Peygamber ve Atatürk’ü anarak okumayı tavsiye eden büyüğümüz

Birol Kılıç, Viyana’da gözlem ve analizler, 14.06.2024

Geçtiğimiz sayıda, “1960 yılında Türkiye ve Avusturya arasındaki iş gücü anlaşmasının ardından gelen birinci nesil Türk vatandaşlarının değerini bilelim. Onlar bizim gerçek Büyükelçilerimiz ve hepsinin ardında farklı ama ortak noktaları olan edepli, çalışmakla geçen örnek bir ömür var. Avusturya’daki Türklerin imajını bu insanlar ‘çalışkan, dürüst ve güvenilir Türkler’ olarak kazıdılar. Değerini bilelim…” diye kaleme almıştım.

Hepsi birbirinden farklı bu insanların fikirlerine ve yaşam biçimlerine saygı duyarak bu sayıdan sonra görebildiğim, samimi bulabildiklerim ve konuşabildiklerimden kısa alıntılar yapmak isterim.

1970 yıllarında Avusturya’ya gelen Ahmet Anacı 88 yaşında ve birçok çocuk ve torun sahibi. 10. Viyana’da bulunan, ATİB’in pırıl pırıl ve uygun fiyatlı restoranının bir köşesinde masadan kalktığı sırada arkasındaki yangın söndürme aleti hakkında konuşurken gördüğümde yanına gittim. Giyimi ve etrafına saçtığı enerji ile farklı bir insan…

Ahmet amca samimi olarak, “Bu aletin olduğu yerde uzun oturduğumda nedense rahatsız oluyorum. Bu aleti başka yere koymak gerekiyor. Vatandaş rahatsız olmasın” dedi.

Biraz  bu konu üzerinde konuştuğumuz Ahmet amcamızın, toplumla ve insanlarla ilişkisinin 88 yaşında bitmediğini ve devamlı insanlara yararlı olmak ve hayırlarda yarışmak istediğini anlıyorum. Rahatsız etmeden kendisiyle izin isteyerek kısa bir sohbete giriyoruz. Kendisini aslında 1990 yıllarında Viyana Teknik Üniversitesi’nde okuduğum zamanlarda oturduğum üçüncü Viyana’da Steinergasse’deki evimin yakınında bulunan  Keinergasse’deki ATİB’de bir sohbetimizden tanıyor olduğumu sonradan çıkardım.

(c) yenivatan.at

88 yaşındaki Ahmet amcanın giyimi sade ve pırıl pırıl.

Kollarında şu anda kimsede görmediğimiz çok güzel  şık kol düğmesi. Hem de altından. Çok yakışmış. Çantası siyah. Giyime çok uygun. Soruyorum; “bu güzel çantanızın içinde ne var?”

Hemen çantasını açıyor beş kitap çıkarıyor ve evinde çok daha fazla kitabının olduğunu ifade ediyor.

(c) yenivatan.at

Bunların hepsinin toplamında Ahmet amcanın bu kadar sade  ve içten kalabilmesi şunu gösteriyor: bizim atalarımız 1960’tan sonra Viyana’ya farklı farklı bölgelerden insanların  anlatıldığı ve resmi çizilmek istendiği gibi medeniyetten uzak  bölgelerden gelmediler. Hepsi modern Atatürk Türkiyesi’nin  samimi sade Müslüman vatandaşları olarak kravat, ceket ve ütülenmiş pantolon ve gömlekleri ile Avusturya’ya geldiler. Tıraşları o zamanın dünyasında Paris ve Viyana’daki insanlar gibiydi. Dikkat edelim. Avusturya 1950’de savaştan çıkmış. Türkiye bu ikinci dünya savaşına girmemiş… Avusturya ve Almanya’nın aynı şimdi olduğu gibi iş gücüne ihtiyacı var. Şimdi kalifiye ama o zaman her türlü iş gücüne ihtiyaç var.

İşte bu insanlarımız Avusturya’da bando ve mızıka ile karşılandılar. İşte Ahmet Amca o zamanı yaşamış görmüş 88 yaşında koca yürekli biri. Kendisine “Yeni Vatan Gazetesi okuyucularınıza mesajınız nedir efendim?” diye sorduğumda şunu ifade etti: “Gençlerimizden şikayetçiyim. Okumuyorlar. Düşünmüyorlar. Mutlaka çok okusunlar. Bir meslek elde etsinler. Avusturya bu eğitim konusunda çok iyi bir ülke.  Atatürk diyor ki okumayan insan fakirdir. Peygamber efendimizde buyuruyor ki okumayan insan acizdir.”

Bu sözlerden sonra herkes düşünmeye başlıyor…Atatürk ve Peygamber’den iki mesaj. Hem de aynı nefeste. İkisi de okumakla ilgili.

Aslında kendisi ile uzun konuşulabilirdi. Ama son sözü on kitaba bedel. Kısaca  görüşmek üzere selamlaşıyoruz…

Arkasından bakıyorum. Kapıdan çıkarken içeriye ışık giriyor, 88 yaşında koca bir dev bir yaşam çıkıyor aslında… 88 yıllık dolu dolu bir yaşam…

(c) yenivatan.at

Onun için ve 1960 yıllarından itibaren tüm birinci nesil için içimden  dua ediyorum…

“Yaşayanlara uzun ve sağlıklı bir ömür… Vefat edenlere Allah’tan rahmet. Mekanları firdevsi cennet olsun…”

Turabi olan kara toprak hepimizi eşitleyecek bu dünyada ..

Bazılarımız hayırlarda yarışarak topluma yararlı bir insan olarak dolu, bazılarımız da bu Turabi toprağa belki de boş gireceğiz…Hayırlarda yarışarak boş girmemek için mücadele edenlere ve yaşarken Turabi olabilmişlere  selam olsun.

(c) yenivatan.at

 

Relevante Artikel

Back to top button