„Netanyahu hakkındaki tutuklama talebi siyasi bir felakettir“

Avusturya´da günlük yayınlanan liberal demokrat „Der Standard“ Gazetesi’nin Netanyahu hükümetine mesafeli ve eleştirel bakan analizcisi Eric Frey, “Netanyahu hakkındaki tutuklama talebi siyasi bir felakettir“ başlığıyla kaleme aldığı analizinde, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Hamas liderleriyle açıkça eşitlenmesi yanlış sinyal göndermekte ve sadece İsrail’deki sertlik yanlılarına yardımcı olmaktadır.“ diye yazdı. Peki Eric Frey bu iddiasını nasıl temellendirdi ?

Eric Frey’nin Der Standard’da 21. Mayıs Salı günü  yayınlanan analizi şöyle :

Hukuki açıdan bakıldığında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve terör örgütü Hamas’ın üç lideri hakkında tutuklama emri talep etmekle hata yapmamıştır. Filistin’in üyeliği sayesinde mahkeme Gazze savaşında yargı yetkisine sahip. Ve orada uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine dair iddianameyi haklı çıkaracak kadar şüphe var.

Şu anda sadece tutuklama emri için başvurular var ve mahkeme bunları yerine getirmek zorunda değil ve bir mahkumiyet kararından çok daha uzakta. Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcı Khan ayrıca Hamas’ın 7 Ekim 2023’te işlediği şüphesiz suçları İsrail ordusunun terörist milislerle mücadeledeki şüpheli eylemleriyle bir tutmadığı gibi Hamas liderlerinin katliamdaki kişisel sorumluluğu ile Netanyahu ve Gallant’ın sivil halkın gereksiz yere acı çekmesinden, özellikle de açlık tehdidinden kaynaklanan siyasi sorumluluğu arasında kesin bir ayrım yaptı. Ancak Khan’ın sansasyonel hamlesinin ilk zayıf noktası da burada yatıyor. Taleplerin eşzamanlı olması, Khan’ın her iki tarafı da – nihayetinde kendini savunan bir devletin demokratik yollarla seçilmiş hükümetini ve Hamas ile  ayrım gözetmeksizin erkek, kadın ve çocukları öldürmesine izin veren terör sponsorlarını – eşitlediği izlenimini vermektedir.

Lahey’den yanlış mesaj

Lahey’den dünyaya gönderilen mesaj budur ve bu mesajın sadece bir kısmı pek çok kişinin aklında kalacaktır: İsrailli politikacılar savaş suçlusu ve -ABD Başkanı Joe Biden bile bunu yanlış anladı- Lahey’in bakış açısına göre soykırım suçlusu. Khan’ın bu ahlaki tuzağa düşmemek için iki başvuruyu birbirinden ayırması gerekirdi.

İsraillileri öfkelendiren bu açık denklemdir ve sonuç olarak tutuklama talebi siyasi bir felakete dönüşmüştür. Netanyahu’ya savaşı sona erdirmesi ya da en azından siyasi bir çözüm bulması için yapılan iç ve dış baskıların doruk noktasına ulaştığı ve hükümetin varlığını sürdürmesini giderek daha fazla tehlikeye attığı bir dönemde geldi. Ancak şimdi ülke başbakanla dayanışma içinde olduğunu gösteriyor ve bu da Netanyahu’yu içten içe sevindiriyor.

“Modern zamanların en büyük antisemitlerinden biri” olarak nitelendirdiği Khan’a yönelik saldırısı son derece abartılı ve Netanyahu’nun antisemitizm suçlamasını sürekli olarak nasıl araçsallaştırdığının bir örneği. Ancak bu dava onun ve diğer sertlik yanlılarının ekmeğine yağ sürüyor, kendisini eleştirenleri zayıflatıyor ve savaşı kısaltmak yerine uzatabilir.

Tutuklama kararları çözümü zorlaştırıyor

Diğer taraftaki tutuklama kararları da potansiyel olarak sorunludur: Çatışmanın çözümü Hamas liderliğinin Gazze Şeridi’nden çekilmesini gerektirebilir. Eğer bu kişiler dünya çapında tutuklanma ve yargılanma korkusu yaşarlarsa bu daha da zorlaşır.

İş o noktaya gelmeyecek, çünkü UCM’nin hukuki yolları bu durumda dişsiz. Her şeyden önce Khan, İsrail’in Avrupa’daki müttefiklerini, Yahudi devletiyle dayanışmaları ve uluslararası hukuka bağlılıkları arasında bir ikilemde bırakıyor. Ve istemeden de olsa uluslararası ceza yargısının temel bir zayıflığına parmak basıyor: İsrail-Filistin çatışması hukuki yollarla çözülemez. Bunu sadece akıllı reelpolitik yapabilir. (Kaynak: Der Standard, Eric Frey, 21.5.2024)

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner