TKG’den Noel öncesi uyarı: Toplumsal grupları damgalamak yerine birlikte yaşam güçlendirilmeli

Avusturya Türk Kültür Cemiyeti (TKG), Noel gecesi öncesinde ÖVP’nin resmi internet sitesinde yayımlanan ve Müslümanları genelleyici biçimde hedef aldığı belirtilen kampanyaya karşı sert bir basın açıklaması yayımladı.

VİYANA, 25.12.2025-Avusturya Türk Kültür Cemiyeti (TKG Think Tank), Avusturya’da yaşayan tüm insanlara huzurlu, düşünmeye sevk eden bir Noel ve barış dolu bir 2026 yılı diledi. Açıklamada Noel’in yalnızca dini bir bayram olmadığı, inanan, daha az dindar ya da dini olmayan milyonlarca insan tarafından aileleri ve dostlarıyla birlikte, dayanışma ve içe dönüş atmosferinde kutlandığı ifade edildi. Kökleri Türkiye’ye uzanan ve on yıllardır Avusturya’yı evi olarak gören on binlerce insanın da bu ortak sevinci ve toplumsal aidiyeti paylaştığı vurgulandı.

TKG, tam da bu ortak yaşam ve birlikte var olma bilinci nedeniyle, kamuoyuna açık ve net bir toplumsal-siyasal uyarı yapma sorumluluğu hissettiğini belirtti.

TKG, Avusturya’da 18 Aralık 2025 tarihinde yayımlanan “Integrationsbarometer 2025” raporunun ardından, aynı gün “TKG’nin Entegrasyon Barometresi ve Ceza Kanunu § 283 / Nefret söylemi kanunu“  başlığıyla yaptığı açıklamayla ilk uyarıyı dile getiren kurum olarak dikkat çekmişti. Bu açıklama, daha sonra partiye ait resmi sayfalarda başlayan tartışmalar ve paylaşımlar öncesinde kamuoyuna ulaşan ilk tepkilerden biri oldu.

 

ÖVP’nin paylaşımı kaygı yarattı

TKG, Avusturya Halk Partisi’nin (ÖVP) 19 Aralık 2025 tarihinde resmi internet sitesinde yayımlanan “Biliyor muydunuz, insanların üçte ikisi Müslümanlarla birlikte yaşamayı zor buluyor?” başlıklı paylaşımın ardından, bu içeriğin sosyal medya platformlarında geniş biçimde dolaşıma sokulmasını büyük bir endişeyle karşıladığını açıkladı.

Cemiyet, söz konusu başlık ve sunum biçiminin, belirli toplumsal sorunların tartışılmasından ziyade bütün bir dini topluluğun genellemelere konu edilmesine yol açabileceğini vurguladı. Açıklamada, özellikle büyük şehirlerde yaşanan güvenlik ve sosyal uyumla ilgili meselelerin, uzun yıllardır Avusturya’da yaşayan ve topluma entegre olmuş 800 bien yakın nüfuslu Müslümanlarla ilişkilendirilmesinin kamuoyunda başta bu şeytanlaştırma olmak üzere birçok alanda yanlış algılar  ve önyargı ve düşmanlıkları oluşturabileceği ifade edildi.

TKG, bu tür genellemelerin toplumsal güveni zayıflatabileceğini, farklı toplumsal gruplar arasında gereksiz gerilimlere yol açabileceğini ve kamuya açık iletişimde daha dikkatli, sorumlu ve kapsayıcı bir dil kullanılmasının önem taşıdığını belirtti.

 

Screenshot

800 bin insan ve aşınan güven

Avusturya’da yaklaşık 800 bin Müslüman’ın yaşadığına dikkat çeken TKG, bu insanların onlarca yıldır ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlattı. Kamuoyuna sunulan siyasi mesajların ya da iletişim kampanyalarının bir dini topluluğu topyekûn problemli gibi göstermesinin, devlet kurumlarına duyulan güveni ciddi biçimde zedelediği belirtildi.

Böyle bir atmosferde birçok insanın mesleki geleceği, mülkiyeti, kişisel güvenliği, onuru ve devletin tarafsızlığı konusunda kaygı duymaya başladığı vurgulandı. TKG, güvenin demokratik düzenin temel taşı olduğunun altını çizerek, sorumlu siyasi iletişim, şeffaf süreçler ve eşitlik temelinde bir siyasi kültür olmadan toplumsal barışın sürdürülemeyeceğini ifade etti.

TKG’den ilk itiraz 18 Aralık’ta geldi

TKG, 18 Aralık 2025 tarihinde APA OTS üzerinden yayımladığı açıklamayla bu tartışmaya saygılı ama net bir şekilde ilk itirazı yapan kurum olduğunu hatırlattı. Açıklamada, yönlendirici ve telkin edici sorular içeren anketlerin Müslümanları kolektif bir “toplumsal sorun” olarak sunmak için kullanılmasının, demokratik ve anayasal açıdan son derece sakıncalı bir çizgi olduğu vurgulandı.

TKG, Avusturya toplumunun üçte ikisinin Müslümanlarla birlikte yaşamayı zor bulduğu iddiasını açıkça paylaşmadığını ifade etti. Aksine, ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğunun sorunları kişilerle değil, somut ve yapısal problemlerle ilişkilendirebilecek sağduyuya sahip olduğu belirtildi.

Gerçek sorunlar, yanlış adres

Açıklamada, Viyana’nın bazı semtlerinde yaşanan gerçek güvenlik sorunlarının, 60 yılı aşkın süredir Türkiye, Bosna, Arnavutluk, Kosova, İran ve diğer Müslüman nüfuslu ülkelerden gelerek Avusturya’da yaşayan, çalışan, vergi ödeyen ve toplumda başarı elde eden insanlarla özdeşleştirilemeyeceği özellikle vurgulandı. Bu insanların yalnızca entegre olmakla kalmadığı, toplumun hemen her alanında görünür katkılar sunduğu ifade edildi.

TKG, ne tüm Müslümanları genelleyerek şüpheli göstermenin ne de tüm Avusturyalıları toptan “ırkçı” olarak etiketlemenin adil, doğru veya toplumsal açıdan güvenli olmadığını belirtti.

Favoriten örneği: En çok zarar görenler yine yerleşik Müslüman toplum

TKG, Viyana-Favoriten’de yasadışı ve düzensiz göç, uyuşturucu ticareti ve çeteleşme gibi sorunlardan en fazla etkilenenlerin, ironik biçimde, onlarca yıldır bu bölgede yaşayan yerleşik insanlar olduğunu ifade etti. Bu gruplar arasında çok sayıda Avusturya‑Türkiyeli esnaf, girişimci ve ailelerin bulunduğu belirtildi.

Reumannplatz ve Keplerplatz çevresinde daha görünür polis varlığı, uyuşturucu ve çete suçlarına karşı kararlı bir mücadele ile parklar ve kamusal alanlarda güvenliğin güçlendirilmesi talep edildi. Keplerplatz’daki Antonskirche gibi dini mekânların da şiddet, satıcılar ve rakip gruplardan arındırılması gerektiği vurgulandı. Ancak TKG, bu haklı güvenlik taleplerinin bütün bir Müslüman topluluğunu hedef alan siyasi bir araca dönüştürülmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Entegrasyon sadakat testi değildir

TKG’ye göre ÖVP’nin söz konusu paylaşımı ne bilimsel bir çalışmaya dayanmakta ne de entegrasyona katkı sunmaktadır. Aksine bu yaklaşımın önyargıları beslediği ve toplumsal gerilimleri derinleştirdiği ifade edildi. Entegrasyonun bir sadakat testi ya da istatistiksel barometre olmadığı, karşılıklı saygı, hukuk devleti ve eşitlik temelinde ilerleyen iki yönlü bir süreç olduğu vurgulandı.

Avusturya’daki yaklaşık 800 bin Müslüman’ın işçi, işveren, sağlık çalışanı, öğretmen, öğrenci, komşu ve vatandaş olarak ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamına her gün katkı sunduğu hatırlatıldı. Bu insanların istatistiksel bir “problem kategorisine” indirgenmesinin anayasanın eşitlik ilkesine ve Cumhuriyetin temel değerlerine aykırı olduğu ifade edildi.

Kurumsal otoritenin kötüye kullanımına uyarı

TKG, kurumsal otorite ve sözde uzmanlığın kötüye kullanılmasına karşı açık bir uyarıda bulundu. Kamuoyu araştırmaları, entegrasyon politikaları ya da resmi iletişim araçlarının, toplumu birleştirmek yerine grupları damgalamak için kullanılmasının güveni yok ettiği belirtildi. Demokratik bir cumhuriyetin dışlamayla değil, güvenle ayakta durabileceği vurgulandı.

Noel döneminin ayrıştırıcı değil, birleştirici değerlerin öne çıkarılması gereken bir zaman olduğu hatırlatıldı. İnsan onuru, eşitlik, din özgürlüğü ve toplumsal barışın, korku, nefret ve genelleyici suçlamalardan daha güçlü olduğu ifade edildi.

TKG’den açık çağrı

TKG’nin Noel mesajı net oldu: Yüksek bütçeler ve geniş ağlar kullanılarak, anayasal hakları aşındıran ve toplumsal grupları genelleyerek damgalayan siyasi stratejilere son verilmesi çağrısı yapıldı. Bu tür yaklaşımların toplumsal birlikte yaşamı zedelediği, demokratik kurumlara duyulan güveni aşındırdığı ve Avusturya’nın iç huzuruna zarar verdiği vurgulandı.

Açıklama, din ya da köken ayrımı gözetmeksizin anayasal eşitliğe açık ve net bir bağlılık ile kutuplaştırma yerine gerçekçilik, diyalog ve hukuk devleti temelinde yürütülen bir entegrasyon ve güvenlik politikası çağrısıyla sona erdi.

Avusturya Türk Kültür Cemiyeti (TKG), bu mesajı Noel’in birleştirici ruhuna uygun olarak 24 Aralık 2025 tarihinde yayımladığı bir APA-OTS basın bildirisi ve kendi resmi sayfaları üzerinden kamuoyunun dikkatine sundu.

Kaynaklar:

TKG: Weihnachten als Mahnung: Zusammenleben stärken statt gesellschaftliche Gruppen pauschal stigmatisieren

APA OTS  TKG 24.12.2025

APA OTS TKG 18.12.2025

Relevante Artikel

Back to top button