
Önden saldırı: İsrail’in arka kapıdan yargıyı tasfiye etmesi
Der Standard’ın İsrail başkenti Tel Aviv temsilcisi Maria Sterk, „Önden saldırı: İsrail’in arka kapıdan yargıyı tasfiye etmesi. Savaşın gölgesinde Netanyahu hükümeti sessiz ve gizli bir şekilde bağımsız yargının kanatlarını kırpmaya çalışmaya devam ediyor. Kudüs’ten bildiriyorum.“ başlıklı analizi İsrail’de demokrasinin nasıl işlediğini göstermesi açısından dikkat çekti.
Okumaya değer analizin Türkçe tercümesi şöyle:
Önden saldırı: İsrail’in arka kapıdan yargıyı tasfiye etmesi
İsrail’de yargının tartışmalı bir şekilde yeniden düzenlenmesine karşı yüksek sesli protestoların yapıldığı zamanlar çoktan geride kalmış görünüyor. Kitleler bugün hala sokaklarda olsa da, artık “Demokrasi” sloganları atmıyor, bunun yerine yüksek sesle Hamas’ın elindeki rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma talep ediyorlar. Öncelikler değişti.
Netanyahu’nun sağcı dinci hükümeti savaşın gölgesinde hala kendi gündemini takip etmeye ve bağımsız yargının kanatlarını kırpmaya çalışıyor. Ancak bunu artık yüksek sesle değil, kimsenin fark etmeyeceğini umarak sessizce ve arka planda yapıyor.
Sonuç olarak, İsrail Yüksek Mahkemesi neredeyse bir yıldır düzenli bir başkana sahip değil çünkü sorumlu adalet bakanı Yariv Levin değiştirmeyi engelliyor. Levin ve onun gibi muhafazakarların gözünde Yüksek Mahkeme, hükümetin önüne sık sık engeller çıkaran sözde hiperaktif bir yargının öncüsü gibi bir şey.
Parti liderinin muhalifi
Mahkemenin gücünü mümkün olduğunca sınırlamak – Levin’in mimarı olduğu yargının yeniden yapılandırılmasının amacı buydu. Benjamin Netanyahu’nun Likud partisindeki diğer bakanların aksine, 55 yaşındaki Levin parti liderinin körü körüne bir takipçisi değil, inançlı bir adam. Muhafazakâr bir sosyal geçmişe sahip olan avukat, hükümetin istediğini yapmasına izin veren bir yüksek mahkeme görmek istiyor. Yüksek Mahkeme’de sol-liberal yargıçların uzun süredir devam eden hakimiyeti muhtemelen onun şüpheciliğine katkıda bulunmuştur. Sol-liberal çoğunluk günleri çoktan geride kalmış olsa da, İsrail toplumundaki sağa kayış mahkemenin yapısına da yansıyor. Yüksek Mahkeme’nin hükümeti defalarca göreve çağırması -örneğin son olarak ultra-Ortodoksların askere çağrılması kararı- Levin’in başını ağrıtıyor.
Bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanan yargı reformunun ana noktalarından biri, siyasetçilerin yargıçları atamasına izin verilmesiydi. Levin şimdi bunu farklı -ve dolaylı- bir şekilde yapmaya çalışıyor: Yargıçların atanması için kurulun toplanmasını reddediyor. Bu komite toplanmadığı sürece yeni bir başkan da olmayacak. Top Levin’in sahasında – ve o inatla reddediyor. Hatta o kadar inatçı ki, sivil toplum örgütleri Yüksek Mahkeme’ye itirazda bulundu. Mahkeme Pazar günü toplandı ve net bir karara vardı: Levin atama komitesini belli bir süre içinde toplamalı. Levin muhtemelen bu süreyi sonuna kadar zorlayacaktır. Bu da yeni başkanın görevde olmadığı yaklaşık iki aylık bir süre demek.
Levin bundan ne kazanacak? Tercih ettiği aday Yosef Elron’u her türlü hileyle kabul ettirmek için yeterli zaman. Yosef Elron sadık bir sağcı muhafazakardır ve 7 Ekim felaketiyle ilgili bir devlet soruşturma komisyonu kurulması durumunda Netanyahu hükümetine karşı muhtemelen olabildiğince yumuşak davranacaktır.
Açıklama hakkı
Her halükarda, İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara’nın kısa süre önce bir kez daha açıkladığı gibi, böyle bir komisyon kaçınılmazdır. Bunun tek sebebi İsrail halkının bilgi edinme hakkına sahip olması değildir. Hükümet aynı zamanda dünyaya İsrail’in demokratik kendini iyileştirme süreçlerinin sağlam olduğunu ve İsrail’deki sorumluların hesap vereceğini göstermelidir.
Aksi takdirde Lahey’deki mahkemeler gibi uluslararası aktörler meseleyi kendi ellerine almak zorunda kalabilirler. İşte bu noktada devreye Netanyahu’nun kendisi giriyor: Lahey’deki mahkeme başsavcının talebini kabul ederse yakında Netanyahu hakkında uluslararası tutuklama emri çıkarılabilir.
Levin şimdi Kudüs’teki yüksek mahkeme yargıçlarının çalışmalarına saldırıyorsa, bu Lahey’de de gözden kaçmayacaktır. Dolayısıyla, sonunda Netanyahu’nun kendisinin bile, tamamen kendi çıkarları için de olsa, adalet bakanına dur diyeceği ve onu Yüksek Mahkeme’ye cepheden saldırılarını durdurmaya zorlayacağı göz ardı edilemez. (Kudüs’ten Maria Sterkl, Der Standard, 9.9.2024)