Viyana’da küçük bir kızın adalet arayışı: 12 yaşında başlayan kabusun bitmeyen yankısı
Sanıkların beraat ettiği dava, Avusturya kamuoyunu sarstı. Henüz 12 yaşındayken bir çetenin eline düşen Anna, yaşadığı travmanın ardından hâlâ “unutmaya çalışıyor”.
VİYANA –Avusturya’nın başkentinde, şehrin kenar mahallelerinden birindeki küçük bir pizzacıda, sade giyimli genç bir kız oturuyor. Adı Anna — ama bu gerçek adı değil. Şimdi 15 yaşında. Ancak yüzündeki ifade, çok daha fazla şey yaşamış birini yansıtıyor.
Krone Gazetesine konuşan Anna, “Bana yapılanları düşünmemeye çalışıyorum. Terapistim bunun normal olduğunu söylüyor. Çünkü her gün o görüntülerle yaşamak çok yorucu.” diyor sessizce. Krone’de ki haber şöyle.
12 yaşında bir çetenin eline düştü
Anna’nın hikâyesi 2023 baharında, Viyana’nın Favoriten semtinde başladı. O dönem henüz 12 yaşındaydı. Mahallede faaliyet gösteren genç bir çetenin ağına düştü.
Merdiven boşluklarında, garajlarda, hatta otel odalarında aylarca süren cinsel tacizlere ve tecavüzlere 2 yaşında maruz kaldı. O günlerde sessizdi, korkuyordu. Çete üyeleri tarafından tehdit edilerek susturuldu. Yalnızca bir yıl sonra, ailesinin ve bir sosyal çalışanın desteğiyle sessizliğini bozdu.
2024 baharında Krone” gazetesine verdiği röportajda,, “Onlardan kaçamayacağımı düşündüm.Bu yüzden katlanmak zorunda kaldım.” demişti.
Mahkeme kararı: Beraat ve öfke
25 Eylül 2025 tarihinde görülen davada, on sanık hakkındaki suçlamalar düşürüldü. Mahkeme, kanıtların yetersizliği ve ifadelerdeki çelişkiler nedeniyle sanıkları beraat ettirdi.
Karar, hem kamuoyunda hem de kurbanın ailesinde büyük tepkiyle karşılandı.
Kurbanın avukatı Sascha Flatz, “Yargıçların neden müvekkilimden çok sanıklara inandığını anlamıyorum. Üst mahkemenin kararı bozmasını umut ediyorum,” dedi.
Kararın açıklanmasının ardından Anna’nın annesi Katharina K. gözyaşlarıyla konuştu: “Kızımın onuru zaten çalınmıştı. Bu kararla bir kez daha aşağılanmış oldu. Yeni bir hayat, yeni bir okul, sessiz bir yeniden başlangıç.“
Karar öncesinde bile Anna ve ailesi, tehditlerden korktukları için taşınmıştı.
Artık başka bir semtte, başka bir okulda.
“Yeni okulumda kimse geçmişimi bilmiyor. Ve anlatmak da istemiyorum,” diyor genç kız.
Annesi, taşınmanın yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda bir yeniden doğuş çabası olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Kızımın tekrar normal bir hayat kurabilmesi için bu şarttı. Artık ilaç kullanmıyor, derslerinde çok başarılı. Onunla gurur duyuyorum.”
“Kafamdaki kötü görüntülerle savaşmayı öğrendim”
Anna, yaşadığı travmayı yönetebilmek için terapi desteği aldığını söylüyor ve ekliyor: “Kafamdaki kötü görüntülerle savaşmak için stratejiler öğrendim. Akşamları komik filmler izliyorum, böylece kolay uyuyorum. Artık nadiren kabus görüyorum. Ama bazı geceler, kabuslar geri dönüyor.. Birdenbire o anları hissediyorum. Sanki hâlâ oradayım. Eller üzerimdeymiş gibi. Acı çekiyorum. Neredeyse o zamanki kadar.”
Davanın gölgesinde: Çelişkiler, tanıklar ve sosyal medya linci
Mahkeme sürecinde, Anna’nın ifadelerindeki küçük farklılıklar, savunma tarafından çelişki olarak gösterildi.
Bir dönem aynı sınıfta okuduğu bir kız öğrenci ise, duruşmada “Anna’nın çeteyle isteyerek görüştüğünü” iddia etti.
“Onunla hiçbir zaman yakın arkadaş değildik.Neden hakkımda böyle şeyler söylediğini anlamıyorum.” ” diyor Anna. “Ailesine göre bu tanıklık, davanın seyrini değiştirdi.
Anne Katharina, “O kız yüzünden okuldan almak zorunda kaldım. Çocuğumun yaşadıkları yayılacak diye korkuyordu. Çok utandı,” diyor.
Bu sırada sosyal medyada, özellikle TikTok’ta, olayla ilgili yanlış bilgiler içeren videolar dolaşıma girdi.
“Kendimle ilgili saçma sapan şeyler duymak istemiyorum. TikTok’ta videolar çıkınca hemen kapatıyorum. Daha fazla incitilmek istemiyorum,” diyor genç kız.
“Kızımı öldürebilirlerdi”
Taşınma kararının ardında, yalnızca utanç değil, korku da vardı.
Anne Katharina, o günleri anlatırken hâlâ endişeli: “Sanıklardan biri ya da yakınları misilleme yapabilir diye korktum. Kızımı öldürebileceklerinden bile endişe ettim.”
Bu nedenle ailenin yeni adresi gizli tutuluyor.
“Artık biraz daha güvendeyiz. Ama bu travma kolay silinmiyor.” ” diyor anne.
“Gerçeği hep söyledim”
Mahkemede, Anna’nın polis sorgularında olayı “daha az dramatik” anlattığı iddia edildi.
Bu, bazı yargıçlarca çelişki olarak görüldü. Ancak avukat Flatz’a göre, bu durum tamamen psikolojik: “O, sorgular sırasında çok kötü durumdaydı. Terapiden sonra yaşadıklarını daha rahat anlatabildi. Bu bir çelişki değil, bir iyileşme sürecinin parçası.”
Anna ise kararlı: “Ben gerçeği söyledim. Her zaman.”
Sessiz bir umut
Bugün Anna, yeniden arkadaşlarıyla sinemaya gidebiliyor, kahkahalar atabiliyor.
“Moda, filmler, öğretmenler hakkında konuşuyoruz. Erkekler artık benim için bir konu değil,” diyor gülümseyerek.
Ama ardından gözleri uzaklaşıyor: “Şu anda güçlü görünsem de, içimde hâlâ kırık bir parça var.”
O, sadece unutmak istiyor.
Yalnızca, yaşadığı karanlık yıllardan geriye kalan izleri silmek.
“Tek isteğim, tekrar o mutlu kız olmak,” diyor sessizce.
Bir ülkenin vicdanında yankılanan soru
Viyana’daki bu dava, yalnızca bir çocuğun değil, adalet sisteminin de sınandığı bir süreç olarak hafızalara kazındı. Mahkeme kararının ardından hukuk çevrelerinde yeni bir temyiz süreci bekleniyor.
Ancak Anna için adaletin yerini bulup bulmaması artık sadece yasal bir mesele değil — bu, bir çocuğun onurunu ve hayata güvenini yeniden kazanma mücadelesi.
Kaynak:



