Göbeklitepe’yi yapanlar Sibirya’dan gelen Türk kavimleri miydi ?

Türk ve Rus arkeologlar Sibirya-Göbeklitepe bağlantısını buldu.Prof. Semih Güneri “Bu teknoloji belli ki yaklaşık 7 bin kilometre Sibirya Orta Asya ve doğudan batıya doğru taşınmış” dedi..."Tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen Göbeklitepe zengin geçmişiyle insanlık tarihini aydınlatmaya devam ediyor. Yaklaşık 12 bin yıllık bir geçmişe sahip yapıda yapılan son araştırmalar sonucu çok dikkat çekici bulgular ortaya kondu. Prof. Dr. Semih Güneri, yürüttükleri çalışmaları ilk kez uluslararası bir toplantına duyurduklarını vurgulayarak Göbeklitepe'de geçmişin perdesini bir kez daha kaldıracak son keşfi açıkladı.

?ANKARA.Dünyaya Kültür Taşıyan Ön Türk Kurultayı’nda son yıllarda ortaya atılan Sibirya-Göbeklitepe bağlantısı hipotezinin sunumu yapıldı. 11-13 Haziran tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Dünyaya Kültür Taşıyan Ön Türk Kurultayı’na katılan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Kafkasya Orta Asya Arkeoloji Araştırmaları Merkezi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Semih Güneri, Sibirya’dan Göbeklitepe’ye aktarılan yeni arkeolojik belgelere ulaştıklarını belirterek, teknolojinin kanıtı niteliğinde, baskı yöntemiyle üretilen taş aletlerin bulunduğunu iddia etti ve „30 bin yıl önce Sibirya’dan çıkan ve bütün Asya’ya daha sonra Doğu ve Kuzey Avrupa’ya yayılan göçler oldu. Bu göçleri arkeolojik belgeler üzerinden izledik“ dedi.

 

Göçlerin en önemli kolunun Yakın Doğu’ya uzandığını belirten Prof. Dr. Güneri, şöyle konuştu:
„Sibirya’dan çıkan ve Orta Asya dağ koridorunu kullanarak Zagroslara ulaşan kitle göçleri Göbeklitepe kültürü alanlarına kuzey Irak üzerinden ulaşmış olmalılar. Rus meslektaşlarımızla yürüttüğümüz araştırmaların şimdiki sonuçlarına göre Erken Kuzey Asya genetik grubu ile temsil edilen Üst Paleolitik Sibiryalı halkların baskı teknolojisi ile ürettikleri taş alet endüstrilerinin bölgedeki somut izleri Rus ve Avrupalı meslektaşlarımız tarafından ortaya konulmuştu. Eski Kuzey Asyalı halklar tarafından M.Ö. 30 binlerden itibaren geliştirilen baskı mikro dilgi teknolojisinin ürünlerini Erken Holosen’de Zagros dağları bölgesinde görüyoruz. Teknoloji daha sonra Göbeklitepe kültürüne aktarılıyor. Göbeklitepe kültürünün oluşum sürecinde daha erken dönemi temsil ettiği halde Doğu Akdenizli Epi-Paleolitik kültürlerinin belirleyici rolü yoktur. Göbeklitepe yüksek kültürünün Sibiryalı baskı mikro dilgi taş alet teknolojisinin taşıyıcıları ile olan ilişkileri artık bir sır değil. Orta Asya dağlık koridoru üzerinden Zagroslara ulaşan ve kuzey Irak üzerinden Göbeklitepe kültürü ile buluşup kaynaşan Sibiryalı/Kuzey Asyalı yerli halkların bölgedeki izlerini Zagroslar bölgesine ait genetik analizlerin sonuçları da doğruluyor.“

‚Baykal bölgesinde, 2019’da hem kazı alanlarında hem de laboratuvarlarda araştırmalar yaptıklarını kaydeden Prof. Dr. Semih Güneri, çalışmanın arkeolojik hakemli dergide yayımlandığına dikkat çekip, „Üzerinde çalıştığımız baskı mikro-dilgiler 2-5 mm boyutlarında minik kesicilerdir. Bunlar kemik malzemeye dizilerek en ince işlerde kullanılan hassas aletlerdir. Çalışmamızın böyle bir dergide yayınlanmış olması hipotezimizin onaylandığını gösteriyor. Çalışmalarımızı, ilk defa bir uluslararası toplantıda, Dünyaya Kültür Taşıyan Ön Türk Kurultayı’nda geniş çevrelere duyurmuş olduk“ diye konuştu.

„Göç hareketleri ancak arkeolojik belgelerle doğrulanabiliyorsa göç olarak kabul edilir“ diyen Prof. Dr. Güneri, şöyle devam etti:
„Sibirya-Yakın Doğu Üst Paleolitik göçleri maddi kültür belgeleriyle doğrulanmış bir süreçtir. Andığımız taş alet üretim teknolojisi belli ki yaklaşık 7 bin kilometre doğudan batıya doğru taşınmış. Bu teknoloji en erken Türk dili konuşan halklar tarafından uzak mesafelere doğrudan mı iletiliyor yoksa ara istasyonlara taşınarak mı uzun mesafeyi katediyor, bir netlik yok ama yine de arkeolojik belgelere bakılırsa Sibiryalı halkların Zagroslar bölgesine ulaştığını biliyoruz. Sibiryalı avcı-toplayıcılarla yerli Zagroslu avcı-toplayıcılar arasında ilişkiler olmuş görünüyor. Genetik araştırmaların sonuçları da zaten Sibiryalı halkların Zagroslara kadar ulaştığını gösteriyor. Göbeklitepe kültürü bölgesine dair genetik araştırmalar yapıldığında bu tip sonuçlar ortaya çıkabilir. Sibirya-Göbeklitepe hipotezi ve yayınlanan makale doktora öğrencilerimle birlikte yürüttüğümüz kolektif bir çalışmanın sonucudur.“ DHA

 

Hüseyin Vodinalı’nn VARYANSIN.TV’den   konu ile ile ilgili dikkat çekici analizi şöyle 

2015’te gezdiğimde çok etkilenmiştim. Şanlıurfa’nın uçsuz bucaksız topraklarında hafifçe tepelik bir yere kurulmuş inanılmaz bir yapı. 12 bin yıl önce hem de. Henüz bilindiği kadarıyla aletli tarıma geçilmemişken, artık değer üzerine örgütlü şehirler kurulmamışken hem de. Blok taşlar T biçiminde kesilmiş, çember düzeninde yerleştirilmiş, boğa, yaban domuzu, tilki, yılan kabartmaları işlenmiş. Milattan önce 10 bin yılında yapılmış.Milattan önce 8 binde terk edilmiş.

Atiye dizisindeki kadar, hatta ondan çok daha esrarlı bir kült yapılar topluluğu.

Çanak çömleksiz neolitik çağ (Pre Pottery Neolithic) deniyor o döneme.

Çanak çömleksiz ama bu dev eser orta yerde duruyor.

İnsanlık tarihini kökünden değiştirmeye aday bir yer Göbeklitepe.

Batı odaklı medeniyetler tarihi baştan yazılacak muhtemelen.

Mısır ve Sümer uygarlıkları henüz doğmamışken, Göbeklitepe’de şamanlar ayinler düzenliyordu.

Avcı toplayıcı bir uygarlık muhteşem bir eser yaratıyordu.

Peki bu insanlar kimdi?

Nereden gelmişlerdi?

UNESCO tarafından 2018’de kalıcı dünya mirası listesine alınan bu kült yapıyı neden inşa etmişlerdi?

TÜRK-RUS ARKEOLOJİ İŞBİRLİĞİ CEVAP VERİYOR

Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Semih Güneri, 20 yıldır Sibirya ve Uzak Asya coğrafyasında kazılar yapıyor.

Türkiye’den o bölgede çalışma yapan tek arkeolog muhtemelen.

Güneri, 20 yıllık çalışmalarının birikimini yaklaşık bin sayfalık “Türk – Altay Kuramı” kitabında toparladı.

Üniversite bünyesinde Kafkasya ve Orta Asya Araştırmaları Merkezi’ni (KAM) de kuran Prof. Güneri, bu zaman zarfında pek çok yabancı arkeolog ekipleriyle ortak çalışmalar yaptı.

Son olarak Sibirya’daki İrkutsk Devlet Üniversitesi Sibirya-Baykal Araştırmaları Enstitüsü ile ortak kazı ve saha inceleme çalışması yaptı.

Rusya’nın uzak doğu kenti İrkutsk’daki bu enstitü bölgede bir asırdır araştırma yapıyor ve çok zengin bir bilgi birikimine sahip.

Prof. Güneri’nin KAM’ı ile Sibirya-Baykal Araştırmaları Enstitüsü, Rus arkeologlarla birlikte 2019’da Baykal gölünün kuzeyindeki Lena ve Yenisey ırmaklarının arasındaki bölgede prehistorik kazı çalışmaları yaptı.

Angara Nehri’nin Yenisey’e döküldüğü Üst-Belaya bölgesinde de Neolitik Çağ yerleşmelerinde yapılan kazılarda önemli bulgular ortaya çıktı.

Erken Türk tarihinin arkeolojik araştırmasını yürüten keşif ekibi, Uzak Asya’daki Türk tarihini ele alan Türk-Altay kuramı sürecinde geliştirilen hipotezlere yeni somut kanıtlar buldu. Buna göre Türkler Baykal Gölü ve çevresinde yaşıyordu.

Prof. Dr. Semih Güneri, insan iskeletlerinden oluşan 25 kadar antropolojik kanıt incelediklerini dile getirirken şunları söylüyordu:

Baykal Gölü’nün kuzey kesimlerinde, buzul dönemlerinde bile yaşamın olduğu mikroklima bir alan var. Daha önce yapılan araştırmalarda kültür belgelerine ulaşılmış. Antropolojik belgelerin de incelenmesi sonucunda tek tip etnik bir yapının mevcut olduğu doğrultusunda hipotezler ileri sürülmüştü. M.Ö. 17 bin ile 12 bin arasında o bölgede yaşamış insanlara ait antropolojik belgelerin, bahsedilen tek tip insan gruplarına ait olduğunu biliyoruz. Bu insan gruplarının konuştuğu dil konusunda bizim Türk-Altay kuramı dahilinde bir hipotezimiz vardı. Buradaki insan gruplarının hangi dili konuştuğuna dair kesin belge olmasa da bu bölgede Türk dili konuşan halkların arkeolojik kültürlerini görüyoruz. Türk-Altay Kuramı’ndaki Türklerin uzun yürüyüşü hipotezimizi doğrulayacak bulgu ve belgelere ulaştık”

Kurama göre Türkler, muhtemelen iklimsel sebeplerden dolayı milattan önce 12 binli yıllarda Baykal civarından dört bir yana göçlere başlamıştı ve bu göçler yakın doğuya da uğramıştı.

İşte Göbeklitepe – Sibirya bağlantısı bu temeller üzerine kuruluyordu.

Peki somut kanıt var mıydı?

Evet vardı.

Türk ve Rus bilim insanları, Göbeklitepe’deki dev taşların “mikro dilgi” tekniğiyle kesilmiş olduğunu saptadı.

Prof. Güneri’nin anlatımı ile devam edelim:

Anadolu ve Mezopotamya, Epipaleolitik çağlardan (MÖ 15,000’ler) beri en erken yerleşik kültürlerin geliştiği coğrafyadır. Daha dar anlamda “bereketli hilal” dediğimiz bölgenin üç farklı noktası, Çanak Çömleksiz Neolitik (PPN) Çağlarda (MÖ 9,500-8,000) üç önemli kültürel gelişmeye tanık olmuştur:

1) Doğu kanadında “Zagroslar” (İran ve Irak topraklarında bulunan büyük dağ zinciri. İran’da uzandığı bölgeye ismini vermiştir. Uzunluğu İran’ın Irak sınırından Basra Körfezi’nin güneyine kadar 1.500 km’dir. Sıradağlar Hürmüz Boğazı’nda sona erer.)

2) Batı kanadında “Levant” (Doğu Akdeniz kıyıları ve Torosların güneyindeki geniş bölge),

3) Kuzeyde ise “Göbeklitepe kültürü” toprakları.

Levant bölgesinin diğer iki bölge ile kültürel ilişkileri, en azından PPN (Çanak Çömlek Öncesi) Çağlarda zayıftır. Öte yandan Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Zagroslar bölgesi arasında kültürel ilişkiler canlıdır. Kültürel ilişkilerin en bilindik tanığı olan “baskı tekniği ile üretilen mikro dilgi” dediğimiz jilet gibi keskin, boyutları 0,3-0,5 mm ölçülerinde minicik kesici elemanlardır. Levant’da baskı tekniği ile üretilen mikro dilgiler yoktur. Bu taş aletler Yakın Doğu coğrafyasında başka bir yerde de görülmez.

Hem Sibirya’da hem de Doğu Anadolu’da çalışan bilim insanları olarak başından beri aklımızı meşgul eden soru şuydu: PPN Çağında Göbeklitepe kültürüne bu taş alet endüstrisi nereden geldi? Güneydoğu Anadolu PPN kültürleri, dikilitaşlarıyla, dikilitaşlar üzerine oyulmuş sanat eseri niteliğindeki kabartmalarla, en gelişmiş haliyle birden bire ortaya çıktı. Çağın ilerisinde yüksek bir teknoloji kabul edilen “baskı tekniği”, mühendislik bilgisi gerektiren “monolitler” ve son derece gelişmiş tasvir “sanatı tarzının” Güneydoğu Anadolu bölgesinde birdenbire ortaya çıkması şaşırtıcıdır. Bu koşullarda, teorik olarak, böyle bir gelişmenin ardında dışarıdan farklı bir kültürün etkilerini aramak gerekiyordu.

Bölgedeki taş işçiliğinin kökenleri ve tasvir sanatı hakkında ipuçları bulmak daha zaman alacak gibidir. Buna karşılık baskı tekniği ile üretilen mikro dilgi taş alet endüstrisinin en erken ortaya çıktığı Sibirya-Baykal bölgesi olarak kabul edilmektedir. Arkeolojik veriler, baskı tekniği mikro dilgi endüstrisinin MÖ 12,000’lerde önce Zagroslar bölgesine, çok kısa bir süre sonra da Göbeklitepe kültür coğrafyasına ulaştığını gösteriyor. Dolayısıyla Göbeklitepe gelişmiş kültürünün kökenleri bu koşullar altında Sibirya-Baykal bölgesi gibi görünmektedir. Biz bu olasılığın peşindeyiz.”

Bu heyecan verici buluş, insanlık tarihinin yeniden yazılmasına yol açabilir.

Türklerin Anadolu ve Batı Asya coğrafyasına geliş tarihi de yaklaşık 11 bin yıl daha geriye gidebilir.

İşte bunu bilimsel olarak kanıtlamak için Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Semih Güneri ile İrkutsk Sibirya-Baykal Araştırmaları Enstitüsü, Göbeklitepe ve Sibirya’da ortak saha araştırmaları yapacak.

Avrupa’nın emperyalizm çağında ortaya çıkardığı Hint Avrupa Merkezli sahte tarih tezleri de, Avrasyalı iki büyük ülke olan Türkiye ve Rusya tarafından yerle bir edilecek!

(*) “Türk Altay Kuramı” (Semih Güneri – Kaynak Yayınları) kitabı tanıtım yazısı: Türkiye’deki tarihçilik ve arkeoloji anlayışı neden Avrasya’daki Türk tarihinin arkeolojik birikimini görmezden gelir? Türklerin onguncu (totemistik) hayvanı kurt mudur?  Sümerler Türk müydü? Sümercenin, Hatticenin, Hurricenin, Elamcanın, Hiksos dilinin Türkçe ile bağlantıları nelerdir?  Türkler ile Sakalar (İskitler) arasında etnik bağlantılar var mıdır?  Türklerin kültür tarihi en erken hangi zaman dilimine uzanır? Türklerin Roma kültürü, Helen kültürü gibi arkeolojik kültürü var mıdır?
Türk-Altay Kuramı neredeyse 300 yıldır şekilden şekle sokulan Hint-Avrupacı hipotezleri ele aldı. İrdeledi. Eleştirdi. Elinizdeki kitap, Türklerin Kuzey Asya’daki erken kültür tarihine dair, Hint-Avrupacı ne kadar ünlü araştırmacı-yazar varsa her birinin tutarsız, hatalı, inandırıcılığı zayıf ve hayalî argümanlarını,  hipotezlerini sarsıp yerle bir ediyor.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner