„Cami vergisi“ tartışması büyüyor

Almanya bir süredir Müslümanlardan "cami vergisi" alınması tartışmalarına sahne oluyor.

Almanya’da hükümetin, Hristiyanlardan alınan „kilise vergisi“ benzeri bir vergi olarak Müslümanlardan „cami vergisi“ alınmasına ilişkin önerisi farklı görüşleri karşı karşıya getirdi.

Almanya Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Kasım ayında yapılan Ulusal İslam Konferansı’nda ülkedeki Müslüman derneklerin ülke dışından desteklenmesinin engellenmesi çağrısında bulunmuştu.

Kasım ve Aralık aylarında yeni sistem ve alınacak kararlar üzerinde çalışmalara başlanıldı. Hükümetin görevlendirmesi ile istihbarat ve maliye bakanlığı camilere yapılan bağışları incelemeye başladı. Müslüman ülkelerden buradaki kuruluşlara bağış veya destek yapılmak istenirse ilgili ülkelerin büyükelçilikleri tarafından Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmesi zorunlu olacak. Almanya izin vermediği sürece hiçbir bağış veya yardım yapılamayacak.

Almanya’da Vahabilik yayılıyor

Alman istihbarat raporları Şia ve Ehli Sünnet inançları tarafından İslam dışı olarak görülen Vahhabi-Selefi inancının Almanya’da arttığını ortaya koyuyor. Suudi Arabistan başta olmak üzere, BAE ve diğer Körfez ülkeleri tarafından desteklenen Selefi Vahhabi gruplar cihat propagandası yaparak kargaşa çıkarmayı planlıyor. IŞİD, Boko Haram, El Kaide, Taliban gibi terör örgütleri Vahhabi Selefi inancına sahip ve kendilerini Sünni Hanbelî olarak göstererek üyelerinin artmasını sağlıyorlar.

Son dönemde yapılan küresel araştırmalara göre Selefi Vahhabi inancı ve eylemleri nedeniyle İslamiyet ve Kuran’ın mesajı gölgelendi. Özellikle Vahhabi IŞİD’in kanlı eylemleri sonrası dünyada Müslüman olanların sayısı hızla azaldı.

Müslüman olmayıp, Müslümanlarla barış içerisinde yaşama düşüncesine sahip olan insanlar ise hızla İslam ve yabancı karşıtı oldular.

Katolikler 291 Protestanlar 278 Euro kilise vergisi ödüyor

Cami vergisi ve kurumlar üzerindeki denetim bu anlamda önem arz ediyor. İslami kurumlardan henüz bir vergi alınmıyor. Almanya’da kiliseler bu vergi ile destekleniyor. Ayrıca kiliseler başka birçok avantajdan da yararlanıyor. Dini vergiler, gelir vergisinin yüzde 3 ila 9’unu oluşturuyor. Kilise vergisi maliye aracılığıyla devlet tarafından toplanıp kiliselere veriliyor. Ayrıca devlette bu işten komisyon alıyor. Katolik kilisesi üyeleri ayda ortalama 291 avro, Protestan kilisesi üyeleri ise ortalama 278 avro vergi ödüyor.

Cami vergisini, Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU), Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) oluşan koalisyon hükümeti gündeme getirdi.

Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) Federal Meclis Grup Başkan Vekili Thorsten Frei’ın Die Welt gazetesine yaptığı açıklamaya göre, kiliselerde uygulanan bu sistemin cami ve cemaatlere de uygulanmasıyla birlikte Almanyalı Müslümanların diğer İslam devletleri ile etkileşmesi engellenmiş olacak.

CDU/CSU Grubu Hukuk Danışmanı Michael Frieser de, Frei ile aynı düşüncede. Frieser, cami cemaatlerinin bağımsızlığının ve şeffaflığının sağlanması için bağımsız finansman kaynağının, yani cami vergisi uygulanmasının şart olduğunu söyledi.

Hükümet DİTİB’in bazı çalışmalarından rahatsız

Koalisyonun en büyük kozu ise kısa adı DİTİB olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği.

DİTİB hakkında ortaya atılan iddialar ve camilerde siyasi etkinliğin yaygınlaşması öte yandan tiyatro gösterilerinde çocukların askerleri canlandırması büyük tartışmalara sahne olmuştu.

Çanakkale Zaferi kutlamaları tepki çekmişti

Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Herford kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne bağlı bir camide Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü nedeniyle düzenlenen ve çocukların yer aldığı etkinlik, eyalet hükümetinin ve halkın tepkisine neden olmuştu.

Etkinlikte milli kültür oluşması ve Çanakkale Zaferi’nin belleklerde yerleşmesi için Türkiye’de sıkça yapılan gösterilerin bir benzeri yapılmış, askeri üniforma giyen küçük yaştaki çocuklar oyuncak silahlar taşıyarak marşlar söylemişti.

DİTİB tamamen Almanya’ya özgü bağımsız bir kuruluş değil. 1984 yılında kurulan DİTİB’in merkezi Köln’de yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Almanya şubesi olarak faaliyet gösteriyor. Ankara tarafından atanan DİTİB başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin din ataşesi olarak görev yapıyor. DİTİB bünyesinde görev yapan imam ve müezzinler, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kendi kadrosundan seçiliyor. 5 yıl süre ile Almanya’da görev yapan memurların maaşları da Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ödenmekte. Almanya’da 2016 yılı rakamlarına 2 bin 750 cami bulunuyor bunların yaklaşık 1000’i DİTİB’e bağlı. DİTİB ayrıca diğer cemaatlere de hoca ve müezzin temin ediyor.

Böylelikle cami vergisi tartışmalarında DİTİB Alman hükümetinin elini güçlendiriyor ve hükümetin camileri bağımsızlaştırmak, finans kaynaklarını şeffaflaştırmak çağrısı halktan da destek buluyor.

Tüm bunlara rağmen Müslüman Almanyalılar İslami cemaatlerin hizmetlerinden memnun. Müslümanlar memnuniyetlerini şöyle özetliyor; DİTİB, İslam Toplumu Millî Görüş, Islamisches Zentrum Hamburg, Furkan Vakfı gibi kurumların çalışmaları ile dini ve milli asimilasyonun önüne geçilerek İslam ve Türk kültürü korunarak yetişen nesile aktarılabildi.

Bild Gazetesi DİTİB’i terör ile ilişkilendirdi

Tüm bu tartışmalar devam ederken Bild Gazetesi özellikle Türkleri ve Müslümanları üzen ve töhmet altında bırakan bir haber imza attı.

Bild’in „Terör parası Almanya’daki camileri nasıl finanse ediyor?“ başlıklı haberinde, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne bağlı Köln’deki Merkez Camisi’nin fotoğrafı kullanıldı. Türklerin ve Müslümanların terörist olarak gösterilmesi ve camilerin finans kaynaklarının terörden elde edildiğine dair haber ve kullanılan fotoğraf pek çok Almanyalının tepkisine neden oldu.

Bild Gazetesi’ne suç duyurusu yapılacak

AKP Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda suç duyurusunda bulunacağını söyledi.

Yeneroğlu, „Almanya’nın en yüksek tirajlı bulvar gazetesi Bild, bu şekilde terör ve camileri devamlı bir arada gösterip, Müslümanlara yönelik saldırıları tahrik ediyor. Redaksiyon (gazete yönetimi), camilere yönelik kundaklama girişimlerinin azmettiricisi olmaktan memnun herhalde. Suç duyurusunda bulunacağım.“ ifadelerini kullandı.

Seyran Ateş:Müslüman kurumları resmi olarak tanımak iyi bir fikir değil

Dini bir eğitim almamasına rağmen Berlin’de kadın ve erkeklerin karışık ibadet ettiği İbn-i Rüşd-Goethe Camii’nin kurucularından olan Seyran Ateş cami vergisi hakkında farklı bir öneride bulundu.

Seyran Ateş kiliseleştirmek yerine zekât modelinin uygulanmasını savundu. Ateş, „mevcut (Müslüman) derneklerini kamu hukukuna tabi tüzel kişilikler haline getirmenin ve kilise vergisine benzer bir cami vergisi uygulamasının iyi bir fikir olmadığını“ söyledi.

Almanya’da İslami cemaatler resmi olarak tanınmıyor. Vergi alınması için öncelikle İslamiyet’in din olarak tanınması gerekiyor. Bunu bilen Seyran Ateş de cami vergisi yerine zekât sisteminin uygulanmasını öneriyor ve bu çalışmayı destekliyor.

Ateş: Türkiye ve Müslüman Kardeşler’in etkisi büyük problem

Seyran Ateş, Müslüman kurumların Almanya dışından finansal destek alınmasının engellenmesi fikrine katıldığını beyan ederek, söz konusu finansmanların „Özellikle Türkiye’nin ve Müslüman Kardeşler’in bu yolla Müslümanlar üzerinde etki sahibi olmasına yol açması bakımından büyük bir problem olduğunu“ savundu.

Kaddor: Devlet dini cemaatleri kontrol etmeyi amaçlıyor

İslambilimci ve Almanya Liberal İslam Federasyonu kurucu başkanı Lamya Kaddor ise, „Devlet bu yolla dini cemaatleri kontrol etmeyi amaçlıyor“ diyerek cami vergisi önerisine karşı çıktı.

Deutschlandfunk’a konuşan Kaddor, devletin bir yandan dini cemaatlerin işlerine karışamayacağını vurguladığını, diğer yandan ise kontrol amacına yönelik olan cami vergisi uygulamasını savunduğunu ifade etti.

Mayzek, cami vergisi ve zekat sistemini destekliyor

Almanya Müslümanlar Konseyi Başkanı Aman Mazyek ise cami vergisine olumlu baktıklarını açıkladı. Müslümanlardan cami vergisi alınması gerektiğini savunan Mazyek, Seyran Ateş’in zekât toplama önerisinin gerçekleştirilmesine de taraf olduklarını söyledi.

Birçok İslami kuruluş cami vergisine karşı çıkıyor. Müslüman dernek ve cemaatlere göre, cami vergisi uygulamasının finans kaynaklarının devlet denetimi altına alınmasından ziyade başka amaçları da bulunuyor.

Cami vergisi, Alman İslamı tartışmalarını alevlendirdi

Bu kuruluşlara göre, Müslümanların diğer İslam ülkeleri ve geldikleri ülkeler ile bağlarının kesilmesi ve Alman İslam’ı olarak tabir edilen liberal-seküler İslam modelinin yaşama geçirilmesi amaçlanıyor.

IGMG: Müslümanları köklerinden koparmak isitiyorlar

İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısı Murat Gümüş, Müslümanların adalet ve eşitlikten mahrum bırakıldıklarını söyledi. Gümüş açıklamasını şöyle sürdürdü:

„Bunlardan bir tanesi anayasal hukuk, ikincisi eşitliktir. Eşitlik anlamında Katolik kilisesine, Evangelist (Protestan) kilisesine sunulan hakların Müslüman cemaatlere de sunulması gerekir. Bu şartların maalesef yıllardır Müslüman cemaatlere sunulmadığı açık bir şekilde ortadadır. Almanya’daki iki İslami çatı örgütü olan Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) ve Almanya İslam Konseyi (ISLAMRAT), bu konuyla alakalı 20 yıldır süren bir davası var ve hala çözülmedi. Bu tartışma maalesef sağlıklı bir zemin üzerinden yürümüyor. Sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için ilk etapta bu konunun Müslümanların kendi ihtiyaçları doğrultusunda beraber yürümesini beraberinde getirir. Fakat görüyoruz ki özellikle bu konuyla ilgili talepleri, Müslüman cemaatlerden ziyade siyasetçiler dile getiriyor. Siyasetçiler de bunu dile getirirken, maalesef bir takım beklentilerle özellikle Müslüman cemaatlerin köken ülkelerinden kopabilmeleri için dile getiriliyor. Biz de böyle bir zemin üzerinden bu tartışmanın yürütülmesinin sağlıklı olmayacağını, doğru olmayacağını düşünüyoruz“ dedi.

ATİB: Almanya önce İslamiyet’i resmi din olarak kabul etmeli

Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı Durmuş Yıldırım ise Müslümanların Almanya’da kabul görmediğine değinerek: „Almanya’da öncelikle İslam resmi bir din olarak kabul edilmeli ki böyle şeyler düşünülsün. Daha henüz göç süresinin 57. yılını yaşamamıza rağmen, hala daha belli noktalarda tartışmalar sürerken böyle kilise vergisi gibi cami vergisi alınması doğru değil. Öncelikle Almanya’nın diğer inanç guruplarına, Katoliklere, Ortadokslara ve diğer cemaatlere sağladığı yardım gibi buradaki Müslümanları da kabul edip, ona göre değerlendirilirse o takdirde o aşamada düşünülebilir“ dedi.

AİK: Müslümanları kontrol etmek, köklerinden uzaklaştırmak istiyorlar

Almanya İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, „Cami vergisi tartışmasını, ‘Müslümanları biraz daha kontrol edelim, geldikleri ülkelerden uzaklaştıralım’ tartışmaları bağlamında görmek gerekiyor.“ dedi.

Amaç Alman İslamı oluşturmak

Kesici açıklamasını şöyle sürdürdü: „Önce Müslüman derneklerin devlet tarafından dini cemaat olarak tanınması gerekiyor. Toplumsal bir kabul gerekiyor. Camilerin ona göre yapılandırılması lazım. Ondan sonra vergi ve buna benzer konular gündeme gelebilir. Böyle bir şey yokken bunu özellikle Alman İslamının oluşturulması yönündeki tartışmalar çerçevesinde görmek gerekiyor. Ben, ‚Türkleri ve Arapları, kendi ülkelerinden nasıl daha da uzak tutabiliriz’ tartışmaları açısından bakıyorum bu konuya.

Kesici: Camileri başka ülkeler değil kendi üyeleri finanse ediyor

Kesici finans kaynakları hakkında da konuştu: „Bütün camiler başka ülkelerden finanse ediliyor gibi bir algı var. Sadece bazı derneklerin imamları Türkiye’den geliyor. Camiler burada kendi üyeleri tarafından finanse ediliyor.“ dedi.

Kesici, Almanya’daki camilerin çok büyük bölümünün üye aidatları ve bağışlarla ayakta durduğuna işaret ederek, „Türkiye’den gelen imamların çalıştığı camiler bile üye aidatıyla finanse ediliyor.“ diye konuştu.

Müslümanlar kendilerinin ciddiye alınmadığını hissediyor

Burhan Kesici, Almanya’da yaşayan Müslümanların gerçekten de kendilerinin ciddiye alınmadığını hissettiğini ifade etti. Kesici, “Almanya, İslam düşmanlığını ciddiye almıyor. Eğer Müslümanlar kendilerini ciddiye alınmadığını hissediyorsa kimse kalkıp da ‘Alman İslamıymış, imamlar burada yetişsinmiş’ tartışmasına girmez. Çünkü Müslümanlar bunu samimi bulmaz. Önce güvenin sağlanması ve Müslümanların ciddiye alınması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Müslümanların geleceğini atesitler ve İslam karşıtları belirliyor

Burhan Kesici, Alman İslam’ı oluşturma çalışmalarına değindi. İmamların Alman üniversitelerinde yetiştirilmesi ve imamların kontrol edilmesinin amaçlandığını söyledi. Kesici, Aralık 2018 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen 4. dönem Alman İslam Konferansı’nı da eleştirdi. Konferansa katılan 200 kişiden 10’unun Müslüman derneklerin temsilcileri, geri kalan 190’ının da İslam’ı eleştiren, ateist, seküler ve Müslüman teşkilatlara alternatif oluşumların temsilcileri gibi insanlardan oluştuğunu belirtti.

Cami vergisini kiliseler istiyor

Hukukçu ve politikacı Memet Kılıç’ın cami vergisi hakkındaki görüşleri tartışmalara farklı bir açı kazandırdı. Kılıç’a göre cami vergisini kiliseler istiyor.

Memet Kılıç, 2015 yılında Almanya’da bir kamuoyu yoklaması yapıldığını ve halkın yüzde 84’ünün kilise vergisi toplanmasına karşı çıktığını söyledi. Almanların kilise vergisi hakkındaki görüşlerinin önemli olduğunu söyleyen Kılıç, ‘’bunu bilirsek bu konunun neden Noel zamanı tartışmaya açıldığını anlamamız daha kolay olur’’ dedi.

Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Kilise vergisi, eski Weimer anayasasının 137. maddesinin, Alman anayasasının 140. maddesi ile bir uyuşması olarak görülebilir. Düzenleme Hıristiyan dini cemaatlerle laik seküler devletin uzlaşmasına yöneliktir. Eski bir düzenleme bugün hala işliyor. Ama taraftarları azalmış durumda. Dini cemaatler eğer kamu hukuku kapsamında resmi olarak tanınmış ise devlet onlar adına vergi topluyor. Kendisi de bu toplama işlemi için bir ücret alıyor. Ve topladıklarını bu dini cemaatlere aktarıyor. Aynı zamanda devletin cemaatlere başka destekleri de oluyor.

Vaktiyle devletin kiliseleri kontrol edilmesi için uygulamaya konuşmuştu. Ama şimdi kiliselerin lehine döndü. Çünkü insanlar bunu reddetmedikleri sürece kazançları üzerinden, gelir vergisi üzerinden kesiliyor. Eyaletler arasında fark olmakla birlikte bazı eyaletlerde işverenlerden de kilise vergisi alınıyor.

Cami vergisi killiselerin projesidir

Finans kaynaklarının şeffaf hale getirilmesi, Türkiye, İran, Suudi Arabistan gibi devletlerin bu kurumlar üzerinde etkilerinin olmaması ve Almanya’da yaşayan Müslümanların kendilerini tamamen bağımsızca yönetmeleri makul. İnsanlarda bunu isteyeceklerdir.

Ama mesele sadece bu mu ona bakmamız gerekir. Bana göre ile değil. Neden öyle değil? Bunun arkasında bence kiliseleri aramak gerekir. Bu kiliselerin bir projesidir.

Okullarda İslam dini derslerinin verilmesinde kilisenin etkisi

Zamanında İslam din dersleri gündeme geldiğinde ben bunu hem söyledim hem yazdım. Kiliseler bir şey yaparlar; kendi pozisyonları hangi noktada zayıflamışsa, o nokta da Müslümanları öne sürerler. Bu yaklaşık 30 yıldır böyledir.

Örneğin okullarda İslam din derslerinin okutulması, Almanya’da yaşayan Müslümanların çoğunluğunu oluşturan Türkler arasında konuşulmuyordu. Düşünce noktası değildi. Aklımızda dahi yoktu.

Bu talep ortaya nasıl çıktı? Kiliseler Müslüman derneklere önerdiler; sizde isteyin diye, neden, çünkü kiliselerin mezhep derslerine gidenlerin sayısı her geçen gün azalıyordu. Okullardan çıkmak durumuna geldiler. Bunu engellemek için Müslümanları öne sürdüler.

İstemeseniz de olacak

Dediler ki ‘Müslüman sınıfında bu kadar öğrenci var, biz Almanya’dayız kendi Katolik dersimizde Protestan dersimizde şu kadar öğrenci yok.’ Kendi pozisyonlarını betonlaşmak (sabitleştirmek) için okullarda İslam din dersini öne çıkardılar. O zamanlar bazı Müslüman kuruluşlar soruyordu ‘acaba bir gün gerekten okullarda İslam dersi olur mu’ diye benim cevabım şuydu ‘siz istemeseniz de olacak, reddetseniz de olacak, karşı koysanız da olacak.’ Niye? Çünkü sizin istemenizle değil, kiliseler istediği için bu böyle.

Seküler devletin karşısında kilise etkisi 

Şimdi halkın yüzde 84’ü kilise vergisini reddediyor ise kilisenin tek çaresi kaldı. ‘Müslümanlarda vergi versinler, devlet onlarında da vergilerini toplasın cami vergisi altında böylelikle bizimkiler desin ki ‘bak camiler vergi topluyorlar biz niye vergi vermeyelim.’ Düşündükleri bu yani seküler devleti mümkün mertebe zayıflatıp din devleti yaratmak konusunda kiliseler herkesten daha aktif.

Tartışmalar için neden Noel zamanı seçildi? 

Bu kiliselerin talebidir buna dikkat etmek gerekir. Onlar bu talebi dile getirecek birilerini her zaman bulurlar. Kendi aklıyla hareket etmeyenlerin önüne koyarlar. Onlarda bunu Noel zamanı, basın yayının elinde malzeme azken bunu işler, gündeme getirirler. Böylelikle önümüzdeki yıl (2019) tartışılacak bir konu çıkmış olur.

İslam Konferansı’nda İslami bilgisi olmayanlar konuştu

İslam konferansı Müslümanların da tepkilerini çekmişti. Konferansta İslam bilgisi bulunmayan birçok kişi ve kurumun İslam ve Müslümanlar hakkında açıklama yapması tepkiyle karşılanmıştı.

Ayrıca konferans boyunca İslam’ın yenilip içilmesini yasaklayan-haram eden domuz ve alkollü içeceklerin ikram edilmesi de tepki çekmişti. Müslümanlar, Yahudiler hakkında yapılan programlarda koşere (Koşer: İslami helal kurallarına benzer Yahudi fıkhî nizamı) sıkı sıkıya uyulduğunu belirtip, konferansta yapılanların Müslümanlara saygısızlık olduğunu belirterek yapılanlardan rahatsızlık duyduklarını belirtmişlerdi.

Müslümanlar tedirgin: İslam düşmanlığı artıyor

Öte yandan Almanya İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, Almanya’da İslam düşmanlığının ve Müslümanlara yönelik saldırıların arttığını ifade etti. „Hem sözlü hem fiziki olarak saldırılar arttı. Yürürken omuz atmalar, tükürme, laf atma her şey var. Kayda geçmeyen olaylar çok fazla.“ diye konuştu.

İslamiyet ve Müslümanlar Almanya’nın bir parçası olarak kabul görüyor mu?

Cami vergisi, imamların Almanya’da öğretime tabi tutulması, Alman İslam’ı ve Müslüman kurumların denetim altında tutulması tartışmaları Horst Seehofer’in içişleri bakanı olması ile başlamıştı.

Göreve başladığında yaptığı ilk basın açıklaması İslamiyet ve Müslümanların Almanya’daki varlığı hakkında olmuştu.

Bild Gazetesine açıklamalarda bulunan Seehofer şöyle konuşmuştu: “Hayır. İslam Almanya’ya ait değildir. Almanya, Hıristiyan değerlerden oluşuyor. Tabi ki bizde yaşayan Müslümanlar Almanya’ya aittir. Ama bu elbette biz kendi geleneklerimizden ve görgü kurallarımızdan vazgeçeceğiz anlamına gelmez.”

İslam Konferansı Seehofer ile yeni bir misyon kazandı

Almanya’da yeniden İslam Konferansı’na ihtiyaç olduğunu belirten Seehofer, “Kesinlikle İslam Konferansına ihtiyacımız var. Benim için İslam Konferansı çok önemli. İslami derneklerle aynı masaya oturmamız lazım, onlara diyalog arayışında olmalıyız. Benim mesajım; Müslümanlar bizimle yaşamak zorunda, yanımızda veya karşımızda değil. Bir şeylere ulaşmak için karşılıklı anlayış göstermeliyiz ve birbirimize destek olmalıyız. Birbirimizle konuşursak başarılı oluruz.”

İslam Almanya’ya uygun değil

Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre halkın yarısından fazlası Seehofer ile aynı görüşte. Araştırmaya göre halkın yüzde 54’ü İslam’ın Almanya’ya uygun olmadığı görüşünde.

Araştırma 2018 yılı Ağustos ayında Almanya Protestan Kilisesi’ne bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından yapılmıştı.

Halkın yüzde 54’ü İslam’ın Alman toplumuna uymadığını belirtirken, yüzde 56’sı ise Müslümanların İslam eğitimi almasına karşı çıkmıştı. Aynı araştırmaya katılanların yüzde 69’u ise Müslümanların Almanya’da gündelik hayatın bir parçası oldukları söylemişti.

Anketten çıkan sonuç ile Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer’ın açıklamaları neredeyse örtüşüyor.

Almanya’da resmi rakamlara göre 4.500 Müslüman yaşıyor. Ancak resmi olmayan rakamlara göre 5 ile 6 milyon arasında Müslüman yaşıyor. Ülke nüfusunun yüzde 56’sını Katolik, Protestan ve diğer Hıristiyan mezhepler (kiliseler) oluştururken Almanya’da yaşayan ateistlerin oranı yüzde 36 civarında. Müslümanlar ise yüzde 5’lik bir kesimi oluşturuyor.

İslamiyet ve Müslümanların Almanya’daki varlığı ve cami vergisi tartışmaları uzun süre gündemde yer edineceğe benziyor.

Ragıp Kamil İlbeyi

Odatv.com

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner