Güney Kafkasya: Hazar-Karadeniz Havzaları ve Azerbaycan Jeopolitiği!
Azerbaycan Devleti anlatıyor. İsterseniz Azerbaycan ne diyor diyerek okuyalım. Hepsi bu üç cilt eserde.
Viyana, Birol Kılıç/ Analiz
1. Bölüm
Geçtiğimiz hafta kısa adı AIES olan “Austrian Institut for European and Security” adlı Düşünce Kuruluşu ünlü Viyana Diplomasi Akamesi´nde “23. Avrupa forumu: Avrupa’nın Küresel Güç Kaymasında Rolü” başlıklı bir günlük forum düzenledi.
Forumda AB merkez almak üzere Türkiye’yi, komşularını, Rusya ve Azerbaycan’ı doğrudan ilgilendiren ciddi konular üzerinde duruldu ve kafa yoruldu.
AB’nin ve Avusturya’dan bakanlar dâhil, önemli siyasi, bürokrasi ve savunma alanlarında görevlileriyle görüşüp son bilgileri birinci ağızdan öğrenme fırsatının yanında fikirlerimizi beyan etme imkânı bulduk. Bu toplantıda asıl ana konu AB’nin jeopolitik konumu başta olmak üzere genel savunma ve çıkarlarıydı. Dikkatimi çeken çeken bir konu; konuşan değerli siyasilerin ve uzmanların, Avrupa Birliği´nin eski kıta olarak eskisi gibi sanki dünyanın merkeziymiş gibi konuşmalar yapmaları idi. Aynı kişilerin başta Rusya ve Türkiye gibi ülkeler hakkında büyük bilgi açıklarını fark etmemek elde değildi.Hele hele Azerbaycan hakkında bilgileri ciddi manada azdı.
AB çok basit olarak soracak olursak, başta Azerbaycan olmak Rusya çevresinde olan ülkeler ile karşılıklı empati yaparak dinlemeden, jeopolitik olarak çok önemli Güney Kafkasya’da barışı ve istikrarın korunmasına nasıl katkıda bulunacak? Avrupa Birliği’nin Avrasya politikası ve Azerbaycan’la Jeopolitik ilişkilerinin karakteristiği nedir?
Avusturya Dış İşleri Bakanı ile görüşme
Dün ( 26. Kasım. 2019) Avusturya´nınn seçkin bazı gazetecileri ile Avusturya’nın geçici hükümetinin başarılı ve akıllı Dış İşleri Bakanı sayın Alexander Schallenberg ile görüşmemizde konu Rusya ve Ukrayna sorunlarına gelince AB’nin bu bölgelerde kendi çıkarları için aracılık dışında ticari çıkar dışında sorumluluk almadan bir görev misyonu olmadığını mealen anlıyoruz.
AGİK Ukrayna özel temsilcisi ile görüşme
Aynısını kısa adı AGİK ve merkezi Viyana’da bulunan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konseyi’nin özel Ukrayna temsilcisi Avusturya’nın tecrübeli emekli diplomatlarından sayın Martin Sajdik’i geçtiğimiz hafta özel görüşmemizde dinlerken edindim. Kendisi yıl sonunda bu görevi bırakacağını ifade etti. Yorulmuş. Haklı. AB bu bölgelerde ağırlığı olan bir oyuncu olarak yer alamıyor . Çünkü elini taşına altına sokmak istemiyor veya sokacak merkezi bir güç haline gelememiş. AB’nin kendine ait bir ordusu bile yok. ABD ile AB arası uzun zamandır açık ve çıkarlar çatışması üst düzeyde.
Hediye kitapları görünce AB ve Azerbaycan ilişkileri geldi aklıma
Türkiye’nin yurtdışı ilişkileri açısından en önemli STK’larının başında gelen Marmara Vakfı Başkanı değerli dostumuz sayın Dr. Akkan Suver de iki hafta önce kısa adı AIES olan “Austrian Institut for European and Security” toplantısı vesile ile aramızdaydı. Dr. Suver’in İstanbul’dan nezaket gösterip getirdiği Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Yardımcısı sayın Prof. Dr. Ali M. Hasannov tarafından üç cilt halinde kaleme alınmış eserleri hediyesi beni çok sevindirdi. Elimizde bu manada ciddi bir kaynak eksiliği varmış. Çağımız yanlış sadece teknoloji çağı değil özünde bilgi çağı. Bugün bir yönetici ister orta dereceli ister üst düzeyde CEO olsun ( Siyasiler, Diplomatlar, Uzman haberciler vs.) istisnasız genel kültür dediğimiz her alanda bilgiyle donanması, bu analizlerinde ve kararlarında kullanabilmesi gücüne sahip olması gerekmektedir.
O anlamda büyük emekler ile yazılmış bu eserleri ciddiyetle büyüteç altına almakta yarar var.
Ötüken Yayınevi tarafından yayımlanan ve Prof. Dr. Ali M. Hasannov tarafından kaleme alınan
I. Cilt eserin başlığı şöyle:
Güney Kafkasya: Hazar-Karadeniz Havzaları ve Azerbaycan Jeopolitiği.
II. Cilt eserin başlığı:
Hazar-Karadeniz: Güney Kafkasya’nın Jeoekonomik ve Karakteristiği ve Azerbaycan’ın yeni Petrol Politikası.
III. Cilt eserin başlığı ise daha dikkat çekici :
Güney Kafkasya’nın Askeri Jeostratejik Durumu ve Azerbaycan’ın Güvenlik Politikası.
Bu üç çitlik kitapları bir üst başlıkla kısa ve öz olarak Almanca dilinde, “Müsaade ediniz lütfen. Azerbaycan Devleti anlatıyor.” diye toparlayarak okuyuculara tanıtırsak abartmış olmayız herhalde.
Bu eserler, bizlere Azerbaycan devlet jeopolitikasını birinci elden okuyup anlamamızı sağlayacaktır. Edindiğimiz bu bilgiyle yapacağımız eleştiri ya da övgülerimizi de daha doğru temellendirebileceğiz.
Birinci kısım analizimizde kısa ve öz olarak 408 sayfalık I. Cilt kitabın yeniden inceleme ve muhasebesini kısa olarak yapmaya çalışacağım ( Rezension, Review) diğer bir zamanda analizlerimizin ikinci ve üçüncü bölümlerinde diğer iki cildi okuyup değerlendirmeye çalışacağım.
I. Cilt /Güney Kafkasya: Hazar-Karadeniz Havzaları ve Azerbaycan Jeopolitiği.
Jeoloji kısaca Yerbilimi olarak tanıtılabilir.
Bu anlamda ilk başta Jeo ile kasıt o ülkenin coğrafi konumu ve yeridir.
Coğrafyayı değiştirmek insanların elinde değil.
Bu adeta kader olan yer (Jeo) konumunu göre her ülke kendi ulusal çıkarları gereği yaşamsal bir gereklilik olan bir Jeopolitik, bir Jeoekonomi veya bir Jeostrateji geliştirmek zorunda.
Azerbaycan’ı konu olan eser dışında çeşitli kaynaklardan gelin kısaca tanıyalım!
Azerbaycan veya resmî adıyla Azerbaycan Cumhuriyeti (Azerice: Azərbaycan Respublikası ), Batı Asya ile Doğu Avrupa’nın kesişim noktası olan Kafkasya’da yer alan bir ülkedir. Güney Kafkasya’nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olan Azerbaycan’ın doğusunda Hazar Denizi, kuzeyinde Rusya, kuzeybatısında Gürcistan, batısında Ermenistan ve güneyinde İran ile komşudur. Kendisine bağlı olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin ise kuzey ve doğusu Ermenistan ile, güneyi ve batısı İran ile çevrilmiştir, Türkiye ile de 17 km’lik sınırı bulunmaktadır.
Azerbaycan Devleti anlatıyor.Azerbaycan, zengin kültürel mirasa sahiptir.
Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler arasında opera, tiyatro gibi sahne sanatlarını barındıran ilk ülke olma özelliğini taşır.
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1918 yılında kurulmuştur, ancak iki yıl sonra 1920, 26 Nisan’da Kızıl Ordu sınırı geçerek Azerbaycan’a girmiş, 28 Nisan 1920’de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş ve ardından Sovyetler Birliği topraklarına katılmıştır.
Ülkenin tekrar bağımsızlığını kazanması 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile gerçekleşmiştir.
Karabağ Savaşı sırasında Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesini ve bu bölgenin çevresindeki yedi rayonu işgal etti. Dağlık Karabağ’da ortaya çıkan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti (günümüzde Artsah Cumhuriyeti), fiilen savaşın sona ermesinden bu yana bağımsız olmasına rağmen, diplomatik anlamda hiçbir devlet tarafından tanınmamaktadır ve Azerbaycan’a bağlı bir de jure bölge olarak kabul edilmektedir.
Azerbaycan, üniter bir anayasal cumhuriyettir. Türk Keneşi ve TÜRKSOY’un etkin üyesidir. 158 ülkeyle diplomatik ilişkisi ve 38 uluslararası kuruluşa üyeliği vardır.
GUAM, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün kurucu üyelerindendir.
1992’den bu yana Birleşmiş Milletler’e üyedir, 9 Mayıs 2006’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kurulan İnsan Hakları Konseyi’nin üyeliğine seçilmiştir. Ayrıca Bağlantısızlar Hareketi, AGİT ve Avrupa Konseyi’ne de üyedir, Barış İçin Ortaklık projesinde NATO ile iş birliği yapmaktadır.
Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası’nda resmî din yoktur ve ülkedeki tüm ana siyasi güçler laik milliyetçidir ancak halkın çoğunluğu ve kimi muhalefet güçleri Şii İslam inancına sahiptir.
Diğer Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri ile karşılaştırıldığında Azerbaycan, sosyal ve ekonomik gelişme ile okuryazarlık oranında yüksek seviyelere ulaşmıştır.
İşsizlik ve intihar oranları da düşüktür. Azerbaycan, 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde iki yıllık daimi olmayan üyeliğe başlamıştır.
Eserde bir bilim olarak jeopolitika; insanlığın bir arada ve olma normlarını, güvenli bir şekilde ortak faaliyetlerini planlamanın yanında, uluslararası politika arenasında mevcut açık ve kapalı topluluklar ile değerlendirilir, dendikten sonra kendi bakışlarını anlatan dikkat çekici tanım yapılmış:
“ Jeopolitika ekonomik, sosyal, çevresel, dini, kültürel, bilişimsel ve demografik açılardan farklı durumlarda bulunan ülkelerle doğru ilişkiler kurmayı öğretir. Bu anlamda jeopolitika devlet yöneticilerinin, politikacıların, yöneticilerin, askeri alanda, güvenlik ve stratejik alanlarında planlamayla uğraşan devlet görevlilerinin veya uzman gazetecilerin ve önemli STK’ların bakış açısına tam da bu anlamda sahip olmalarına katkıda bulunur.”
Kısa adı AGİK (OSCD) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Kurulu’nun merkezi başta olmak UNO ( Birleşmiş Milletler Temsilciliği) ve OPEC ( Merkezi) gibi uluslararası birçok kuruluşun temsilciliklerinin bulunduğu bir şehir olan Viyana’da işimiz gereği son otuz yıldır artıları ve eksileriyle bir demokrasi ve hukuk devleti olan Avusturya vatandaşı bir Türk olarak dünyanın sayılı liderleri ile tanışma, konuşma, fikir alışverişinde bulunup saydam bir şekilde analiz yapma imkânımız oldu.
Bu manada bazı ülkelerin coğrafi konumları( Jeo) nedeniyle zaman zaman adeta kaynayan kazan üzerinde yaşadıkları biliyoruz. Bu ülkeleri yöneten devlet aklının bunu bir yandan ülke içinde kendi vatandaşlarına diğer bir yandan da dünyaya anlatması ve dost kazanması hiç de kolay değil. Hele hele demokrasiyi ve hukuk devletini bu kadar düşman olan ülkeler arasında oturtması hiç kolay değil.
Bu anlamda I. Cilt eser işte bu çerçevede Azerbaycan 21. Yüzyıl’a girerken bağımsız bir şekilde kendi ulusal çıkarları için kaderi olan Güney Kafkasya diye toparlanan Hazar Karadeniz Havzaları diye tanımlanan coğrafya içinde bir Jeopolitika geliştirme aşamasını anlatmakta.
I. Cilt eser, Azerbaycan’ın Jeopolitik gelişim tarihini ve karakteristiği ve çağdaş ulusal kalkınma polkasının temellerini sade bir dille anlatırken özellikle eski zamanlardan birinci dünya savaşına kadar Azerbaycan’ın Jeopolitik durumunu ciddi kaynaklar ile temellendirmiş.
Birinci dünya savaşı döneminde Güney Kafkasya’da Jeopolitik durum ve dış ülkelerin çalışmaları ile devamı I. Cilt eser özellikle birinci dünya savaşından sonra Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin istikrarı ve buna istinaden Jeopolitik sonuçlar ile ikinci dünya savaşında indirek Rusya ile içine girdiği sert rüzgârları geleceğin habercisi olarak resimsel bir dil ile anlatmış.
Eserde özellikle Azerbaycan Cumhuriyeti hayallerinin Çağdaş Ulusal Kalkınma Politikası ile anlattığı ülkenin aslında çağdaş milletler içinde yer almak için coğrafyasının zorluğunu dile getiriyor. Azerbaycan Devleti tüm gönlü ile çağdaş, ilerici ve demokratik devletler arasına girerken özellikle bağımsızlığına önem verdiğinin altı çiziliyor.
Ulusal bağımsızlık ile çağdaş dünya ligine çıkma
Eserin altını çizdiği diğer önemli konular ise aslında Azerbaycan Devleti’nin yürüyüş haritası sanki Günümüzde uluslararası ilişkiler sistemi ve küresel çıkarların yapısı, kapsamı ve coğrafyası açısından, sosyalist ve kapitalist kamplar arasında ideolojik çekişme çerçevesinde ve her ülkenin ulusal çıkarları, ulusal güvenliği düzleminde şekillenmesi. Bu anlamda uluslararası ilişkilerin ve uluslararası sistemin bu tipoloji çerçevesinde sınıflandırılması hem yeryüzünün tamamının, hem de bölgelerin ve devletlerin jeopolitik çıkarlarının, askeri-jeostratejik durumlarının ve güvenlik ortamlarının özelliklerine bağlı bulunmaktadır. Ulus devletlerin yalnız başına ya da politik, askeri, ekonomik kamplar halinde uluslararası ilişkiler üzerinde yaptıkları etki, devletlerin ulusal güvenlik politikaları, ulusal çıkarları ve egemenlikleri gibi etkenler de bu sınıflandırmayı önemli ölçüde etkilemektedir.
Mevcut şartlarda yeryüzünün jeopolitik realitesini en fazla etkileyen ve bu gerçeğe birtakım özellikler kazandıran etkenlerden bir tanesi de Avrasya’da diğer bir değişle Hazar Denizi ve Karadeniz havzalarıyla Güney Kafkasya ve Merkezi Asya’da bağımsızlıklarını yeni kazanmış olan ülkelerin takip ettikleri jeopolitik çizgi olsa gerek. Bağımsız bir ülke olarak Azerbaycan hayati çıkarlarının çerçevesinin belirlenmesi ve en önemlisi bu çıkarların temin edilmesi, toplumun sosyoekonomik, politika ve manevi dayanaklarının yeni değer ve ilkler temelinde şekillendirilmesi gibi görevler ulusal politikanın özel bir kolunu oluşturmaya başlamış ve Azerbaycan’ın devlet yapılanması sürecinin öncelikli, önemli meseleler haline dönüşmüş.
Eserde dikkatimi çeken diğer bir noktada, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in özellikle ulusal çıkar, egemenlik, bağımsızlık konularında Azerbaycan Devletinin Ulusal Kalkınma ve Stratejik temel görevlerini tanımlaması: “Azerbaycan’ın bölge ve dünya ülkeleriyle tesis ettiği jeopolitik ilişkilerin, ulusal kalkınma ve güvenlik alanında izlediği stratejinin temel görevlerinden bir tanesi; bağımsızlığının pekiştirilmesi, sürekli kalkınma ve devletin egemenlik ve haklarının temin edilmesi, uluslararası ilişkilerin pek çok öznesiyle karşılıklı çıkarlara dayalı verimli ilişkilerin kurulması ve ulusal çıkarların azami düzeyde korunmasıdır.”
Üç ana jeopolitik güç Rusya, ABD ve AB
Eserin önemle uzmanlara dayanarak altını çizdiği diğer bir nokta ise şöyle:
“ Azerbaycan’ın 1993 yılından itibaren merhum Haydar Aliyev önderliğinde takip ettiği ulusal, bölgesel ve küresel ölçekli politik çizgisi Hazar Denizi ve Karadeniz havzalarıyla Güney Kafkasya bölgesinde elverişli jeopolitik ortamı şekillenmesi ve istikrarın sağlanması sürecinde özel bir öneme sahip bulunmasıdır. Bu politik çizginin temel istikametlerinden bir tanesi; bölgedeki jeopolitik gelişmelere azami ölçüde etkin bir şekilde katılmaktan ve her alanda ulusal çıkarların korunmasından ibarettir. Günümüzde söz konusu bölgenin jeopolitik yaşamında bölge ülkeleri yanında üç ana jeopolitik güç Rusya, ABD ve AB bulunuyor ve bunlar kendi ulusal çıkarlarını azami ölçüde temin etmek için çalışmaktadır.”
Eser de bu tespitler yapılırken duygusal bir dile yer verilmemiş olmaması ve daha çok rasyonel bir dil kullanılması eserin anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Niye İran gibi komşu çok önemli nüfusu yüksek bir oyuncunun adının üç ana jeopolitik güç Rusya, ABD ve AB yanında geçmemiş olması ise dikkat çekici. Çünkü bu coğrafyada ki küresel, bölgesel ve lokal ölçekli çıkarların sınıflandırılması, bölgenin genel jeopolitik ortamını ve bölgede etkin tüm jeopolitik aktörlerin faaliyetlerini etkileyen faktörlerin araştırılması, bölgede çıkarları bulunan ülkelerin ve uluslararası güç odaklarınınanlaşılmasında önem kazanmaktadır.
AB’nin bölgedeki gelişmelere etkin müdahale şansını büyük ölçüde niye azdır ?
“SSCB’nin çöküşünün ardından Avrasya’ya girmeye ve burada jeopolitik etkinlik sergilemeye çalışan güç odaklarının başında, “eski kıta” ülkelerini kendi bünyesinde bir araya getirmek suretiyle dünyanın en önemli jeopolitik güç odaklarından birine dönüşen, modern çağın örnek bir ekonomik, siyasi ve sosyal birlik modeline oluşturan Avrupa Birliği gelmektedir. Günümüzün jeopolitik literatüründe Batı terimi AB ve ABD birlikteliğini karşılayamamaktadır. Batı’da AB’nin çıkarlarıyla ABD’nin çıkarları birbirinden ayrılmaktadır Gözlem ve analizler son zamanlarda bu AB ve ABD çıkarları arasındaki çatışmanın daha açık bir şekilde ortaya çıktığı kanaatini doğurmaktadır. AB’nin ortak para birimi olan Euro’yu tedavüle çıkarması da Eski Kıta AB’nin Amerika’nın politik ve ekonomik karşısında birleşmesinin bir ifadesi olarak görülebilir. Günümüzde AB, tüm dünyada üretilen malların yüzde 20’sine ve yine dünya ticaretinin yüzde 40’ına sahiptir. Üretimini gitgide artıran, dünya çapında ekonomik ve ticari faaliyetini de aynı orana genişleten AB, yeni bir gelişme aşamasına girmiş bulunmaktadır. Avronun tedavüle çıkmasının ardından AB’nin ekonomik potansiyeli daha fazla artmıştır. Böyle bir artış, AB’nin dünyadaki jeopolitik gelişmelere daha fazla müdahalesini de gündeme getirmiştir. AB ‘nin Hazar bölgesindeki çıkarları ve güvenlik öncelikleri, yalnızca sınırları yakınında istikrarın korunmasında ibaret değildir. Avrupa ülkeleri tarafından açıkça itiraf edilmemekle birlikte, “ eski kıtanın” bölgesine ilgisinin temelinde bölgeye potansiyel enerji destekçisi olarak görmesi gerçeği bulunmaktadır. Özellikle AB ile ABD arasında çelişkilerin arttığı bir dönemde uzmanların yaptıkları şu karşılaştırma ilgi çekicidir: Basra körfezi ABD ekonomisi için başlıca enerji kaynağı konumunda bulunduğu gibi, Hazar havzası da Avrupa açısından aynı fonksiyonu üstlenebilir. Fakat uzmanlar, ABD’den farklı olarak AB’nin amacına ulaşmasının pek kolay olmayacağı görüşündeler. Nedenleri fazladır. ABD’den farklı olarak AB, bölgenin güvenliği açısından sorumluluk almayı istememektedir ve bu durum AB’nin bölgedeki gelişmelere etkin müdahale şansını büyük ölçüde azaltmaktadır. AB henüz bir merkezi güç haline dönüşmüş değildir. AB kendi geleceği hakkında karar almakta hala zorlanıyor. Hazar havzasının enerji projelerine en etkin biçimde katılan Avrupa ülkesi Büyük Britanya’ nın bölgeye yönelik jeostratejik tutumu AB’nin değil, ABD’nin konumunun pekiştirilmesine hizmet etmektedir”( I. Cilt, Sayfa 220-221, 226)
Tüm kitabın içinde özellikle AB ile ilgili bu ifadeler önem arz etmektedir.
Dünyanın merkezi neresi ve ekonomik Crash geldiğinde Jeopoltika ne kadar önemli olacak?
Türkiye’de yaşarken dünyanın merkezini bazen İstanbul ya da Ankara olduğunu zannedenler çok. Son otuz yılımı üniversite eğitim süreci ile birlikte iniş ve çıkışlarıyla başarılı ve azami mutlu bir şekilde geçirdiğim Avusturya’da ise dünyanın merkezinin Viyana olduğunu zanneden Avusturya asıllı siyasi ve bürokratların çok olduğunu müşahede ettiğim çok olmuştur. Belki haklılar.
Onların bu özelliklerini hala Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun 1300 -1918 yılları arası 700 yıllık dünya gücünün aziz hatırası içinde kesinlikle o monarşi tek adam zamanına özlem duymadan ama bu geçmiş gücün bilinci ve ağırlığında olmanın gururun dışa vurumu olarak görmek gerek. Nesnel bir gözle bakacak olursak tüm eksiklerini bir kenara bırakalım Avusturya 21. Yüzyıla 50 bin dolara varan kişi başına milli geliri, endüstrisi, teknolojik dünyayı yakalamış olması, sağlam bir parlamenter demokratik anayasal alt yapısı, insan haklarının el üstünde tutulduğu, kendini içten temizleyen bağımsız medyası ve kuvvetler ayrılığına önem verilen ve sosyal devlet anlayışı ve turizm alanlarında dünyanın birinci liginde olan ülkesi olmayı başarmış. Avusturya Jeopolitik konumu en iyi kullanan AB ülkesidir desek yanlış ifade etmiş olmayız. Ama bundan sonrası hem Avusturya hem AB için çok zor olacağa benziyor.
Kısa adı EZB olan Avrupa Merkez Bankası’nın Euro para birimi kurtarmak için AB üyesi kriz ülkeleri batmasın diye 2600 Milyar Euro Devlet Tahvillerinde alımlar devam ediyor. AB ülkelerinde banka hesabında parası olanlar sıfır hatta eksi faizler ile paralarının erimesi görüyor. Emlak piyasası çıldırmış durumda. AB’de Bankalar ile kurtarılan Zombie adlı batmış firmalar eninden sonunda batacak ve bu serbest piyasa kurallarına ters. Dünyada küresel olarak devletlerin borç batağı 255 Trilyon Dolar ve her an Çin, Rusya, Yakın Doğu ve Türkiye’de ekonomik bir kriz bir akşam üzere 1929’da vuku bulan dünya ekonomik bunalımına neden olabilir. Amerikalı Ekonomi Nobel Ödüllü Paul Krugman öngörüleri bu yönde. Merkez Bankalar böyle bir Crash’a kendini hazırlıyorlar. Son aylarda aldıkları altınlara bir göz atın yeter. 1971 yılında bağlanan Altın fiyatlarından bu yana en fazla altın alımı niye yapılıyor? Niye Rusya son aylarda 402 Ton saf altın aldı? Bu bir kaç ayda alınan miktar bile Avusturya altın rezervlerinin üç katı değil mi?
Bu manada Jepolitika ne kadar önemli olsa bile dünya adeta bir köye dönüşmüş ve birbirine ekonomik olarak çok hassas noktalar ile bağlı. Ülkelerin kendilerini buna hazırlaması gerekiyor.
Öbür taraftan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’ un geçtiğimizde hafta yaptığı AB ile ilgili analizleri açıklamalar sayın Prof. Dr. Ali Hasannov’un ifadelerini destekliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye’nin güney sınırındaki terör tehdidine karşı Suriye’de Fırat’ın doğusunda başlattığı Barış Pınarı Harekâtına karşı geçtiğimiz hafta, The Ekonomist’e verdiği röportaj da, “Bir diğer NATO müttefikimiz Türkiye, bizim ilgimizin olduğu bir alanda haber vermeden askeri harekât düzenliyor. ABD’nin bağlılığı kapsamında NATO’nun gerçekliğini yeniden değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. ABD ve NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma aşaması koordinasyonu yok” ifadesi damgası vurdu. NATO’nun, müttefiklerden birine yapılan saldırının diğerlerine de yapıldığını öngören Beşinci Maddesi’nin geçerliliğine hala inanıp inanmadığına yönelik sorulan soruyu ise Macron, “Bilmiyorum. Beşinci Madde yarın ne ifade edecek ki?” şeklinde yanıtladı. Avrupa’nın ‘uçurumun kenarında’ durduğunu belirten Macron, “Şu an deneyimlediğimiz şey NATO’nun beyin ölümüdür” dedi ve Avrupa’nın ‘uyanması’ gerektiği, kendisini jeopolitik bir müşterek olarak düşünmediği sürece silineceği uyarısını yaptı. ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa Birliği’nin ‘Avrupa projesi fikrini benimsemediğini’ belirten Macron, bölgenin ayrıca Brexit sebebiyle oldukça zarar gördüğünü vurguladı. Macron, ABD’nin Avrupa’ya ‘sırtını döndüğünü’ söyledi ve Avrupa’nın kendi ordusunun kontrolünü alması gerektiğinin altını çizdi.
Fransa Cumhurbaşkani Macron, “Amerika Başkanı bizim Avrupa projemizin fikrini paylaşmıyor ve Amerikan politikası bu projeden uzaklaşıyor. Bunun sonuçlarını şu anda Suriye’de görüyoruz, bizim son analizdeki güvencemiz, Avrupa’yı daha güçlü yapan şemsiye, Avrupa ile aynı yaklaşıma sahip değil. Bu nedenle bizim savunmamız, güvenliğimiz, egemenliğimizin unsurları, kendi başına düşünülmeli. Olgulara olduğu gibi bakmalıyız. Kürenin sizin ortaklarınızla aynı bölgesinde olan partnerleriniz var ve ABD’nin hiçbir stratejik kararı NATO ortaklarıyla alınmıyor. NATO’da ne planlama ne de eşgüdüm var. NATO’da anlaşmazlıkların giderilmesi yöntemi bile yok.”
NATO’da ortakların birbirlerinin yardımına koşmasına dair 5‘inci madde üzerinde duran Macron, aynen şunları söylüyordu: “Bilmiyorum. Fakat gelecekte 5’inci madde ne olacaktır? Yani mesela Başar Esat rejimi Türkiye’ye karşılık verirse, biz buna karışacak mıyız, gerçek bir sorudur bu. Sadece şunu söylüyorum, bu durumun bilincine varmaz ve buna uygun kararlar almazsak, bir süre sonra jeopolitik olarak yok olmamız büyük bir risktir, en azından kendi geleceğimize sahip olamayız. Buna kesin bir inancım var. Bu uyanış Avrupa’nın askeri egemenliğiyle birlikte olmalıdır ve Rusya ile bir stratejik diyalog başlatılmalıdır”
Eser içinde dünyanın önde gelen ülkelerinin ve bölgesel güçlerin Avrasya coğrafyasında sergiledikleri jeopolitik tutum ve bu tutumun Azerbaycan’ın bugünkü ve gelecek jeopolitik durumu üzerindeki mevcut ya da muhtemel etkileri incelenmektedir.
Bu anlamda Azerbaycan’ın en başta neden sonuç ilişkileri ile yeni doğan duruma göre takip ettiği jeopolitik çizgi, dış dünyayla tesis ettiği jeopolitik ilişkilerin temel dayanak, amaç ve görevleri, ana yönelim, mekanizma ve araçları da siyaset bilimi açısından analiz edilmiştir.
I. Cilt eserinin hedefi Azerbaycan’ın ulusal kalkınmasının, güvenlik, enerji, ulaşım, iletişim, enformasyon ve diğer alanlarda takip ettiği politik çizgilerinin teorik ve pratik dayanaklarının, ülkenin temel kalkınma rezervlerinin oluşturulmasında kaynak olarak kullanılması.
Azerbaycan konusunda oldukça fazla kısa ve öz Almanca ve İngilizce metin ve kitaplar okumuştum. Ama bu önemli üç ciltlik eserleri okumadan Azerbaycan hakkında diplomatlık, siyaset ve ciddi gazetecilik yapmak herhalde doksan dakikalık futbol maçına on sıfır başlamak gibi bir durum olsa gerek.
Azerbaycan Devlet ve siyaset anlayışı 21. Yüzyılda anlamak isteyen herkes için eser bir farzdır.
Prof. Dr. Ali M. Hasannov kimdir?
1988 yılında Moskova Devlet Üniversitesi’ni bitirdi.
1991 yılında ayni Üniversite’de doktora eğitimini tamamladı.
Yayınlanmış kitaplarından bazıları şunlardır.
1960 Azerbaycan’da, Nahçıvan Özerk Cumhuriyet’inde bir şehir olan Şerur’da doğan Hasannov’un iki çocuğu var.
Şu anda Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Yardımcısı olarak görev yapan Ali M. Hasannov´ın bazı eserleri şunlar:
-Azerbaycan-ABD: Belirsizlikten Stratejik Ortaklığa
-Azerbaycan AGİT Avrupa’nın Güvenliği Açısından Ermenistan Azerbaycan Çatışması ve Dağlık Karabağ Sorunu
-Azerbeycan’ın Dış Politikası: Avrupa Devletleri ve ABD
-Uluslararası ve Bölgesel Örgütler Sisteminde Azerbaycan
-Azerbaycan’ın ABD ve Avrupa Devletleri ile İlişkileri
-Azerbaycan ve Dünya Siyaseti
-Yeni Azerbaycan Partisi
-Süleyman Demirel
-Modern Uluslararası İlişkiler, Ulusal Çıkarlar ve Ulusal Güvenlik
-Demokrasi ve Basın
-Modern Uluslararası İlişkiler ve Azerbaycan’ın Dış Politikası
-Azerbaycan’ın ve Diğer Ülkelerin Siyaset Sistemleri
-Jeopolitik Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Ulusal Kalkınma ve Güvenlik Politikası
İlgili haberler:
https://www.yenivatan.at/aiesin-23-forumu-avrupanin-kueresel-guec-kaymasinda-roelue-nedir/
https://www.yenivatan.at/zarif-basbakan-bierleinden-dostca-karsilama/