Buz Adam Ötzi’nin Anadolu kökenli ve koyu tenli olduğu ortaya çıktı

Genetik analiz, Ötzi’nin günümüzde Türkiye olan bölgeden göç eden çiftçilerin soyundan geldiğini ve koyu tenli olduğunu gösteriyor. Tirol’den 5300 yaşında bir Anadolu asıllı kardeşimiz Bakır Çağı'nda nasıl Medya Yıldızı oldu?

Murat Yıldırım, Viyana

Yaklaşık 5300 yıl önce, bir adam Güney Tirol’deki “Tisenjoch” dağı üzerinde dolaşıyordu. Tirol, Birinci Dünya Savaşı sonrası güney ve kuzey diye ikiye ayrıldı! Güney tarafı İtalya’da kuzey tarafı Avusturya’da ve bu iki ülkeye parçalanmış Tirol’d  daha çok Almanca konuşan Avusturyalılar yaşıyor!

5300 yıl önce bu Anadolu asıllı insanı bir okla öldürüldü ve doğal olarak buzun içinde 1991 yılına kadar bulunana kadar korundu. Bu buzul mumyası resmen Mısır piramitlerinden daha eski. ÖTZİ adlı verilen Anadolu asıllı hemşerimiz Taş Devri’nin sonundaki Bakır Devri’nde yaşıyordu. Taştan yapılmış aletler kullanmış, ancak bakırdan yapılmış bir balta da taşımış olduğu tespit edildi.  Buzullar arasında bulunduğunda bu aletler yanında bulundu! Dile kolay 5300 yaşında ismi ÖTZİ diye anılan ama şimdi Anadolulu  hatta Avusturya basınında bizim ÖTZİ  Türk çıktı diye başlıklar atıldı. 5300 yıl önce Anadolu’da Türk var mıydı ? Proto Türkler sadece Anadolu´da değil tüm Avrupa’da vardı.

Nasıl bulundu? 

Mumya, 1991 yılında dağcılar tarafından Avusturya’nın İtalya sınırında Tirol Eyaleti içinde dağda buzlar arasında keşfedildi – sansasyonel bir buluntu olarak dünya basını yazdı ve Avusturya sınırları içinde olduğu için adına Ötzi dendi! „Buz Adam“ 1998 yılından bu yana Bolzano’daki (İtalya) Güney Tirol Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Mumya özel olarak tasarlanmış soğutmalı bir odada saklanmakta ve küçük bir pencereden görülebilmektedir.

Buzul adam 30 yılı aşkın bir süre boyunca donmuş sırrını sakladı. Düzinelerce bilim insanı, kriminolog, sanatçı ve arkeolog Ötzi’nin bir zamanlar nasıl göründüğüne dair bir resim oluşturmaya çalıştı. Hepsi de varsayımlarında yanıldı.

Ne uzun tüylü saçları ne de kirli sakalı vardı. Mavi göz ve açık ten de yoktu. Arkeogenetikçi Johannes Krause bunların yanlış spekülasyonlar olduğunu söylüyor. Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’ndeki ekibiyle birlikte buzul mumyasının genomunu yeniden analiz etti. Önceki tüm denemelerden daha iyi ve daha kesindi.

Johannes Krause kim? 

Johannes Krause ( doğum 1980, Leinefelde), tarihsel bulaşıcı hastalıklar ve insan evrimi üzerine araştırmalar yapan Alman bir biyokimyagerdir. 2013 yılından itibaren Tübingen Eberhard Karls Üniversitesi’nde Arkeo ve Paleogenetik Profesörü olarak görev yapmaktadır. Krause, 2020 yılının ortalarından bu yana Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nün beş direktöründen biridir.

Johannes Krause araştırmalarının sonucunu şöyle açıklıyor:

Ötzi Anadolulu atalara ve koyu bir tene sahipti. Buna ek olarak, muhtemelen keldi. Genler ayrıca tip 2 diyabet ve obeziteye yatkınlık gösteriyor, ancak sağlıklı yaşam tarzı sayesinde muhtemelen bu durum ortaya çıkmadı. Krause sonuçları Bolzano’daki Eurac Research’te mumya araştırmaları başkanı olan Albert Zink ve diğer araştırmacılarla birlikte „Cell Genomics“ dergisinde yayınladı.

Ötzi’nin son yemeği yüksek yağ içeriğine sahip

Eurac Research’ten mumya araştırmacıları, buzul mumyasının mide içeriğini analiz ederek 5.300 yıl önceki beslenme ve yiyecek hazırlama biçimine dair yeni bilgiler edindiler.

Dağ keçisi ve kızıl geyikten taze veya kurutulmuş av eti, siyez ve zehirli bracken izleri: Ötzi’nin son öğününün bileşimi buydu. Bolzano merkezli Eurac Araştırma merkezindeki araştırmacılar tarafından yürütülen uluslararası bir çalışmada, bilim insanları buzul mumyasının mide içeriğini proteinler, lipitler ve karbonhidratlar gibi biyomoleküller ve bunların kökenleri açısından inceledi.
Elde edilen sonuçlar sayesinde araştırmacılar ilk kez bir Bakır Çağı öğününü yeniden yapılandırabildi. Çalışmanın sonuçları geçtiğimiz günlerde ünlü „Current Biology“ dergisinde yayımlandı.

Buz adam ölmeden hemen önce kendini güvende hissetmiş olmalı. Ölümünden iki saat ila yarım saat önce önemli bir yemek yemişti. Ötzi’nin tamamen dolu midesindeki yüksek yağ oranı araştırmacıları şaşırttı. Yağ diğer maddelerden çok farklıdır çünkü su tutmaz. Bu nedenle yüksek yağ içeriğini çıplak gözle görebildiği öğrenildi.  Daha sonra yapılan detaylı lipid analizleri, bunun hayvansal kaynaklı bir yağ, özellikle de dağ keçisinden elde edilen bir yağ dokusu olduğunu doğruladı. Ötzi yağların mükemmel bir enerji kaynağı olduğunun farkında gibi. Buz adamın yaşadığı ve ölümünden 5.300 yıl sonra bulunduğu yüksek dağ ortamı (3.210 m) insan fizyolojisi için özel bir zorluk teşkil etmekte. Hızlı bir enerji kaybını önlemek için en uygun besin maddelerinin tedarik edilmesi gerekir. Ötzi’nin son öğünü karbonhidrat, protein ve yağların dengeli bir karışımıydı – yüksek dağların taleplerine mükemmel bir şekilde uyarlanmıştı

 

Kontamine DNA örnekleri

Daha önce, 2012 yılında, Ötzi’nin genetik materyali uluslararası bir araştırma ekibi tarafından tamamen analiz edilmişti. O dönemde Johannes Krause hala Neandertaller üzerine uzmanlaşıyordu. 32 yaşındaydı! Doktora öğrencisi olarak Leipzig Nobel Ödülü sahibi Svante Pääbo’nun yanında çalışmıştı.

Krause eski analizlere güvenmiyordu. O zamanki şüpheleri hakkında yaptığı konuşmada, yanlış bir şeyler olduğunu belirtmesi dikkat çekici! Krause,” Günümüz Avrupalıları, diğer şeylerin yanı sıra, on binlerce yıl önceki avcı-toplayıcıların genlerini taşıyor. Daha önceki analizlerde Ötzi’nin genlerinin yüzde 7,5’inin güney Avrasya bozkırlarındaki sığır göçebelerinden geldiği de tespit edilmişti. Ancak Ötzi, bozkır çobanları Avrupa’ya gelmeden çok önce Güney Alpler’de yaşamıştı” sözleriyle şüphelerinin nedeni açıklıyor!

 

Tekrar baştan!

Bu nedenle Johannes Krause, Leipzig Enstitüsü’nün temiz odalarındaki teknolojisinin hassasiyetine güvenerek Ötzi’nin genlerini bir kez daha incelemek istedi. 2016 yılında Bolzano’daki meslektaşlarıyla birlikte nihayet kemikten bir örnek almayı başardılar. Sadece 30 ila 40 miligram kemik, ama yeterliydi.

Krause bu konuda şunları ifade etti:

„Bugün analizlerden, incelediğimiz DNA’nın sadece bir kişiye ait olduğunu biliyoruz. Öte yandan 2012’deki analizde, günümüz insan DNA’sı ile kontaminasyon olmuş olmalı. Dolayısıyla o dönemde varılan sonuçların çoğu artık geçerli değil. Ötzi’de daha önce varsayıldığı gibi Borrelia enfeksiyonu yoktu ve başka herhangi bir bulaşıcı hastalıktan muzdarip değildi. Ancak çağdaşlarıyla karşılaştırıldığında, genetik materyalinin büyük bir kısmı – yüzde 91,4’ü – Avrupa’da bilinmeyen tarımı beraberinde getiren Anadolu’dan gelen göçmenlerden geliyordu. Sadece yüzde 8,6’sı Avrupalı vahşi avcılardan geliyordu. Ve beklendiği gibi, Avrasya bozkır çobanlarından hiçbir şey gelmedi. Ötzi’nin atalarının Avrupa’ya geliş zamanı artık genetik olarak da belirlenebilir. Buraya ondan 50 kuşak önce, 6800 yıl önce, yani onun yaşamından 1500 yıl önce gelmiş olmalılar. Ancak 50 nesil boyunca genetik yapıda neredeyse hiçbir şey değişmediyse, bu sadece bir sonuca izin verir: İlk Anadolulu çiftçiler buraya zaten yerleşmiş olan insanlarla neredeyse hiç karışmamışlardır. “

Johannes Krause bununla kalmıyor ve devam ediyor: „Ancak herhangi bir akraba evliliği belirtisine de rastlamadık. Görünüşe göre bu grup, üreyen bir topluluk oluşturan birkaç bin bireyden oluşuyordu.“

Krause: “Anadolu’dan geldi”

Bu arada, Bakır Çağı’ndan çok sayıda insanın genomu analiz edilmiştir. Bir karşılaştırma Ötzi’nin ne kadar sıra dışı olduğunu gösteriyor: Ötzi ile aynı dönemde yaşamış ve genomları mevcut olan yüzlerce erken Avrupalı insan arasında Ötzi en fazla köylü ata payına sahip.

Johannes Krause, „Genetik olarak, ataları doğrudan Anadolu’dan gelmiş gibi görünüyor . Ötzi’nin ilk genom analizinde zaten Akdenizli olarak belirlenen cilt tipi, daha önce düşünülenden daha da koyuydu” diyerek bilimsel araştırmasında temel bilgiler konusunda dikkat çekiyor.

Bolzano’dan antropolog Albert Zink ise, „Bu, aynı döneme ait Avrupa buluntuları arasında bulunan en koyu cilt tonu“ demesi önemli.

Peki bilim insanları Ötzi’nin kel olduğu sonucuna nasıl varabiliyorlar? 

“Bu da genlerde var” diyor Zink ve ekliyor: “Ötzi’nin genlerinin kelliğe çok güçlü bir yatkınlık gösterdiğini söylüyor. Bu oldukça net bir sonuç ve mumyada neden neredeyse hiç saç bulunmadığını da açıklayabilir.“

Avusturya’nın Tirol Buz Adamı, doğrudan M.Ö. 3350-3120 yıllarına tarihlenen en eski insan buzul mumyalarından biri olarak bilinmektedir.

Zink devam ediyor: “Daha önce yayınlanan düşük kapsama sahip bir genom, günümüzdeki yüksek DNA kontaminasyonuna rağmen Avrupa tarih öncesine dair yeni bilgiler sağlamıştır. Burada, bu bireyin genetik geçmişi ve fenotipi hakkında daha fazla bilgi edinmek için düşük kontaminasyonlu (15,3 kat) yüksek kapsama sahip bir genom üretiyoruz. Önceki çalışmaların aksine, Buzadam’da tespit edilebilir Bozkır ile ilişkili bir soy bulamadık. Bunun yerine, çağdaş Avrupa popülasyonları arasında en yüksek Anadolu-çiftçi-ilişkili soyu korudu ve avcı-toplayıcı-çiftçilikle ilişkili popülasyonlardan sınırlı gen akışına sahip oldukça izole bir Alp popülasyonuna işaret etti. Fenotipik analiz, Buzadam’ın muhtemelen günümüz Avrupalılarından daha koyu tenli olduğunu ve erkek tipi kellik, tip 2 diyabet ve obeziteye bağlı metabolik sendromla ilişkili risk alellerini taşıdığını ortaya koymuştur. Bu sonuçlar, korunmuş mumyalanmış bedenin derisinin yüksek pigmentasyonu ve başında saç bulunmaması gibi fenotipik gözlemleri desteklemektedir.” (yenivatan.at)

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner