Avusturya adaleti yurt dışından ülkeye gelen savaş suçlularına karşı ne yapıyor

Yurt dışında soykırım sadece Avusturya'nın çıkarları söz konusu olduğunda kovuşturuluyor. Bu konudaki eleştiriler giderek artıyor. Avusturya'da insanlığa karşı işlenen suçlar için ne özel bir birim ne de özel bir savcılık bulunmaktadır. Ya Türkiye'de ?

Kurier Gazetesi’nin dikkat çekici analiz haberi aslında Türkiye’yi direkt ilgilendiriyor. Türkiye’ye kaçan ve insanlığa karşı suç işlemiş Suriye, Irak, Afganistan’dan  kaçak ve kanuni göç etmişlere karşı Türk hükümeti ve adaleti ne yapıyor? Bir zamanlar Sivas Madımak Katliamına karışmış ve tutuklama kararıyla aranan Türk vatandaşlarının Almanya’ya kaçtığını ve sığınmacı veya başka yollarla dönerci olarak çalıştıklarını Almanya’da yaşayan eski Alman Milletvekili Mehmet Kılıç açıklamıştı.

Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır, ama devlet içi çatışmalarda yer alan ihlâller savaş suçu sayılmayabilir.

Kurier’de yayınlanan haber bu anlamda önemli ve okuyucularımızın dikkatine Almanca dilinden çevirerek Türkçe sunuyoruz :

Avusturya adaleti yurt dışından ülkeye gelen savaş suçlularına karşı ne yapıyor ?

Bu iki vaka açıkça birbirine çok benzemektedir:

Suriyeli Albay Enver R. Suriye gizli servislerinin soruşturma şefiydi ve Suriye´de  çok sayıda cinayet ve işkenceden sorumlu olduğu söyleniyor.

Rakka’daki bir cezaevinden sorumlu olan ve -en azından tanıklara göre- göstericilerin vurulması emrini verdiği iddia edilen General Halid A. hakkında da benzer suçlamalar var. Parmaklıklar ardında çeşitli işkence yöntemlerinin de gündemde olduğu iddia ediliyor. Her ikisi de 2016’dan önce Avrupa’ya kaçtı, Khaled A. İsrail gizli servisi Mossad ve Avusturya Federal İşkenceyi Önleme Ofisi’nin yardımıyla („Beyaz Süt Operasyonu“).

Anwar R. geçen yıl Koblenz’de (Almanya) insanlığa karşı suç işlemekten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Khaled A. ise bugüne kadar Avusturya’da rahatsız edilmeden yaşadı ve yaklaşık iki yıl önce sorgulandığında tüm iddiaları reddetti. Generalin sekiz yıldır soruşturma altında olduğu ve şu anda sadece saldırı suçundan yargılandığı bildiriliyor. Hatta Avusturya’da yaşayan iki mağdur ve tanık var ve önde gelen üst düzey bir diplomat bu davada arka planda baskı uyguluyor.

İsveç özel savcılıklar kurarken ve Almanya Federal Kriminal Dairesi bünyesinde kendi birimlerini oluştururken, Avusturya soruşturmalarında acele etmiyor gibi görünüyor. Adalet Bakanı Alma Zadic’in Neos partisinin bir soru önergesine verdiği yanıtta, iş hacmi nedeniyle artık sayılamayacak kadar çok soruşturma olmasına rağmen, bu ülkede yani Suriye´de  on iki yıllık savaş boyunca sadece bir mahkumiyet kararıyla Avusturya Feldkirch Bölge Mahkemesi’nde soykırım suçundan kısmi hapis cezası verildi.

Ancak Avusturya’da insanlığa karşı işlenen suçlar için ne özel bir birim ne de özel bir savcılık bulunmaktadır. Bu durum,  Avusturya Adalet Bakanlığı tarafından Temmuz 2022’de çıkarılan ve Ukrayna çatışmasındaki savaş suçlarının ele alınmasını da düzenlemeyi amaçlayan bir kararname ile daha da kötüleşmiştir. Buna göre, bir savaş suçlusunun mahkum edilebilmesi için Avusturya’nın çıkarlarının etkilenmesi gerekmektedir. Her bir dava ayrı ayrı incelenmelidir.

Avusturya’nın çıkarları önemlidir

Örneğin bir vakada, sadece bir kişi Suriye hapishanesinde bir  Suriye asıllı Avusturya vatandaşına işkence yaptığı için çok sayıda şüpheli hakkında açılan soruşturmalar düşürülmüştür. Avusturya Parlamento belgesinde, „Avusturya vatandaşı olan mağdura karşı işlenen suçlara karışmayan bu kişiler hakkında yerel yargı yetkisi yoktu, bu nedenle Avusturya kolluk kuvvetlerinin harekete geçmesi mümkün değildi“ deniliyor. Sonuç: Yargı Avusturya vatandaşı Suriyelilere yapılan işkenceyle ilgilenmedi.

İsveç savcılığı Suriyeli General Khaled A. aleyhindeki davayı devralmakla bile ilgilenebilirdi, ancak dava şimdilik Viyana savcılığı tarafından yürütülüyor. Avusturya Adalet Bakanlığı bu konuda herhangi bir talimat olmadığını vurgulamaktadır. Şu anda Ukrayna savaşındaki olaylarla ilgili tek bir dava yürütülmüyor. Bu bağlamda Neos milletvekili Stephanie Krisper, aylar önce duyurulan delillerin yüklenmesi için uygun bir platformun olmamasını eleştiriyor. Mülteciler de büyük ölçüde bilgisiz.

Krisper: „Savaş suçlarının mağdurları ya da tanıkları hızlı bir şekilde sorgulanmalı ve hızlı bir şekilde yardım almalıdır. Bu herkesin bildiği bir şey ve Avusturya federal hükümeti de savaşın başında, Ukrayna’dan mülteci akını başladığında bunun sözünü vermişti. Putin’in Ukrayna’ya karşı acımasız saldırı savaşı neredeyse 2 yıldır devam ediyor, o zamandan bu yana yaklaşık 70.000 Ukraynalı kadın Avusturya’ya kaçtı – ve bugüne kadar tek bir soruşturma bile açılmadı! Bu federal hükümetin, özellikle de talep ettiğimiz uluslararası suçların kovuşturulması için ne bir ofis kuran ne de yeterli yetkinlikte kaynak yaratan Adalet Bakanı Zadic’in tamamen sorumsuzluğudur.“

Her halükarda Almanya’nın Avusturya gibi bir kısıtlaması yok: Adalet Bakanı Marco Buschmann’ın (FDP) ülkenin kendi internet sitesinde, „Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir savaş suçlusu kendini güvende ve cezasız hissetmemeli – kesinlikle Almanya’da ya da AB’nin herhangi bir yerinde değil“ sözleri dikkat çekti.

İsveç de „evrensel yargı yetkisi“ görüyor. İki yıl önce bir İranlı, 1988 yılında Devrim Muhafızları mensubu olarak hapishane mahkumlarını öldürmekten İsveç’te ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklama ile hüküm arasında sadece yaklaşık iki yıl geçmişti.

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner