Türkiye’de hukuki kriz: Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne “yasal yetkilerini aşma” suçlaması

Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM üyelerine yönelik “yasal yetkilerini aşma” ve “jüristokrasi (yargıçlar yönetimi)” suçlaması gündeme bomba gibi düştü. Anayasa Mahkemesi'ne eleştirilerini sürdüren Yargıtay, kararında Pakistan’da İmran Han’ın AYM kararıyla görevden alınmasını anımsattı. AYM’nin Anayasal bir yetkisi olmamasına rağmen meşru Cumhurbaşkanının meşruiyetini dahi tartışmaya açabileceği savunuldu.

Ankara. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası’ndan 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun ikinci kez vermiş olduğu “infazın durdurulması”, “yeniden yargılamanın yapılması”, “yargılamanın durması” kararlarına uyulmaması yönünde karar verdi. Daire, söz konusu kararın „jüristokratik“ bir davranış olduğunu bildirdi. Daire, Anayasa Mahkemesi’nin ikinci ihlal kararının hukuki değeri olmadığına, kararın uyulmamasına karar verdi. Yargıtay’ın vermiş olduğu kararla 25 Nisan 2022’den beri Silivri Cezaevi’nde bulunan Can Atalay, 14 Mayıs’ta milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyecek.

Avukatları 20 Temmuz’da Can Atalay’ın bireysel başvuru hakkını kullanarak AYM’ye ihlal başvurusu yapmış, yüksek mahkeme 27 Ekim’de ihlal kararı vermiş ancak 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyayı gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’nın 153/6 maddesinde yer alan “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” hükmüne rağmen 8 Kasım’da AYM’nin “hak ihlali” kararına uyulmamasına hükmetmişti. AYM Genel Kurulu’nun 27 Aralık’ta ikinci kez verdiği ihlal kararları da benzer bir şekilde reddedilmiş oldu.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi bugün oybirliğiyle aldığı 34 sayfalık kararda, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın ikinci başvurusunu “birçok önemli dosyanın önüne alarak” incelemesini sert sözlerle eleştirdi. 8 Kasım’da AYM’yi “juristokrasiyi andırır şekilde yorumla Anayasa hükümlerini uygulanamaz hale getiren keyfi kararlar” vermekle itham eden 3. Ceza Dairesi, bu kez “Anayasa Mahkemesi’nin yasal yetkilerini aşarak ve hukuki değerden yoksun şekilde bireysel başvurular sonucunda verdiği bazı kararların Resmi Gazete’de yayımlanması ile Anayasa Mahkemesi kararlarının objektif etkisine sığınılmakta, bu kararlar denetimden yoksun kalmakta ve bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’dan almadığı bir yetki ile yargı kurumlarının üzerinde bir süper temyiz merci olarak vesayet makamı haline gelmesini sağlamaktadır” ifadelerini kullandı.

AYM ve Yargıtay’ı birbirine düşen iki madde: Anayasa’nın 14. ve 83. maddesi

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi arasındaki büyüyen “yüksek yargı krizi”nin kaynağındaki anlaşmazlık daha çok Anayasa’nın 14. Maddesi ve 83. Maddesi arasındaki farklılıktan kaynaklanıyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 14. Madde’de “Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” ifadesinden yola çıkarak AYM’nin kararının aksine 83. Madde’de yazılı “TBMM üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır” hükmünün işletilemeyeceğini savunuyor.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararında, “İşlevsiz hale getirilen Anayasa’nın 14. maddesi ile koruma altına alınan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen özellikle Anayasa’nın 2. ve 3. maddelerinde vurgulanan Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olduğuna ilişkin temel nitelikleri ile Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü koruyan hükümlerinin de bu şekilde yorum yoluyla de facto olarak uygulanamaz hale getirilmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalınması olasıdır. Böyle bir durumda da Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının, Anayasa’nın 153/6. maddesi ile bağlayıcı olduğunun kabul edilmesi, vahim sonuçlar doğuracaktır” denildi. Bu durumla ilgili olarak, “Mesela laiklik ilkesinin uygulamaz hale getirilmesi, devletin şeklinin Cumhuriyet olduğunun tartışmaya açılması, ülkenin bölünmez bütünlüğünün farklı yorumlanması gibi” örneği verildi.

Kararda ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin bu tutumunda devam etmesi halinde “Anayasal bir yetkisi olmamasına rağmen demokratik usulle, halk oyuyla ve Anayasa’nın 79. maddesi uyarınca Yüksek Seçim Kurulu’nun belirlediği yasal ilkelere göre seçilen meşru Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini dahi tartışmaya açabileceği anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden İmran Han göndermesi

AYM’nin Anayasa’yı kaynak göstererek kararlarının denetlenemeyeceğini öne sürmesinin büyük tehlikeler barındırdığını ileri süren ilgili ceza dairesi, bu bağlamda 2022 yılında Pakistan başbakanlığından düşürülen İmran Han’ın durumuna atıfta bulundu.

“2022 yılında Pakistan’da Meclis’te çoğunluğu ele geçiren muhalefet tarafından güvensizlik oylaması yapılarak, seçilmiş ve meşru Başbakan İmran Han değiştirilmek istenmiş; bunun üzerine siyaseti dizayn etme çabasının bir ürünü olarak Pakistan Anayasa Mahkemesi, Başbakan İmran Han tarafından alınan Meclis’in feshi ve erken seçim kararını yok saymak suretiyle güvensizlik oylamasının yapılmasına karar vermiştir. Siyasi krize neden olan bu karar sonucu yapılan güvensizlik oylamasında İmran Han, Pakistan’da görevden alınan ilk başbakan olmuştur. Böylece Pakistan’da Meclis çoğunluğunu ele geçiren muhalefetin, Anayasa Mahkemesi kararı sayesinde yaptığı güvensizlik oylaması ile İmran Han’ın başbakanlığı düşürülmüştür.”

Ekonomik ve sosyal konularda kötü yönetim nedeniyle 2022 yılında Mart ayında verilen güvensizlik oyuyla “başbakanlıktan düşürülen” ilk Pakistan Başbakanı olarak tarihe geçen İmran Han, yolsuzluktan 3 yıl hapse mahkum edildikten sonra 5 Mayıs 2023’te tutuklanmıştı.

CHP’den tepki

CHP Genel Başkanı Özgür Özel sosyal medya platformu X’ten paylaştığı mesajında, konunun Perşembe günü toplanacak Parti Meclisi’nde ele alınacağını yazdı.

Özel mesajında, “Bu iş bilmez hükümet, ülkemizi hukukun işlemediği, anayasanın tanınmadığı bir muz cumhuriyetine çevirdi. Yargıtay’ın kararına karşı anayasayı savunmayı ısrarla sürdüreceğiz. Yarın toplanacak Parti Meclisimizde konuyu özel gündem olarak ele alacak ve bundan sonraki mücadele hattımızı belirleyeceğiz” dedi.

Relevante Artikel

Back to top button
Cookie Consent mit Real Cookie Banner