Yandaş yazar noktayı koydu: „Sünni olmak iyi insan olmanın şartıdır“

Ehl-i Sünnet itikadını tarihte ilk defa Yezid'in babası Muaviye kullanmıştı. Türkiye gazetesinin ilahiyatçı yazarı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, bugünkü köşesinde iyi insan olmanın ön şartını “Sünni olmak” diye açıkladı.

AK Partisi yandaşlığıyla bilinen Türkiye gazetesi yazarı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı köşesinde “İyi bir insan olmak için…” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ayvalı, “İyi bir insan, kâmil bir Müslümân olmak için, ilk olarak, doğru bir itikâda sâhip olmak, yanî Ehl-i Sünnet itikâdında olmak lâzım” diye başladığı yazısında şu ifadeleri kullandı.

“İyi insan nasıl olunur ve nasıl mesut ve bahtiyâr yani mutlu olunur?

İyi bir insan olmak için evvelâ, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına göre yaşamak lâzım. Yani kâmil [yani olgun] bir Müslümân olmak gerekir. Zâten Müslümân kimse, iyi insan demektir.

İyi bir insan, kâmil bir Müslümân olmak için, ilk olarak, doğru bir itikâda sâhip olmak, yanî Ehl-i Sünnet itikâdında olmak lâzım. İkinci olarak, fıkhî bilgilere vâkıf olup onlarla amel etmek gerekir.

“Ehl-i Sünnet”, alelâde herhangi bir mezhebin, meşrebin, tarîkatin, ekolün, kliğin, grubun, hizbin, cemâatin adı ve karşılığı değil, İslâm’ın kendisi ve medeniyetimizin ana omurgasıdır.

Ehl-i Sünnet itikadını tarihte ilk defa Yezid’in babası Muaviye kullanmıştı!

Yeni araştırmalara göre Ehl-i sünnet ve’l-cemâat’in başlangıcı ilk siyasî görüş ayrılıklarına dayanmaktadır. Zira ilk halifenin belirlenmesi sırasında yapılan tartışmalar bir tarafa bırakılırsa üçüncü halifenin şehid edilmesine kadar geçen sürede müslümanlar arasında kayda değer bir siyasî ve itikadî ihtilâf çıkmamıştır.

Hz. Ali’nin hilâfeti döneminde Muâviye ve onu destekleyenlerce başlatılan siyasî mücadeleler müslümanların savaşlarda birbirlerini öldürmeleri sonucunu doğurmuş, buna bağlı olarak iman-küfür sınırı, kader, büyük günah işleyenlerin dinî durumu gibi meseleler zihinleri meşgul etmeye başlamıştır. Diğer taraftan Şîa’nın ilk üç halifeyi gayri meşrû sayması da başka tartışmaları gündeme getirmiştir.

Bu hususlar dikkate alınarak Ehl-i sünnet ve’l-cemâat tabirinde yer alan “sünnet” ashabın yaygın telakkisi, “cemaat” de çoğunluğun siyasî temayülü şeklinde yorumlanmıştır. Özellikle cemaat kavramının Muâviye tarafından ortaya konulduğu ve Hz. Hasan’ın hilâfetten çekildiği 41. (661) yıla “cemaat yılı” denildiği nakledilmektedir (Resâʾilü’l-ʿadl ve’t-tevḥîd, nâşirin mukaddimesi, I, 64). İktidarın Emevîler’in eline geçmesinden sonra sürdürülen hilâfet tartışmalarında, Şîa’ya karşı ilk dört halifenin yanı sıra Muâviye’nin hilâfetini meşrû kabul edenlere Osmâniyye adı verilmiş ve böylece Havâric dışındaki müslümanlar siyasî bakımdan büyük çoğunluğu teşkil eden Osmâniyye ile azınlık durumunda bulunan Şîa gruplarına ayrılmıştır. Nitekim Câhiz, hilâfet tartışmalarını incelediği eserinde Osmâniyye’yi çoğunluğu temsil eden siyasî grup karşılığında kullanmıştır (el-ʿOs̱mâniyye, s. 362). Buna göre Osmâniyye başlangıçta siyasî anlamda Ehl-i sünnet’i ifade eden bir kavram olarak Muaviye tarafından başlatıldığı kabul edilmelidir.

Türkiye gazetesinde daha önce de “Sünni olmayanların kafir olduğu ve cehenneme gideceği” ifadelerinin yer aldığı köşe yazısı yayınlanmıştı.”

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ramazan-ayvalli/612045.aspx

 

https://islamansiklopedisi.org.tr/ehl-i-sunnet

Relevante Artikel

Back to top button
Fonds Soziales Wien
Cookie Consent mit Real Cookie Banner