönüllerde kırılmalar ve kopmalar başladı ve kafalarda, „Yarın Suriye’de HTŞ Ahmet Al Şara hükümeti gibi Türkiye’de Alevi katliamının aynısı Türkiye olursa nasıl öz savunma yaparak namusumuzu ve şerefimizi koruyacağız“ diye fikirler dolaşıyor.

Ne kadar korkunç değil mi? Aleviler, muhafazakar ve hükümetlerdeki Sünniler’den canlarını, namuslarına ve mallarına aynı Suriye’deki zarar gelmesinden korkuyorlar. Bunları yazmak zorundayım. Hem de üzülerek. Büyük bir Alevi toplumunda kopuş var. Alevi sorunu dikkat Kürt sorununa benzemez.  Dönem eski dönem değil.  Türkiye’de birlik ve beraberlikten bundan sonra bahsetmek bu Alevi katliamlarından sonra nasıl olacak?

Suriye’de birinci gündem maddesi can güvenliği

O yüzden Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu konuşmasıyla aslında inanılmaz bir devlet adamlığı çıkışı yaparak HTŞ hükümetini kardeşçe uyarmış ve başta Aleviler, Dürziler, Kürtler ve diğer inançtaki insanların can güvenliğinin sağlanmasını birinci gündem maddesi olarak ele alınması gerektiğini vurgulamıştır.

Feryadımız

Bizleri bir zahmet elçi bilin. Elçiye zeval olmaz. Bu vesileyle Viyana’daki görevi sırasında bildiğimiz Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan arzuhalimizdir. Kendimiz için değil. Suriye’deki Arap Alevi vatandaşlar için ve Türkiye’de birlik ve beraberliğe daha fazla zeval verilmesin diye feryadımızdır.

Pir Sultan Abdal ve arzuhal

Arzuhal, Arapça kökenli olup, „halini arz etme“, yani durumunu bildirme, dilekçe sunma anlamına gelir ve Alevilerin yedi ulus ozanlarından biri olan Türkmen Pir Sultan Abdal ile özdeşleşmiştir. „Pir Sultan Abdal’ın arzuhali“ ifadesi, hem edebi hem de tarihi bir anlam taşır ve Hak yolunda aşkın, teslimiyetin ve direnişin özünde feryadıdır.

Pir Sultan’ın şiirleri ve duruşu, bir „arzuhal“ olarak kabul edilebilir. Bu ifade, onun haksızlıklara ve çilelere karşı duruşunu ve halkın sesi olma çabasını önün kendi yazdığı zalimliklere ve zulme karşı halkı için „Arzuhalim var..“ çağımızdaki haksızlıkları dilen  getiren dörtlüklerle verecek olursak:

Bir arzuhâl yazdım gül yüzlü Hakk’a
Gelsin beni elden alsın ha n’olur
Beni yalvartmasın ol padişaha
Gelsin beni elden alsın ha n’olur

Kollarımıza zincir vurdu muhannet
Senden başkasına eylemem minnet
Bu arzuhâlımı var Hakk’a ilet
Perişan halimi bilsin ha n’olur

Pir Sultan Abdal’ım çile Allah’tan
Her ne ki gelirse bile Allah’tan
Kemliğe iyilik kula Allah’tan
Hamza’yı Battal’ı salsın ha n’olur

Alevilerin Kader Birliği Ateşi yanmıştır. Odun atmayın bu ateşe!

Açık konuşmalıyız.

Ne Suriye’deki Arap Alevileri ne Türkiye’deki milyonlarca Alevi Bektaşi, ister Türk, Kürt, ister Zaza, ister Arnavut olsun, Suriye’de HTŞ hükümetine ve türevlerine güvenmiyor ve onları Arap Alevi katliamcıları olarak görüyor.

Bu zihniyettekiler yarın Türkiye’ye getirerek aynısını İzmir’de, İstanbul’da, Tunceli’de, Kahramanmaraş, Sivas, Toroslar, Hatay, Antalya, Denizli, Tokat, Karadeniz başta olmak üzere her yerde yapabilirler. Ne de olsa Suriye’de başarılı oldular. Arap Alevileri HTŞ hükümetine güvenip tek silahlarını teslim eden azınlık, ve sonunda bu silahları Aralık 2024’de teslim etmezlerse ertesi hafta katliamlara ve tecavüzlere uğradılar ve bulunduğumuz Ağustos 2025’e kadar bu durum devam ediyor. Bu oyun Türkiye’de farklı versiyonlarda tekrarlanabilir mi? Türkiye’deki Alevi ve Bektaşiler kendilerini nasıl ve neyle koruyacak? Bu sorular milyonlarca Alevi’nin kafasını meşgul ediyor. Kim veya kimler Türkiye’deki Alevilere yardım edecek? Namus ve şereflerine el atılması mı bekleyecekler? Suriye’deki Alevi katliamları, tecavüzleri ve her türlü insanlık dışı haydutluklardan sonra kimse Alevilere böyle düşünmeyi yasaklayabilir mi? Hele bu katliamların arkasında destekleyicileri ve ortaklarına bakıldığında.

Namuslarına, şeref ve haysiyetleriyle Aralık 2024’ten sonra oynanmaya çalışılan Suriye’deki tüm Aleviler, dünyadaki tüm Alevilerle kader birliği için bir yürek oluşturmuş durumdalar. Kimse sevinmesin, iyi veya kötü Arap Alevilerine böyle ders verdik diye. Kimse ders filan almadı. Alevileri kestikçe sakal gibi daha sert çıktıklarını tarih gösteriyor. Bu katliamlar sonrası Alevi toplumunun KADER BİRLİĞİ duygusu artmıştır. İster Suriye’de ister Türkiye’de Alevi olmak, katliam ve ayrımcılıklarla eşdeğerdir duygusu.

Bu bir ateş, bir duygudur. Aleviler kestikçe bu ateşe odun atılmış olur. Bu kader birliği ateşinin odunları, kusura bakmayın, yüz yıllarca böyle aşırı gerici, kültürel, dinci, ırkçılık kokan Alevi katliamlarıdır. Suriye’de Alevi katliamına ancak Türkiye Cumhuriyeti sesli ve sert çıkarsa bir nebze rahatlama olur. Çünkü bu işin arkasında ayrıca Türkiye’de bir takım güçlerin olduğu iddiaları yüksektir. Buna inanılıyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.

Suriye’de Arap Alevileri HTŞ hükümetine ilk silahlarını teslim ettiler. Sonra ?

Sayın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, büyük bir adım atarak bu yönde Suriye’deki Arap Alevilerin malına, ırzına, namusuna göz dikenleri ve çevresindekileri uyarmaya devam etmelidir. Silahlarını Aralık 2024’de HTŞ hükümetine güvenerek teslim eden başta Lazkiye ve Suriye’deki Arap Alevilerine karşı eli silahlı haydutların her türlü çirkinliklerine son verilmelidir ve bunu dünya görmelidir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (kısaca UCM) suç duyurları

Başta BM ve Hollanda’daki Lahey Uluslararası Mahkemesi’nde HTŞ hükümeti ve çevresiyle ilgili belgeli suç duyuruları bulunmaktadır. İnternete kısa bir araştırma ile bunlar okunabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (kısaca UCM), kuruluş belgesi Roma Statüsü olan, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkemedir. Tarihe notlar düşülmüştür. Türkiye’nin birlik ve beraberliği için Suriye’de, bu Ağustos ayında susuz ve aç bırakılan, yardımların gelmesi engellenen Suriye’de, başta Lazkiye ve kıyı bölgelerindeki Alevi Araplar için acil yardımlar için Türkiye’nin Yayladağı’ndaki sınır kapısı derhal açılmalıdır.

Hükümetler geçicidir. Kime arkasında Kerbala bırakmasın. Her şey açık ve saydam kayda geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti azizdir ve büyüktür. Kimsesiz değildir. Yukarıdaki tırnak içinde verdiğimiz bu konuşma ile Sayın Dışişleri Bakanı Fidan gönüller kazanmıştır ve Yayladağı üzerinden yardım kapısını açarak, Suriye’deki Alevilere bizzat yardımlar götürerek kucaklamalıdır.

Sayın Fidan şu ifadelerini tekrarlıyorum: „Aleviler, geçmişte Esad döneminde yapılanların sorumlusu, müsebbibi gösterilmemeli; intikam hareketleri içinde bulunulmamalı. En büyük öncelik halkın can güvenliğinin sağlanması, güvenlikle ilgili bir problemin olmaması.“

Suriye’deki Arap Alevilerine en büyük zararı melun Esad vermiştir. Esad rejiminin tüm bakanlarının yüzde doksanı Suriye’de Sünni Araplardır. Hatta Suriye’de Esad rejiminin devlet başkan yardımcısı yıllarca şu anda HTŞ geçici hükümetinin geçici başkanı Ahmet Şara’nın öz amcası Faruk Şara’dır. Suriye’deki Esad rejimi herkese zarar vermiştir ve özellikle Türkiye’nin yıllarca „gel, demokratik seçimler yap“ tavsiyesine uymayarak. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti, Suriye’deki Alevileri birinci derecede katliama ve her türlü çirkinliğe maruz kalmalarından dolayı sahip çıkmalı ve Türkiye’deki Arap Alevileri, başta olmak üzere tüm Alevi vatandaşlarına acilen birlik ve beraberlik için güven vermelidir. Sayın Fidan’ın yanında Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani’yi de götürmesine kimse kızmamalıdır.

Suriye’nin birliği ve bütünlüğüne kimse karşı değildir. Bu ama ilk önce Sayın Fidan’ın dediği şu ifadeler ile olur: „Aleviler, geçmişte Esad döneminde yapılanların sorumlusu, müsebbibi gösterilmemeli; intikam hareketleri içinde bulunulmamalı. En büyük öncelik halkın can güvenliğinin sağlanması, güvenlikle ilgili bir problemin olmaması.“

Kaynak>

 

https://www.youtube.com/live/6w7iZXPYbu0?si=fEwys9c0KcVvEx-Z

https://www.youtube.com/watch?v=6w7iZXPYbu0

Dringende Petition an das UN-Hauptquartier in New York: „Die UN muss sofort handeln, um die genozidalen Massaker an den Alawiten in Syrien zu stoppen“.

Massaker und Angriffe in Syrien werden verzerrt  und verfälscht dargestellt

Vereinte Nationen UNO: „Stoppt sofort die Massaker an der syrischen Küste“

Lemkin Institute: Red Alert for Genocide against Alawites in Syria

HTS Syrische Vergewaltigungen von Minderheiten – eine Analyse

SYRIEN: DAS IST KEINE HOCHZEIT, DAS IST DIE VERGEWALTIGUNG EINER FRAU!

Massaker und Pogrome in Talkalakh gegen die alevitische Minderheit in Syrien

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner