Soru ve cevaplarla Viyana’daki öğretmen istismar davası

Dört duruşma gününün ardından Pazartesi günü duygusal ve karmaşık bir ceza davası sona erdi. Bir kez daha şu soru ortada kaldı: Neden? Ve: Suç işlemiş gençler yeniden topluma kazandırılabilir mi?

VİYANA, 21.10.2025- Bu Pazartesi akşamı mahkeme şu sonuca vardı: 14 ila 17 yaşları arasındaki altı genç, bir öğretmeni aylar boyunca sistematik biçimde baskı altına aldı; hırsızlık, şantaj ve cinsel saldırı suçları sabit görüldü. 2025 Ocak ayında, bugün 30 yaşında olan mağdurun konutu da kundaklandı. Bu olayın arkasında da sanıklardan bazıları yer aldı. Baş sanıklara çeşitli hapis cezaları verildi. Der Standard gazetesi davayı soru-cevap formatında Almanca olarak aktardı.  Yeni Vatan Gazetesi bu içeriği Türkçe’ye çevirdi. Viyana sokaklarında düzensiz göçle bağlantılı toplumsal gerilimler artmaktadır. 2023 yılında 12 yaşındaki Avusturya vatandaşı Anna’nın bir grup genç erkek tarafından cinsel saldırıya uğraması ve ardından 2025’te bir öğretmenin benzer biçimde hedef alınması, kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştır. Aşağıda ilgili soru-cevap bölümlerinde en kritik kısımlar öne çıkarılmıştır.

 

Soru: Modern ve bilinçli bir toplumda yaşayan erkek gençleri böyle suçlara iten nedir? 

Yanıt: Bu sorunun tek değil, birçok cevabı var. Graz’daki Erkek ve Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Enstitüsü’nden sosyolog Elli Scambor’a göre, genç suçlular genellikle – ama her zaman değil – sosyoekonomik olarak dışlanmış ortamlarda büyüyor. Özellikle “kopmuş”, yönsüz ve duygusal olarak yalnız hisseden genç erkekler, giderek “Manosfer” denilen dijital erkek dünyasına çekiliyor; burada şiddet ve kadın düşmanı anlatılarla karşılaşıyorlar, örneğin “seks hakkı” gibi. Scambor ayrıca, “babanın son sözü söylediği” ailelerde büyümenin bir risk faktörü olduğunu belirtiyor. Enstitünün yaptığı bir araştırma, bu tür ailelerde şiddet riskinin, kararları birlikte alan ebeveynlerin olduğu ailelere göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. “Buna karşılık, şefkatli bir erkek rol modeli genç erkekler için en büyük koruyucu faktördür,” diyor Scambor. Liesing’deki olaylar, “protest erkeklik” kavramıyla da açıklanıyor.

“Protestmännlichkeit” (Protest erkekliği) kavramı, genç erkeklerin şiddeti bir tür statü ve güç kazanma aracı olarak kullanmalarını açıklar. Elli Scambor’a göre bu, özellikle kendini dışlanmış hisseden genç erkeklerin, toplumun kendilerinden korktuğunu fark ettiklerinde, bu korkuyu güce dönüştürme stratejisi olarak benimsemeleriyle ilgilidir. Yani: “Toplum erkek gençlerin şiddetinden korkuyorsa, bu şiddet onlar için bir güç aracına dönüşür.”

 

Soru: Her şey nasıl başladı?  

Yanıt: Mağdurun kendisinin de söylediği gibi bir “hata” ile. Öğretmen, o dönem 16 yaşında olan eski bir öğrencisiyle rızaya dayalı cinsel ilişki yaşamıştı.

Soru: Bu suç değil mi?  

Yanıt: Hayır, savcılık suç teşkil etmediğine karar verdi. Genç her ne kadar reşit olmasa da “cinsel olarak kendi kararlarını verebilecek durumda”ydı. Ayrıca öğretmen artık onun öğretmeni değildi, dolayısıyla “herhangi bir otorite ilişkisi” bulunmuyordu. Ve önemlisi: Bu ilişki, diğerlerinin aksine, rızaya dayalıydı.

Soru: Sonrasında ne oldu?  

Yanıt: İddianameye göre – ki esas olarak öğretmenin beyanlarına dayanıyor – öğretmen aylar süren bir işkence dönemi yaşadı. Eski öğrencisiyle olan ilişkisi nedeniyle işini kaybetmekten korkuyordu. Bu sır, kendilerini Liesing’li bir “çete” olarak tanıtan gençler arasında dolaşmaya başlamıştı. Böylece öğretmen şantaja açık hale geldi ve onların kontrolüne girdi. Gençler düzenli olarak öğretmenin evine yerleşti; biri yüzlerce Euro çaldı, diğeri onu uyuşturucu almaya zorladı. Üç sanık hakkında cinsel suçlar işlendi; DER STANDARD mağdurun korunması nedeniyle bu detaylara girmiyor.

Soru: Sanıklar mahkemede nasıl bir izlenim bıraktı?  

Yanıt: En azından dışarıdan bakıldığında kayıtsız bir izlenim verdiler. Son duruşma gününde bazı gençler arkadaşlarıyla birlikte Viyana Ceza Mahkemesi’nde toplandı. 15 yaşındaki bir Iraklı, evin yanmasıyla ilgili olarak “Son bir darbe olduğunu düşündük, artık onunla uğraşmak istemiyordum” dedi. Gençler tüm cinsel suçları reddetti. Gerçeklikten çok pornografik filmlerden alınmış gibi görünen abartılı ve çelişkili anlatımlarla, mağdurun sık sık reşit olmayanlarla cinsel ilişki yaşadığını ima etmeye çalıştılar.

Soru: Mahkeme hangi versiyona inandı?  

Yanıt: Mağdurun anlatımına. Mahkeme ve jüri heyeti öğretmeni “kesinlikle güvenilir” buldu. Beyanları “delil sonuçlarıyla uyumlu” bulundu.

Soru: Ne tür cezalar verildi?  

Yanıt: 15 yaşındaki bir Iraklıya üç buçuk yıl, 17 yaşındaki bir Rumen’e üç yıl kesin hapis cezası verildi. 15 yaşındaki bir Afgan’a 15 ay hapis cezası verildi, bunun 5 ayı kesin. Üç baş sanık hakkında cinsel suçlar, kundaklama girişimi ve hırsızlık suçları sabit görüldü.

17 yaşındaki bir Avusturyalıya 18 ay ceza verildi, bunun 6 ayı kesin. Bu kişi, öğretmeni eski öğrencisiyle olan ilişkiyi okul önünde afişlerle duyurmakla tehdit etmişti. Ev yangınında yer alan 14 yaşındaki bir Afgan’a 12 ay kısmen kesin ceza verildi, 16 yaşındaki vatansız bir gence ise 4 ay ertelenmiş ceza verildi.

Soru: Bir kişi eksik değil mi?  

Yanıt: Doğru. Bugün 17 yaşında olan eski öğrenci, öğretmenle rızaya dayalı ilişki yaşayan kişi, beraat etti. Sadece 800 Euro’luk kumbara hırsızlığıyla suçlandı, ancak bu suçu başka bir sanık üstlendi. Bu genç, mağdura empati gösteren tek sanıktı: “Olanlar için üzgünüm.”

Soru: Suçların ağırlığına göre cezalar hafif görünmüyor mu?  

Yanıt: Bu yanıltıcı olabilir. Gençler için ceza üst sınırları genellikle yarıya indirilir. İki baş sanık için bu sınır 7,5 yıldı. 15 yaşındaki Iraklı en çok suça karışmış olsa da – cinsel suçlar hariç – suçunu kabul etmiş ve sabıkasızdı. Bu hafifletici neden sayıldı.

Soru: Son zamanlarda erkek genç gruplarının cinsel şiddet uyguladığı birkaç vaka oldu. Bu yeni bir olgu mu?  

Yanıt: Uzmanlara göre gençler arasında şiddet ve suç oranı artmadı – mahkûmiyet rakamları da bunu doğruluyor. Aksine, son on yılda mahkûm edilen gençlerin sayısı %15 azaldı. Bu bilgiyi hem Adalet Bakanlığı adına çalışan Neustart Derneği’nin yöneticisi Christoph Koss hem de Viyana Ceza Mahkemesi hâkimi ve Gençlik Ceza Hukuku Uzman Grubu Başkanı Daniel Schmitzberger doğruluyor. İki uzman, algıyla gerçek arasındaki farklara dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle 12 yaşındaki bir kızın istismarı ve Liesing vakası gibi iki çarpıcı olay arka arkaya işlendiğinde, bu tür vakaların arttığı izlenimi oluşabiliyor.

Soru: Genç çetelerden sıkça söz ediliyor. Gerçekten organize mi hareket ediyorlar?  

Yanıt: Gençlik hâkimi bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söylüyor. “Gençler arasında suç zaten grup halinde işlenir. Amaç aidiyet ve kendini kanıtlama,” diyor Schmitzberger. “Ancak bu genellikle organize çeteler değil, kamusal alanda buluşan ve rastgele bir araya gelmiş gençlerdir. Birlikte yargılandıkları için çete izlenimi oluşur.” Schmitzberger, sosyal medya ve akıllı telefonları da algıyı etkileyen faktörler arasında sayıyor: Gençler artık suçlarını fotoğraf ve videolarla belgeleyip paylaşıyor. “Bu, bir tanığın anlatımından çok daha güçlü bir etki yaratır. Şiddet doğrudan göz önüne geldiğinde, artmış gibi görünür. Bu da toplumsal algıyı değiştirir.”

Soru: Modern ve bilinçli bir toplumda yaşayan erkek gençleri böyle suçlara iten nedir?  

Yanıt: Bu sorunun tek değil, birçok cevabı var. Graz’daki Erkek ve Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Enstitüsü’nden sosyolog Elli Scambor’a göre, genç suçlular genellikle – ama her zaman değil – sosyoekonomik olarak dışlanmış ortamlarda büyüyor. Özellikle “kopmuş”, yönsüz ve duygusal olarak yalnız hisseden genç erkekler, giderek “Manosfer” denilen dijital erkek dünyasına çekiliyor; burada şiddet ve kadın düşmanı anlatılarla karşılaşıyorlar, örneğin “seks hakkı” gibi. Scambor ayrıca, “babanın son sözü söylediği” ailelerde büyümenin bir risk faktörü olduğunu belirtiyor. Enstitünün yaptığı bir araştırma, bu tür ailelerde şiddet riskinin, kararları birlikte alan ebeveynlerin olduğu ailelere göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. “Buna karşılık, şefkatli bir erkek rol modeli genç erkekler için en büyük koruyucu faktördür,” diyor Scambor. Liesing’deki olaylar, “protest erkeklik” kavramıyla da açıklanıyor.

“Protestmännlichkeit” (Protest erkekliği) kavramı, genç erkeklerin şiddeti bir tür statü ve güç kazanma aracı olarak kullanmalarını açıklar. Elli Scambor’a göre bu, özellikle kendini dışlanmış hisseden genç erkeklerin, toplumun kendilerinden korktuğunu fark ettiklerinde, bu korkuyu güce dönüştürme stratejisi olarak benimsemeleriyle ilgilidir. Yani: “Toplum erkek gençlerin şiddetinden korkuyorsa, bu şiddet onlar için bir güç aracına dönüşür.”

Genç Suçluların Topluma Kazandırılması Mümkün mü?

Christoph Koss (Neustart Derneği yöneticisi) bu soruya evet yanıtını veriyor. Koss’a göre:

  Avusturya’da 40–60 genç, yüksek suç oranlarıyla öne çıkıyor.

  Bu gençlerin bir kısmı, doğru terapi ve denetimli yardım ile yeniden topluma kazandırılabilir.

  Süreç:

  ⁠◦  İlişki kurma

  ⁠◦  Suçla yüzleşme ve işlenen eylemin anlamlandırılması

  ⁠◦  Mağdurla empati geliştirme

Koss ayrıca şu noktayı vurguluyor: “Gençler, grup baskısı dışında kaldıklarında duygusal olarak ulaşılabilir hale gelirler ve maskelerini hızla bırakabilirler.” Bu dava, yalnızca bireysel suçları değil, toplumsal yapıların, dijital kültürün ve erkeklik anlatılarının gençler üzerindeki etkisini de gözler önüne seriyor. Liesing vakası, Avusturya’da gençlik ceza hukuku, sosyal hizmetler ve toplumsal cinsiyet araştırmaları açısından kritik bir örnek olarak değerlendiriliyor. (Kaynak)

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner