
“Namus davası değil”
Avusturya kaynıyor. 30 yaşında Türkiye göçmeni bir kadının yirmi sekiz yaşında evlilik dışı ilişkiden doğan bir haftalık bebeği Viyana'da hastanenin çöplüğünde öldürülmüş olarak bulundu.
Viyana. 10. Viyana Favoriten ilçesi kliniğinde prematüre bebeğini öldürdüğü iddia edilen ve polise itirafta bulunan annenin tutuklanmasının ardından akıllarda pek çok soru kaldı. Annenin öne sürdüğü “ailevi nedenler” – artık bilindiği üzere – aşırı uçlardaydı. Melek bebeği özellikle baba tarafının ailesi istemiyordu. Bu olayın Avusturya basınında bazı mecralarda “namus davası” olarak lanse edilmesine istinaden Krone Gazetesi, yayınevi sahibi ve kısa adı TKG olan Avusturya Türk Kültür Cemiyeti Başkanı Birol Kılıç’a kısa olarak ama önemli sayılan söz hakkı vererek verdi.

TKG başkanı Kılıç „Namus davası değil“ başlıklı küçük bebek Melek ile ilgili soru cevaplı genel basın bildirisi basın bildirisindeki soruları şöyle cevapladı:
Die allgemeine Pressemitteilung der TKG mit dem Titel „Kein Fall für die Ehre“ mit Fragen und Antworten zum kleinen Baby Melek lautet wie folgt.
Soru: Kültürel değerler ve normlar Avusturya’daki Türk toplumunun namus anlayışını nasıl etkiliyor?Birol Kılıç: Bu kadar vahşi bir şeyin Türk kültürel değerleri, gelenek, görenek, normları ve Türk toplumunun anlayışı ile ilgisi yoktur. Tıpkı Avusturya’da Amstetten’li kız çocuğuna bodrum katında yıllarca tecavüz ederek dünya manşetlerine çıkan Avusturya asıllı Fritz’in Avusturya kültürel değerleri, namus anlayışı, gelenek ve görenekleriyle ve normları ile hiçbir ilgisi olmadığı gibi. Avusturya’da yaşayan Türkiye göçmenlerinin çoğunluğu Avusturya’da barışçıl ve entegre bir şekilde yaşamaktadır. Türk aileleri çocukları gözü gibi sever, korur ve tüm varlıklarını çocuklarına adarlar. Türk toplumunda bir bebeğin dünyaya gelmesine “tüm aileye uğur getirir” diye bakılır.
Bu gibi durumlarda (evli olmayan ebeveynler, erken doğan kız çocuğu) aile beklentileri ve gelenekleri nasıl bir rol oynuyor?
Türkiye’de olduğu gibi Avusturya’da da çaresizlik ve psikolojik rahatsızlık nedeniyle bu tür vakalar var. Avusturya basınının yaşam sayfaları Türkiye göçmenleri dışında facialarla dolu. Kimse bunları namus davası ve o kişinin geldiği ülke veya Avusturya’nın değişmez kültür normları üzerine sanki DNA gibi değişmez diye bindirmiyor. Bireysel kaderlerin bir ulusun ya da dinin kültürel normları olarak tanımlanmasına kültürel ırkçılık denir. Bu bir namus davası değil. Böyle durumlarda bile, evli olmayan çiftlerde, çocuk bir aile istiyor. En kötü durumda, çocuğu devlet kurumlarına teslim etme olasılığı vardır. Bu çocuğun baba ve ailesi tarafından istenmemesi ve dengesiz anneye psikolojik baskı uygulanması vahşiliktir ve bu ailenin bireysel ahlaksız davranışıdır. Lanetleniyoruz. Çocuğun doğumdan hemen sonra öldürülmesi ve namus gerekçesiyle çöpe atılması hiçbir ulus ya da dinde kabul edilemez.
Toplum namus cinayeti vakalarına nasıl tepki veriyor? Türk toplumunun tepkisi ile genel nüfusun tepkisi arasında bir fark var mı?
Bu tür namus cinayetleri ve cinayetler Türk toplumunda yerleşik değil. Büyük bir çirkinlik olarak algılanıyor. Bu tür cinayetler Türkiye’nin doğusundaki feodal ailelerde ve aynı zamanda Balkanlar’da bile hatta Avusturya’nın yerli halkında bile olabiliyor. Tekil olan bu olaylar tüm bir millete mal edilemez. Türk toplumu Avusturya’nın bağımsız yargısına ve dürüst polisine güveniyor.
Kamuoyunu bu konuya duyarlı hale getirmek için ne gibi önlemler alınmalı?
Avusturya liberal, demokratik ve sosyal (özellikle kadınlar ve çocuklar için) bir hukuk devletidir. Özellikle göçmenler arasında, nereden geldiklerine bakılmaksızın Avusturya devletinin bu özellikleri daha fazla tanıtılarak yalnız olmadıkları ve bir telefonla yetkililerin yanında olacakları duygusu verilmeli ve hukuk devletinin varlığı her yerde ve her an gösterilmelidir.



