14 kişi – 3 nesil – 1 Avrupa

Yaşanmış Avrupa

Birol Kılıç, Viyana’dan gözlem ve analizler, 22.03.2024

Tecrübeli Gazeteci, Yayıncı ve şu anda NEOS Milletvekili olan Helmut Brandstätter´in yeni eserinin adı, „Erlebtes Europa : 14 Menschen – 3 Generationen – 1 Europa“. Türkçe tercümesi “ Yaşanmış Avrupa: 14 kişi – 3 nesil – 1 Avrupa“.

Brandstätter yeni eserinde, üç nesilden 14 kişinin yaşadıklarını kendi yaşamları üzerinden anlatarak Avrupa’ya yeni bir bakış açısı getiriyor. Eserin editörü Helmut Brandstätter, etkileyici kişiliklerle karşılaşmalarından yola çıkarak çok yönlü bir Avrupa’yı heyecan verici bir mozaik halinde bir araya getirdiğine inanıyor.  Üç kuşaktan 14 şahsiyetten Avrupa’nın geleceğine ilişkin öykülerini ve vizyonlarını anlatmalarını isteyen Brandstätter eseri yayınlama amacını sanki şu cümlesinde açıklıyor:   „Avrupa en çekici kıta, ancak bu barış ve uyumu birlikte sürdürmeliyiz.“

Bunun içinde geçmişten ve yaşanmış yaşamlardan ders çıkarmak gerek.

.

„Foreign Presse Association in Vienna“  davetlisi Helmut Brandstätter

Bundan kısa bir süre önce Genel Sekreteri olduğum Avusturya Yabancı Basın Cemiyeti ( Foreign Presse Association in Vienna) üyeleriyle bir araya gelen Brandstätter, şu anda 6 ile 9 Haziran 2024’te Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde kendi partisi NEOS tarafından baş aday ve aslında bu eser onun Avrupa Birliği’ne bakış açısını dile getiriyor.

Şu anda Avusturya Parlamentosu’nda sadece milletvekili olan Brandstätter’ın, eser hakkında kitabın içinde daha geniş aktardığı ancak, „Foreign Presse Associationin Vienna“ toplantısında kısaca dile getirdiği şu ifadeleri oldukça dikkat çekici: „Kişisel umutlarımız ve vizyonlarımız deneyimlerimizden doğar. Bunlar aynı zamanda siyasi faktörlerden de etkileniyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında büyüyen bir kuşak, Berlin Duvarı’nın yıkılışını ilk elden deneyimleyen bir kuşaktan farklı olarak gelişme potansiyelini görüyor. Pandemi sırasında ilk kez sınır kontrolleriyle karşılaşan insanlar geleceğe farklı bir bakış açısı paylaşıyor. 3 kuşaktan 14 şahsiyet, Avrupa’nın geleceğine dair imajları ve fikirleri hakkında konuşuyor.

Peki Brandstätter´in kendi analizinin de olduğu eserde yer alan -kolay değil- üç nesli temsil eden ve farklı siyasi çizgilerden olan 14 kişi kim ? Bu kişilerin isimlerini Google’da tarattığınızda dikkat çeken isimler olduğunu anlamak kolay: Hannes Androsch, Helmut Brandstätter, Christa Chorherr, Vedran Džihić, Koschka Hetzer-Molden, Othmar Karas, Judith Kohlenberger, Manfred Osten, Anna Pattermann, Fari Ramic, Anna Schor-Tschudnowskaja, Timothy Smolka, Anna Stürgkh ve Martin Weiss.

Brandstätter ile bir Avrupa, Avrupa  yaşanmışlığı ve düşünceleri de bizden olsun

Brandstätter 1955 doğumlu ve benim bile onunla Avrupa´da Viyana Teknik Üniversitesi´nde okurken bir kısa yaşanmış hikayem var. Kendisi Avusturya’nın ORF TV’sinde yurtdışı konularında 1990 başlarında programlar yaparken, kısa adı EATA olan Avrupa Birliği Türk Akademisyenler Birliği adına Türkiye konusunda  yapılmış bir program içinde itirazlarımızın olduğu tek tek ifade eden kibar bir mektup yazmıştık. İtirazımız olan konularda fikirlerimizi altında nedenleri ve kaynaklarıyla birlikte güzel bir Almanca ile dile getirdiğimiz mektubu yazdığımız zaman yirmili yaşlar. Nelerle uğraşıyormuşum.

Türkiye’nin AB’ye üyeliği, insa hakları ve ekonomisi vs. ve programdan Türkiye´ye haksızlık yapıldığı. Bunun gibi belki onlarca işi bir STK olarak dile getirmek bizi yormuyordu. Kimseden talimat almıyorduk. İnanıyorduk.   Türkiye’de o zaman umut vardı. Yıl 1990 başları. Bugün 2024…Şu anda hukuk devletinin bittiği, kuvvetler ayrılığının olmadığı, insan ve basın haklarının yerlerde süründüğü ve dünyada yolsuzluk, rüşvet ve organize suçlar bataklığının merkezlerinden bir olmuş ve sistematik bir şekilde yönetenler tarafından oldurulmuş Türkiye’de bu konulara, “ Türkiye’ye haksızlık yapılıyor“  diyen demokratik , özgür ve adaletçi bir STK elini bile sürer mi ? Tam tersine…

(c) ALDE. Helmut Brandstätter eserini tanıttığı bir akşam toplantısında.

ORF’ten cevap gelmiş ve sevinmiştik. Daha sonra o aylar içinde Viyana Büyükelçiliği’nde bir yemekte yan yana gelen sandalyelerimiz nedeniyle Avrupa Birliği, Türkiye’nin AB perspektifleri ve Türkiye’nin laik demokrat bir hukuk devleti olarak mutlaka daha fazla üstlenmesi gereken görevlerini Helmut Brandstätter ile konuşmuştuk.

Aslında salona girişte konuşmamıza başlamış ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin vazgeçilmez bir parçası olduğunu ve perspektifleri açısından dikkatli olunması gerektiğini, ayrıca yaptığı haberin biraz bizim için tek taraflı olduğunu kendi ifadelerimizle dile getirmiştik. Kendisi bize dostça kendi görüşlerini dile getirmiş ve başka konulara geçmiştik.

Branstätter o zaman da geçtiğimiz hafta Foreign Presse Association in Vienna’nın misafiri olduğu zaman yaptığı konuşmada da hep aynıydı. Helmut Brandstätter´in kendi perspektifinden anlatacak o kadar çok konuları vardı ki. Gazetecilik mesleği gereği çok gezmiş, görmüş, konuşmuş kılı kırk yaran resimli haberleriyle kafa yormuştu. Anlatırken detaylara takılıyor ve yaşıyor. Dolayısıyla „Görüp geçirilmiş yaşanmış Avrupa: 14 kişi – 3 nesil – 1 Avrupa“ adlı eserdeki kişilerin fikirlerini okumadan önce bu kişiler kim diye merak etmenizi tavsiye ederim. Kısa bir bilgilendirmeden sonra onların düşüncelerini okumak gerek.

2024 yılı Türkiye’si ile 1990 başları Türkiye’si arasında dağlar kadar fark var. Türkiye’de daha iyi olması için elimizden gelen desteği Avrupa Birliği’nde verdiğimiz kör topal işleyen Türkiye Cumhuriyeti devletinin hem demokrasisi hem de kuvvetler ayrılığı içinde olması gereken hukuk devleti adeta yok olmuş ve dünyada yolsuzluklar, rüşvet ve organize suç örgütlerinin merkezi olmuş mutsuzların çoğunlukta olduğu Türkiye var karşımızda. Burada mutlaka Avrupa Birliği’nin de hatası var. Avrupa Birliği nereye gidiyor ? Avrupa Birliği başta Balkan ülkeleri veya Türkiye’ye barış ve istikrar ihracat ediyor mu?

Özellikle 01. 01.1996’ta başlayan sahtekarlık kokan Türkiye Avrupa Birliği Anlaşması ile. “Hala modernleştirme yapalım mı?” diye bunun baskı aracı olarak kullanılması ayıp, çirkin, samimizetsiz ve iki yüzlü bir şey. Avusturya ekonomisi bu modernleşme yapılsın diyor ama AB siyasileri ve iktidarları Türkiye’ye baskı aracı olarak kullanıyor. Başta Fransa. Ama bunlar, Türkiye’nin bu son yirmi yılda geldiği durumun ve Avrupa Birliği, Amerika, Rusya ve diğer güçlü ülkeler karşısında içte ve dışta perişan hale gelmesinin yanında devede kulak.  Türkiye’nin Avrupa Birliği ile arasında imzalanan ve 1996’da yürürlüğe giren Gümrük BirliğiAnlaşması’nın gerek Türkiye gerekse AB Dönem Başkanı Avusturya açısından büyük bir tehdit oluşturduğu  yıllardır çeşitli alanlarda dile getiriyorum. 

Asıl sorun AB değil bugün. Asıl ve temel sorun Ankara’daki iktidar ve onların elleriyle Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti’ne duydukları kinle oluşturdukları tuhaf güruh, çöktükleri mallar ve doğa ve yok ettikleri geliştirilmesi gereken kör topal demokratik hukuk devleti düzeni. Şimdi hedefleri Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasına son darbeyi vurmak ve Türkiye’yi tam bir Talibanvari ülke halin getirmek mi ? Bunlar Türkiye´de konuşulan konular ve AB için bile büyük tehdit. AB yanıbaşında bir ülkenin her alanda bataklığa dönüşmesine göz yumuyor. Bu bataklık AB’yi içine çekecek.

2024 yılında artık ne Brandstätter ne de son yıllarda hem Türkçe hem de Almanca yayınlarıyla “Türkiye AB’nin içinde tam üye olması gereken bir ülkedir” düşünce yazılarına imza atmış ya da aksiyonlar bizim insanlar yapmış kimseler konuşuyor ve yazmıyor. Asıl sorunu yukarda yazdım.  Bu bana acı veriyor. Türkiye şu anda kocaman bir bataklık, hapishane ve „Land der unglücklichsten Menschen in einem der schönsten Länder der Welt“. Türkçe tercümesiyle „Dünyanın en güzel ülkelerinden birinde en mutsuz insanların ülkesi“.

19 yaşlarında geldiğim ve otuz yıldan fazla yaşamımın merkezi olan Viyana. İlk başta bana çok küçük gelen Avusturya’nın -hele hele Viyana’nın- yaşım ilerledikçe hem ciddi eserlere imza atan bir yayınevi kurucu sahibi hem de girişimci olarak ne kadar büyük bir ülke olduğunu anlıyorum. Özellikle 1000 yıllık inişli ve gözyaşlarıyla dolu ama bunun yanında şerefli ve tüm Avrupa Birliği için örnek olacak geçmişiyle…Şimdi hür fikrimizi  Türkiye’nin daha  özgürlükçü , çoğulcu ve seküler demokratik bir hukuk devleti olması gerektiğini söylediğimiz ve yazdığımız için Viyana’da bile iktidarın gürühları tarafından direk veya indiren tehdit ediliyoruz.  Kimseden korkumuz yok ama gerçekten bu ülkeyi bu hale getirenlere yazıklar olsun! AB’nin Türkiye’yi bir düzensiz veya kaçak göçmen hapishanesi getirme girişimlerine girmiyorum bile. Buna en başta Ankara iktidarı müsade etti. Korkunç…Bunlar vatansever mi ?

Avusturya’yı Avusturya yapan nedir ?

Bana sorsalar “Avusturya’yı Avusturya yapan nedir?” diye. Güzel doğası mı yoksa tarihi mi ? Cevabım kesinlikle hayır olurdu. Cevabım, görüp geçirilmiş yaşanmış Avrupa’nın en önemli şehirlerinden bir tanesi olan Viyana’da ve tüm Avusturya’da şüphesiz insanları olurdu. Çoğuna tuhaf zor gelen ama derinine indiğinizde bu ülkenin ayakta kalmasını sağlayan her renkten insanları. Bunlar Avusturya vatanseverleri. Irkçı değiller vatanseverler.  Brandstätter´in „Görüp geçirilmiş yaşanmış Avrupa: 14 kişi – 3 nesil – 1 Avrupa“ eseri, Türk asıllı Avusturya vatandaşları için aslında önemli bir eser. Hem Avusturya’yı hem Avrupa ve Avrupa Birliği’ni anlamak ve  vatanları Avusturya’yı seven insanları anlamak  için.

Demokrasi ve hukuk devleti gökten inmiyor

Rüşvet ve yolsuzlukların olmadığı özellikle bir hukuk devletinde barışa, demokrasiye, keskin kuvvetler ayrılığının olduğu bir hukuk devletine ve özgürlükçü ve insanların çeşitliğine saygı duyan bir anayasal düzene. Bu demokratik düzen içinde ne asıllı olursak olalım, en başta Avusturya vatandaşı ama değilsek bile yaşam merkezimiz Avusturya ise çalışmamız gerekiyor ve bu değerlerin gökten inmediğini bilmemiz gerekiyor. İşte bu eser 3 nesilden 14 kişiyle bu Avrupa’da yaşıyorsak yaşanmışlıklardan ders çıkarmak ve güzel günlere adım için bir reçete kitap:  „Görüp geçirilmiş yaşanmış Avrupa: 14 kişi – 3 nesil – 1 Avrupa“

(c) Helmut Brandstätter
(c) Helmut Brandstätter

Helmut Brandstätter kimdir ? Dr. Helmut Brandstätter, 1955 doğumlu olup Viyana´da hukuk eğitimi almıştır.1982’den 1997’ye kadar ORF için Viyana, Bonn ve Brüksel’de editör, muhabir ve siyaset ve güncel olaylar bölümü başkanı olarak çalıştı.  Daha sonra Berlin’de n-tv’de genel yayın yönetmeni ve genel müdür olarak çalıştı. PulsTV’nin kurucu ortağı ve genel müdürü. 2010-2018 yılları arasında KURIER’in genel yayın yönetmeni ve 2013-2019 yılları arasında yayıncısı. 2019’dan bu yana NEOS Avusturya Parlamento Milletvekili. Kremayr & Scheriau adlı yayınevi için çok sayıda kitabın yazarı.

Erlebtes Europa
Herausgegeben von Helmut Brandstätter
Hardcover mit Schutzumschlag
gebunden
208 Seiten
Format 13,5 x 21,5
24,00 €
ISBN: 978-3-218-01418-2

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner