„Dersimlileri birleştiren kader birliğidir“

Viyana’da 17 Kasım Cumartesi günü Avusturya Dersim Derneği, " Dersim 38-Katliamın 80. Yılını Anma Etkinliği" ve 18 Kasım Pazar günü Avusturya Alevi Federasyonu tarafından  benzer başlıklar iki konferans gerçekleştirildi ve hayatlarını kaybedenler anıldı. ORF  bu konuda bir haber yayınladı.

Birol Kılıç Viyana’dan gözlemledi

18 Kasım 2018 Pazar günü Avusturya Alevi Federasyonu’nun düzenlediği konferans
17 Kasım 2018 Cumartesi Avusturya Dersim Doğa Derneği’nin düzenlediği konferans

Yurt dışından bilim insanlarının katıldığı konferansta farklı dinlerin temsilcileri de hazır bulundu. Yıllardır Türkiye başta olmak üzere dünyanın her yerinde „Dersim katliamı“ olarak anılan olayların ardında neler olduğu sorulurken bizim de tarafsız bir şekilde bu dosyaya bir göz atmamız gerekmez mi? Yeni resmi ismi Tunceli eski ismi Dersim olan yörenin insanları, medeni bir şekilde dertlerini anlatırken, bizim de 1937 ile 1939 yıllarında tepe noktasına ulaşmış bu talihsiz olayları, ‘bu bir savaştı, ayaklanma değildi, dedelerimiz ve ninelerimiz resmen katliama uğradı’ diyen hüzün içindeki insanları anlamak, kardeşlik ve iç barışı sağlamak için doğru bir şekilde öğrenmemiz gerekmez mi?

Konferanslardan birinin afişi.
Konferanslardan birinin afişi.

Son yirmi yıldır gerçekleştirilen Dersim başlıklı toplantılara katılan birçok kişi sesini duyurma imkânı buldu. Bu yörenin insanlarının hiçbirinin bayrak, toprak ya da dil sorunu yok. Yani; Türk bayrağı yerine başka bir bayrak istemiyorlar ya da toprak elde ederek devlet kurmak istemiyorlar. Doğu bölgesinde Türkçe diline belki de en hâkim olan yörenin insanları olarak ‘Zaza dili şöyle olsun böyle olsun’ gibi bir istekleri de yok. Tunceli bölgesi insanları, gerek kolej sınavlarında gerek üniversite sınavlarında Türkiye ortalamasının çok üstünde bir başarıya sahip. Bu yörenin insanlarının çoğu Atatürk’ü çok seviyor. Bir kısmı da bu katliamlarda rolü olduğunu söylüyor ve ‘Bizi kandırıyorlar, Atatürk katliam sırasında hasta değildi’ diyerek gönül kırgınlıklarını tatlı veya  çok sert  bir dille getiriyorlar. Bu yörenin insanları başkaldırmıyor, saldırmıyor ama her yıl katliam olarak tanımladıkları bu olayları anıyorlar. Bu da ‘acaba ne istiyorlar?’ sorusunu beraberinde getiriyor.

Yüzlerce insanla yaptığım mülakatlar kapsamında bu soruya çeşitli cevaplar aldım. Aşırı düşüncelere sahip insanları bir kenara bırakarak Tunceli asıllı, çok güzel Türkçe, İngilizce ve Almanca konuşan ve çok efendi bir bey olan Ali Ekber F.nin cevabını aktarmak isterim: “Bu insanlar, feci şekilde iftira atılan, çoluk çocuk demeden katliama uğrayan ataları için dua edebilecekleri bir anıt istiyorlar. Bu insanlar, tazminat, para-pul peşinde değil. Bu insanlar, devletin bu katliamı tanımasını, devlet ve yöre insanlarının kucaklaşmasını ve burada ataları için gözyaşı dökebilecekleri bir anıt istiyor. Bu yörenin insanlarının tek devleti var. O da Türkiye Cumhuriyeti. Tarihin derin karanlıklarından gelen Alevi katliamlarından biri olan Dersim katliamını, Kürt katliamı olarak sulandırmamak gerek. Bu bir Kürt isyanı değildi. Dersim bölgesi insanı, kendini Kürt kimliği ile özdeşleştirmez. Anadilleri Zazaca ve Türkçedir ama kendilerini Kızılbaş Alevi kültürünün içinde görürler. Osmanlı zamanında bu bölge insanlarına, tarihin en feci Kızılbaş Alevi katliamlarından biri yapılmıştır. Devletin bunu takdir etmesi ve başka güçlerin suistimaline fırsat tanımadan konuyu çözüme kavuşturması gerekir. Benim tavsiyem budur.”

Evet, Ali Ekber F. işte böyle diyor.

Ahmet D. ile yaptığım mülakatta aldığım notlar ise şöyle: “Şu anda Dersim yöresi insanlarını birleştiren Alevilik, Zazalık, Türklük veya Kürtlük değildir. Yüzyıllardır devam eden katliamların tepe noktasına ulaştığı Dersim Katliamı ve bu olayın 80 yıldır süregelen üzerini kapatma mücadelesi, geride kalanların yalancı addedilmesi ve iftiralar ile susturulmalarıdır. Medeni devletlerde bu tür olaylar, bilimsel bir gözle tarafsız tarihçiler tarafından ele alınır ve kurbanlardan geride kalanlar da şeytanlaştırılmaz. 1980 yılında yapılan baskı ve zülümlere hiç girmiyorum. İşte 80 yıl sonra Dersim yöresi insanlarını birleştiren, bu katliamlarda ölenlere ağlayacak, mum dikecek bir yerlerinin dahi olmamasıdır. Kurbanların suçlu duruma düşürülmesi, ölenlerin ve kalanların insanlık onuru ile oynanması ve çaresizlikten doğan kader birliğidir. Evet, kader birliği, bunu not edin. Dersim insanı hak, adalet ve dürüstlük yolundan ayrılmaz ve hep ‘barış’ der. Umarım bu acılara devlet artık bir son verir ve bu sorunların geleceğe intikal etmesine engel olur.”

Elçiye zeval olmaz. Gittim, dinledim, gördüm ve yazıyorum.  Karşılıklı hemhal yani empati yapma zamanı.  Başkalarının bu konuları kaşımasına izin verilmemesi gerekiyor. Türkiye’de bir dert var ise kimse kimseyi şeytanlaştırmadan tarih içinde vuku bulmuş acı konular bilimsel tarafsızlık ışığında konuşulmalı ve kucaklaşma yoluna gidilmeli.

Şimdi biliyorum. Kafanıza takıldı. Dersim’de 1938’de neler oldu?

İsterseniz bu soruya bir başka uzun lakin tarafsız ve bolca bilimsel kaynağa dayanarak hazırlanmış bir analizle yanıt verelim.

Fotoğraf: CNN Türk’ten alınmıştır.

https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/dersim-katliamindaki-o-fotografin-sirri-ortaya-cikti

 

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner