Türkiye, Almanya idealler ve gerçekler

AHMET ÖZAY, ANALİZ, KÖLN, 28.04.2024

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı getiren uçak Frankfurt Havalimanına indi. Kendisini Almanya’ya varışında Frankfurt Belediye Başkanı ve limanda görevli bir avuç vatan sevdalısı Türk işçi karşıladı. Heyet polis motorları eşliğinde tren garına hareket etti. Uzun konvoyda her şey mükemmel düşünülmüştü. Cumhurbaşkanı  Erdoğan heyete sosis yapımında uzman, Mahir Ustayla beraber 60 kilo sığır sosisini bile beraberinde getirmeyi ihmal etmemişti.

Yalnız yine de bir terslik vardı.

Alman Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier önemli bir görüşme için Polonya’yadaydı. Bu neden ile ancak 28 saat sonra başkent Berlin’e dönebilecekti. Allah’tan Almanya’da Türkiye’nin önemli bir alt yapısı vardı. Sosis dağıtma işlemini Cumhurbaşkanı Frankfurt tren garında bizzat kendi gerçekleştirdi… O gece Frankfurt’ta gecelendi. Ertesi gün Köln’e Diyanet Camine geçildi. Türkiye Almanya’daki varlığı ile iftihar vericiydi. Nihayet akşam oldu.

Gece yarısı Türk heyetini taşıyan özel uçak Berlin Schönefeld Havalimana indi. Türk misafirleri limanda Alman Dışişleri Bakanlığı Protokol Müdür Yardımcısı ve görevliler karşıladı.

Bu arada iyi bir haber vardı… Alman Cumhurbaşkanı en geç sabahleyin Berlin’de olacaktı…

***

Bırakın ekranlarımızda böylesi bir hayali Erdoğan ziyaretine tanık olmayı, insanın okumaya bile sabrı elvermiyor. Alman Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyaretinin planlanma biçimine Almanya’da kamuoyu tepkisi dinmek bilmiyor. Cumhurbaşkanın beraberinde İstanbul’a döner götürerek, ‘diplomatik öngörüsüzlük sonucu ülkeyi küçük düşürdüğü’ yorumunda toplum birleşiyor. Allah’tan bu kez bu acımasız yorumlardan Türkiye nasibini almıyor.

‘Misafir konuk olduğu eve yiyeceğini götürmez’ diyenler var, ‘Döner İstanbul’a az geldi Ankara’ya döner yetmedi’ diyenler var. Bu döner konusu bir yüz yıl daha tartışılacağa benziyor.

Türk Alman Ekonomi Zirvesi

Lakin, bu ziyaretin iki ülke arasındaki yeni bir geleceğin işareti olduğuna inanlar da mevcut. Ben de o görüş de olanlardan biriyim. Zira, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bırakın Almanya’da köşe bucak heyeti ile yol almasını, son 6 yıldır Türkiye heyetlerine Almanya’da parasıyla bile kiralık salon verilmiyor. Hal böyleyken Alman Cumhurbaşkanı ülkemizde büyük bir özgüven içerisinde Batı’dan Doğu’ya kendi uçağı ile seyahat edebiliyor. Hatta ülkesinde yüz yüze gelmediği Suriyeli sığınmacılarla bile Türkiye topraklarında etkinlik düzenliyor. Türkiye’nin misafirperverliğinin yanı sıra bu özgüveninin Almanya’da büyük bir mahcubiyet yarattığına eminim. Bilinenin aksine Almanlar gerçek anlamda misafirliğe özen gösteren ve gereğini yapan kültür kodeks’ine sahip bir ulus.

Bu karşılıklı güvenden yola çıkarak yakın geleceği okuma mümkün olabilir mi?

Bir kere gelecek hafta sonu Düsseldorf’ta Türkiye – Almanya 8. Ekonomi Zirvesi var. Türkiye’de birlikte olan Türk ve Alman heyetlerindeki önemli simaları bir kez de Almanya’da göreceğiz. Alman Maliye Bakanı Christan Lindner ve Türkiye Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu anlamda bir kez daha yana yana gelecek iki önemli isim. Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde hayata geçirilen bu zirveler cumhurbaşkanlıkları, başbakanlıklar seviyesinde gerçekleşirdi. Şimdilerde böylesi bir zirvenin Avrupa Türk İşadamları Derneği ATİAD tarafından yapılabilir olması bile büyük bir başarı. Bu zirveyi Türkiye ve Almanya’nın ikili ilişkilerdeki tıkanıklığı aşmak için bir platform olarak tercih ettiği açık.

Yeni Türk Eliti

Aslında ekonomi zirvesinin zamanlaması bile Alman kamuoyunun cumhurbaşkanlarına yönelik eleştirilerin haksızlığını ortaya koymakta. ‘Almanya’da bu kadar yetişmiş Türk politikacı, dünya çapında bilim adamı sanatçı, yüksek düzeyde görülmek istenmesede bir Türk eliti varken bu döner meselesi nerden çıktı’ diyenlere de bir cevap niteliğinde. Alman ve Türk kamuoyu 4 Mayıs 2024 günü işte bu özlenen Türk elitini Düsseldorf’ta karşılarında bulacak.

Yeni Türk eliti demişken… Ülkede yetişen üçüncü nesil artık, emniyet teşkilatından, bakanlıklara, Alman ordusundan, televizyon ekranlarına kadar hayatın tüm kilit noktalarında temsil ediliyor. Almanya eğitim alanında sunduğu fırsat eşitliğini kamusal alanda da artık ülkedeki Türklere sunuyor. Bu değişime Almanya’nın Korona sürecinde  bir nesli yitirmiş olmasının yol açtığı değişimin neden olduğu aşikar.

Bu demografik değişim iki önemli kararın alınmasında etkili oldu. Almanya geçtiğimiz Kasım ayından bu yana Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımıza 6 aylık ‘iş arayan vizesi’ sunuyor. Alman makamları bu yolla Türkiye’den yüz bin dolayında üniversite mezunun kalıcı olarak ülkeye yerleştiğini bildiriyor. Doktorlar, yazılımcılar, mühendislerden oluşan ‘hoşnutsuz’ bir Türk akademisyen kitlesi 3. nesle karşı belki 4. nesil olarak devşiriliyor. ‘Yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmiyor’ misali, bu kesim Almanya Türkleri ile şimdiden itiş kakışa girmiş durumda. Altı aylık izlenimlerini 60 yıllık Almanya Türklerine dikte ediyorlar. Zira, Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın 3. seçim zaferini Almanya Türklerinin eseri olarak yorumluyorlar.

Yeni bir Türk elitinin oluşturulmasında ikinci faktör ise Almanya’nın ‘Türk okulları denilen’ Fethullah Gülen sisteminden gelen önemli bir kesimi devlete ait Çalışma Dairelerinde yetkili hale getirmiş. Aynı kesim ikamet izni için gerekli Almanca entegrasyon kurslarında  etkili konumda. Karar mekanizmalarında bulunan bu Türkiye kökenli Alman kamu görevlileri de yeni istihdam piyasasının oluşumunda söz sahibi.

Almanya’nın Gelecek Tasarımı

Almanya, Gizli Servis Müsteşar Yardımcısının, Kara Kuvvetleri Harekat Daire Başkanının, Parlamento Başkan Yardımcısının, Posta Teşkilatının, Eyalet Maliye Bakanlarının ve Tarım Bakanının Türk olduğu bir ülke. Rusya’nın Avrupa’nın özellikle de Almanya’nın güvenliğini tehdit ettiği günümüzde Türkiye sadece NATO’nun Doğu kanadını göğüsleyen bir cephe ülkesi olarak değil, ülke içindeki Türk nüfusu ile de Almanya’nın istikrarının teminatı. Zira, savunma bütçesini 50 milyar Euro’dan 100 milyar Euro’ya yükselten, Rus yayılmacılığına karşı Baltık Bölgesinin karadan ve hava savunmasında Türkiye ile hareket eden Almanya yeni bir adım daha atıyor. Türk subay arayışına Türkçe verdiği ilanlar ile çözüm arıyor.Alman Deniz Kuvvetleri Türkçe hazırladığı panolarla ‘Senin Ülken, Senin Ordun’ sloganıyla Alman Donanmasına rütbeli Türk silah sistemleri uzmanı istihdam ediyor.

Yalnız, Mayıs 2024 ayından itibaren Kasım 2024 ayına kadar Türk Alman ilişkilerinin hassas ve dayanıklılık testine uğrayacağını öne sürersek yanılmış olmayız.

Avrupa Seçimleri

Önümüzde Türk oylarının da etkili olacağı bir 6 – 9 Haziran 2024’de gerçekleşecek bir Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Başta Almanya ve Avusturya olan Avrupa vatandaşı milyonlarca Türk Yunanistan’dan Hollanda’ya, Fransa’dan Bulgaristan’a kadar sandık başına gidecek. Türk oyları Avrupa partilerinin Türkiye’ye ilişkin tutumuna göre sandıklara yansıyacak.

Alman partilerinden hoşnutsuz Türk seçmen Fatih Zingal önderliğinde ‘Dava’ isimli siyasi oluşumla kendi adayları ile seçimlere giriyor diye bir gerçeği gözlemliyoruz.

Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Erdoğan’a ‘dostum’ diyebilmesi için  Ankara’ya kadar gelmesi ve uzun yılların geçmesi gerekti.  2018 yılında iki ülke ilişkilerinde skandallar imza atan Hollanda Başbakanı Mark Rutee de önceki gün İstanbul’a kadar geldi, Erdoğan ile resim çektirdi. Tüm bu diplomatik adımlar bir değişim sürecinin birer işareti.

Alman Cumhurbaşkanı kameralar önünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Berlin’de gerçekleşecek ‘Ukrayna’nın Yeniden İnşası Konferansına’ davet etti. Aslında bu konferans ikinci kez gerçekleşmekte. İlk konferansta ‘ihmal edilen Türkiye’nin’ ikinci konferansa katılmasına gösterilen özen kameralar önünde ifade edildi.

Kalkınma Yolu Projesi Beş ‘B’

Beş ‘B’, olarak nitelendirilen ‘‘Berlin, Bakü, Basra, Bağdat, Bombay’’ Alman jeo-stratejisinin beş olmazsa olmazıdır. Beş ‘B’, Berlin’in tam bağımsızlık merkezli bir başkent olarak enerji hatlarına hakimiyetini ve sıcak denizlere özlemini ifade eder.

Karabağ Zafer’i ile Bakü’nün milli egemenliğinin garantörü olan Ankara’nın, Erdoğan’ın son Irak ziyareti ile Basra ve Bağdat kartlarına da artık hakim olduğunun bir kanıtıdır. Berlin’e dönen Alman Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier ayağının tozuyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e ev sahipliği yapmaktadır.

İşte böylesi bir tarihi dönemeçte Almanya Ankara’da en yüksek düzeyde temsil edilen ülke olmak ayrıcalığına özen göstermiştir. Steinmeier’in İstanbul – Ankara eksenindeki döner stratejisi diplomatik bir hata değil, dış dünyaya ‘Ben aileden biriyim’ mesajı vermekten öte bir şey değildir.

Almanya bu stratejinin bir gereği olarak 20. yüzyıl başlarında  Alman İmparatoru II. Wilhelm  ile Şam üzerinden Hicaz’â uzanan ‘Bağdat Demiryolu’nun’ mucidi ve  özellikle siyasi ‘cihadizmin’ fikir babası olmuştur. Kalkınma yolu projesi ile yeni bir Türkiye’nin tarih sahnesine çıkışını ‘ıskalaması’ mümkün değildir.

Şimdi önümüzde Almanya’nın ev sahipliği yapacağı Türk milli takımında katılacağı Avrupa Futbol Şampiyonası var. Ardından Paris Olimpiyatları. Avrupa’nın bel kemiği olan iki ülke Almanya ve Fransa Atlantik ötesi medyanın etkisi ve Moskova stratejisin bir gereği olarak yeniden İslam, göçmenler ile Türkiye ve Türkler tartışmalarının hedefinde olacak. Önümüzdeki yaz yaşanacak seçim maratonları ve spor etkinlikleri nedeni ile yeni sosyal olaylara gebe olacak.

Solingen’de yaşanan 4 Bulgaristan Türkü soydaşımızın Solingen´ de bir kundakçı Alman vatandaşı eliyle öldüğü olayda yaşandığı üzere, 7 milyona ulaşan örgütlü Türk ve  Müslüman göçmen kitlesi ile Türkiye, Avrupa’ya sadece NATO kapsamında değil, iç güvenlik alanında da vazgeçilmez bir partner olduğunu, bir kez daha anlatma fırsatı sunacak.

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner