Hacıbektaş’tan hangi güneş doğuyor ?

Aydınlık Gazetesi'nde " Hacıbektaş'tan doğan güneş" başlığıyla yayınlanan analiz dikkat çekti. Aşağıda bu analizi değerli okuyucularımızın dikkatine "dokunmadan poşet içinde" vermeden önce değişik kişi, kurum ve kuruluş temsilcileriyle yurtiçi ve yurtdışında yaptığım konuşmalardan ve tecrübelerimden yolla çıkarak gündemde olan soruları ve ifadeleri bu vesile ile dile getirmek isterim. Hacıbektaş ilçesinden hangi güneş doğuyor gerçekten ? Gelin dostça açık soru ve düşüncelerimizi dile getirelim. Hacıbektaş ilçesinden doğan bir sevgi, kardeşlik ve barış güneşi mi yoksa "bir hilkat garibesi mi" yada Kur'an'da Hakk'ın bizzat Peygamber'ini Tevbe 107.'de uyardığı gibi, " bir Mescid-i dirar mı" ?..

Birol Kılıç, Analiz, Gözlem, Viyana 8.09.2023

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu’na hibe edilen Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesindeki arsaya inşa edilecek Horasan Erenleri Hacıbektaş Kültür ve Cemevi Külliyesi’nin temeli 2 Eylül 2023 tarihinde düzenlenen törenle atıldı.

Bundan altı gün sonra Aydınlık’ta 8 Eylül 2023 tarihli, kurumun Genel Sekreteri Ali Rıza Özkan’ın „Hacıbektaş’tan doğan güneş“ başlıklı haber analizini yayınlamadan önce kendi görüşlerimizi izninizle kendi tecrübe ve gözlemlerimle şu analizle paylaşmak isterim.

Hacıbektaş’tan hangi güneş doğuyor ?

Hacıbektaş’dan bir güneş doğmuştur. Bu da Hacıbektaş’ın kendisidir ve yeterlidir. 800 yıldan daha fazla bu güneş tüm karanlık girişimlere rağmen hem Türkiye’de hem de dünyanın her yerinde ışık saçarak yanmaktadır.

Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu, daha çok MHP tandanslı veya MHP içinde hareket etmiş, eden ve Vatan Partisi içinde aktif olmuş ve olan Türkiye’de Alevi ailelerinin çocuklarının kurduğu ve daha çok siyasal Kürtçülerin son otuz yılda Alevi dernekleri kurmasına karşı bir yapılanmanın MHP, Vatan Partisi ve AKP ve çevresinin ötelemesi sonucu.

AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Başkanı Bahçeli kendi siyasi amaçlarına uygun bir Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı altında kurdular. Tüm Alevi ve Bektaşiler’in hepsine güven vermeyen bir yapılaşma. Bilinsin…Tarihe not düşmek bir yazan ve düşünen kalem olarak görevimiz….Hayırlara vesile olsun!

Gündeme gelen sorular

Düşündürücü bir yapılanmalıdır ve Alevi Bektaşı mezheb ve meşrebinde olan Anadolu Türkmen ve diğer grup insanlara yapılan Yavuz Sultan ve Idris -i Bitlis işbirliği ile tepe yapan  ve yüzyıllarca devam eden ve adeta Türkmen soykırımına dönüşen katliam, yağma, tehcir (deport), asimilasyon ve günümüzde ayrımcılıkları yapanların günümüzdeki temsilcileri tarafından yapılması kafalarda aslında ,  „Hacıbektaş’tan bir hilkat garibesi mi ?“ yoksa Kur’an’da Hakk’ın bizzat Peygamber’ini Tevbe 107.’de  uyardığı “ Bir Mescid-i Dirar mi“ doğuyor sorusunu gündeme getirmiştir.

Aldığım notları paylaşmak isterim 

Alevi Bektaşile bu külliyeye hangi adı verirseniz verin Mescid-i Dirar mı burası sorusu ile bakmaktadır.

Yurt dışı ve yurt içinde konuştuğum ve yazıştığım Alevi ve Bektaşilerin hepsini temsil etmediğinin altını çizerek düşünce, temenni ve itiarazlarını aldığım notlardan aktarmak isterim:

-Hayırlı olsun ama Hacıbektaş’tan gerçekten hangi güneş doğuyor ? İnşallah Kuran’da Hakk’ın Peygamber’in tembihi olan Tevbe süresi 107.’de ifade vurduğu gibi bir „zararlı mescit“* Mescid i Dirar“  değildir veya o yönlere ilerde kaymaz.  Peygamber ve Ehliybeyt’ine kıyan ve bunun üzerine Kur’an’da ki İslam dışında eski dinlerin karışımı ile şiddet teolojisi kuran Emevi Muaviye Yezid siyasetine  lanet olsun. Allah devlet ve millete zarar veren münafık zalimlere kim olursa olsun lanet etsin. ( Araf, 44).“

„Neden ve sonuç“  (Correlatio, Kausalität )ilişkisi artı çevre koşullarının değişikliği içinde „mantık felsefesinin“ özünde bu Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu aslında  bir sonuç.

-Sorularımız var…Şüphelerimiz var! Hem de haklı şüpheler…Ellerinde kan, kalpleri artı dillerinde kin ve nefret olanlarlar ile siz yola çıkar mısınız ?

Alevi Bektaşiler ne ister ?

-Herkes aynı değil.  Alevi ailelerden gelen insanlarda çok farklı ama hepsinin bağlı olduğu ortak değerler en başta erdemli ve ahlaklı insan olmak. İnsan olmak. İyi insan olmak dinden önce gelir…Hangi dinden gelirse gelirse gelsinler…Peygamber ahlakı isterler…Aleviler laiklik isterler.. Din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmasını istemezler..Merak etmeyin Kur’an’ı Ker’im’de şura ve bey´at kavramları insanlığa tavsiye edilir.

1-“Hakk’a ve doğruya uyman şartıyla sana bey’at etmeleri halinde onlardan bey’at al.” ( Kuran, Mümtehine, 12).“

2-İş ve yönetimde (el-emr) onlarla müşâvere et.” (Âli İmran 159).

3-: “Onların iş ve yönetimleri (el-emr), aralarında şûra iledir.” (Şûra, 38. ayetidir)

-Ahlaksız, erdemi olmayan ve dürüst insan ister dindar ister dindar olmasın Alevi Bektaşiler’in gözünde kabul edilmez ve toplum dışına sesli veya sessiz atılır…İster Alevi ister Sunni olsun din bezirganları Alevi Bektaşi toplumu kabul etmez…Alevi Bektaşiler’in ister Türkmen ister Kürt, Zaza isterse Arnavut olsun hepsini bağlayan erdemli ve ahlaklı kamil  insan olmak yoludur. Kolay değildir. Hedef budur ama.

-Türkiye’de devamlı az gösterilen ama 30 milyona(herkes korkuyor söyleme) yakın olan Alevi Bektaşilere katliam veya soykırım yapılamamasına bir çözüm aranıyor. Kanayan yara devam ediyor. Bu kanayan yarayı AKP’li Erdoğan devamlı elinde usturasıyla kanattı ve insanları birbirine düşürdü resmi belleklerde… Türkiye’de ve yurt dışında tüm Alevileri bir „Kader Birliği“ ( Schieksalgemeinschaft) içine sokan ve kemikleştiren bir kimlik kazandıran Erdoğan ve çevresinin attığı bu adımlar bu manada  samimi bulunmuyor.

-Türkiye’de Alevilerin kahır çoğunluğu, bir yandan Sivas katliamcılarını kararnameler ile affeden artı Türkiye’de yaşayan Alevileri aşağılamak için Yavuz Sultan Selim’in adını devamlı oraya buraya veren ve en son Ahmet Hakan ile konuşurken ağzına Alevi ve Yavuz Sultan Selim’i alarak düşmanlaştırma yapan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olduğu bu oluşumlara en kibar deyimi ile söylemek gerekirse mesafeli.

-Erdoğan kesinlikle Atatürk’ün tekrar “Yurtta barış ve dünyada barış” dış ve iç politikasına ilk başta ülkede Alevilere ve Bektaşilere düşmanlığı bir kenara bırakarak başlamalıdır.

-Bu düşünce Alevi ve Bektaşilerin kollektif zihinlerinde DNA gibi kodlanmıştır. Bu, en başta barış ve kardeşlik isteyen ve Alevilere sevgi ve saygıyla yaklaşan Sünni ailelerden gelen ister inançlı ister olmasın çoğunluk Türk vatandaşlarına hem yurt içinde hem de yurt dışında haksızlıktır.

-Aklı başında aydın Sünni ilim insanları, en başta Alevi ve Bektaşiler çok seviyorlar, sayıyorlar ve sahip çıkıyorlar. Aleviler devleti temsil eden veya hükümetten şunu istiyorlar:  „Alevilere karşı kültürel ırkçılık yapmayın. Alevileri Sunni yapmayın. Alevi değer ve büyüklerini Sünnileştirmeyin.  Ayrımcılık yapmayın. Laik olun. Devlere ne Sunni ne de Alevi siyasetini veya teolojisini sokun. Demokrat olun. Devletin gücünü suistimal etmeyin.“

Bu manada özrü geçtim, geçmişteki tarihi olayları çarpıtarak devamlı Alevi Bektaşileri siyasal dincilerin ve özellikle Nakşilerin eli ile şeytanlaştırmaların yapıldığı Türkiye’de, tüm Alevi toplumunun tarihten gelen dini ve felsefi büyüklerini alıp kendi Sünni Nakşi geleneğini sokup asimile etmeye kalkmamak gerek.

-Alevi ve Bektaşileri ne kendinize ne de İran mollalaştırma çalışmalarına bakarak bari Sünnileştiremezsek alın siz Molla Şii yapın diyerek devletin maddi ve manevi olanakları ile insanların fakirliklerini suistimal ederek asimile etmeye kalkmamak gerek.

-Alevi Bektaşi konusu, Türkiye’nin siyasilerinin zevkleri ve siyasetinin oyuncak alanı değildir. Çok hatalar yapıldı. Bundan sonra yapılmasın. Bu mesajım sadece AKP Erdoğan ve Sünni Nakşi Kürt takımına değil, özellikle siyasi Kürtçülük yapanlaradır. Solculuk ve sağcılık ile mezhep meşrep işlerini karıştırmayın ve ateşin üzerine benzin dökmeyin. Her sorunun konuşarak ve tartışarak çözülmesi taraftarı bir kalem olarak Alevilik veya Sünnilik kimsenin tekelinde değildir. Düşmanlar tetikte…Nefsinize hakim olun, Aleviliği ve Bektaşiliği suistimal edip onları özünden koparıp don biçmeyin.

Ezcümle (Fazit): Hacıbektaş ilçesinden doğan bir sevgi, kardeşlik ve barış güneşi mi yoksa „bir hilkat garibesi mi“ yada Kur’an’da Hakk’ın bizzat Peygamber’ini Tevbe 107.’de uyardığı gibi, “ bir Mescid-i dirar mi“ ?…. Ne doğuyor ? Bu sorular gündemini koruyor ve koruyacak

Bu vesile  ile Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu’nun Genel Sekreteri Ali Rıza Öztürk’ün Vatan Partisi’nin yayın organı Aydınlık Gazetesi’nde kaleme aldığı, “ Hacıbektaş’tan doğan güneş“ başlıklı haber analizini çok seslilik adına değerli okuyucularımızın dikkatine sunuyorum.

Hacıbektaş’tan doğan güneş


Ali Rıza Özkan

‚Artık şu kesindir diyebiliriz: Alevî inanç toplumunda fitneyi durduracak, inancına sarılacak, devleti ve milleti ile barışık, emperyalizme karşı uyanık, Atatürk’ün izinde ve Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir merkez var: Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu‘

 

“Eğer Hakk’a talipsen, her ân ona doğru ak. Kâinat kitabına irfan gözü ile bak. Yolumuzun esası çalışmaya bağlıdır, Ayağa kalkacaksan, her dem hizmet için kalk.” Yüz yıllardan bu yana, Alevîler, Hünkâr Hacı Bektaş Velî’nin bu öğüdüne uygun yaşadılar. Anadolu’da kadim Alevî köylerine gidiniz, yemyeşil meyve bahçeleri, alnının terinin her damlasını hak eden erler ve bacılar göreceksiniz. Çünkü; “Çalışmadan geçinenler, bizden değildir.”

Hikâyedir; Hünkâr Suluca Karahöyük’e yerleştiğinde tarım ve bahçecilik zayıfmış.
Hünkâr’ın Horasan’dan getirdiği tarım bilgileri ile bölge kısa sürede verimli, varlıklı bir yerleşim yerine dönüşmüş.

O kadar ki, Hünkâr Hakk’a yürüdüğünde, 40 gün boyunca her gün taziyeye gelen binlerce kişiye dergâhın imkânlarıyla yemek çıkarılmış.

Yine, Yunus Emre ile ilgili anlatılan menkıbeyi biliriz.
Çevrede kıtlık çıkınca, Yunus Hünkâr’ın dergâhına gelir. Çünkü, bilir ki; orada her zaman gıda vardır ve ihtiyacı olan herkesle paylaşılır.

Çalışkan, üretken ve dürüst insanların yol göstericisi olan Hacı Bektaş Velî, topluma örnek ve geçerli bir yaşam modeli sunabildiği için, yüzlerce yıldır unutulmadı.
Tersine, Alevî olmayan geniş kitlelerce de sevildi, benimsendi ve sahiplenildi.

Hacı Bektaş Velî, “Erkânımızın ahlâkı Hz. Muhammed’den, edebi de Hz. Ali’den” diyerek, üretimi, emeği ve paylaşmayı öğütlerken dayanağı şuydu: “İslâm’ın temeli ahlâk, ahlâkın özü bilgi, bilginin özü akıldır.”
Çünkü, akla dayanmayan bilgi, bilgi üzerine inşa edilmeyen ahlâk ve ahlâkı olmayan bir inanç dünyayı vahşi bir yere dönüştürür. Yüzlerce yıl önceden bize ulaşan bu mesajın doğruluğunu özellikle de son yüz yılda insanlık çok acı tecrübelerle teyit etmek zorunda kaldı.

Hünkâr’ın “güvercin donunda” Anadolu’ya girişi esnasında Halife Toğrul’un da bir doğana dönüşmesinin ardından bütün tekkelerin birliğinin sağlanması sembolik bir anlatım olarak, tek başına Hacı Bektaş Velî’nin bir “kerameti” olarak anlaşılmamalıdır.
Bu sembolik anlatım, özünde Anadolu’yu ve Balkanları yurt yapan Türkmenlerin barış içerisinde bir arada yaşama özleminin ifadesidir.
Türkmenler Anadolu’ya ceviz, kayısı, dut, erik, badem, çeşitli üzüm çeşitleri, buğday, darı, kuzu, at, köpek ve daha pek çok yerleşik hayatın temel unsurları olarak sayılabilecek kullanım eşyaları, hayvan ve bitki getirdiler.
Türkmenleri eli silahlı, savaşçı, fetihçi topluluklar olarak resmetmek her şeyden önce Türk medeniyetine hakarettir.
Üretim, emek ve dürüstlüğe dayalı bir hayat modelini getiren Türkmenler, Suluca Karahöyük’ten doğan bir güneşle Anadolu ve Balkanları aydınlattılar. Türkmenleri Anadolu ve Balkanlarda tutan, bu coğrafya ile bütünleştiren işte bu medeniyettir.

Horasan’ın kültür ve ilim merkezi Nişabur’un Fuşencan köyünden kalkıp gelen, Anadolu’da Horasan erenlerinin ve Rum abdallarının pîri olarak kabul edilen, 7. İmam Musa Kâzım evlâtlarından İbrahim Sanî’nin oğlu Bektaş’ın 1250’lerde yurt yaptığı Suluca Karahöyük’te 2 Eylül 2023’te yine bir tarihi olaya tanık olduk.
Bu kez, Hacı Bektaş Velî’nin öğretilerini benimseyen, 21. yüzyılda Türk milletinin en büyük ihtiyacının yine, yeniden üretim, paylaşım ve ahlâk olduğunda birleşmiş canlar bu güzide beldede bir anıt-yapının temelini attılar.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, “Sakın ha, amacımız sadece hizmet, siyasi bir beklentimiz yoktur” vurgusu ile Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu’na bağışladığı yaklaşık 6 dönüm arazi üzerinde ibadethane, gasilhane, yemekhane, misafirhane, dershane, kütüphane, çok amaçlı toplantı salonları, idari alanlar barındıran bir kompleks inşa edilecek.

Temel atma töreninde yaptığı konuşmada, Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu olarak Atatürk’ün izinde, Alisiz Alevilik denilen emperyalist fitne ile mücadele etmeye kararlı olduklarını vurgulayan Genel Başkan Mehmet Şahin, konuşmasının devamında da şöyle dedi:  “Horasan Erenleri Hacıbektaş Cemevi Projesi’ni madde karanlığını akıl nuru ile, cehalet karanlığını ilim nuru ile, nefis karanlığını marifet nuru ile ve gönül karanlığını da aşk nuru ile yok etmek üzere bir araya gelenlerin Horasan’dan Balkanlara ulaştırdığı medeniyetin elçileri olmaya aday canların hizmetine sunacağız. Pek çok hizmet alanının bir araya getirilmesi ile ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in ibadet ettiği mescid-i nebevi anlayışına ve Pir Ahmet Yesevî’den miras kalan dört kapı kırk makam usulüne uygun olarak inşa edilecek bu yapı, sadece Alevi inançlı vatandaşlarımıza hizmet vermekle kalmayacak, tüm insanları kucaklayarak Horasan’dan getirdiğimiz irşad ruhunun sönmeyen meşalesi olarak Türk milletine, İslâm âlemine ve tüm insanlığa ışık saçacaktır.

Horasan Erenleri Hacıbektaş Cemevi ve Dergahı, Pirimizin himmetleri ile gariplerin sığınağı, ilim ve irfan arayanların, kendini bulmak isteyenlerin uğrak kapısı olacak. Hacıbektaş’ta mevcut olan ruhun paylaşılmasına katkı verecek ve Türkiye Yüzyılı’na bu yolla hizmetini sunacaktır.”

Hacı Bektaş Velî’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” cümlesinde ifade edilen birleştirici öğretisinin sadece Türkiye’ye değil, Türk dünyası ve İslâm âlemine de yol gösterici olmasını diliyorum.

Beklentimiz ve dualarımız, Hacıbektaş’ta temele atılan harçın, Türk milletinin doğacak yeni güneşine vesile olması içindir.

Artık şu kesindir diyebiliriz: Alevî inanç toplumunda fitneyi durduracak, inancına sarılacak, devleti ve milleti ile barışık, emperyalizme karşı uyanık, Atatürk’ün izinde ve cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir merkez var: Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu.

21. yüzyıl, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu özleminin gerçeğe dönüştüğü ânı bekliyor gibi:
“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” (Mustafa Kemal Atatürk / 29 Ekim 1933 / Ankara Hipodromu)

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner