Avusturya’da İç İşleri Bakanlığı Müslümanlar hakkında aşırıcılık üzerine yeni bir çalışma paylaştı

Gerhard Karner'in (ÖVP) İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlatılan "Müslümanlar arasında aşırıcılık ve göç durumu raporu salı günü yayınlandı. 9 milyon nüfuslu Avusturya'da 800 binden fazla Müslüman yaşıyor.

Viyana.  Avusturya’ya Türkiye, Arap bölgesi, Çeçenistan ve Batı Balkanlar’dan gelen göçmen topluluklarındaki çeşitli aşırıcılık biçimlerine ilişkin Avusturya’ya genel bir bakış sağlamak amacıyla Salı günü yeni bir çalışma yayınlandı. Avusturya İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık tarafından finanse edilen çalışma, Alman aşırıcılık uzmanı Peter Neumann liderliğindeki dört kişilik bir araştırma ekibi tarafından yürütüldü. Anketler 2021 yılı başlarında gerçekleştirildi

Sanki yine Avusturya vergi paraları ile Sosyolog , Aşırı Grub Uzmanları, Uyum Uzmanları veya İslam Expertleri  adı altından geçmişte  sosyal anketleri andıran bir çalışma Salı günü ÖVP’li Avusturya İç İşleri Bakanı Gerhard Karnet tarafından  bugün açıklandı. Bundan önce ÖVP eski lideri Başbakan Kurz ile yakın çalışan Alman aşırı gruplar araştırmacısı Peter Neumann araştırma ve anket sonuçları ne diyor.: Avusturya´da Çeçen gruplarda radikalleşme için önemli bir potansiyel vardır ama olumlu anlamda umut ışıklarıda da mevcuttur. Avusturya Türk toplumunda iç dinamikler  büyük tehlike oluşturuyor.

Londra’daki Kings College’da aşırıcılık araştırmacısı olan Peter R. Neumann tarafından yürütülen „Aşırıcılık ve göç üzerine durum raporu: dört Avusturyalı  Müslüman göç topluluğundan vaka çalışmaları“ başlıklı çalışmada, incelenen tüm topluluklarda aşırıcılık belirtileri tespit edildi. Bununla birlikte, Entegrasyon Bakanı Raab’ın ofisinden yapılan basın açıklamasına göre, tezahür biçimleri ile radikalleşme ve şiddet potansiyeli büyük farklılıklar göstermektedir denmesi dikkat çekti.

Buna göre, Türkiye’den gelen göçmenler radikalleşme konusunda ılımlı bir potansiyel göstermektedir. Arap kökenli nüfus arasında aktivist ve daha az ölçüde şiddet yanlısı ve pasif aşırıcılık biçimleri tespit edilmiştir. Çalışmada Kuzey Kafkasya topluluğu (Çeçenistan) için „nispeten yüksek bir radikalleşme potansiyeli“ belirtilmiştir. Öte yandan, Boşnak ve Arnavut kökenli göçmenler („Batı Balkan topluluğu“) „aşırıcılığa karşı yüksek dayanıklılığa“ sahiptir.

Kuzey Kafkasya toplumu içindeki yüksek radikalleşme potansiyeli, izolasyonist eğilimlere ve bazıları şiddete yakınlık duyan bir „onur kültürüne“ bağlanmaktadır. Çalışmaya göre, toplum içindeki mevcut çabalar ve girişimler, kısmen Suriye’deki yüksek sayıdaki Çeçen yabancı savaşçılara bir tepki olarak olumlu görülmektedir. Çalışmada eğitim programları ve sosyal projelerden bahsedilmektedir.

Basın açıklamasına göre, Arap kökenli nüfus arasında aktivist ve daha az ölçüde şiddet yanlısı ve pasif aşırıcılık biçimleri tespit edildi. Araştırmaya göre bu grup „nispeten çok sayıda genç ve sosyo-ekonomik açıdan entegre olamamış erkek“ içermektedir. İslamcı aktörlerin varlığı, sorunlu tutumlar ve dış çatışmaların hala güçlü etkisi nedeniyle bu gruptaki radikalleşme potansiyeli „kayda değerdir“.

Araştırmaya göre Türkiye’den gelen göçmenler arasında cihatçı eğilimler görülmemektedir. Ancak „İslamcı ve (aşırı) milliyetçi aktörlerin yanı sıra geniş bir aşırılıkçı yönelimler alanı“ bulunmaktadır. Bu aşırıcılık biçimleri Avusturya toplumuna ya da devlete ve kurumlarına karşı değil, daha ziyade „içeriye“, yani Kürt, Ermeni ve Alevi nüfus gruplarına ve siyasi rakiplere karşı yönelecektir.

İçişleri Bakanı Karner (ÖVP) yaptığı yazılı açıklamada, geçtiğimiz Cumartesi günü LGBTIQ Hakları için düzenlenen 27. Gökkuşağı Yürüyüşü’ne yönelik İslamcı saldırı iddialarına dolaylı olarak atıfta bulundu: „Devlet Koruma ve İstihbarat Dairesi (DNS, not), ülkemizdeki insanların etkili bir şekilde korunması için her şeyden önce çağdaş ve modern güçlere ihtiyaç duymaktadır“ dedi. „Buna ek olarak, araştırma ile yakın işbirliği Anayasayı Koruma Dairesi’nin çalışmaları için vazgeçilmez bir temeldir. Güncel durum raporları sayesinde gerekli karşı tedbirler hızlı ve hedefe yönelik bir şekilde alınabilir.

Avusturya Federal Kriminal Polis Dairesi Başkanı General Andreas Holzer de Salı günü soruşturma yetkileriyle ilgili tartışmalar hakkında şunları söyledi: „Organize suçlarla mücadele etmesi gereken modern ve etkin bir polis gücüne aynı zamanda güncel soruşturma yetkileri de verilmelidir.“ Holzer APA’ya yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi „Avusturya da kutsanmış bir ada değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. Uluslararası karşılaştırmalarda Avusturya’da kendimizi sihirli iksiri olmayan bir Galya köyü gibi hissediyoruz.“

APA’ya gönderilen bir yazıya göre Federal Kriminal Dairesi Avusturya’da „soruşturma yetkilerinde bir eksiklik“ olduğunu  ifade ederek şu açıklamada bulundu: „Failler dünya çapında ağ kurmakta ve kovuşturmayı zorlaştıran iletişim kanallarını kullanmaktadır. Ayrıca, yasal kovuşturma olasılığının zor veya neredeyse imkansız olduğu ülkeleri seçmektedirler. Soruşturma yetkileri alanında Avusturya, uluslararası bir karşılaştırmada en kötü performans gösteren ülkelerden biridir. ve kovuşturmayı zorlaştıran iletişim kanallarını kullanmakta ve ayrıca yasal kovuşturma olasılığının zor veya neredeyse imkansız olduğu ülkeleri seçmektedirler. Uluslararası bir karşılaştırmada Avusturya, soruşturma yetkileri bakımından „en kötü performans gösteren“ ülkelerden biridir.“

Entegrasyon Bakanı Raab çalışmayla ilgili olarak aşırıcılığın her türünün „mümkün olan en güçlü şekilde kınanması“ gerektiğini söyledi.

Basın açıklamasına göre, aşırıcılık araştırmacısı Neumann „konunun sürekli incelenmesi“ çağrısında şöyle bulundu: “ Bu çalışma, aşırıcılıkla mücadelenin devam eden bir görev olduğunu ve birkaç ay boyunca herhangi bir terör saldırısı olmadığı için ‚bitmediğini‘ gösteriyor. Aşırıcılık elbette „sadece göç topluluklarının bir sorunu değildir“. Ancak göç toplulukları içinde farklı bir konumdadır, en azından belirleyici etkilerin yurt dışından gelmesi nedeniyle. Çalışma bunu açıkça belgelemiştir. Çalışma bir damgalama değil, tam tersine, farklı bir resim elde etmeye ve önyargıları azaltmaya yardımcı oluyor – ve kendi ülkesindeki göç topluluklarıyla daha fazla ve daha yoğun bir şekilde ilgilenmesi gerekiyor.“

İç İşleri Bakanlığı çalışma hakkında neler denildi ?

-Çalışma için, araştırmacılar, gazeteciler, kamu otoritesi çalışanları ve toplulukların kendilerinden uzmanlar da dahil olmak üzere ilgili sahneleri bilen kişilerle 48 görüşme yapıldı.
-Çalışmanın özellikle nicel yöntemler kullanılmadığı için sonuçlar ilgili grupları temsil etmemektedir
– Bu müslüman topluluklar arasında bu aşırıcılığın en büyük mağdurları genellikle  müslüman toplulukların kendileridir.

Şiddetten pasifliğe

-Çalışmada „aşırıcılık“ terimi geniş bir şekilde tanımlanmış ve üç kategoriye ayrılmıştır.

-Yasaları ihlal ederek fiziksel şiddet yoluyla hedeflerine ulaşmaya çalışan „şiddet yanlısı aşırıcılığa“ ek olarak, genellikle mevcut sosyal yapı ve örgütleri içinde yasalara uygun olarak harekete geçmeye dayanan „aktivist aşırıcılık“ vardır.

Pasif aşırıcılık“ da yasalara uygun olarak hareket eder, ancak kendisini toplumun geri kalanından ayırmaya çalışır – örneğin, kendi ideolojisini teşvik etmek için ayrı eğitim yapıları aracılığıyla.

-Tüm aşırıcılık türlerini birleştiren şey, eşit derecede var olan fikirleri ve çıkarları ile çoğulcu bir toplumun reddedilmesidir.

Sonuçlar ayrıntılı olarak şöyle:

Avusturya’da Türkiye’den göç etmiş Müslümanlar

-Okunabileceği gibi  Avusturya Türk toplumunda cihatçı akımlar görülmemektedir.
Şu anda şiddet eylemlerinin devlete, devlet kurumlarına veya çoğunluk nüfusuna yönelik olduğu varsayılmamalıdır. Bununla birlikte, başta Milli Görüş olmak üzere İslamcı gruplar ve başta Ülkü Ocakları olmak üzere aşırı milliyetçi hareketlerden oluşan, aktivist ve pasif aşırıcılık biçiminde kendini kabul ettirmiş geniş bir alan bulunmaktadır. Araştırmanın yazarları bu durumun Türk kökenli grup içinde, örneğin Kürtlerle ya da Erdoğan’ı eleştiren aktivistlerle gerilimin tırmanmasına yol açabileceğinden endişe ediyor.

Avusturya’da Kafkas Müslümanları

-Çoğunlukla Çeçenleri içeren Kuzey Kafkasya’dan gelen göçmen topluluğunda, çalışma şiddet içeren aşırıcılıkla bağlantılı olarak „yüksek bir radikalleşme potansiyeli“ tespit etmektedir. Bunun nedeni izolasyonist eğilimler ve kısmen „şiddete yatkın  gurur, namus ve onur kültürü „dür. Bunun bir belirtisi de, sözde İslam Devleti’ne DEAŞ’ın  cihat savaşçısı olarak katılmak üzere ülkeyi terk eden Çeçen kökenli insanların sayısının nispeten fazla olmasıdır. Grubun damgalanması da bir tür „kısır döngü“ yaratmıştır. Ancak araştırmaya göre son yıllarda bazı umut verici işaretler ortaya çıktı. Artık toplum içinde eğitim ve sosyal projeler yoluyla aşırılıkçı dürtülere karşı koyma girişimleri var.

Avusturya’da Balkan  Müslümanları

-Çalışma, kökleri Batı Balkanlar’a (Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Kosova) dayanan bu grup için oldukça rahat bir tablo çiziyor. Bu topluluk „şimdiye kadar aşırıcılığa karşı yüksek düzeyde direnç“ göstermiştir. Geleneksel olarak oldukça liberal olan Bosna İslamı ve Arnavut milliyetçiliği, aşırı dincilerin başarısına karşı „kalkan“ görevi görmektedir. Aşırılık yanlısı aktörler toplum içinde genellikle hoş görülmemektedir. Ancak burada da dikkatli olmak gerekiyor çünkü Balkanlar’da İslamcı güçlerin yayılması Avusturya’yı da etkileyebilir.

Avusturya’da Arap Müslümanlar

-Arap kökenli nüfus arasında, çalışma esas olarak aktivist, ancak daha az ölçüde de şiddet içeren ve pasif aşırıcılık biçimlerini tanımlamaktadır. Müslüman Kardeşler’in güçlü ağı burada özellikle önemlidir. Savaş nedeniyle travma geçirmiş ve „sosyo-ekonomik olarak nispeten zayıf bir şekilde entegre olmuş“ çok sayıda erkek, radikalleşme için önemli bir potansiyel barındırıyor ve bu potansiyel yabancı çatışmaların güçlü etkisiyle de besleniyor. Araştırmanın yazarlarına göre bu potansiyeli engellemenin yolu çok açık: başarılı bir entegrasyon.

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner